bugün

biraz yaşlılıktan az da çağın büyük hastalığı olarak bilinen depresyon belirtilerinin yansıması diyebileceğimiz olgu. bıkmadan usanmadan aynı şeyleri tekrarlamak. biyolojik mana da yaşlılığın ısrarcılığı ve daha daraltıcı bir bakış açısı yarattığı pek yanlış sayılmaz. bunu beyin hücrelerinin kendisini yenileyemediğine vücudun daha pasifize olduğuna dahi götürmek mümkün. bu konu mizah dergilerine de iyi malzeme çıkarmıştır her seferinde. dedesinin yanında yaşayan çocuğun arkadaşlarıyla sohbeti esnasında en son ajans haberlerinden zırt pırt bahsetmesi gibi. aklıma bu geldi ilk olarak.
bu mevzuyla ilgili diğer bir nokta da ben çok şey biliyorum edasında yazar çizer takımının şansını zorlamasıdır. zorladıkça zorlarlar şanslarını karşıdaki insanı hiç bir şey bilmiyor olarak görüp. o kişinin bilgi birikime güveniniz varsa bile bu vaziyet o kişiye antipatik bakmanıza yol açar. iticilik oluşturur aynı şeylerin yinelenmesi. bazı zamanlar da doktorlar bu kimliğe bürünür. söyledikleri hayat kelam meselesi olunca konununda teknik bilgisel altyapısı fazlaca söz konusu oluverince gık çıkmaz dinledikçe dinlersin masal tadında. karşıya alınmayacak adamların başındadır doktor. mazallah olumsuz bir şey yumurtlar ömrün çürür. moral falan kalmaz. bay doktor da yazar çizer malum aydın tabaka gibi dediğini deyip durmaya çok meraklı demek.
-oğlum, şu çöpü dök tamam mı?
-tamam anne bakarız sonra.
-çöpü dök hadi.
-annne bakarız dedim yaa!
-çöpü dök!(illa o an dökülecek bu eminlikte)
- anne bıktırdın beni yaşamaktan dökücez dedik yaa...
-çöp...
-yuhhh ya ayrı ev tutacam sırf şu çöplerden dolayı...(bıkkınlıkta sınır tanımayarak)