hesapların görülmesi, hepimizin ebedi hayata intikal etmesi sonucu cehennemlik olmaya hak kazanmış kişilerin cehennemde kaldıkları süre boyunca edindikleri izlenimleri yazmaları sonucu; her ebedi hayat mensubunun elinde mutlaka bulunması gerekecek bir sayfalık broşürdür.(ne cümle mnakii)

"cehennemde gün, sabah ateşlenmesiyle başlar. tüm bireyler kendilerine ayrılan özel bölmelerde zebaniler eşliğinde kaynar kazanlarda kor ateşlere verilirler. "vay yandım!" diye çok çok söylesek de, buraya onun için geldik. şikayet etmiyoruz o yüzden. sabah ateşlenmesi sırasında insanlar yeni güne başlarken birbirlerimizle selamlaşırız. bu arada fırsattan istifade alevi hafif söndürmeye çalışsak "ooo hüsam, senin ateş az bugün?" diyen andavallar çıkar, ama alıştık artık. hayır anına çaktığım, sus, birazdan seninkini de söndürelim değil mi ? yok valla, çekememezlik, kıskançlık... hep böyle buralar.(hastir git, tek kişi zor sığıyorum zaten şu ateşliğe)

buradaki yerli halkla konuşurken derler ki "buralar eskiden böylecene dutluktu." anında bir "hass" çekeriz, onlar da hemen hazır, ateşi yellerler. "ah anam! vah buram! vay böğrüm!" diye bağrışırken kuşluk vaktine doğru seyyar satıcılar gelir "garantili ateş söndürücü" satmaya çalışırlar. hala alıp para veren arkadaşlar var burada, acıyorum tabi gerizekalılara. tamam bir zamanlar biz de inanmıştık da, iki bin üç yüz sene olmuş lan, hala aldanıyorsunuz! (yelleme lan ateşi!)

cehennemde öğlen, yemek molası verilir. birer porsiyon irin (aşağıdaki katlarda daha değişik şeyler dağıtıyorlarmış), bir bardak kaynar su ile yemeğinizi yersiniz. bazen yemeğini size kakalamaya çalışan itoluitler olur ama, bir iki kez kafa göz dalınca bir daha yaklaşamıyorlar. yemeğini bitiren, vakti varsa -ki olanı henüz görmedim- azcık dötünü soğutur, dinlenmeye çekilir. kızıllıklara baka baka iç geçirir "neden geldim" diye... "burhan çeçen" diyince şöyle bir bakar elin ingilizi, anlamaz tabi angut. neyse der geçersiniz. yemekler bittikten takriben 2 dakika sonra ateş alttan verilir. dünyadaki günlerinizi dötünüzün sıcağıyla birlikte hatırlamak size baya pişmanlık verse de, "geçti yavrum borun pazarı" temalı bakışlarla etrafı süzersiniz ancak. akşama değin sürer bu kısım. bakma kısmı değil lan, ateş. he. öyle.

akşam oldu mu manzara çıkar ortaya... hafif gözünüzü kısıp bakarsanız cenneti bile görebilirsiniz.(şirin baba?) kızıllıklarla bezeli hafif pembemsi kıvamda kömürlü bir gökyüzü size keyif vermez. nası versin lan ? sağından solundan ateş veriyorlar anasını satayım. neyse. ne demiştik, şikayet yok. heh.

akşam oldu mu herkes yorgun düşer. ancak on dakika sonra görevliler size ilaç verip sizi toparlarlar.(öbür tarafta hiç bahsetmemişlerdi bundan)(öbür taraf?) sakın salaklık yapıp sevinmeyin. çünkü sabaha kadar kesintisiz ateş alacaksınız, ondan veriyorlar. lan hem cehenneme düşmüşsün, hem ilaç verecekler ha ? tarağımı alırsın anca. gerizekalı.

işte böyle lan cehennemde bir gün. bir numarası yok. sağdan soldan ateş veriyorlar. o işte. gerisi hikaye. keşke g.tümüzü sağlama alsaydık. bir şans daha... ne ? yok valla istemem, var bende köz. yok yav kardeşim var bende kö..glup...nını..."**
Sabah kahvaltısında zakkum verilerek başlayan gündür.
Sürekli şeytana küfür edilir. Çünkü şeytan yüzünden oraya düşmüştür insanlar.
Su isteyince de kaynar su dökerler ağzına...
Kaçmaya çalışanlar da olur bazen. Zebaniler onları yakalayınca mızraklaya mızraklaya tekrar cehennem çukuruna atar.
Böyle geçer günler.