bugün

öncelikle şunu belirtmek isterim ki " bir aşk için ", diyerek ağlamanın müsebbibini küçümsemek değil amacım tam aksine anlamını güçlendirmek için vurguladım ağlamanın bir aşk uğruna olduğunu; zira o gece ne kadar acı çektiğimi bir ben bilirim bir de allah. işin güzel tarafı kaldığım odayı paylaştığım arkadaşlarım da uyumuyorlardı o gece, o yüzden sabaha kadarki sızlanmalarım hoşgörüyle karşılanmıştı. en çok rahatsız olan yurdun gece bekçisiydi herhalde.
tabi ki yattığım yatağı göz yaşlarımla ıslattığımla kalmadım, ayrıca şairlik kariyerimin o dönemki büyük eserlerini de o gece ortaya koymuştum, titrek bir ısrar ve buruşuk bir hüzünle. o gece ajandam ve kalemimden başka kimse benimle konuşmamıştı hatırladığım kadarıyla, konuşmuşsa da kulaklarım körü körüne sağırdı.
o gecenin gözyaşları, o günün akşamının büyük tartışmasından sonra gerçekleşmişti, o da benim kadar ağlamış mıydı, daha sonraki ifadelerine ve izlenimlerime göre hiç sanmıyorum.
ve ertesi gün...bütün gece boyunca ağlamanın nirvana'ya ulaştıran hafifliğindeydi sıra.

diyeceğim o ki aşklar gelip geçicidir, göz yaşları da öyle, lakin anılar her daim kalıcı oluyor insanların hafızalarında. insanların birbirlerine söyledikleri kötü sözler unutulsa da o sözlerin yüreklerde yarattığı acılar unutulmuyor zamanla. yüzler unutulsa da o yüzlerden yayılan nefret dolu bakışlar unutulamıyor bir türlü. en iyisi, insanların ellerinden geldiğince birbirlerini yaralamadan ilişkilerini yaşamaları ve son vereceklerse de son vermeleri. günümüz ilişkilerinde bu her ne kadar zor olsa da imkansız değil, yeter ki sağduyuyu elden bırakmayalım dostlar.
sabah şişmiş gözlerle yataktan kalkmanın dayanılmaz ağırlığıdır bunun devamı.

(bkz: aşka baacağım girsin)