bugün

damsız almıyoruz birader diyen yerlerde bodyguarda verilebilecek cevap.
Kafa izni aldım ancak atladığım bir nokta vardı. bir arkadaşa bakıp çıkacağım o yüzden.

bugün buralarda son günü olan, sonrasında 3 sene boyunca ne yazık ki memleketinden çok uzakta, vatanı savunacak bir kardeşime veda etmek...

Vedaları sevmem, o yüzdendir ki genelde yavaş yavaş olur vedalarım. Önce cümlelerim kısalır, sonra suskunlaşırım iyice, sonra bir bakmışsın yokmuşum.

Ama sende öyle olmuyor kardeşim. Cümlelerim kısalıyorsa bil ki, içimi saran bu hüzündendir.

Biliyorum ki sözlükteki mahlasımı biliyor, ara ara da takip ediyor yazdıklarımı. istedim ki bu da ona bir hatıra kalsın benden.

7 sene önce, lise sıralarında bir ufaklıktı, alabildiğine asi, hayatı daha anlayamamış. isim vermiyorum ya, istediğim gibi konuşurum, sen de bir şey diyemezsin. *

Şimdi ne ara kocaman adam oldu, ne ara vatanı savunmaya gidecek, hem de belki bir ömür birilerini koruyacak, kollayacak bilmiyorum.

Hayata ciddi bakmadığı dönemlerini bilirim.

Garip garip müzikler dinlediği dönemleri.

Yaratılış gayesini düşündüğü dönemleri.

Okulu boşladığı dönemleri.

Şimdi karşımda, her şeyi çözmüş, her şeyi halletmiş duruyor. Üstelik bana bazıları senin sayende diyor. Kalıveriyorum. Teşekkür bile edemiyorum. Dilerim güzel şeylere vesile olabilmişimdir onun hayatında.

Sadece memnunum karşıma 7 sene sonra böyle bir insan olarak çıktığı için.

O doğduğunda ben sınıftaki çöpün başında kalem açıyordum.

O küçük kelimelerini söylemeye çalışırken, ben okuyor yazıyordum.

O lisedeydi ben iş arıyordum.

O eline silah almış eğitimlerdeyken ben ülkemden 8000 km uzaktaydım.

Karşılaşma ihtimalimizin hiç olmadığı biriydi.

Tatlı bir tesadüftü hayatımda. Yüzümü gülümseten. Gülümsemekten umudu kesmişken üstelik...

Yaptığı şarkıların hepsini dinledim. Hepsi ayrı güzel biliyor musun?

Piyano başında görüyorum bazen seni, güzel yerlere gelmişken. Gittiğin yerlerde de yap olur mu böyle şeyler. Sonra bana gönder, dinlerim ben. Bir sürü dinlerim.

Hep o bana şarkı gönderirdi, sabah, akşam, günün şarkısı olurdu ya mutlaka, bu sefer ben ona gönderiyorum. Dinlesin, beni hatırlasın diye.

mavi kuş ile küçük kız, aramızda kalsın bu şarkıyı çok seviyorum ben.

--spoiler--
sağır, kör, dilsiz görünür kalbim
ama bil, ben aslında iyi biriyim
--spoiler--

Şimdi vatan seni bekler.

Annen seni bekler.

Güzel şeyler seni bekler.

Sakın yılma, mutluluk seni bekler.

Sözümden çıkmazsın biliyorum, o yüzden söylüyorum. Kendine dikkat et oralarda. Alnım secdeye her vardığında duamda olacaksın kardeşim. Allah yar ve yardımcısı olsun.
cem yılmaz a göre cennete girmek isteyenlerin zebanilere söylenen yalan.
sözlüğe geliş amacım. sonra olaylar gelişti tabi.
bir arkadaşa bakıp cıkacagım ile bir girip cıkacagım kalıplarını, o an, o heycanla karıstıran insanın agzından dökülebilicek, çok tehlikeli bir alternatifi için ;

(bkz: bir arkadaşa girip çıkacagım)
eifel kulesinin tepesindeki görevliye söylendiğinde şok etkisi yaratacak giriş cümlesi...

- bir arkadaşa bakıp gidecektim!
- paris 'e mi???
sözlükte yapılmaması gerekenlerdendir.
(bkz: bi arkadaşa bakıp sıçıcam)
cennetin kapısında kalanların şansını son kez denemek için kullanacakları bir yalan olacaktır.
çıkılacak yere girmekle başlıyor ya hayat, bu alışkanlıktan nefret mi etsem, yoksa insanlığıma mı versem? bir türlü karar veremiyorum..
son zamanlarda yer altına methiyeler düzenleri görmek, iyi mi yoksa kötü mü? bunu da idrak edemiyorum. ama yer altına duyulan bu özlem çokluk kendinden nefret edemeyecek kadar kendini sevenlerden kaynaklanıyor. aslında bu özlemden çok bir azru. evet tadılmamış ve tadılamayacak bir arzu...
hadi gidip baca temizleyin de, kendinizi kendinizce yüceltip nefretimi hak ettiğinizi bana ispatlayın. yine çıkamayacağım bir noktaya gelmek değil maksadım. evet çıkmazları severim, ama bu defa olmayacak. gerekirse kapıyı kırıp çıkacağım bu sefer..
ama bakınca, bakakalıyorum, donup kalıyorum hatta durup bakıyorum ve her seferinde yeşil rengi ne çok sevdiğimi saklamaya çalışıyorum, tabiki beceremiyorum..
sahi yeşili sevmek için ne/neler gerekli?
bir çift göz mü? köysüzlüğün verdiği sancı mı? eriğin ekşisi mi? bir hadis mi sevdirdi yoksa bu yeşili? belki denizin rengi yada çayın... canım ne önemi var yeşilin demeyin, durun biraz üstünde...
yatışmak için, derde deva bulmak değil derdi açarak rahatlamak için... soru'nun/sorun'un çözümünün kendinde olduğunu bilerek sadece doğru yolda olduğuna şahitlik edilmesini istediğin için... bir an olsun kendine verdiğin değerin fazlasını hak ettiğini hissetmek için... kendini bir nebze olsun doğal/herkesgibi görmek için... belki de varlığının bir işe yaradığını hissetmek için... hatta yalnız kalmak için... yeşile ve arkadaşa ihtiyaç duyar insan...
Arkadaş, eski Türklerde askerler arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı kontrol edebilmek için sırtlarını bir ağaca, kaya veya taşa vererek ok atarlarmış. Genelde bozkır hayatı yaşadıkları için bu sırt dayanan nesne genelde bir taş veya kaya olurmuş. Yıllar sonra bu sırt dayanan taşın ismi arka-taş iken arkadaş şeklinde yerleşmiş ve bugün de samimiyetine güvenilen kişilere verilen isimdir.
bir bakıp çıkacaktım sözde, belki de yaslandığım yeşile bakakalmak için çıkmıyorum, ama her seferinde çıkmak için giriyorum...
eskiden sırtı kollamak vallahi daha kolaymış, düşman düşmanmış ve rengi düşman rengiymiş... bugün kim dost kim düşman belli değil, yaslanılması gereken o yeşil taş öyle değerli ki artık, bu değere yaslanmak şaşırtmalı, ona sadece bakılmalı ve bakakalmalı...
işe yaramadığı herkez tarafından kabul edilmesine rağmen ısrarla kullanılan bir tekniktir.
camiye girip söylendiğinde dumur edici sözdür.
ab ye girmek icin kullanmamiz gereken kilit soz, fazla kasmaya gerek yok.
taksimde katharsis'in oldugu sokakta bulunan bir barin kapisina konuyla alakali guzel bir mesaj asilmistir.

-bir arkadasa bakip cikacagim cumlesi ilk kez 1898 yilinda soylenmistir.ve ne hikmetse o arkadas hala bulunamamistir.
Ankara'dayken Mülkiyeliler'e girerken girişte kimlik sorulması üzerine kapıdaki görevliye verilen aspirin cevap!