bugün

--spoiler--
CEM YILMAZ'DAN.....

Demokrasinin en tuhaf tarafı oylama sistemidir. Yani her seçmenin bir oy hakkı vardır ama hiçbir işe yaramaz. Çünkü her insanın bir oy hakkı olması adaletsizlik. Adını yazmayı bilmeyenle yazıyı icat edenin eşit oy hakkı olması bütün düzensizliğin kaynağıdır. Bence sağlam bir bilgisayar ağıyla vatandaşların üretime katkısı, ödediği vergi tutarı, yaptığı hayırlı ve hayırsız işlerin sayısı öğrenilip belli bir katsayıyla çarpıldıktan sonra kişinin verebilecegi oy sayısı hesaplanabilir. Düşünsenize ikiyüz milyar vergi verenin de bir oy hakkı var, bu tutardan fazla vergiyi kaçıranın da. Orman yakanın da bir oy hakkı var, ağaç dikenin de... Seçim durumu bu. Seçilenlerde de durum farklı değil. En fazlasından ilkokul bitirmiş olmak şartı aranıyor o kadar. Yani heykel yapan da seçilebiliyor, içine tüküren de! Memlekete olumlu katkı ne kadar fazlaysa oy hakkının da o kadar fazla olması gerekir. Varolan durum bence hukuka aykırıdır. Oylamada bu haksızlık yapılırken sonuçların değerlendirilmesinde de çok yanlışlar yapılmaktadır...
--spoiler--
yani diyor ki: millete yaptığım şaklabanlıkla milyonlar kazanıyorum bunları harcarken de mecburen vergi veriyorum, dağdaki çoban da alnının teriyle benim binde birim kadar kazanıyor benim 1000 oyum olsun onun 1. böylece de adalat sağlanmış olsun(?). benim görüşümdekiler iyi olsun vatana hayırlı olsun 10 oy kullansın karşıt görüştekiler kötü olsun bir oy kullansın. tebrik ediyorum kendisini çok zekice ve adilce bir sistem düşünmüş.

ben de diyorum ki:HERKES iŞiNi YAPSIN!!!!!!

ekleme:ben de cem yılmaz'ı aklı başında biri olarak bildiğimden okuyunca epey şaşırdım. facebooktan alıntıdır. *
- bu defa güldürmedi. biri bunu yapacak mutlaka.
cem yılmaz'ın içinde bir aysun kayacı saklı olduğunu görmemiz sağlamış eleştiridir..
Gayet mantıklı eleştiridir. Geçen yıl anayasa hukuku dersinde de tartışmıştık bu konuyu. Denilecek her şeyi demiştir Cem Yılmaz. Haklıdır yanındayız.
cem yılmaz'a aitmiş gibi durmayan gereksiz bir açıklama, doğruysa eğer yanlış yapmış, çizgisinden çıkmış demektir.
işte bunlar hep seçkincilik.
Vergi verme mevzusu dışında hakkı vardır. Vergi konusu bu ülkede geçerli çok para kazanma yöntemleri göz önünde bulundurulduğunda asla kriter olamaz.
bu ulkede yasayan herkes gibi cem yilmaz'in da yonetim sekliyle alakali bir gorusu vardir elbet ve bunu da soyleme hakki vardir. o yuzden salak salak cizgisi disina cikmis vay efendim isini yapsin falan tarzi yorum yapmak abukluk. herkes isini yapsaydi simdi bu halde olmazdik. bu birincisi. asil konuya yani soz konusu aciklamaya gelince... kesinlikle yerinde ve bir o kadar da mantikli bir gorus. hirsizin hirsiza oy verdigi gunler yasadik teroristin teroriste oy verdigi gunleri yasiyoruz simdilerde... bu sebepten kimse kalkip da su sistemin adaletinden bahsetmesin. dusunemeyen insanlarin var oldugu gercegini kabullenmemiz gerek. ve bu dusunemeyen insanlardir bu ulkenin bu hale gelmesine sebep... ayrica sunu da hatirlatmakta fayda var; demokrasi son 100 yilin en buyuk palavrasidir. yemeyin artik!

edit: imla.
cem yılmazın savunduğu aslında krallıktır. kralın bir oyu vardır halkın 0.
çünkü kral herşeye sahiptir, halk hiçbirşeye. bu bir kısır döngüdür, neyin sebep neyin sonuç olduğu birbirini takip eder. eşit oy sistemi tam bir çözüm olmasada eşitliği ifade eder. adalet ise daha kapsamlı geniş bir kavramdır. muhim olan adaletli bir eşitliği ihdas etmektir.
cem yılmaz galiba hükümlülerin oy kullanma haklarının olmadığının farkında değildir. hani ormanı yakandan hırsızdan bahsetmişmişde.
bana kalsa herkes oy kullanma yaşına gelmemiş çocukları adınada oy kullanmalıdır.
daha dün egemen bağışın suyunu doldurduğundan ciddiye alıp okumayacağım eleştiri.
herkesin bir ütopyası olduğu gibi cem yılmaz'ın ütopyası da budur.
olabilir, doğaldır. (doğru veya değil)

yalnız; pek bi amerikancı sisteme benzemiş. nasıl ki amerikan seçimlerinde en fazla mali yardım toplayabilen aday, beyaz saraya bir o kadar yaklaşabiliyorsa(!) bu sistemde de parasını değil, parası değerinde oy veren kişinin desteklediği aday yaklaşıyor o koltuğa.
oldu o zaman sabancı ve koç ailesi birleşsin komple ülkeyi yönetsin anasını satayım. bir insanın ülkeye katkısı verdiği vergi ile mi ölçülüyor artık?
bir heykeli yapan bu yeteneğini, çalışarak mı elde etmiş yoksa doğuştan gelen bir hediye mi?

yani bir insan engelli doğduğu zaman yetenekli bir insandan aşağı mı kalıyor demokrasi önünde?

bu mu senin eşitlik anlayışın cem yılmaz?

heykelin içine tüküren adam neden heykelin içine tükürüyor acaba düşündün mü?

eğitimsiz, cahil kaldığı için olmasın mı? sen bu adamı eğitmekten bahsetme de git onun oy hakkını elinden al. oh ne güzel çözüm valla. vergi verme arkadaşım. git anadolunun bir köyüne okul yap, sonra kamu hizmeti sayesinde vereceğin vergiden düşülsün masraflar. dağdaki çobanı eğiteceğine elinden oy hakkını al. kafaya bak anasını satayım. siz toplumun kalburüstü kesimi olarak ülkeyi yönetin diğerleri de he desin. oldu canım.

bilmediğin konular hakkında fazla yorum yapma cem yılmaz, demokrasi eleştirisi senin yetenek alanında değil. kendini ne kadar yırtsan da bir george carlin değilsin. bu işler seni aşar, biraz daha eğit kendini yetersizsin şu anda.
berbat bir aciklama. Demokrasinin kotu yanlari olabilir fakat cem yilmaz ayni aysun kayaci gibi konusmus.

Resmen insanlsr zenginliklerine ve tahsiline göre oy vesin diyor. Cok dustu gozumden. Boyle bilmezdim onu..

Koyluler, ciftciler,isciler bu millettin efendisidir. Herkes esittir
Soyle bana bunun irkciliktan ne farki var? Insanlari siniflandiracak kadar adi bir karaktere sahipsin.

Fakat demokasinin hatalari oldugunu kabul ediyoru,. Ama sundugun cozum igrenc otesi.
görüş genel olarak çok saçma. aptalca.
birincisi herkesin kendine göre ihtiyaçları vardır. kimisinin ihtiyacı kapının önündeki çöpü dökmek, kimisininde saman fiyatlarının düşük olması. demokrasi, ihtiyaca göre insanlara yöneteni seçme şansı tanır. en çok kimin neye ihtiyacı varsa, onu seçer.

ikincisi; herkesin toplum içinde bir görevi vardır. her kesin bu çarkta bir görevi vardır. mesela yukardaki tanımdan çobanları ele alalım. ben istanbul da yaşıyorum ve doğal olarak koyun-inek-keçi gibi Hayvan besleyemiyorum. türkiye nin büyük bir çoğunluğuda benim durumumda. ülkede hiç çoban olmadığı zaman, eti, sütü, peyniri, tereyağını nereden bulacağız? çoban yoksa inekte yok, koyunda yok, ette yok, süt ve süt ürünleride. ben bu gıdaları bir müddet alamazsam bırakın damak zevkini, bazı besin eksiklikleri yüzünden sağlığımı bile kaybederim. öbür taraftan, cem yılmaz ı ele alalım. işi ne? komiklik, şakalar. çokta güzel yapıyor işini. amma velakin "ben uzun süredir cem yılmaz dinlemiyorum" deyip hastanelere düşen, besin eksikliği çeken bir insan görmedim. yani olmasada olur. çokta önemli birisi değil. birde üstüne dünyanın parasını kazanıyor. bir çobandan katbe kat fazla. belkide ülkedeki tüm çobanların geliri onun tek başına kazandığı kadar değildir. çok vergi veriyormuş. ben çoluğuma çocuğuma süt içiremedikten sonra sikmişim verdiği vergiyi. ben para yiyen adamla karşılaşmadım. yenilen şey ettir, peynirdir, tereyağdır. daha bir sürü örnek verilebilir.

bu durum sonuç olarak şunu gösteriyor;
1-topluma faydalı işler yapmak için illa üniversiteyi bitirip kariyer yapmaya gerek yok.
2- topluma fayda sıralamasına göre kişilerin vereceği oy sayısı değişkenlik gösterecekse, cem yılmaz gibi insanları eğlendirmekten mütevvellit bir insan 1 oy veriyorsa çobanlar gibi ana gıda maddelerimizin en önemli unsurları 100-150 oy vermeliler.
3 cem yılmaz sosyal bir tespit yaparken bile komik olabiliyor.
özetle vergi olayı hariç tamamiyle katıldığım eleştiri.
demokrasinin zararlarına bir örnektir.
derhal padişahlığa geçelim o halde... noooldu postalcı arkadaş? rengin soldu?
hayır bana oligarşik bir postalcı kitlenin, darbeyle, dikta ile ülkeyi yönetmesi ile padişahlık arasındaki farkı söyleyin de bilelim.

bilginiz olsun, o beğenmediğiniz demokrasiyi atatürk getirdi.
hayır nedir derdiniz? cumhuriyet olsunda seçimmi olmasın? seçim olsunda herkes mi seçmesin? herkes seçsinde sadece sizin partimi girsin seçime? nasıl bir çılgınlık var elinizde söyleyinde bilelim.
o zaman seçimden önce 35 milyon adamı mübareklik testinden geçirelim diyor bu adam. peki soruları kim hazırlıycak, ölçüt ne? kişinin oy değerini artıran kriterleri kim belirlicek? yine başka bir insan di mi? o kim olcak peki?

ilahi cem yılmaz sen adamı öldürürsün!
hicivden habersiz yazarlar.
bilgisayarın böyle bir şeyi hesaplayabileceğini düşünmesiyle şaşırtmıştır. kaç tane kriter girecek acaba? belki ben yerde gördüğüm çöpleri alıp çöpe atıyorum. o çöpü yere atan adamı bu bilgisayar nasıl bilecek? beni nasıl bilecek?

ben de küçükken bir süre bilgisayarla sayısal loto nun sonuçlarının çekilişten önce öğrenilebileceğini düşünürdüm, babama sordum "yok olmaz öyle" dedi.

oylayarak yönetici seçmek çok da mantıklı değil zaten. eğitim ortalaması zaten belli ancak, yüksek öğrenim almış olmakla da anlamak imkansız dönen olayları. kimisi müslüman der oy verir. kimisi atatürk kurdu o partiyi der oy verir. bilinçli oy verilmediği, hatta cahil bırakılmış halkın kimisinin işine geldiği doğrudur. ancak, cem bey sizin çözüm o esprileri yapabilecek bir zekanın ürününe benzemiyor.
bahsedilen ilahi bir adalettir. o vakit, kimin ne miktarda oy kullanması gerektiğine karar verecek bu adil seçicilik makamı neresidir? eğer ki bu erk bir grubun ya da kişinin elindeyse, birileri eninde sonunda kayırma yoluyla adaletten sapacaktır.

- hal böyleyken, en adil olan; herkesin bir oy hakkına sahip olduğu mutlak eşitlikçi demokratik sistemdir. bu sistemin ideal bir sistem olduğu iddia edilemez elbet fakat var olanların en iyisi olduğu da bir gerçektir.
-Beyler herkes mal varlıgını acıklasın secım yapıcaz.

Bu nasıl mantık amk.
Daha çok kazananın daha çok oy hakkı olsun mantığı nasıl sefil bir mantıktır arkadaş. Bu nasıl bir cehalet nasıl, bir arka plansızlık örneğidir. Zaten modern devlet denen soyut kavramın eleştirisinde devlet' in son tahlilde sermayenin çıkarlarının hamisi kapitalist devlet olduğu kabul gören ve yerilen bir hususken, bu hegemonyanın hiç bir perdelemeye mahal dahi vermeden, alenen tesis edilmesini istemek cahillik değilse eğer berbat bir insan olmaktır. Açık ve net...
Eğer demokrasiyi tesis etmek adına bir düzenlemeye ihtiyaç varsa ben de derim ki; toplumsal hassasiyeti olanların oyuyla iktidar g.tü yalayıp servetine servetine katanın oyu eşit olmamalı. En ufak bir haksızlıkta meydanlara inip eylem yapmasını bilen duyarlı, demokrasiyi içselleştirmiş kitlelerin, demokrasinin en önemli unsurlarından olan sivil toplumun tesisi için çaba gösteren bu manada tüm baskılara rağmen örgütlenebilen kitlelerin, veya bundan 10 yıllarca sonraki neslillerin bile haklarını aramak konusunda gayret gösterebilecek duyarlılığa ve bilince sahip greenpeacecilerin oyuyla, irili ufaklı herhangi bir haksızlıkta, iktidarın alenen de olsa yanlış bir uygulamasında sesini çıkarmadan, şirin gözükerek, hiç bir sanatsal değeri olmayan kaynak israfı uyduruk filmlerle servetine servet katma, garajına ekstra bir ultra lüks araç katmaktan başka bir gayesi olmadığı rahatlıkla okunabilen, sosyal sorumluluk konusunda idrakı, yeni açılmış bir köy okuluna bir kutu kitap göndermek olan bir adamın oyu eşit olmamalı derim.
sen aynı cahil cühelayı güldürürken o kitle seyircin olsun, değerli bir kitle olsun, kıymetlin olsun. Aynı cahil cühela oy verirken sen onların oy hakkının sınırlı olması, adam yerine konulmaması gerektiğini fikir diye ortaya sun utanmadan. iyi hee...
O zaman gösterine, sinama filmine gelen eğitim seviyesi düşük, sana göre antidemokrat, sana göre fakir olan kesime göre güzel bir katsayı uygulaması başlat da, sinemana gelen zenginin yirmide biri bir fiyatla o uyduruk filmini izlesin, olma mı cem yılmaz?
öncelikle cem yılmaz'ın seçim sistemine değil demokrasiye eleştirisidir. şimdi bu sözlerinden dolayı cem yılmaz'ı itin götüne sokacak arkadaşlardan ricam oturup bir düşünsünler mecliste gerçekten kaç tane size ait görüşleri savunan milletvekili var hadi onu da geçtim kendi şehrinden bile olsa kaç tane milletvekilini tanıyorsun be adam. hadi bak onu da geçtim çok mu memnunsun bu çoğunluğun verdiği kararlardan. şimdi de cem yılmaz savundu diye demokrasi karşıtlığını bile kıymete bindirdiniz diyeceksin ya, alakası yok... türkiye'de aydın geçinen herkesin yıllardır demokrasi kelimesinin arkasına saklana saklana tayyibi kraldan beter ettiğini gördük.
--spoiler--
Demokrasinin en tuhaf tarafi oylama sistemidir. Yani her secmenin bir oy hakki vardir ama hicbir ise yaramamaktadir. Cunku her insanin bir oy hakki olmasi adaletsizlik.
Adını yazmayı bilmeyenle yazıyı
icat edenin eşit oy hakkı olması bütün düzensizliğin kaynağıdır.

Bence saglam bir bilgisayar ağıyla
vatandaşların üretime katkısı, ödediği vergi tutarı, yaptığı hayırlı ve hayırsız iş sayısı öğrenilip belli bir katsayıyla carpıldıktan sonra (Bu katsayıyla çarpma hikayesini niye istedigimi bilmiyorum, devlet hep öyle yapar diye yazdım.)
kisinin verebilecegi oy sayısı hesaplanabilir.

Düşünsenize ikiyüz milyar vergi verenin de bir oy hakkı var o tutardan fazla vergiyi kaçıranın da. Orman yakanın da bir oy hakkı var ağaç dikenin de... Seçme durumu bu. Secilenlerde de durum farklı değil.
En fazlasından ilkokul bitirmiş olma şartı aranıyor o kadar. Yani heykel yapan da seçilebiliyor, içine tüküren de! Memlekete katkı ne
kadar fazlaysa oy hakkının da o kadar fazla olması gerekir.
Varolan durum bence hukuka aykırıdır. Hatta anayasanın bir maddesine de aykırıdır ama su anda kaçıncı madde olduğunu hatırlamıyorum.

Oylamada bu haksızlık yapılırken
sonuçları değerlendirmede de yanlış yapılmaktadır.
En çok oy alan parti kazanıyor şimdi. Bu yanliş!
Bütün yarışmalarda en yüksek puan veren juri ile en düşük puan veren jurinin verdiği oylar değerlendirmeye alınmaz.
Geri kalanın ortalaması alınır.
Evet bu saçma bir fikirdir. Ama yine de bu konuya kafa yorduğunu gösterir.

Enflasyon devletin alenen suc islediginin kanitidir. Cunku devlet
besbelli ki kalpazanlik yapmaktadir. Yani devlet acik acik sahte para basmaktadir ve bunlari aslindan
ayirmak imkansizdir.

Ekonomi neden batti soyleyeyim: Bir kere ekonomi ureticiler arasindaki bir tuketici iliskisine
donmedikce refah gelmez. Her uretici ayni zamanda bir tuketicidir ama pek cok tuketici sadece
tuketicidir. Hicbir sey uretmez, hicbir ise yaramazlar. Hicbir meslek erbabi degildirler. Hicbir konuda yetenekleri yoktur. Ya da o boyle olduguna inanmistir. Mukemmele yakin okey oynar ama bu spor
henuz olimpiyat kapsamina alinmamistir maalesef.
Bir ekonomide bu kadar TUKETICI olursa batar tabii.

Dunyanin en az icat yapilan ulkesi Turkiye'dir. Zaten "basimiza icat cikarma simdi!" diye bir deyimin uretildigi bir ulkede sonuc baska turlu olamazdi. Ama su acik ki pek çok seye ihtiyacimiz var, bunların bazılarını kendimiz bulsaydık fena mi olurdu? Çünkü bunun gelismeyle ilgisi yok. En büyük
buluşlar mum ışığında yapıldığına göre?

Biliyorsunuz mesela Edison ampulu bulana kadar henuz ampulu bulamadigi icin mum isiginda calismistir. Yani ampulu mumla aramistir. Ve hep ironi ironi dedikleri iste budur. Cunku icat dedigin patent hakki demektir ve kayda deger bir bulus insanin yedi ceddini zengin eder. Ama ulkende saglam bir telif haklari yasasi yoksa insanin icinden icat yapasi da gelmez herhalde. Yani demem o ki en azindan bir vantilator filan icat edebilirdik. Ya da tost makinesi. Bunlar atla deve degil diye
soyluyorum. Yani MR cihazi demiyorum mesela. O zor tamam ama herhalde bir teflon tava yapabilirdik. Ama kendi icatcilarimiza deli muamelesi yapinca uygarliga katki saglanamiyor tabii. Her mahallede
vardir kendisi hakkinda "Bu mu? Manyagin teki mucit o! Kendi kendine acayip seyler icat eder.." diye bahsedilen biri.

Dünyadaki icatlar doneminin kapandigi soylenir ama bu dogru degildir. Hala insan pek cok seyi
yapamamaktadir. Mesela ucamamak, isinlanamamak,
yeteri kadar sık sevişememek, aya gidebilmek ama orada henuz para aklayamamak, zaman tunelinin sadece filmini yapabilmis olmak, hicbir zaman dogru partiye oy verememek gibi daha cogaltabilecegimiz pek cok
eksigi vardir. Dusunsenize dunyanin yuvarlak oldugunu ogreneli kac sene oldu ki sunun surasinda.

Yani insanoglu binlerce yil ustunde yasadigi gezegenin birak detaylarini seklini bile bilmeden
yasadi. Bati bile bu iste iyi degilken bizim durumumuzu dusunmek bile istemiyorum.

Bir tek uluslararasi ismimiz Behcet Bey'dir. Kendisini tanimiyorum ama Behcet Hastaligi dunya tip
literaturune girmistir. Tabii gonul isterdi ki hastaligi degil ilacini bulsaydi ama zamanla o da
olacaktir. Yani koca tarihe baktiginizda bula bula bir hastalik bulmusuz. O da tam bir icat sayilmaz aslinda. Hastaligi Behcet Bey uretmedigine gore. Mesela matbaayi biz bulmadigimiz gibi bulani da ciddiye almamisiz. O yuzden hala buyuk harfleri ya
da kucuk harfleri ya da hicbirini tanimayan insanlar yasiyor aramizda. Soylememe gerek yok ama onun da sizin gibi bir oy kullanma hakki var.

Tarih boyunca bilime hic katkida bulunmamis bir topluma bir cok icattan yararlanma imkani verdigi
icin dunyaya sukran borcluyuz. Adamlar telefonu buldu, biz de bari en azindan jetonu bulaydik be
agbi, ayip yani? Cunku bizim orta ogretimimizde akilda kalan cumle sudur Yahu bu matematigin gunluk hayatimizda bize ne faydasi olacak?.... Hemen herkes matematikten nefret eder ve
faydasiz bir sey oldugunu dusunurler. E bir toplum ya dayak yememis ya da hesap bilmiyor durumundaysa batar tabii.
Matematik insanoglunun buldugu (ki herhangi bir rakkami dahi biz icat etmis degiliz. En azindan
sifiri bul bari degil mi? Hayir onu da bulan bir arap alimidir ama simdi isim ver deseniz verecek
durumda degilim.) en yararli derstir.

Matematikten anlamamak bir kusurdur. Ama bununla
övünmek eşekliktir. Çünkü bu basarisiz ogrenciler arasında yaygindir. Onlar akillari sira matematikten anlayani ve basarili notlar alani marjinal yapmak
isterler... Yani onlara gore matematikten kalmak degil ondan gecmek tuhaftir. Caliskan ogrenciye inek derler ama tembel ve sorumsuz ogrenciye takilmis
herhangi bir hayvan ismi yoktur.

Matematik butun bir hayati, bir hayatta basa gelebilecek tum ihtimalleri, sadelestirmeleri,
basitlestirme ya da karmasiklastirma eylemlerini,
ozetle tum detaylariyla insan hayatini anlatan bir sifredir. Sifir hicbir sey degil aslinda herseydir.
Bir, bir tek tanrinin ailedir. Sonra cokluk vardir azlik vardir. Bir rakam digerinden buyuktur ama sifiri neyle carparsan carp sonuc yine sifir olur.
Sizin zekaniz karsinizdakinin zekasiyla sinirlidir. Yani hic kimsenin karsisindakinin kendinden daha zeki oldugunu anlamasina imkan yoktur. Herhalde o
yuzden herkes kendini zeki zannediyor, hicbir salak,
salak oldugunun farkinda degil.

Matematik felsefenin de temelini olusturur. Herhangi bir sayfada gordugunuz iksler yeler, abuk sabuk isaretler filan size hayattaki cok karmasik bir durumu formule eder ve size bilinmeyeni yani X'i
sorarlar. Anlasana be şapşal o X dedigi sensin.
Ileride yolunu kaybettiginde nasil bulacagini bilmen icin bu formul.

Matematikteki problemler hayattaki problemlerin aynisidir. Yani iki kere iki her zaman dort eder. Matematik bunu bize garanti ediyor. Ya her zaman iki kere iki dort etmeseydi? Ticaret cok riskli bir hale gelmez miydi? Sen hala de ki "Ulan bu karekok alma da neyin nesi?" Ya da "Integral mi? delirdi bu herhalde.!"

Matematikten hoslanmayan ogrenciler sonraki hayatlarinda genellikle tercihlerini hep yanlis
yapan insanlar olurlar. Sanirim ulkemizdeki secim sonuclari buna kanit olusturmaya yeter.

Evet matematik zordur ama hayat da oyledir. Matematigi seviniz cunku fazla seceneginiz kalmadi.
Siz matematigi gereksiz buldukca enflasyon yukseliyor. Birbiriyle satranc oynayan kari koca sayisi artmadikca bu isler duzelmez. Herkesin oturup ya da daha iyisi oturdugu yetisir kalkip "acaba ne
icat edebilirim" diye dusunmesi gerekir. Ama ondan once sahip olduklarimizin degerini bilmeliyiz.

Kendi yerel zenginliklerimizin de farkinda degiliz. Sozgelimi Bodrum'daki otellerin neredeyse hicbirinde Bodrum zeytini yoktur. Koylerinde bin cesit peynir yapilan turistik bir beldede oraya uc yuz kilometre
öteden gelmiş ve otelin satin alma mudurunun zimmetine geçirdiğinden artanla alinmis bir beyaz peynir sunulur. Yani otelin hemen arkasindaki tepenin yamacındaki koyde yapilan muhtesem keci peynirinden otelde kalan Italyanin haberi olsa sirf o peynir icin seneye bir daha gelecek ama maalesef bu olmamaktadir. Ustelik getirilen peynirin yanina
bir parca hiyar, biraz da maydanoz konarak turiste "bizim yalnizca peynirimiz degil sebzelerimiz de
igrenctir" mesaji verilmektedir.

Turizm deyince bu arada turistik sapiklar icin bir ikazim olacak. Evet, belki bazi kadin turistlerin beldemize geldiklerinde bir iki hemsehrimizle sevistigi olmustur ama emin olunuz ki hicbirinin
buraya gelis maksadi bu degildir. Cunku seks turizmi yapanlar genellikle uzakdoguya falan giderler bize gelmezler. O yuzden kendilerine tecavuz etmesek iyi
olur. Onlar senin ustune alindigini bilseler o mini etegi giymezlerdi ama seni bilmiyorlar tabii...

Cem YILMAZ
--spoiler--
şimdi adamımız burada 2 yönü ele almış;

1. 2 milyar vergi veren veya ağaç diken
2. 2 milyar vergi kaçıran veya orman yakan

ve dikkat ettiğiniz gibi ikinci durumda sadece istisnalar var. peki mantıklı düşünürseniz demokrasi çoğunluğun dediğinin olması değil midir? o zaman istisnaların ne önemi var. vergisini veren 1000 kişi a partisine oy verir. vergi kaçıran 1 kişi b partisine verir. yani istisnaların verdiği oyun genelleme içinde bir değeri yoktur. ama söylediği asıl saçmalık bu değil.
aynen şunu söylemiş kendisi;

--spoiler--
sağlam bir bilgisayar ağıyla vatandaşların üretime katkısı, ödediği vergi tutarı, yaptığı hayırlı ve hayırsız işlerin sayısı öğrenilip belli bir katsayıyla çarpıldıktan sonra kişinin verebilecegi oy sayısı hesaplanabilir.
--spoiler--

şimdi küfür etmek istemiyorum ama sayın cem, bu nasıl bir düşüncedir be adam. bir insanın yaptığı hayırsız işleri bilgisayar ağıyla nasıl bulacaksın bu bir. ulan madem böyle bir teknoloji var biz bütün memleketteki suçluları tespit edelim bilgisayar ağıyla. nasıl olacak bu da iki. bir bilgisayar öğrencisi olarak gerçekten bu sorunun cevabını merak ediyorum. eğer dünya üzerinde böyle bir teknoloji varsa yıllardır biz nasıl görememişiz. vay anasını bee. gerçekten tahta'dan sonra 6. elementi de bulmuş cem bey. çok akıllı bir adam. maaşallah. *
bana sorarsanız ben de tam bir demokrasi aşığı değilim ama olabilmesi imkansız bir şeyi de savunmuyorum yani.