bugün

sabah akşam hayatına sövüp sayanların, yaşamının çok dandik olduğunu düşünenlerin ya da ölünce cennete gideceğini düşünen angutların delicesine korktuğu afet.
başlayacağım depreminize anasını satayım. madem çok silkindrik yaşamlarınız var nedir lan bu göt korkusu.
Zinadan diyen olursa harbi kafasını sikerm.
Bir gerçek! Hayatı Sorgulama ihtiyacını hissettiren gerçek.
Başlayınca bitmiyor. Sallanıyoruz hâlâ.
Yine deprem oldu, bu nasıl iş ya. Uyku yok bu gece.
Hepimiz birgün olucez nasıl olsa yatın birşey olmaz.
ankara’da ilkinde uyanıp, ne oluyor derken ikincisiyle iyi bir cevap veren deprem(ler). 3 kere oldu. Tekrarlaması korkutan şeylerden biri.

odamda asla yamuk durmayacak olan bir tabloyu yamuk gördüğümde emin oldum. ağır bir tablo, hemen eğilmezdi. köpeğimi yanıma alıp evdekileri uyandırdım. köpeğim herkes uyandığı için mutlu oldu. ama herkes deprem mi oluyor, olabilir diyerek geri uyudu.

nasıl ya.
Herkese eşit davranmasını seviyorum.

Zengin fakir ayırt etmiyor.
görsel
görsel
devlet afet olduğunda kaybolur aynen kavgaya giden polisler gibi olay sakinleşince, toz bulutu dağılınca meydana çıkar. 99 depreminde ve sonrasındaki birçok depremde gayet net gözlemlediğimiz bir olaydır bu. 99 depreminde dükkanlar, enkaz altındaki evler ve hatta cenazeler yağmalanıyordu. ortada ne polis, ne itfaiye, ne asker yoktu. kısacası kendi önleminizi, tedbirinizi kendiniz alın. deprem konusunda devlet den fazla bir şey beklemeyin.
Ülkemizin acı gerçeği kabullenip buna göre yapılaşmak yerine ranta göre yapılaşmayı tercih ediyoruz her alanda gerek GSM operatörleri gerek inşaat sektörü gerek operasyonel birimler.
Şimdiye kadar hiçbir depremde başarılı performans göstermemiş 3 dev GSM operatörü mevcut.
Bir ev fazla yapayım siktir et bina statiğini diyen müteahhitlerle dolu ülke.
işin özü şu biz insanlar can vereceğiz birileri de paralarına para katmaya devam edecekler bu sistemle.
Ölümü, doğuştan bir kusur olarak, anlamıyorum. Yani beynin içinde ölümü anlayabilen bir yer varsa, benim beynimde o bölüm hasarlı ya da yok. Bunu bir otizmlinin mecazı anlamaması şeklinde algılamak mümkün. Anlamadığım için nasıl anlatacağım onu da bilmiyorum.

Yaz ayında, hani şu istanbul depremi sırasında, yavru kediye araba çarptı. Kardeşleri ve annesi ile yürüyüşe çıkmıştı ve onların bu görüntüden etkilenmemesi için kediyi hemen alayım dedim. Ben kediye yaklaşırken, kedi metrelerce havalanıp yere vuruyordu. Böyle anlarda çözüm odaklı davranmaya odaklı olduğum için o an üzülemedim bile. Odaklandığım tek konu kediyi poşete alıp gözden kaybetmekti. Çünkü bana göre hiçbir anne yavrusunun ölümünü görmemeli. Hatta yavru annesini daha çok görmemeli. Beynim doğru bildiği konuya odaklı ve makina gibiydim o an.

Kedi son nefesini posetin içinde avucumun içinde verdi. Ben bunu hem kedinin fiziksel değişiminden hem de bilmiyorum ama içsel bir şekilde hissettim. O an ölüm böyle bir şeymiş dedim. Ölmek bu. Normalde kedinin öldüğünü anlamayacağım için tanıdık tanımadık kaç kişi varsa bir yere toplayacak, kedi ölmüş dedirtecek ve bir şekilde saatlerce kedinin tekrar canlanma ihtimalini oturup bekleyecek olan ben, kediyi o an ilk kez ölümü anlamış olmanın verdiği şokla çöpe bıraktım. Ancak bunu sanırım biraz sert bir şekilde yaptım çünkü kedinin bedeni çöp kutusunda pat diye ses çıkardı. Normalde kediyi arkadaşlarım gömerdi,onu da akıl edemedim.

Ve ben o günden beri kedinin canını yakıp yakmadığımı düşünüyorum. Bu sebeple oturup ağladığım oldu. Aklımdan sürekli ya kedi ölü değilse düşüncesi geçiyor. Ya hâlâ yaşıyorken attıysam? Ya kedi hâlâ canlıysa ve günlerce orada can çekiştiyse? Annesine miyavladıysa? Bu düşünce beni o kadar rahatsız ediyor ki, hayatım boyunca ilk kez ölümü anlayabilmek için bir hekim yardımı almaya karar verdim. Çünkü yaşadığım bu belirsizlik beni öldürüyor. Kedinin ölü olduğundan emin olsam her şey düzelecekmiş gibi geliyor.

Ben anlamadığım şeyler nedenli kendimi yarı yarıya deli olarak görürüm. Deli olmakla ilgili problemim yine yok. Ancak şu deprem olayından dolayı asıl akıllı ben ve benim gibiler mi diye düşünmeye başladım.

Birileri ölümü anlayabiliyor, kendileri yüzünden, hiçbir önlem almadıkları için binlerce insanın deprem sırasında öleceğinin farkında, o insanların önlem alınsın diye harcadığı parayı o insanlar için kullanmadı ve rahatlar. Vicdanı bir hesaplaşma içinde değiller. Uyuyorlar, yemek yiyorlar, sohbet ediyorlar ve gülüyorlar. Şu rahatlığı sağlayan şeyin ne olduğunu anlamıyorum. Anlamak istiyor muyum, onu da bilmiyorum. Bu hayat bana göre değil ama, bir süredir onun farkındayım.

Benim deprem ile ilgili, kendimi korumakla ilgili aldığım önlemler var. Her zaman vardı. Ölümü anlamayınca kader kavramı oluşmuyor, o da oluşmayınca insan sürekli bir kaza yaşanır diye hazır bekliyor.

Size verilen bilgilerden biri yanlış. Kendi adıma onu düzeltebiliyorum.

- ağır eşyaların yanına çöküp kendini korumaya alma mevzusu çok riskli. Beynimin içinde bununla ilgili bir ton senaryo kurguladım, çoğunda eşyanın altında kaldım. Çünkü göçük oluşması sırasında eşya yer değiştirecek, kayacak. Yani sığındığın eşya nedenli öleceksin.

Haliyle araştırdım. Yapilan çalışmalar beynimi haklı çıkarıyor. Bu doğru bir korunma yöntemi değil. Eğer evdeyseniz şu yöntemi deneyin ki düşündüklerim arasında en etkilisi buydu.

Yatağın yanına deprem çantası koyun. Bunu göçük altında kalacakmış mantığı ile hazırlayın. Ben hiç olmazsa 2 hafta yetecek şekilde su, besin ve ilaç koydum. Ses çıkaracak bir şeyler. Bilmem ne. Bi de kapının yanında dışarıya kaçarken alacağım var. içinde soğuktan koruyacak eşyalar var.

Yatağın yanında yataktan daha yüksek eşya var. Çok fazla koruyacağını sanmıyorum ama başka çare bulamadım.

Deprem sırasında yatağa uzanın, Cenin pozisyonu alın, deprem cantasına uzanın, yastığınızı başınızın üstüne koyun, yorganı ise vücudunuza, özellikle yüzünüzü kapatacak şekilde örtün. O panikle kusursuz örtme ihtimali yok. Ancak deneyin.

Deprem sırasında tek sorun kafaya alınan darbe değil. Toz bulutu kalkacak. Tahminlerime göre de onu hayvan gibi yutacağız. Yorgan hem soğuktan hem de hiç olmazsa bu toza fazla şekilde maruz kalmaktan koruyor.

Ve deprem bitene kadar merdivenlere yönelmeyin. Önce merdivenler çöker. En zor merdivenlere ulaşılır.

Diyeceksiniz ki, deprem sonrası inerken merdiven çökemez mi?

Göçük altında kalırsam sarıldığım deprem çantasını şöyle bir açacak kadar alan bulamazsam ne olacak?

Hadi diyelim evim sağlam, duruyor, kaçarken komşunun evinin altında kalamaz mıyım?

Onunla ilgili de bulduğum tek çözüm tüm binaların yıkılıp tekrar yapılmasıydı. Mümkün değil. Haliyle benim beynim kımıl kımıl sorular içinde. Böyle giderse bu ihtimaller beni tam delirtir gibi geliyor.
en birinci deprem önlemi sağlam evdir. yıkılmış enkazın altındaki ölü bedeninizin çadıra ihtiyacı olmayacak. eviniz sağlam olsun, camlarına mutlaka film çektirin, mobilyalarınızı ve rafları, hatta raflardaki eşyaları sabitleyin. deprem sırasında kiriş, kolon, masa altına girmeyin. sağlam, yerinden çok oynamayacak ve devrilmeyecek kanepe, masa gibi mobilyaların yanında cenin pozisyonunda yere yatın, elleriniz ve kollarınızla başınızı kapatın, tam tabiri ile hedef küçültün. başınıza düşme ihtimali olan eşyalardan (avize, dolap vs) uzak durun. mermer, fayans vs döşenmiş apartman boşluklarına çıkmayın, çıkacaksanız da kendinizi bir şekilde koruyun. 99’da enkaz altında kalanlar hariç en çok ölüm yıkılmayan binaların apartman boşluklarında yaşandı.
görsel

ironidir.
Yine izmir tarafından bir yer sallandı. Evet.
istanbul da oldu bir dakika once.
sallandık. yer: izmir. tahmin 4,8
Balıkesir'den hissettirip tedirgin edendir.
görsel

Edit: yunanistan da 5.4, iran da ise 5.1 büyüklüğünde depremler oldu.

Edit: marmariste yine deprem oldu.
tektonik hareketler nedeniyle oluşan, büyüklüğü ve şiddeti sürekli olarak birbirine karıştırılan doğa olayı.

karıştırmak istemeyenler için ipucu: şiddet kelimesini tamamen unutun! 4.2 derken, 5.8 derken, 3.7 derken söylemeye çalıştığımız şey her zaman depremin büyüklüğüdür. şiddet sadece yıkımın bir ölçüsüdür. yani büyüklük ayrılığın kendisi, şiddet ise arkasında bıraktığı ayrılık acısıdır. depremin arkasında bıraktığı etkidir. karıştırmak istemiyorsanız şiddet kelimesini hiç kullanmayın.

bir başka ipucu daha vereyim: büyüklük rakamlarla ifade edilir. 4.3 falan gibi... şiddet ise romen rakamlarıyla gösterilir. örneğin 7.0 büyüklüğünde bir depremin şiddeti x - xı civarında olabilir.
14:36’da merkez üssü Manisa Akhisar olan 4,5 büyüklüğünde bir artçı daha yaşanmıştır.
4,8 ve 4,5 ile Manisa'yı vurmaya devam ediyor.

Artçı diyorlar bunlara ama pek inanasım gelmiyor artık.
Sonumuz hayrolsun.
Yine sallandık az dı ama hissettim. Balıkesir.
Yine sallandık
Ulan donsuz yakalancaz bigün.