bugün

taraf gazetesi yazarı yıldıray oğur'un değerli yazısıdır.

Eğer Atatürk benim 71 yıl önce kaybettiğim büyükbabam olsaydı, 71 yıl sonra ardından ağlayabilir miydim bilmiyorum ama ardından yapılan tüm bu samimiyetsizlik gösterileri, adı üzerinden yapılan ucuz lafazanlıklar, unutmadık, unutturmayacağız nidalarından epey bir tiksinirdim doğrusu.

Dün Dolmabahçe Sarayında Atatürkün başında nöbet tutan askerler yine gözyaşlarını tutamadı. Ve gazeteler dün 11 yıldır neredeyse aynı kelimelerle yaptıkları haberleri sanki bu yıl ilk kez oluyormuşçasına yeniden yaptılar.

Bunun için iddiaya girmiştim. Keşke kazanmasaydım.

Dün biri çıkar da Dolmabahçede nöbet tutan bu erlere ne oluyor böyle 11 yıldır her 10 Kasımda gözyaşlarına hâkim olamıyorlar diye sorar diye bekledim. Gün boyu Atatürk;ü 71 yıl sonra bile gözyaşlarıyla anıyoruz demek için yapılan bu sahtekârlığa itiraz eden olmadı. Bir okuyucum saatlerce ayakta dikildikleri ve gözlerini kırpmadıkları için askerlerin gözlerinin yaşardığını iddia ediyor. Öyleyse de çok fena. Bu durumu Atatürk için ağladılar diye 11 yıldır haber yapanlar yine yaptıklarından utanmalı.

Ülkenin en radikal gazetelerinden birinin bile 10 kasımda yarım sayfa Atatürk resmiyle çıktığı, Vakit gazetesinin bile Atatürke saygılarını sunmak durumunda kaldığı bir ülkeden bahsediyoruz. Biraz fazla takmışım gelebilir bu meseleye. Ama sahiden Türkiyedeki Atatürkçülerin, Kemalistlerin içine girdikleri ruh hali beni korkutmaya başladı.

Dün gazetelere boy boy verilen bir araba reklamında Atatürkü bir nevi Kuranda müjdelenmiş kişi olarak gösteren 19 mucizesi saçmalığı tanıtılan arabanın 19 mucize özelliğine bağlanmıştı. 10 Kasım günü saat 9u 5 geçe Atatürkün anmak isteyen bankacılar dolara sembolik fiyat teklifi vermişler: Alış 1,881, satış 1,938.

Mecliste konuşma yapan CHPli Kemal Anadol 10 kasım sabah saatlerinde TRT-3teki programını keyifli sabahlar dileyerek açan spikere teessüf ediyor, ne hallere geldik diye hayıflanıyordu. 12 Eylül Darbesinin acılarını anlatan Bu Kalp Seni Unutur mu dizisinden ilham alarak 10 kasım başlığını atan Hürriyetin 13 Eylül 1980 günü de birinci sayfasında bir Atatürk resmi vardı ve o resmin içinde şöyle yazıyordu: Atam, Ne sağ ne de sol. Atatürk Türkiyesi doğrultusunda bir ülkenin haysiyetli kişileri olarak birlik içinde, dipdiri ve senin yolundayız. Şuna asla şüphen olmasın; Seni emanetin Cumhuriyet, ilelebet payidar olacaktır. Hainler, gafiller, tüm iç ve dış düşmanlar hak ettiklerini bulacaktır. Müsterih ol Atam.

Kolej parasına çocuğunu anaokuluna gönderen bir arkadaşım var. Anaokulunda yılsonu gecesi yapılmış geçenlerde Çocuklar çıkmışlar şiirler okumuşlar. Şarkılar söylemişler. Her şey Atatürk, Cumhuriyet, Kurtuluş savaşı üzerineymiş. Ve gecenin finalini altı yaşındaki çocuklar yapmış. Dakikalarca ayakta alkışlanmışlar. Ne mi yapmışlar: Gençliğe Hitabeyi ezberden ingilizce okumuşlar...

Bir arkadaşımın arkadaşının beş yaşındaki kızı üç gün su içmedi. Sebep: Atatürk içimizde. Su içersem boğulur. Kızı psikologa götürdüler. Psikolog Atatürk;ün denizde yüzerken resimlerini gösterdi, çocuk öyle düzelebildi.

Hayatımızın her anının Atatürk olduğu bir gün Tarafın Atatürkü unutturmaya çalıştığını iddia edenler az kalsın Kalkın Ey Ehl-i Vatan düdüğüyle Tan Matbaasını basan Demirelli, ilhan Selçuklu kadronun 2009 versiyonunu Tarafın önüne dökecekti.

Ama öyle bir yazı yazacak bir Hüseyin Cahit kalibresinde adam da kalmadığı için nasibimize milyonlarca dolarlık bir gazetenin başına oturtulmuş bir kabadayıdan küfür yemek, anne babamız hakkında bahis açılması düştü. Kötü talihin böylesi. Dünyanın en ağır felsefi metinlerini Türkçeye çevirmiş Hüseyin Cahit gitti, Aydınlanmanın önünü açan Lutheri Türk düşmanı olarak bellemiş bir haysiyet cellâdı geldi.

Şimdi konuşma sırası onunla aynı mutfağa girenlerde. Herhalde adalet ve vicdan adına yemeğin tuzunu epey bir kaçıran, elinin ayarı olmayan baş aşçılarının ağzına bir tutam biber sürerler. Hasan Karakaya da mı o gazetede yazıyordu?
okuduktan sonra her dürüst, aklı başında insan evladının dersler çıkarması gereken yazı. hele bir bölümü var ki asla atlanılmaması gereken:

"Bir arkadaşımın arkadaşının beş yaşındaki kızı üç gün su içmedi. Sebep: Atatürk içimizde. Su içersem boğulur. Kızı psikologa götürdüler. Psikolog Atatürk'ün denizde yüzerken resimlerini gösterdi, çocuk öyle düzelebildi."

eğer bu doğruysa-ki doğruluğundan asla şüphem yok, eminim bu tehdit, dayatma psikolojisi empoze edilen sürüyle çocuk var- bu çocuğu o duruma büründürenlerin yatacak yeri yok. insanlık dışı şeyler yapıyorsunuz, bu apaçık işte. ve bu zorba, insanlık dışı propagandanızı yaparken de maalesef eğitimi kullanıyorsunuz. yazık...
bildiğin provakatif yazı.
arkadaşımın köpeği şöyle havlıyordu da yok otobüste şöyle olduydu da....
koleje gi
den ç.ocuğa ingilizce gençliğe hitabe okutulması beyefendiyi rahatsız ediyor da ingilizce eğitim vermeleri rahatsız etmiyor.
sorsan en büyük devrimci kendisidir.

ikici örnek daha abes. eğer bir çocuk bu denli saçma bir psikoloji ile büyütülüyorsa anne babasına suç bulunmalı. benim 3 yaşındaki yeğenim bile ayırabiliyorsa gerçek-sanal farkını o çocuğa dikkat etmeyen anne baba eleştirilmeli. kemnalizm adı altında sistem değil!

eğitim bilimleri okumuş olanlar bilir her sistem kendi vatandaşını, kendi ihtiyaçları doğrultusunda yetiştirir.
sosyalist rusya sosyalist, kapitalist abd kapitalizme uygun kişi yetiştirir.

ama işte bizim ülkemizde yeterince uygulanamamış ki bu eğitim böyle bolca başka sistemlerin elemanı yetiştirilmiş!
türkiye'nin tek günlük mizah gazetesi taraf'ın köşe yazarlarından ismi lazım değil birisinin kaleme aldığı yazıdır.
(bkz: bsg) denilmesi gerek yazımsı.