bugün

21. yüzyılın getirilerinden. yemekteyiz sayesinde yarın tüketicinin heryerde arayacağı üründür aynı zamanda. daha neler göreceğiz.
alın teri ile göz yaşının eseridir.
konuyla ilgili Nihat Genç'in yazısından bir bölüm:
Ormanı, ürünü, geleneği, zengin kültürüyle hakiki bozulmamış bir şehirdir Kastamonu. insanın iki elini dizlerini vurup ağlatıp çaresizleştiren insanı çıldırtacak bir tembellik çoktan girmiş Anadolu’nun bu kan dolu damarlarına.

Meşhur pastırmasından almak için şehir içinde dükkana girdim. Peşimden iki başörtülü dünya güzeli annem gibi kız kardeşim gibi bir anne kız da dükkana girdi. Tezgahtara ‘doğranmış soğan var mı?’ dedi. Tezgahtar ‘var ama kıymalı pide için kendimize ayırdık’ dedi, ve kadınlar burun büküp dükkandan çıktılar.

Tam kapıdan çıkıyorlardı, döndüm kadınlara ‘ablacığım anlamadım, siz ne satın almak istediniz?’,.Anne olanı: ‘doğranmış soğan’ dedi.

Biraz evliya çelebi şaşkınlığıyla ‘doğranmış soğan satılması bu memlekette adet midir?’ dedim: ‘yok, hayır’ dedi hem kadınlar hem dükkancı.

Peki doğranmış soğan niye satılır? Diye söylendim kendimce, kadınlar çıkıp gittikten sonra dükkancı: ‘tembellik işte’ dedi, ‘alışmışlar dükkancının kendi pideleri için doğradığı soğanları hazır almaktan’..
Beynimden vuruldum, dizlerim titredi, düşecek bayılacak gibi oldum.

Daha neresine gideceksin Anadolu’nun, çevir arabayı dön geri. Nerde sabahın beşinde ‘bismillah’ deyip kalkan Anadolu köylüsü.

Nerde sabah ezanlarıyla işine bahçesine mutfağına tezgahına koşan güzel Anadolum. Nerde her işini mağrur başıyla kendi yapan bu toprakların çocukları.

Annelerimiz bile artık Anadolu’nun tam da göbeğinde ‘doğranmış soğanı’ dahi dükkandan satın alıyorsa… Dilim damağım kurudu, bu kadar çaresiz hissetmedim kendimi, içimde fokuldayan bir isyan asitiyle yaktı boğazımı, yazık dinlediğim türkülerine, yazık tülbendine duana türbene horonuna