bugün

Depresyonla yaşadıkça alışıyor insan,normal değilsin herkes bir tuhaf dünyanın ortasında tek başınasın. Umut yok hayal yok. Acaba bir kahve mi içsem kendimi camdan mı atsam diye düşünüyor insan.Ah ah
girmek üzere olduğum şey. ama girmek istemiyorum.
Atlatılması(kendi çabalarınla) imkansız değildir. Ama atlattığın gibi geri girmek bi o kadar kolaydır. Tek bi olaya bakar zaten seni hep bekler geri gelmen için.
telaffuz ederken o harfini uzatınca kişiyi fransız hissettirir.
Girişi zevkli eylem.
erkeklerde ölme riskini 3,5 kat yukarı taşıyan sinir harbi.
erkeklerde daha çok görülen sinirsel durum.
ilacı dindir ...
keçi billuru yiyenlerde görülmeyen hastalık.

(bkz: keçi billurundan gelen lezzet)
vereme çevirebilir. *
Örtülüsü de vardır bunun.
Yavaş yavaş içerisine çeker sizi. ilk başta utangaçtır. Sonra bildiğiniz yüzsüzlüğü ele alır.
depresyonun artık kelime ve dahi hastalık anlamı dışında kullanıldığı, maksat tamamen bakın ben çok sorunlu biriyim, beni de sevin aranıza alın mealli anlamıyla kullanıldığı bir ortamda yetişen, beni ifrit eden kıl gençlerdir.
şahsen yaptığım uzun araştırmalar sonucu, "yaa depresyondaydım, çok fena depresyondayım" diyen kolpa gençlerin hiçbirinin depresyona filan girmediğini, gayet güllük gülistanlık yaşadığını, bir güzel yiyip içtiğini gördüm. hani depresyondaydın yavşak, sıkıyorsa yeme.
bu nedir biliyor musunuz? gelişen teknolojiyle birlikte artan iletişim kurma sıkıntısının bir sonucu. iletişim kurmaya çalışmak yerine, ali cengiz oyuinlarıyla ilgi toplamaya, kendisiyle iletişime geçilmesini sağlama. ben şahsen bu tür gençlerden tiksiniyorum. otobüste, vapurda boğazlı kazağı burnunua kadar çekmiş, düşünceli düşünceli dışarıya bakan, gözlerine buğu indirmeye çalışmış, bazen vapurda dizlerini karnına çekmiş, beni eziyor bu dünya tripleri. sokayım ben öyle tribe. iki günlük dünyada mutlu olunabilecek o kadar şey var ki. onun yerinde olmak isteyen o kadar çok kişi var ki, açlıktan ölürken daha iyi bir hayatın kendisine niye verilmediğini düşünenler... ama sidiklinin tavlamak istediği erkek başkasını skiyor diye tribe gir, gir ulan gir. ama bir daha benim gözümün önünde böyle depresyondayım şekerim, saçımın rengini değiştircem tripleriyle dolaşanın ümüğünü sıkarım, belki kafasına bile vururum. depresyondaysan doktora git, kuaförde ne işin var lavuk.
Kurtulduğum hastalık.. Kurtuluşu hiç bir ilaçla değil her şeyin çözümünün olduğu gibi kendimizdedir. Hiç bir şeye üzülmemeyi öğrenmek lazım fani dünyada..
hic girmedigimdir.
fransızca bir sözcük olmakla beraber latince kökenlidir. deep, derin demektir. depresyon ise çukur, çöküntü anlamına gelir. depress ise, bastırmak-çökertmek demektir. -tion ise fransızcada sonda kullanılan bir ektir. dalayısıyla kökensel olarak 'çöküntü' olarak tanımlayabiliriz.
kendini çıkmazda hissetme, herşeyden kaygı duyma, insanlardan uzak durma gibi etkileri görülen hastalıktır. uzun veya kısa dönemlerde her insanın başına gelebilir. özellikle metropol hayatının stresi ve karmaşası içerisinde yaşayan insanlarda sıkça görülür.
Entel hastalığıdır.
ruh depremi.

bir de ruh tufanı vardır ki evlerden ırak.
Bataklık gibi bir şeydir. insanın iştahını kaçırır her şeye karşı. ilaç kullanmak da çözmez bence. Nasıl çıkılır bilmiyorum.
stres ile birlikte kullanılan çağımızın hastalığıdır.
http://www.youtube.com/watch?v=4N82TLB03Vk&feature=related
çok garip bir şey depresyona girmek, girdiğini kabullenmemek, kabullendiği evrede çıkmaya çalışmak.
bir süre sonra kendisini hissettirmeye başladığında kendini tanıyamıyor hale geliyorsun. kafandakiler farklı davranışların farklı oluyor gibi. insanların sürekli kötü düşündüğünü, herkesin sana tavır aldığını düşünüyorsun.

ardından samimiyet kavramını unutuveriyorsun. neydi lan samimi olmak ? neden arkadaşlarım çok soğuk ve aşağılayıcı konuşuyor ? önceden enseye şaplak göte parmak olduğun can ciğerin arkadaşların yabancıymış gibi geliyor. en ufak takılmasında kendini kötü hissediyorsun*
sonra kendini suçlama evresi geliyor. hayatında ne kadar eften püften iş yaptıysan düşünmek için kocaman bir zaman dilimi emrine amade oluyor. iyi düşünceler adeta silinmiş gibi!
yaptığın bazı şeylere pişmanlık duyuyorsun. iyi olsalar bile iyi değilmiş gibi gelmeye başlıyor. nerede olum bu eski ben ?
akşam uyurken benim ruhumu alıp başka birisinin ruhunu mu verdiniz amınakoyim?

uzaklaşmaya başlıyorsun sonra her şeyden. yaptığın işin, sevdiğin kalbin ve iyi insanların değerleri bir bir silinip gidiyor.
bunları yaparken belki farkında bile olamayabiliyorsun.

sonra aklına o ölümcül takıntı geliyor, ''neden yaşıyorum ki böyle bomboş bir dünyada??''

işte sıçtığımız yer. kurtulabilene aşk olsun!

derdini anlatamıyorsun, anlamıyorlar. anlayan varsa bile pek umrundaymış gibi değil sanki!

bir süre sonra alkol en yakın arkadaşın oluveriyor. kafan rahat, vücudun gevşemiş ve yarını düşünmeden geçen kısacık bir gece.
aslında sonraki üç gününü çalan bir gece ama nasıl anlatırsın bunu beynine ?

film izlerken bile kafanı veremiyorsun bir süre sonra. kafanı dağıtmak imkansız. kafana takılan binlerce düşünce rahat bırakmıyor bir süre sonra bedenini. film izlerken film boyunca başka bir şeyi düşünmektir bu illetin adı.

kafanın sürekli başka yerlerde dolanıp durması, ruhunu kaybetmektir.

sonra aklına ilaçlar gelir. harbiden düzeltebilir mi lan beni bunlar? biraz obsesif biriysen bunu düşünürken aklına bir sürü komplo teorileri gelir. kısacası amına koydun hayatının tebrikler!
kimi zaman bir neden olmaksızın kendinizi içinde bulduğunuz ruh halidir gereksizdir.
Ruh hali değil de psikolojik tedavi gerektiren ve çok sık rastlanan bir hastalıktır.
güncel Önemli Başlıklar