bugün

Sandalcının birinin namı bütün
istanbul'a "Çapkın" diye yayılmış..
Eeee!.. Rivayet oymuş ki sandalına
binen hiçbir kadın elinden
kurtulamıyormuş.. Bunu duyan
zamanın biraz da feministi, dişli
bir kadın, "Olur mu canım öyle
şey. Ben bindiğim gibi inerim"
demiş. Gitmiş, bulmuş sandala
binmiş. "Çek Göksu'ya" demiş.
Çekmeye başlamış sandalcı,
kürekleri.. Kadın da sandalcıyı
incelemeye almış tabii..
Sandalcı kadına hiç bakmadan
kürek çekerken, kendi kendine
de mırıldanıyormuş..
"Derler, derler, derler!.."
Bir, üç, beş.. Kadın dayanamamış..
"Ne derler be adam?.. Ne
derler?.."
Sandalcı kadına bakmış, bıyığını
burmuş ve gülmüş..
"Valla güzelim, sen bu kayığa
bindin ya!.. Vermesen de, verdi
derler!.."
doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar derler.
kucağına geleyim, kanapede yapalım, uzun ve kimsesiz kaldım, boyumdan bile uzun, aklımı oynatıyorum sen konuşurken, kiminle paylaşmalı bu güzel hisleri? mutluluğum taşmamalı mı tüm insanlığa? onu da mı öldürmüştük? neden? doğru. insanlığı öldürelim demiştik. o işin sonunu nasıl getirebilmiştik, yapalım deyince nasıl yapalım sözden ayrılaşmış ve eyleme dönüşebilmişti? bilgi değil eylemdir önemli olan diye, çığlıklar çığlıklar mı yinelenmişti karşılıklı, bizden başka gören olmadıysa insanlığın öldüğünü, daha önce bizden başka öldürmeye yeltenenler de çıkmıştır da diyelim. bunu okuyanlar desin. demişler yapmasınlar kimse. herkes desin. öyledir, bizden başka herkes vardır ve hep yeltenilmiştir daha öncesinden, yapılacaklar bu yüzden mi yapılmazdır, dünya için küçük adımların yaramayışını, hangi yaramaz kelimeler ve cümlelerimle açıklayalım? hep sen konuşuyorsun. sen açıkla bunu da: açıklar. hangi yaramayış? ben gayet yararlı görüyorum bizi dünyaya. canım sevgilim, hep sevgilisin. derlerdi, yine derler. demeseler olmaz. insanlar hep derler.