bugün

yıllar öncesiydi... tam 14 yıl önce!

bir cafede karşı masada saçları yüzüne dökülmüş, parlak gözlerle bakan bir yakışıklı zamanı durdurdu. yanımda kim var, saat kaç, hayatın neresindeyim; her şey önemini yitirdi. sadece o vardı, bir de aşık olduğunu bile farkedemeyecek şaşkınlıktaki ben...

mucizevi üç ay çaldık hayattan. aşkı tam anlamıyla, hakkını vererek, delirerek yaşadık! her saniyesiyle, dolu dolu, tutkulu ve hayran.

sonra hayat durun bakalım sorumluluklarınız var, geleceğinden emin olmasanız da şu anki hayatınızı çalacak bir gelecek var dedi...

koptuk...

nice zamanlar, nice anılar, nice insanlar geçti. biz bizden geçtik.

sonra dün bir cafede baktım o yüze. artık dökülen saçları yoktu yüzüne. ama oydu işte. hiç değişmemişti. 18 yaşındaki haliyleydi ama otuz ikisindeydi.

işin en garibi gözlerindeki parlaklık değişmemişti. aynı bakıyordu bana. kaçırdım gözlerimi. kaçırmak zorunda kaldım gözlerimi. çünkü eğer gözlerimiz kilitlenseydi bir günahlar silsilesine kapılacak, acıyacaktık.

sohbetimizi, zaman zaman müstehzi gülümseyişler, zaman zaman şen kahkahalar, zaman zaman şaşkınca ifadeler, zaman zamansa buram buram pişmanlık kokan cümleler süsledi.

insana dair ne duygular varsa, hepsini serptik bir kaç saate.

veda vakti geldi sonra.

görüşürüz dedik. adettendi böyle demek...

belki görüşecektik yine, ama hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı.

ne onun dökülen saçları vardı yüzünde, ne de nirvana tişörtü vardı benim üzerimde. yıl, on dört yıl öncesi de değildi zaten.

biz de biz değildik.

yıllar bize yeni paradigmalar, yeni anılar, yeni insanlar, yeni düzinelerce deneyim yüklemişti.

yüklenmiştik işte. artık daha ağırdık. harekete geçmek eskisi gibi kolay değildi.

elimizi uzatsak erişecektik birbirimize... ama elimiz artık gidemezdi öylece...

kalplerimize birer kaos hediye ettik ve veda ettik.

tek şey vardı aynı olan. hiç kimse bizde, bizim gibi olmamıştı... bu, biz değişsek de, binlerce yıl kalplerimizden geçse de, değişmeyen tek şeydi.

o aşktı.

soru işaretlerini gözlerimize, keşkeleri sırtımıza, eğerleri gönlümüze ektik

ve gittik...
ve gittik...

gittik işte,

artık yoktuk ki, var"mış" gibi yapalım...

yapmadık da zaten.

kaldı ki,

yapamazdık...
güncel Önemli Başlıklar