bugün

henüz izlememiş olanlar için yapılabilecek en büyük iyilik, filmde geçen o 6 hikayenin, filmin ilerleyen sahnelerinde, yani bir yerlerinde birleşmeyeceğini söylemek olacaktır. durduk yerde 3 saat nerde, nezaman ve nasıl birleşiyor lan bu hikayeler diye beklemesin dostlar.

--spoiler--
6 hikaye ve her hikayenin geçtiği dönemlerdeki insanların, "bilme" hakları için sınırları zorlamaları anlatılıyor filmde. bence hikayelerin ortak noktası insan oğlunun "bilmek" veya "farkına varmak" özgürlüğünü elde etme çabaları. hemen her hikaye de bir sonraki nesile bilgi aktarımı için insan üstü bir çabaya vurgu yapılıyor. dikkat edin, hikayeler ne olursa olsun, etkileri geleceğe dokunsun amacı taşıyor. her karakter biz yandık ama bizden sonrakiler daha iyi şartlarda yaşasınlar dürtüsüyle hareket ediyor. bir hikayede köleliğin bitmesi için savaşmaya ve hatta ailesini terk etmeye kadar giden bir süreç anlatılırken, bir diğer hikayede petrol zenginlerinin, sırf bu pazardan aldıkları pay küçülmesin diye nükleer santralde patlama riskini ortadan kaldırmadıkları ve hatta bilerek tetiklediklerine şahit oluyoruz. gazetecimiz de bu olayın üzerine gidip "bilinmesi" için hayatı pahasına çalışıyor. (buarada bir sahnede televizyonda hugh grantın doğal gazda osuruk diyerek bok atması müthiş bir ayrıntı), bir başka hikaye yaşlı bir adamın torunlarına geçmişteki hikayelerini anlatmasıyla bitiyor. bir diğerinde yayıncı ve yine bir başkasında besteci iki karakter gelecek nesiller için yazılı yapıtlar bırakıyorlar.
--spoiler--

kısacası filmin ne anlatmaya çalıştığının bir önemi yok, benim filmden anladığım budur. 6 farklı hikaye, 6 farklı zaman, onlarca karakter... hepsinin tek bir amacı var. "diğerleri"de bilsin ve gelecekte daha huzurlu daha adil bir düzen kurulsun.

başınızı ağrıtmamaya çalıştım.

bence çok güzel filmdi. maalesef hak ettiği gişe başarısını yakalayamadı. bu da, sadece türkiyedeki değil, dünya üzerindeki sığ sinema beklentisini gözler önüne seriyor.

izleyin ey dostlar. çok nadir geliyor bu ayarda filmler.

zöge : bu arada özellikle izleyenler mutlaka bakın şu resme http://galeri.uludagsozluk.com/r/cloud-atlas-373392/
barındırdığı oyuncular sayesinde kendini izleten, kampanyayla yarı fiyata aldığım bilet sayesinde gittiğim bu sebeple verdiğim paraya acımadığım bir film. çok kötü değil ama beklenti düşük tutulmalı. izlenilen ruh haline göre gayet kafa daıtıcı olduğu için çok iyi denilebilir. dünya bu, her şey olası.

http://www.tumblr.com/tagged/cloud%20atlas?before=58
çağının ötesindeki film. şu an için gişe rakamlarına, ödül törenlerindeki durumlarına hatta imdb puanına bakarsak değeri pek anlaşılamamıştır. fakat bundan bir 15-20 yıl sonra kült film olarak anılmasına kesin gözüyle bakıyorum.

filmin öncelikle herkese hitap etmeyecek karmaşık bir yapısının olduğunu kabul etmek lazım. seyirciden de çaba bekleyen bir film. birbirinden çok farklı hikayeler seyirciyi özellikle ilk bölümlerde yoruyor belki ama filmi sindirmeye başladıkça her şey yerine oturuyor ve iyi bir tat bırakıyor ardında. bu tadı bırakırken de bir yanda pek çok düşünceye itiyor.

imdb'de şu an itibariyle filmin puanı 7.9 ve hem 10 puan verenlerin hem de 1 puan verenlerin ortalamaya göre oldukça fazla olduğunu gördüm. buradan da çıkarılabileceği gibi bu filmi seven çok seviyor 10 puanı veriyor, sevmeyen ise nefret ediyor ve 1 puanı veriyor.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki filmin verdiği mesajları anlamak güç değil. Ben daha karmaşık bir film bekliyordum ancak anlatımıyla daha sade bir filmle karşılaştım. Güzel ancak abartılacak bir yanı yok. Yani başyapıt niteliğinde hiç değil. Özellikle beğenmediğim bir husus ise bazı makyajların inanılmaz sırıtmasıydı. Çok yapmacıktı.

Filmin temelinde yatan mesaj hayatlarımızın birer pamuk ipliğine bağlı olduğu ve hiçbir baskıya boyun eğmememiz gerektiğiydi. Zaten filmi karmaşık hale getiren şey 6 farklı hikayenin aynı yüzlerle ve aynı temel mesajla anlatılmasıydı. Konuları da farklılık içerdiğinden takip etmesi biraz zorlaşabilir. The Fountain filmine aşina olanlar, bu filmi daha rahat kabul edecekler. The Fountain filminde ölüm üzerine bir anlatım varken bu filmde özgürlük üzerine bir anlatım karşımıza çıkıyor. Ancak bu filmi anlaması ve yorumlaması daha kolay.

--spoiler--

''Zayıflar et olur, güçlülere yem olur.'' ve ''istismara boyun eğmeyeceğim.'' Kast sistemi/kölelik üzerine işlenen bir filmin temel alıntıları. ilk cümlede bir kast sisteminden bahsedildiğini, zayıfların hiçbir zaman güçlülerle başa çıkamayacağı gerçeğini gözler önüne seriyor. ikinci cümle de ise duyguları istismar edilen kölelerin durumu asla kabullenmeyip bir isyana başvurmaları gerektiği açık seçik ortada. Bize gösterilen 6 farklı konuda da verilmek istenen temel mesajlar bunlar..

Bunları çevreleyen temel kurgu ise yapılan iyilik veya kötülüğün sadece o anı etkilemediği bunların kaderle birlikte bir sonra ki yaşantıları etkilediği. Fakat burada verilen bir reenkarne olma durumu var. Filmin içerisinde ki köylünün gördüğü rüyada da mevcut bu. Şu an yaşadığınız hayatta her türlü çileyi çekmiş ve acıyı yaşamış olabilirsiniz. Ama emin olun ki gelecekte karşınıza iyi insanların olduğu mutlu, huzurlu bir hayat çıkabilir. Yani The Smurfs vari bir hikaye.. iyi bir çocuk olun, şirineye çakın. Hikayeleri ve verilmek istenen mesajları da (anladığım kadarıyla) yazmak istiyorum.

1-) Siyahi kölenin hikayesi = Adam Ewing'in, kırbaçlandığı sırada ona bakarak etkilendiği bir köle filmin sonunda onun hayatını kurtarır. Filmin başında bir karma mesajı veriliyor ve Ewing onun gemide kalması için uğraş veriyor. iyilik, karşılığını iyilik olarak alıyor. (Reenkarne mesajı --- 2044 yılında Sonmi 451 ile kavuşamıyorlar.)
2-) Cesaretli homoseksüel besteci Frobisher'ın hikayesi = Burada kendisi ölümün bir son olmadığını ve bunun cesaret gerektirdiğini söylüyor. Değeri ise sonradan anlaşılıyor..
3-) Luisa Rey'in hikayesi = Nükleer santraldeki bozuklukla petrol şirketleri arasındaki bağlantıyı ortaya çıkarırken 2-3 defa ölümden dönüyor, yine de vazgeçmiyor. Sonunda olayı halka duyurabiliyor. Kısaca yıkılmadım ayaktayım mesajı.
4-) Yayımcı Cavendish'in hikayesi = Abisinin oyununa boyun eğmeyen ve sürekli kurtuluş peşinde koşan bu adam yaşadıklarından sıyrılıyor. Hayallerinin kadını olan Ursula ile mutlu bir yaşam sürüyor. Hayatını da film yapıyor.
5-) Neo Seoul'de Sonmi 451'in hikayesi = Burada bir klon tam anlamıyla aydınlanma yaşıyor. Ona yardım eden Joo Chaing ile beraber baskıya karşılık veriyorlar. Fikirleriyle çığır açıyor, öncü oluyor.
6-) Bir çöküş sonrası Meronym ve Zachry'nin hikayesi = Asiler ve köylüler olarak karşılaşanlar birbirlerine kol kanat geriyorlar. Meronym'in yardımıyla birlikte bir çıkış yolu arayıp, buluyorlar. Radyasyon'un etkisiyle köylü abimiz iblisle sürekli cebelleşir halde.

--spoiler--

Güzel film ayrıca abartılmaması gereken de bir film. Bazı makyajlar çok sırıttı ve komikti. izleyin.. Bir de hikayede ki karakterleri içeren bir şema paylaşalım.

http://www.cinemablend.co...ews/33823/_1351547825.jpg
ikinci kez izlenmeyi hakeden filmdir. özellikle makyajlar konusunda kendini aşmış bir filmdir.
6 tane tek başına film olabilecek senaryoyu cömertçe birleştirerek tek filmde önünüze getiren başyapıt.

2 saat 52 dakika olması yanıltabilir fakat garip bir sürükleyiciliği var filmin.

klasik mesajlar verir fakat izlenesidir.
wachowski kardeşlerin wachowski brothers imzasını kullan(a)madığı ilk film.
geçen güb izlediğim filmdir tom hank oyunculuğu ile herkese yine herkese siktiri çekmiştir. ayrıca film bir romandan uyarlamadır. kitabı da mutlaka okunmalıdır.
http://www.hermeskitap.co...s/dogan_9786050902969.jpg
Daha demin blu-ray olarak izledigim film.

Kafaniz bosken dikkatlice izlediginizde tum konulari kavrayabilceginiz film bazi olaylar ucu acik birakilmis sadece. Bide makyajlar cok hosuma gitti filmin sonunda gostermese ben ayni oyuncular oldugunu anlamiyacaktim oyle kaptirmisim kendimi neyse sonuc olarak

Filmin afisinde yazdigi gibi;

"past. Present. Future.

Everything is connected"
Çizgi filmlerin sonu bile daha iyi bitiyor.

Bu arada hikayeler tek tek kesilip birlestirilse güzel filmler çikar ama hepsi birlikte karmaşaya neden oluyor.

Ama makyaj, kostüm ve oyunculuk tartışılamaz bile.
Son dönemlerde izlediğim en iyi filmlerin başında. top 10 listeme artık rahatlıkla girebilir. bu filmle bir kez daha anladım ki sinema=hollywood.
6 koldan ilerleyen bir senaryo, sonuna dair merakın gitgide artması fakat fos çıkması. filmin özeti budur.
milletin matrix diyerekten gittiği film. tabi o millet gerizekalı olduğu için, wachowski kardeşler çekiyor ya, bu adamlar matrix'ten başka birşey çekemezler diye düşünüyor. sen nolan'ın her filminde birden jokerin çıkmasını mı bekliyorsun? yoksa hitchcock'un her filminde norman bates'in gelmesini mi bekliyorsun? mümkünse siz jason statham veya vin diesel filmleri izleyin. o daha yakın size.

herkesin belirttiği gibi 6 ayrı hikayeden oluşuyor film. ve 6'sı da gayet iyi bağlanmış birbirlerine. herbirinin illaki birisiyle ilgisi var. tabiki kitaptan bu ama, filmde de birleştirmek önemli. film alttan devrimi işliyor, tamam. ama siz o mantıkla bakarsanız, recep ivedik'te bile onu görürsünüz. illa ki "ben bu filmden kesin bir propaganda çıkarıp çok deli hava atıcam. ehee mükemmel bir izleyiciyim." dememeli insan.

sonuç olarak çok fazla bok atılan bir film. kardeş sen anlayamadın diye bok atman mı gerekir? biraz düşün belki anlarsın. sabırlı ol.

indir, izle. satın al, izle. git, izle. ama izle.

ayrıca bi filme 3 saatini veremiyorsan yaşama amk.

--spoiler--

zachry: çöküşe ne sebep oldu o zaman, yaşlı georgie olmadıysa?
meronym: hakikati mi istiyorsun? eski insanlar.
z: yalan. eski insanlar zekiydi. hastalıkları ve doğumu yönetiyorlardı, mucizeler yaratıyor, gökyüzünde uçuyorlardı.
m: doğru, hepsi doğru. ama birşeyleri daha vardı. zekalarını gölgede bırakan bir açlık.
z: açlık mı? ne için?
m: daha fazlası için.

--spoiler--

çok güzel bir diyalogtu.

bu arada jacosta arys'i halle berry oynuyormuş. oha lan, çıkartamadım. o da benim mallığım heral.
filmi izlenmeye değer yapan karakterler robert frobisher ve rufus sixsmith tir. sonları beni ağlatsa ve yazara küfretsem de kendimi bu filmi tekrar tekrar izlemekten alıkoyamıyorum. bunun dışında sonmi ve hae-joochang ilişkisi de beni hayli duygulandırdı fakat onlarının sonunun diğerlerine nazaran güzel olması bu ilişkiyi benim gözümde ikinci sıraya itti. clouds atlas izlenmeli ve izletilmelidir. izlemeden önce de film karakterleri ve olay örgüsü hakkında bir kaynaktan araştırma yapılmalıdır. farklı zamanlarda geçen ve altı farklı hikayeden oluşan filmde bir kişinin birden fazla karakteri canlandırması filmi başarılı kılmıştır. bu arada her hikayedeki ana karakterin vücudunda kuyruklu yıldız biçiminde bir doğum lekesi taşımasıyla verilmek istenen mesaj başarılıdır.
herbişey birbiriyle bağlantılıdır anafikri etrafında dönen ve dönen ve dönen hem bilimkurgu, hem tarihi, hem polisiye, hem komedi, epikten ziyade didaktik film. bir eserin anafikre sahip olması iyidir ve önemlidir, lakin anafikri derinleştirmek gerekir, çorbaya çevirmek değil.
mesaj verme konusunda zorlasa mahsun kırmızıgül'le yarışacak. sonmi'nin geveleyip durduğu fikir iyice sinirlerimi bozdu: "hayatlarımız bize ait değildir". direnişçi gurubun lideri olacak güya, ne bu yaşamı yadsıyan hıristiyan nihilisti laflar?
aksiyondan değil, çok hikaye anlatma derdinden mütevellit fazla hızlı temposu ve sinemada konuşan görgüsüzler yüzünden bazı şeyleri kaçırdığınızı düşünürseniz üzülmeyin. kaçırmadıklarınızdan fazlası yok onlarda. yaşamın sırrını verdim verecem (oysa yoktur öyle birşey) vaadinin ardından benim içtiğim bira sende gaz yapardan başka birşey çıkmaz. kafa da yapsın dersen sonmi bacı demiş bi kere: "our lifes are not our own"
Şehrimde vizyona girmesiyle kaldırılması bir olduğundan gerçekten uzun süredir beklememe rağmen izleyemediğim dört gözle DVDsini beklediğim Ben whishaw ve Jim Sturgess gibi oyuncuları bulunduran filmdir.
arkadaş kime izletsem ne anlatıyor la bu, bi sikim anlamadım dediği film, hayır konusu, fikri üç beş cümleyle toplanacak gibi de değil, he haklısın diyor geçiyorum.
anlaması zor, heyecanlı, duygusal, komik, kimi zaman sıkıcı ama en önemlisi para ve mevkii için yaşayan herkese izletilmesi gereken filmdir. kıyafetlerdeki, makyajlardaki, konudaki bağlantıların anlaşılması için birkaç kez izlemek gerek sanırım.

solda gören biri daha izlesin yeter.
durdurmanın çok zor olduğu bir film. bir işetmedi...
filim 20. dakikasında çişim geldi, bitene kadar gitmedim.

farklı hayatların, farklı zamanlarda yaptıkları ve bahsedilen '' hayatlarımız sadece bize ait değil'' fikrini güzelce yansıtmış film.

--spoiler--
sorgu esnasında;

- komutan hae joo chang baskın sırasında öldüğünü belirttiler.
+ doğru.
- onu sevdiğini söylüyorsun.
+ evet seviyorum.
- ve hala ona mı aşıksın ?
+ evet ve hep olacağım.
--spoiler--

--spoiler--
''kendimizi ancak başkasının bakışında tanıyabiliriz. ölümsüz yaşamımızın doğası, yaptıklarımızın sonuçlarındandır.
--spoiler--

izlemeye kesinlikle değecek.
filmin başında nooluyor la bişey kaçırmayayım diye gözlerinizi dört açtıran harika senaryo. bir yanınız la ne boktan film olmuş derken bir yanınız 6 hikayenin her biri bir film olacak kalitede dedirtiyor. evet bende çişe gidemedim.
kesinlikle (bkz: underrated) bir filmdir.

Doona Bae'nin oyunculukla yardırdığı filmdir aynı zamanda.

kurgu, senaryo, alt metinler, replikler, mitler çok güzel. bir filmin içinde altı tane film izliyorsunuz. en güzel hikaye de wachowski'nin en iyi yaptığı iş olan distopyadır kesinlikle. özellikle somnia-451 karakterinin alt metinleri çok güçlü.

oscar'a aday gösterilmemesi rezalet.
izlediğimde yok la bu kadar basit olmaması lazım deyip iki kere daha izlediğim ama gerçekten de birbirinden bağımsız 6 farklı zamanda 6 farklı olayı aynı oyuncu kadrosuyla tamamlamış bir film. sonuç olarak 6 saatlik zaman kaybı. ilkinde ne anladıysanız odur. filmin sonundan 'hassss.... ya' gibi bi olay bekleyerek izlerseniz beyin amcıklaması yaşayabilirsiniz.

Filmdeki tek ' hasss.... ya ' şudur ki :

Our lives are not our own. from womb to tomb, we are bound to others. past and present. and by each crime and every kindness, we birth our future.
Fazla uzun film. Nedense değerinden fazla övgü alan film. Sadece makyaj başarısıyla olmuyor bu iş. Sinema başka bir şey. Bu filmin çığır açtığı falan da yok.
şu an zihinsel olarak üzerimden geçen wachowski kardeşler başyapıtı. evet film uzun ve ciddi anlamda çetrefilliydi, ama içerisinde öyle güzel diyalogları ve sahneleri barındırıyordu ki hiç sıkılmadan durdura durdura hazmede hazmede izlemeye çalıştım.

film hakkındaki eleştirilerden okuduğum kadarıyla şöyle bir ana fikir çıkıyor ortaya: "tanrım bu kitabı bile filme aktarabildiyseler olası tüm kitaptan uyarlanacak filmler mümkün."

filme anlaşılmaz çok karmaşık gibi eleştirileri anlayabiliyorum zira ben de artı 20 dakika kadar durdurarak izledim burası açık ama filmin kendisine laf etmek başarısız, çöp gibi yorumlarda bulunmak bilemiyorum ne kadar mantıklı.

değişik zaman(1849, 1936, 1973, 2012, 2144 ve 2346) ve değişik mekanlarda(Güney pasifik okyanusu, cambridge, edinburgh, san francisco, neo seoul) sanırım birbiriyle bağımlı olayların yer aldığı mükemmel, harika ve postmodern bir kitaptan uyarlama film. kitabı da müthiştir hiç şüphem yok ama onu okumak inanılmaz berrak bir zihin ve uygun bir zaman ister şimdi değil.

filmden bazı replikler ile yazıya son verelim:

--spoiler--

robert frobisher: i believe there is a another world waiting for us, sixsmith. a better world. and i'll be waiting for you there.

haskell moore: there is a natural order to this world, and those who try to upend it do not fare well. this movement will never survive, if you join them you and your entire family will be shunned. at best you will exist at pariah to be spat at and beaten, at worse to be lynched or crucified. and for what, for what, no matter what you do it will never amount to anything more than a single drop in a limitless ocean.
adam ewing: what is an ocean but a multitude of drops?

sonmi-451: our lives are not our own. from womb to tomb, we are bound to others. past and present. and by each crime and every kindness, we birth our future.

robert frobisher: a true suicide is a paced, disciplined certainty. people pontificate "suicide is shelfisness," while career churchmen like pater call it a coward's act typically because they lack the necessary suffering to sympathise. couldn't be further from the truth; suicide takes tremendous courage.

archivist: what if no one believes you?
sonmi-451: someone already does.

--spoiler--

bir kere daha izlemem daha iyi olacak sanırım.