bugün

Çerkez'dir. Evliya Çelebi buna uzun bıyıklı olmasından dolayı Bıyıklı Mehmet Paşa diyor. IV. Murat'ın sadrâzamı Tabanıyassı Mehmet Paşa'nın kethüdalığından yetişerek 1637'de evvelâ Şam ve sonra yani 1638'deki Bağdat seferi esnasında Şam, pâdişâhın silâhdarı Mustafa Paşa'ya verilip kendisi Diyarbakır valiliğine tayin edildi. Bağdat'ın zabtından sonra vali tayin edilen Hasan Paşa'nın azlini müteakib 1639'de vezirlikle Bağdad valiliğine getirilmiştir.
Derviş Mehmet Paşa bundan sonra 1652'de ikinci defa Diyarbakır ve sonra Halep, Anadolu ve Bosna ve 1649 M. de Silistre valisi ve Boğaz muhafızı ve 1651' de Boğaz muhafızlığı üzerinde kalarak ikinci defa Anadolu valisi olmuş ve 1652 Eylül kaptan-ı deryalığa getirilerek Tarhuncu Ahmet Paşa'nın katli üzerine vezir-i âzam tayin edilmiştir (1653 M).
Yeni sadrâzam selefinin feci akıbetinden ders alarak gerek saraydaki ve gerek hariçteki nüfuzlu şahsiyetleri idare etmek suretiyle 21 ay kadar şöyle böyle yerinde tutunabilmiş ve 1654 Ekim'de felç ile hasta yatmış ve bunun üzerine azlolunarak şeyhülislâma ricası ve onun da Valide Sultandan ricası neticesinde mühr-i hümayun Derviş Paşa'nın hasmı olan kaptân-ı derya Kara Murat Paşa'ya verilmeyerek Halep valisi ibşir Mustafa Paşa'ya gönderilmiştir.
Derviş Paşa, hastalığı neticesi azlinden 3.5 ay sonra vefat ederek Divanyolunda, Eski Ali Paşa Camii haziresine Çemberlitaş tarafına defnedildi ( 1655 Ocak). Ölümünde yaşı 60'a yakındı. Yaradılışı halim ve orta derecede iktidarlı olup ağalığı zamanından itibaren tutumlu idi; bundan dolayı mühim miktarda parası vardı; mültezimlere ve paşalara para borç vermek suretiyle parasını işletirdi.
Bağdat valisi iken, Basra yoluyla Hindistan, iran ve Halep'e adamları vasıtasıyla para gönderip muhtelif eşya satın alarak maiyyeti ihtiyacını temin ettikten sonra kalanını tüccara sattırır ve bundan epey kâr temin ederdi; bundan başka Bağdad'ta bazı urban şeyhleriyle anlaşarak bir kısım bataklıkları kurutup ziraate müsait hale getirmiş ve külliyetli zahire almıştır. iran aşiretlerinin yaylak için Şehr-i zûr sahralarına çıkışlarında onlardan ucuz fiyatla tedarik ettiği koyunları Bağdat'ta yaptırdığı kasap dükkânlarında kestirip maiyyeti tayinlerine dağıttıktan sonra narhtan bir akçe noksanıyla halka sattırırdı; yine Bağdat'ta bir kaç yerde fırın yaptırıp maiyyeti olan levend, iç oğlanı ve ağavatdan 10,000 kişinin ekmeğini verdikten sonra geri kalanı halka satılırdı; bu haller dolayısıyla Bağdat'ta paşanın kalabalık maiyyeti ve muhafız askerden dolayı iaşe sıkıntısı olmaz ve halk da bundan istifade ederdi; Derviş Mehmet Paşa "para kazanmak ziraat, ticaret ve imaretle olur" dermiş.
Derviş Mehmet Paşa, yukarıda bahsettiğimiz işleri sayesinde çok para sahibi olmuş ve diğer sadrâzamlar gibi para sıkıntısı çekmemiş, tamah ve kötü işlerle lekelenmemişti; yaradılışı rind-meşreb ve levend kıyafetli zevk ve safaya ve iyi yiyip içmeye meraklı ve latifeci imiş; ölümünde çok parası ve eşyası çıkmıştır; meselâ nakit olarak 90,000 filori (altın) ve 800 kese esedî kuruş (arşlardı felemenk parası) ve bunlardan başka külliyetli mücevherat, altın ve gümüş eşya, kürkler, kumaşlar, altın ve gümüşlü nadide tüfek, kılıç ve sair harp levazımı çıktı ve hepsi de pâdişâhın hazinesine (iç hazineye) alındı.
Derviş Mehmet Paşa şeklen köse sakallı ve uzun bıyıklı imiş; maiyetindeki musahiplerinden birisi paşanın halim olduğunu kasd ile (istanbul ahalisine sakal saydırdılar) demesi üzerine iri ve uzun bıyıklarını gösterip "bunu sayamazlar" diyerek gülmüştür.
*