bugün

"doğmuş olduğum için kendimi bağışlamıyorum. sanki dünyanın içine girerek, önemli bir anlaşmaya ihanet etmiş, adsız bir ağırlık hatası yapmışım. henüz belirsiz bir varlık iken, doğmak, bana o zaman tanımış olmamaktan avunamayacağım bir felaket gibi görünür."

bütünüyle bakıldığında, cioran'ın "çürümenin kitabı" adlı eserinden daha karamsar olmayan kitabıdır. cioran'a göre doğmuş olmak sakıncalı bir durum ise de; o, çözümü intiharda görmez. zira intihar için hep geç kalınmıştır.
cioran'ın aforizmalarından oluşan kitabı. doğduk işte napalım yaptık bir hata diyerek not aldıklarımı yazıyorum :

- Hiçbir şey yapmıyorum, tamam ama saatlerin geçtiğini görüyorum- onları doldurmaya çalışmaktan iyidir bu.

- Her sevincin başında, hatta sonunda bir Tanrı vardır.

- Sadece olumsuz yanları olsaydı, ölmek olanaksız bir eylem olurdu.

- Ne zaman işler yolunda gitmese ve beynime acısam, dayanılmaz bir haykırma isteğiyle çılgına dönüyorum. işte o zaman reformcuların, peygamberlerin ve kurtarıcıların hangi vasat uçurumlardan çıktıklarını seziyorum.

- Uyuyamayanın her gün yaşadığı çarmıh acısının yanında isa'nın bir kerecik çarmıha gerilmesi nedir ki?

- Bilmeme her şeyin temelidir, her şeyi her an yinelediği bir eylemle yaratır, bu dünyayı ve herhangi bir dünyayı oluşturur, çünkü gerçek olmayanı gerçek sanır. Bilmeme bütün hakikatlerimize temel olan çok büyük bir yanılgıdır, bir araya gelmiş bütün tanrılardan daha eski ve daha güçlüdür.

- insanlar Tanrı'dan ne denli uzaklaşıyorsa din bilgisinde o denli ilerliyorlar.

- Bir kitabın asıl değeri konunun önemine değil (aksi takdirde ilahiyatçılar yarışı kazanırdı, hem de açık arayla), ilineksel ve önemsiz olanı ele almsına, en küçük ayrıntıya hakim olmasına bağlıdır. Özsel olan hiçbir zaman en küçük bir yetenek gerektirmemiştir.

- Gülünç olmaktan korkan iyilikte de kötülükte de hiçbir zaman başarılı olamaz, yeteneklerinin altında kalı; deha sahibi olabilecek biri olsa bile vasata mahkum olacaktır.

- Müzik tutkusu başlı başına bir itiraftır. Kendini müziğe adamış, tanımadığımız birini, müziğe karşı duyarsız ve her gün yan yana olduğumuz birinden daha iyi tanırız.

- Doğa insana izin vermekle, bir hesap hatasından fazlasını yaptı: kendine suikast.

- Birinin verimsizliğini yüzüne vurmak, onu bundan dolayı kınamak kabalıktır. Hele ki bu verimsizlik ilke olarak ortaya konmuşsa, kendini gerçekleştirme tarzıysa, o kişinin ... düşüyse.

- Müzik içimizde neye seslenir, bunu bilmek güç; kesin olan şu; müzik öyle derin bir bölgeye dokunur ki delilik bile oraya nüfuz edemez.

- Bir yapıtın esası olanaksızdır- ulaşamadığımız, bize verilmemiş olandır. Yoksun olduğumuz her şeyin toplamıdır.

- Yaşamak savaşta toprak yitirmektir.

- Sorumluluk probleminin bir anlamı olabilirdi, ama doğmadan önce bize sorulsaydı ve olduğumuz kişi olmaya tam olarak razı olsaydık...

- Hiçbir mutlak hükümdar, kendini öldürmeyi kafasına koymuş bir zavallının gücüyle karşılaştırılacak bir güce sahip olmamıştır.

- Tanrı'nın vaktiyle bir çözüm olduğu, bu kadar tatmin edici başka bir çözüm de bulunamayacağı aşikar.

- Bilinçsizlik vatandır; bilinç sürgün.

- Her koşulda, haksız olduklarında bile ezilenlerden yana olmalıyız, ama ezenlerle aynı çamurdan yoğrulmuş olduklarını da unutmadan.

- Toplumsal felaketlerin can sıkıcı yanı, önümüze çıkan herkesin kendisini bu konuda konuşacak kadar yetkin görmesidir.

- Ancak hiç değişmeyen kişinin kanıları olur.

- Yeterince uzaktan bakınca bir şey ne iyidir ne de kötü. Geçmişi yargılamayı düşünen tarihçi bir başka yüzyılda gazetecilik yapıyor demektir.

- Gönül rahatlığıyla düşünebildiğim biricik anlar, hiç kimsenin gözünde hiçbir şey olmamayı dilediğim, kim olursa birinin belleğinde en küçük bir iz bırakma fikrinin yüzümü kızarttığı anlardır.

- insanları uyandırmanın suç olduğunu ve kendi hallerinde bırakmanın bin kat daha iyi olacağını bilmemize rağmen (çünkü uyandıklarında onlara önerecek hiçbir şeyimiz yok), onları onları sarsmalı ve uykularından çekip çıkarmalıyız.

- içsel arayışa eğilimi olan kişiyi şundan tanırız: Başarısızlığı her türlü başarıdan üstün tutar, kuşkusuz bilinçsiz olarak onu arar da. Çünkü başarı bizde ayrıca var olan ve tamamen özel olan şeyden bizi uzaklaştırdığı halde, her zaman asli olan başarısızlık bizi kendimize ifşa eder; Tanrı'nın bizi gördüğü gibi görme olanağı sunar bize.

- iki tür kişilik: gündüzcü ve gececi. Yöntemi de, etiği de farklıdır onların. Gün ortasında sözlerini sakınır, karanlıkta her şeyi söylersin. Başka insanların uykuya daldıkları saatlerde kendini sorguya çeken kişi için, düşündüğü şeyin kurtarıcı mı olduğunun, yoksa üzücü sonuçlar mı doğuracağının pek önemi yoktur. Bundan dolayı, o kendine ya da başkasına yapabileceği kötülüğe aldırmaksızın, doğmuş olma talihsizliğini kurcalar durur. Tehlikeli hakikatlerin baş döndürücü sarhoşluğu gece yarısından sonra başlar.

- Çok uzun süre gelmiş geçmiş en normal varlık olduğum düşüncesiyle yaşadım. Bu düşünce bana verimsizlik zevkini, hatta tutkusunu verdi: Aptallığa ya da taşkınlığa batmış, meczuplarla dolu bir dünyada kendini göstermek neye yarar? Kendini kimin için harcayacaksın ve... ne uğruna? Her koşulda kurtarıcı, ama şu anda yakıcı olan bu kesinlikten tamamen kurtulup kurtulmadığım ise meçhul.

- Kötü şairleri daha kötü yapan, bir botanik ya da jeoloji kitabından daha çok yararlanacakları halde, sadece şairleri okumalarıdır (kötü filozofların filozoflardan başka kimseyi okumamaları gibi). insan ancak kendi alanından uzak disiplinlerle ilgilenirse zenginleşir. Bu, elbette ki, sadece ben'in ortalığı kırıp geçirdiği alanlar için doğrudur.

- Telaşla çırpınanların hepsi haksızlık üzerine haksızlık yapar, en küçük vicdan azabı duymazlar. Hissettikleri sadece huzursuzluk olur. -Vicdan azabı, bir şey yapmayanlara, yapamayanlara mahsustur. Bu azap, böyle insanlarda eylemin yerini alır, etkisizliklerine teselli kaynağı olur.

- Tarih okumaktan aldığım zevk, sonu iyi biten her şeye karşı önyargımdan doğdu. Fikirler can çekişecek durumda değildir; fikirler ölür elbette ama öleceklerini bilmede; oysa her olay, ancak sonuyla vardır. Tarihçilerin sohbetlerini filozoflarınkine tercih etmemiz için yeterli neden.

- insanların birtakım fikirleri olması kaçınılmazdır, olağandır; inançları olmasıysa kadar kaçınılmaz, olağan değildir. Ne zaman inançlı birine rastlasam, ruhunun hangi kusuru, hangi çatlağı ona bu soruyu sorma alışkanlığım konuşma zevkimi berbat eder, bana vicdan azabı verir, kendi gözümde beni iğrenç kılar.
emil michel cioran kitabı.

(bkz: de l inconvenient d etre ne)

-insan hem düşünüp hem alçakgönüllü olamaz. zihin harekete geçer geçmez, kendisini tanrı’nın be her şeyin yerine koyar. zihin boşboğazlılıktır, gasptır, saygısızlıktır. “çalışmaz”, söker. yöntemlerinin ele verdiği gerilim hoyrat, amansız karakterini açığa vurur. bir düşünce, bir hayli yırtıcılık olmaksızın, sonuna kadar götürülemez.

-kendimizi öldürmeye değmez, çünkü bunu yapmakta her zaman çok geç kalınır.
"bizden daha az acı çeken biri tarafından yargılanmayı kabul etmek imkansız. hem de, herkes kendisini anlaşılamamış bir eyüp sanırken..."