bugün

çok enteresan bir denek filmi. film birgrup deneğin hapishane gibi bir yere tıkılması ile başlıyor. bunlar 14000 dolar için bu anlaşmaya "varım diyorlar" sonra, bunların ufak bir kısmı gardiyan çoğunlukta olan kısmı ise mahkum oluyor. gardiyanlar düzeni sağlayacaklar ve uyuması gereken kuralları yerine getirecekler.
otorite sağlayıcıların gücü elinde bulundurmanın dayanılmaz hazzını yaşadıklarında nasılda kontrolden çıkarak, faşist ve baskı, ego gibi duyguların kölesi oluşunun anlatımı adeta. gücün insanları ezme ve onlara hükmetme, efendi-köle ilişkisi kurmada ne kadar önemli bir unsur olduğunun göstergesi gibi.
kaldıki şöyle bir durum daha var, bu gü.ç tepeden inme geliyor bu arkadaşlara. seçilmiş kişiler adeta. hani kimin çocuğu olacağımızı bizim belirleyemediğimiz gibi. zengin yada farkir, müslüman, hristiyan, baskıcı yada umursamaz bir ailenin ferdi olduğumuzu belirleyemediğimiz gibi. bu anlamda kesinlikle izlenilesi bir film, otoritenin otoritesizleşmesinin göstergesi adeta.

hani v for vendetta'daki faşit hükümeti düşünün, insanları korumak, düzeni sağlamak için nasıl acımasızlaştıklarını anlatıyor bir anlamda. bu baskı toplumda patlaklar meydana getiriyor. mahkum deneyide benzer bir olgu üzerine kurulu. suyu kontrol altına almak için kabı küçültürsen o su kaba sığmaz taşar.
(bkz: das experiment)
das experiment gardiyanların orantısız güç kullanma sebebiyle ortalığın karıştığı film. alman yapımı.
philip zimbardo'nun "stanford hapishane deneyi"dir.

(bkz: philip zimbardo)

filme uyarlanmış hali için:

(bkz: das experiment)
izlemeye değer film.

filmden çıkarılacak sonuç da onlarca, yüzlerce kez yazılmış ama yetki insanları bozar çok genel. yetki insanları büyük ihtimalle bozar diyelim biz ona. bozması için içindeki o duyguyu yakalaması lazım. normal hayatta içten içe ezilmiş bir insanda çok rahat ortaya çıkar, filmdeki gardiyanların lideri konumuna geçen adam mesela. ama bosch* gibi insanlar da var bu dünyada ya da görev bilinciyle hareket etmeye çalışan gardiyanlar. dolayısıyla o ilk sonuçtansa daha dolaylı olarak varacağımız sonuç, ahlakın çok kritik olduğu ve eksikliği durumunda ortaya hoş şeyler çıkmayacağı. şimdiii, etrafınıza bi' bakın. ülkeye, dünyaya falan yani. durumun iç açıcı olmamasının sebebini de tahmin edersiniz artık.

film hakkında gözüme çarpan eleştiri var bir tane. birçok kez gördüm. kızla filmin ne alakasının olduğu, gereksiz ve saçma olduğu, bir gecede tanıştığı adamla bu denli ilişkisi vs. evet, belki kurtulmalarına yardımcı oldu ama filmde bulunmasını sadece buna bağlamak pek mantıklı değil. soralım, film ne üzerine diye. cevap psikoloji tabii. ama mevzu kıza olunca unutuluyor sanırım bu. o açıdan bakarsak, varlığı anlamlı hale gelecek. illa olacak diye bir şey yok ama babasını kaybetmesi ve güvenecek birisinin kalmaması, neredeyse tanışmadığı bir adamın peşinden koşmaya itiyor. çaresizliğini çok net görebiliriz ki adamın peşinden gitmesi aşk yüzünden değil bundandır. sonuçta, ana olayla bir alakası yok ama zaten olması da gerekmiyor değil mi? filmi tekdüze olmaktan kurtarmış.
kişiliklerin ortam şartlarına göre nasıl alt üst olabildiğini en önemlisi de gücün ve özgürlüğün doğru bireylerin elinde olmayınca nelere yol açabildiğini konu edinmiş film.
mario giorda'nın aynı isimli kitabından sinemaya aktarılan filmdir.
askere gittikten sonra izlenmelidir kesinlikle. ondan sonra o filmde gördükleriniz o kadar tanıdık, o kadar aşina gelecek ki...
psikoloji derslerinde ödev niyetine verilen filmdir.
filmin başında mahkumlar şöyle bir espri yapar:
-kadınlar neden pornoları sonuna kadar izler?
çünkü sonunda çiftin evleneceğini sanırlar.
özellikle sonu güzel olan alman yapımı film. sarışın Gardiyan, konuşma tarzı ve hareketleri ile hitler'i hatırlatmaktadır.
yanımda olsa, üç kere ağzına, üç kere burnuna çakardım itin.
oturup üzerine 500 sayfa tez yazılabilecek müthiş bir alman filmidir.
insan vahşiliğinin çocuklarda bile varolduğunu gösteren farklı bir film için:
(bkz: Lord of the Flies)
insani geren bir film. bir kisinin ne oldugunu görmek icin ona güc verin cümlesi filmi özetler.
fazlasıyla içine alan, sinir bozan, küfür ettiren, gerçek bir deneyden uyarlanan psikolojik bir film. izlemesem de amerikan versiyonunun da olduğunu biliyorum, ama bu filmi en iyi almanlar çekebilirdi. emir vermek ve disiplin sözcükleri en fazla almanca'ya yakışıyor. filmde küçük bir kaç ayrıntı hatası olmuş ancak senaryonun sağlam oluşu bu hataları önemsiz kılıyor. ayrıca başrolde adını hatırlayamadığım kadını meltem cumbul'a benzetmedim değil. iyi seyirler.

(bkz: stanford prison experiment)

http://www.prisonexp.org/
insanı etkileyen ve geren sonrasında da bolca düşündüren filmdir. özellikle gerçeklikle olan bağı bir hayli kendinizi sorgulatır.
gardiyanlara, polislere ve askerlere izletilmesi gereken süper bir film. insanın kendini güçlü hissettiğinde ve egosuna yenik düşünce ne hallere gelebileceğini gösteren, gerim gerim geren film.
gerçek deneye dayandığı söylense de hiçbir deney kasıt olmadan bu kadar kontrolden çıkamıyacağına göre kurgunun fazla olduğu ama buna rağmen sürükleyici bir film. korku filmi gibi değildir türü ölye olsa da.
Izlerken stres olduğum filmdir. Onerilesidir.
Üniformanın 'sokaktan geçen sıradan bir adam'üzerindeki etkisini an be an görebileceğimiz müthiş bir psikolojik bir film
birazdan izlemeye başlıyacağım alman filmi.

aşağıdada bilgisini verdim.

IMDB Puanı: 7.8/10
Sinemalar Puanı: 7.3/10
HDsitesi Puanı: 7.3/10
Yapım Yılı ve Ülkesi: 2002 – ABD
Gösterim Tarihi: 21 Haziran 2002 (Türkiye)
Türü:Dram , Gerilim
Yönetmenii:Oliver Hirschbiegel
Senaristi: Oliver Hirschbiegel
Oyuncuları: Moritz Bleibtreu , Christian Berkel ve Oliver Stokowski
Süresisi: 114 dakika
Filmin bilgisi ve KonusuDeney, bilim adına bir oyun olarak başlar. 20 adam; iki hafta; 4000 Mark para uğruna bir oyun oynarlar. Oyun yapay olarak oluşturulmuş bir hapishanede insanın saldırgan davranışlarının araştırılmasıdır.8 kişi gardiyan, 12 kişi mahkum olur. Mahkumlardan kurallara uymasını isteyen gardiyanlar bunu sağlamak için şiddet uygulamak dışında herşeyde serbesttir.Oyun oynanmaya başlar ve olaylar karışık boyutlara ulaşır… Hem de çok karışık.
tavsiye ettiğim film. süper.
sabaha karşı izlemeye başladığım enteresan film. şu an yeni bitti ve ben sinirden kendimi sikmek üzereyim. bundan itibaren özellikle psikoloji ile ilgili deney yapan insanlara savaş açmış bulunuyorum.
muhteşem film. spoiler olabilir de olmayabilir de diyerek yazıma başlayayım. bana kalırsa tek eksiği kadın gösterebilmek adına zorlama bir karakter eklenmesi olmuş. onun da dışında akla uymayan fazla olay yok, keşke daha uzun sürseydi dedim.
Kizlardaki üniforma aşkınin psikososyal temelleri üzerine fikirler sunar.
--spoiler--
Bolca çük görmek dışında hoşuma gitmeyen bir noktası olmayan güzel bir psikolojik film. Drama,thriller türünde ve gerçekten iki türü de hakkıyla yansıtan bir film aynı zamanda. Özellikle boschun mahkum kıyafeti içinde ortalıkta dolaşması dora açısından bakınca ciddi bir korku sahnesiydi. Şahsen hoşuma gitti.
Bol çüklü durumu profesörün yardımcısı ve dora ile kurtarmaya çalışmışlar. Ama filmin hiç kesilmeyen geriliminde pek de önemli değildi aslında bu. Aksine gerilimi bozan da hatunlu sahnelerdi.

Filmin gerçek bir olaydan alındığını ise şimdi bu başlık altında öğrendim. Ben direk kurgu olarak beğenmiştim. Gerçekse daha muhteşem lan bu. Gerçekten insanlar üniforma ile, yetki ile, mertebe ile içlerinde saklı olan egoyu resmen kusuyorlar. En basitinden hiç bir vasfı olmayan siktiriboktan bir herifi üniforma giydirip güvenlik görevlisi yapsan onun bile götünün kalktığını görmek mümkün. insanoğlunun esasında ne kadar hayvan olduğunu ve ne kadar hayvanlaşacak potansiyele sahip olduğunu çok güzel özetliyor bu film.
Hani sadece bu durum da işlenmemiş filmde. Mesela bir deney de olsa kişinin bunu kabullenmesi, bu durumdan rahatsız olması, krizler depresyonlar boklar püsürler... Güzel filmdi.

Yalnız gardiyanların o kadar siklerinin doğrultusunda davranmaları bana çok mantıksız geldi. Hele hele ellerini kollarını sallaya sallaya izleme odasına girebilmeleri tamamen aptalcaydı.
Mekanda kameraların görmediği bölmelerin olması, bu bölmelere gardiyan deneklerin rahatlıkla girip çıkabilmeleri, şiddet uygulamak yasak olduğu ve uygulandığı açık olduğu halde hiç bir müdahalenin olmaması ve özellikle de gardiyanların daha beşinci günden yetkili kişileri rehin alacak kadar örgütlenip hiddetlenmeleri bence filmin aşırı saçma noktalarıydı. Hani olayların bu haddeye gelmesi beşinci günde değil de ne bileyim onuncu gün veya sonrasında olsa daha mantıklı gelirdi bana. Herifler daha birbirini tanımadan böylesine birlik olmaları çok saçma.

Bu arada gözlük kamera ve dokunmatik ekran 2001de var olan bir teknoloji değildi sanırım. Hafif bir bilim kurgu yönü de vardı filmin. Güzeldi güzel. izleyin izlettirin abi.

--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar