bugün

Kış geldi firâk açmadadır sîneme yâre,
Vuslat yine mi kaldı güzel fasl-ı bahâre..
yansın bütün avratlar,
su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim.
Gül-i ruhsârına karşu gözümden kanlı akar su,
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı?

Mesela.
‘Kâniyâ râz-ı dili açmak olur dildâra
Korkumuz nâtıka esrârımıza mahrem olur’

gönlümüzü çalana aşkımızın sırrını açmak olasıdır ne var ki biz ona söylerken belki sırrımıza söz ortak olur

ebubekir kani.
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı?
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı?
Edeb bir tac-imiş nûr-i hûdâdan
Giy ol tâc-ı emin ol her belâdan.
Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam
Yersiz, yurtsuz cevher benim, hiçbir mekana sığmazam

Hem sedefim hem inciyim, Sırat’tan da geçiciyim
Bunca atlas kumaş ile ben bu dükkana sığmazam

Gizli hazine benim işte, göz önünde olan da ben
Maddenin cevheri benim, dağa, ummana sığmazam

Can ile cihan benim, dünya ile zaman menem
Ama ne dünyaya, ne zamana sığmazam

Yıldızlara felek benim, vahiy ile melek benim
Çek dilini dilsiz kesil, ben bu lisana sığmazam

Zerre benim güneş benim; çar penc û şeş sırlar benim
Her şey açık ve meydanda, ben bu meydana sığmazam

Ateşteki ağaç benim, dönüp duran şu taş benim
Bak şu ateş yalımına, ben bu yanana sığmazam

Şeker benim, bal da benim. Güneş benim ay da benim
Herkese can bağışlarım, ama ben cana sığmazam

Gerçi bugün Nesimi’yim, Haşimi’yim Kureyşî’yim
Bundan uludur ayetim; ayete şana sığmazam

–Seyyid Nesimi–14.15.yy
''yaranamadım yavrum yaranamadım
ne yaptıysa bana dayanamadım'' cankan .
Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge.

Ne açar kimse kapım.. Bad-ı sabadan gayrı..
O gül endam bir al şala bürünsün yürüsün.

Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün.
râyete meyl ederüz kamet-i dilcû yerine
tuğa dil bağlamışuz kâkül-i hoş-bû yerine.

heves-i tîr ü keman çıkmadı dilden asla
naveg-i gamze-i dil-dûz he ebru yerine.

sürerüz tığımuzun zevk u sefasın her dem
sîm-tenlerle olan lezzet-i pehlû yerine.

gerden-i tevsen-i zîbâda kutâs-ı dilbend
bağladı gönlümüzi zülf ile gîsû yerine.

severiz esb-i hünermend-i sabâ -reftârı
bir peri-şekl-i sanem bir gözü âhu yerine.

gönlümüz şâhid-i zîbâ-yı cihada verdik
dilber i mâh-rûy u yâr-ı perî-rû yerine.

seferin çevri çok ümmid-i vefa ile velî
olduk aşüftesi bir şuh-ı cefa-cu yerine.

olmuşuz cân ile billâh gazâyî teşne
içeriz düşmen-i dinün kanın su yerine.

Bora Gazi Giray. Kırım.
Lisede sayısalcı şimdilerde ise mühendis birisi olarak hep merak ettim. Divan ne anlatıyor. Kahrolsun edebiyat dersinde matematik çözdükten sistemlere.
Ne tende cân ile sensiz ümid-i sıhhat olur
Ne cân bedende gam-i firkatinde râhat olur... (bkz: detaylar detaylar)
divan edebiyatı şairlerini zamanın rapçileri olarak görebiliriz.
ferman-ı aşka can iledir inkıyadımız,
hükm-i kazaya zerre kadar yok inadımız.

(aşkın fermanına canımızla boyun eğeriz, kaderin hükümlerine zerre kadar inadımız yoktur)

baş eğmezüz edaniye dünya-yı dun için
allahadır tevekkülümüz, itimadımız.

(Geçici dünya için bayağı insanlara baş eğmeyiz, güvenimiz ve beklentimiz Allâhadır.)

biz mütteka-yı zerkeş-i caha dayanmazuz,
hakk'ın kemal-i lutfunadır istinadımız.

(biz gücün altın bastonuna dayanmayız, dayandığımız şey Allah'ın yüksek hoşgörüsüdür, bağışıdır.

(bkz: baki)
Baran yerine dürr ü güher yasa semadan
Bibaht olanın bahçesine bir katresi düşmez

(gökten yağmur yerine değerli taşlar, mücevherler yağsa da talihsiz insanın bahçesine bunun bir damlası düşmez)

(bkz: ziya paşa)
eğer arzu edersen ben ağzına vereyim
sen kulundan lokum iste her zaman

- sümbülzade vehbi efendi.
Fuzuli'nin Su Kasidesi'nden

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su 
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su 

(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.) 

Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem 
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su 

(Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..) 

diye devam eder gider.
Gül devri ayş eyyâmıdır, zevk u safâ hengâmıdır
Âşıkların bayramıdır bu mevsim-i ferhunde-dem.

nef'i.
Aha benim başlık.
Yârsuz nûş idilen câm-ı Cem'in Nâ'iliyâ
Ne dolusunda safâ var ve ne de boşunda
Bende yok sabr u sükûn, sende vefadan zerre iki yoktan ne çıkar, fikredelim bir kerre.
(bkz: Nabi)
insana sadâkat yaraşır görse de ikrah (ikrah: zorluk)
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah.
-***
Erbâb-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar,
Rencîde olur dîde-i huffâş ziyâdan.

(Olgun olmayan kişiler fazilet sahibi kişilere katlanamaz,
Yarasa gözünün ışıktan rahatsız olduğu gibi.)
-***
Nâ-dânlar eder sohbet-i nâ-dânla telezzüz,
Dîvânelerin hem-demi dîvâne gerekdir.

(Cahiller cahillerin sohbetinden zevk alır,
Çılgınların yakın arkadaşlarının da çılgın olması gerekir.)
-***
Îmân ile dîn akçedir erbâb-ı gınâda,
Nâmûs u hamiyyet sözü kaldı fukarâda.

(inanç ve din zenginlerde akçe oldu,
Namus ve hamiyyet [namusu korumak için gösterilen gayret] sözü fakirlerde kaldı.)
-***
Ziya Paşa.
Bağdatlı ruhi'den;

yuf hârına dehrin gül-i gülzârına hem yuf
ağyârına yuf yâr-ı cefâkârına hem yuf

çün ehl-i vücudün yeri sahrâ-yi ademdir
yuf kaafile vü kaafile-sâlârına hem yuf

zî-kıymet olunca nidelim câh ü celâli
yuf anı satan dûna hırîdârına hem yuf

ârif ki ola müdbir ü nâdân ola mukbil
ikbâline yuf âlemin idbârına hem yuf

çarh-ı feleğin sa'dine vü nahsine lâ'net
kevkeblerinin sâbit ü seyyârına hem yuf

çün oldu harâm ehl-i hak a dünya vü ukba
cehd eyle ne ukbâ ola hâtırda ne dünyâ
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı.
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı.
beyit değil de divan edebiyatına dair en sevdiğim şey mevlananın şems’e yazdığı aşk mektupları. şems’in bir erkek olduğunu düşünmezseniz oldukça etkileyen mektuplardır.