(bkz: dona cekmek)
(bkz: don omar) (bkz: dale don dale)
(bkz: vito corleone)
aslında katolik papazlarına verilen bir unvan olmakla beraber güney italya'da ağa anlamında da kullanılan kelime.
pazardan alınan iç çamaşıra verilen ad.
8. yy'dan kalma öztürkçe bir kelime. iç çamaşırıdır.

Not:
hava sıcaklığının düşmesiyle oluşan durum ise donğ ya da tonğ gibi bir şeydir. alfabemizde "nğ" gibi öztürkçe bir sesi karşılayan harfimiz olmadığından karışır, karıştırılır. bu durum "domuz" sözcüğünde de görülür, aslı donğuz ya da tonğuz gibidir.
günümüz kızlarının çoğunun popolarına giymeyi unuttukları, giyseler bile 'nası olsa kırk yılın başınada giydim, herkes görsün' düşüncesiyle pantalonlarını yarıya kadar indirmek suretiyle gösterdikleri iç çamaşırı.
[thomas bernhard'ın romanı için] (bkz: frost)
en çok farklı şekilde anlaşılıp entry girilebilen kelime.
türklerin mayo olarakta kullandıkları iç çamaşırı.
(bkz: donla denize girmek)
(bkz: yırtık don)
eskiden kıyafet anlamına gelen sözcük.
anadolu türkçesine ait, istanbul türkçesindeki karşılığı elbise olan kelime..
"türlü donlar giyer gülden naziktir"(pir sultan abdal)
gökhan türkmen in güzel şarkısı;
dön;
bir gözlerin vardı, gözyaşım kaldı..
bir yüreğin vardı, hatıran kaldı..
bir sözlerin vardı, sitemim kaldı..
bir hayat aşkım vardı, gitti yarım kaldı..

Son bir acım vardı, o da sensiz kaldı..
Ah bu canım güllere yandı, sensiz nefes aldı..

Yar yalan değildi, bir rüya gibiydi
Bitti yüreğimde acısı kaldı..

Dön; nasıl kimle nerdeysen
Dön; beni biraz sevdiysen
Dön; yüreğimde hasret, çaresiz kaldı
beyinde değil bacak arasındadır.
akustik versiyonu pek leziz olan can acıtan şarkıdır.
atlarda bedeni örten kılların bir bütün olarak gösterdikleri renk veya renk karışımıdır.

1- esas donlar:
al, yağız (siyah), doru (gövde al, kuyruk, bacak yağız), izabel (saman sarı) ve kula (gövde sarı, yele, kuyruk, bacak yağızdır) dondur.
2 türev donlar:
kır, ahreç, boz, alaca donlardır.
uzun don vardır paçalı don vardır...kimi kesimlerce elbise anlamında da kullanılır..örneğin misafirliğe gittiğinizde şöyle bi sitemkar sözle karşılaşmanız mümkündür ki ben karşılaştığım için yazıyorum: "fatma kaç kere dedim sana o sarı donu giyme diye" o an sarı don olarak cümlede kullanılan şey gerçekte sarı bir eşofman altıydı...
bunun haricinde slibi,tangası,g-stringi vardır..çok çeşidi mevcuttur,herkesçe kullanılır..
unutmayalım ki "parasız pulsuz insan çoktur..ama donsuz insan yoktur!"

(bkz: don seçiminde dikkat edilecek hususlar)
Moskova'nın güneydoğusunda Tula olarak adlandırılan bölgeden doğan ve rusya'nın başlıca nehirlerinden birisidir.
kimselere haber vermeden evinden ayrılmış,insanlara karşı duygu ve düşüncelerinde ciddi derecede soğumalar olmuş, hayatta bir çok şeye yarı yarıya küsmüş,kendini uzun yıllar bir dağ köyündeki hana hapsetmiş ressam strauch un anlatıldığı çetin bir thomas bernhard romanıdır.ressam strauchun shawarzdaki doktor olan erkek kardeşi asistanını avusturyanın kuzeyinde karlarla kaplı bir kasabadaki hana gönderir.asistan,ressam strauchu gözlemleyip,doktora mektup yazacaktır....

asistan valizini toplar hana gider ressamla tanışır.onun handaki insanlar hakkındaki tiksintisinden,çevrenin donla kaplı görüntüsüyle değişmiş fikirlerinden,tek başına yıllarca kaldığı odasına kadar her şeyini yakın takibe alır;sözde sıradan bir pansiyonerdir asistan.ressamla seviyeli fakat samimi bir dostlukları olur.uzun yürüyüşler, kişilik analizleri, pişmanlıklar, heykel sanatı, avusturya ülkesi,tıp vb konularda sohbetler edip, aylarca aynı handa kalırlar.

asistan görevini tamamlar tamamlamaz son mektupları gönderir;ertesi gün gazetede ressam strauch un kayıp haberi yayımlanır....

kitabın yol haritası böyledir,okur kendini her sayfada değişik bir düşünce ikliminde bulabilir.yazar, henry james ve blaise pascal dan yoğun biçimde etkilenmiştir.bu yönüyle de birkaç karakter tek bir karakterde yaniressam strauch da birleşir ki ressamın asistanla olan konuşmaları çok derinlere indirir okuru.gerçek bir zihin sondajı yaptırır.gözlerden ırak bir yaşam ve onun izinde bir asistan... ne zaman ki ressam deşifre olur kitap orada kapanır...
"hayal gücü bir düzensizlik anlatımıdır" dedi, "öyle olmalıdır. düzenlilikte hayal gücü mümkün değildir, düzen hayal gücüne tahammül etmez, hayal gücü diye bir şey tanımaz." t. bernhard
"her çocukluk aynıdır. yalnızca biri sıradan, diğeri yumuşak, bir başkası da şeytani bir ışık altında görünür." t. bernhard
(bkz: don kulot)
beyaz renginin ülkemizde had safhada tutulduğu, muhteşem iç çamaşırlarımızın diğer ismi, adı.
küçükken sadece saat 00:00 olunca arka fondaki "donnnnnnn" sesi eşliğinde tüm su birikintilerini buza çeviriren doğa olayı olarak bildiğim olay. belkide bunda kartal oyununun da etkisi vardır bilemem.