bugün

eğer kabul etseydin üç gün sonra senemiz dolacaktı.
artık sana soyunmak istiyorum.
Bilindik soyunmalardan değil bu ha.
Bir is gibi üzerime yapışan korkularımı,
utançlarımı, öfkelerimi çıkarmak istiyorum.
Ruhen çırılçıplak kalmak, güvenmek istiyorum.…
ne zaman ogrenecegiz gecinmeyi...
bu soğukta sana güzel şeyler yazacak kadar seni sevemedim. üzgünüm.
Siz hiç içinize yazdınız mı?
Birinin adını değil, koskocaman bir hikaye.
Büyük ayakları olan, kırılgan narin elleri, kıvır kıvır saçlı bir kadını sevdiniz mi?
Bilemezsiniz…
Bir içe kocaman bir hikaye nasıl yazılır, bilemezsiniz.
Siz hiç sizi yormayan bir kadın sevdiniz mi?
Ben sevdim, daha ham bir meyve iken hem de. Dedim ya kocaman elleri olan, güzel dudaklarından güzel kelimeler dökülen bir kadın, sanki bütün yemek tariflerini bilen bir kadın sevdim hem de. Taze fasulyeyi tıpkı annem gibi yapan bir kadın sevdim…
Ben bir kadını, annemi sever gibi sevdim.
Küçük çocuklar en çok annelerine yalan söylerler, unuttum…
Ben bir kadını, sıcak çorbayı içmeden önce üfleyen küçük bir çocuk gibi sevdim, gözyaşlarında gemilerimi yüzdürmeyi sevdim. Ağlarına takılan bir küçük balık olmayı sevdim.
Ben bir kadını, saklambaçta ‘kara kedi’ kadar sevdim.
Ben seni, küçük bir çocuğun ketçaplı cips’i sevdiği gibi sevdim.
Ben seni sevdim…
Bütün emperyalist güçlere rağmen.
bir gün bir yerlerde karşılaşacaktık elbet...ama böyle olmamalıydı karşılaşmamız böyle hayal etmemiştim.ben bıraktığın gibiyimde keşke sende öyle olsaydın...keşke ben bu kadar acı çekmeseydim...keşke ben bu kadar üzülmeseydim...keşke bu kadar imkanzsız olmasaydık ve keşke senin hayatın bu kadar değişmemiş olsaydı...şimdi keşkelere sığdırılmış bir hayatım var...pişmanlıktan değil özlemden bütün keşkelerim...
çok özledim lan öyle böyle değil köpekler gibi seviyorum 24 saat aklımdan çıkaramıyorum.
ben bu yazıyı sana yazdım, senin haberin yok, bende okumak için geri dönmem. seni sevmeye başladığımdan beri ben değiştim çok. senin haberin yok, sen seni sevdiğimden beri aynısın. ben günleri sayıyorum, gideceksin ve ben sana bunu söyleyemeyeceğim, ben sana seni sevdiğimi, her gün senin için yaşadığımı, nefes alırken canımı acıttığını söyleyemeyeceğim. aklım, kalbim, düşüncem, yaptıklarım karmakarışık, dengesiz ama gerçek, hepsi gerçek ilk defa kendimi bu kadar çok yaşıyor gibi hissediyorum. ruhumun bedenimden ayrı yaşamasına izin veriyorum. günün koşuşturması içerisinde kaybolmuyorum, bu çocuğun gülüşüne takılı kalıyor bakışım, yaşlı bir amcaya yardım ediyorum, ekmek yediğimde şükrediyorum, yürüyorum, kilometrelerce yürüyoruz ben ve senin düşüncen. sana anlatıyorum rüzgarın sesini, karlara basınca çıkan sesi sana anlatıyorum. okuldan çıkınca sırf biraz daha çok senin sevdiğin şarkıları dinleyebilmek için iki durak önce iniyorum. ben hep yekken hep senle oluyorum. gördüğüm yerde koşup sarılmak istiyorum, hayallerimde konuşup tanışıyoruz çünkü. sonra birden uyanıp vazgeçiyorum, kendimi dizginliyorum. sende sigaranı içiyorsun, bankta oturuyorsun, farkımda bile olmadan kendi hayatını düşünüyorsun. Tam 33 gün var bu şehirden gitmene, gece her 12'yi bulduğunda zamanı durdurup yanına koşmak istiyorum, seni elinden tutup akan zamanın tersine yürümek istiyorum. ben seni istiyorum, senin beni istemeni istiyorum, keşke bu kadar utangaç olmasam, keşke cesur olsam da söyleyebilsem sana. ama yapamam v kaybetmeye mahkumum ben. seni seviyorum. çok güzel gülüyorsun. ben bu yazıyı sana yazdım, senin haberin yok, bende okumam için geri dönmem.
O kadar gözümün iÇine baktın konuşurken , benden ilgi bekledin gösterince niye kaÇıyon kaÇan kovalanır ha güldürme beni .
bir tarafının büyüdüğünü öte yanınla küçülerek, alçalarak görüyorsun. orada olduğunu düşünüp, oradan kendine tekrar bakarak bir boy daha küçülüyorsun.

küçülüyorsun işte.

o sunturlu yerden kendine doğru bakıp çok yakışıklı küçülüyorsun. bile bile çekmecelerde unutulmuş fotoğraflara dönüp dönüp bakan gözler gibi.

tüm denizleri yutmuş süngerlerden daha heybetli küçülüyorsun, git git...

(bkz: bir sigara daha)
orrrrrosbu cocugu.
bu başlık aklıma hep Onur akın'ın geceyi sana yazdım şarkısını getirir. link vereyim de belki dinlemek isteyen olur.
http://www.youtube.com/watch?v=uA116b3Ux0A
geberiyorum aşkından.
insan, ne olduğunu anlayacağın güne kadar kullanacağın göbek adın.. ismin, doğumunda sana ait olmayan kimliğe iliştirilen kısa bir etiket.. yaşadığın toplum, senin için koca bir aldatmaca..

doğduğun yerin anlamı yok, ne zaman doğmuş olduğun, boyunun benden kısa, ya da uzun olması benim için bir şey ifade etmiyor..

çünkü ben bir devim..

aramızdaki mesafe beni küçük bir nokta gibi görmene neden oluyor, oysa biliyorsun değil mi yaklaştıkça gözünde büyüyeceğim..

biliyorum, çok zor bir hayat bu yaşadığın, üstelik sandığından daha zor bir yaşam.. duyuları tersine çalışan bir sürünün içinde yolunu bulmaya çalışıyorsun.. onlar görmüyor ve işitmiyorlar.. dokundukları dikeni değil ellerini yakan acıyı hissediyorlar..

yani hissetmiyorlar..

ama tüm bunlar olmak zorunda, çünkü onların arasından sıyrılıp yaklaşmanı istiyorum, bütün bu hissizlikleri aşmanı, mesafeleri geçip bana gelmeni, gözümde koca bir dev olacağın o günü sabırsızlıkla bekliyorum..

ben, herşeyi yaratanım..

ve beni yaratanı,
seni bekliyorum..
kabul ediyorum bu şekilde olmamalıydı. senin bu konuda gerçekten sucun yok insan arkadaşım dediği kıza aşık olmamalı ama ne yaparsın kızım aşık oldum işte.
keşke o kediyi eve hiç almasaydım keşke sen ne kadar tatlı demeseydin. keşke hiç görmeseydim seni ama biliyoruz ki keşkelerle hayat yürümüyor.
o attığın çok basit saçma ve sıradan tweet ile ne kadar mutlu olduğumu bilsen görsen bence sen de beni severdin şapşirik. günlerdir arabeskin dibine vuran ağlak ağlak gezen ben iki saattir evde halay çekiyorum lan. sevsene azcık beni sen.
ben bu yazıyı yazdım. yazdım, yazdım ama kime yazdım nasıl mı yazdım.

yeri geldi ben bu yazıyı 1 günlük kelebeğe yazdım. duygulandım. sigara yaktım sonra ben bu yazıyı akciğerime yazdım.

ben bu yazıyı ağrıyan dişime yazdım acıdan kıvrandım. malesef ki tek seferde 13 dolgu yaptılar dişlerime ben bu yazıyı diş doktorlarına yazdım. keşke acıdan kıvranacağıma implantıma yazsaydım bu yazıyı ama olmadı.

hep eksi aldım ben bu yazıyı eksi veren ibneye yazdım. sinirime hakim olmadım ben bu yazıyı eksiye yazdım. sonra yeni sekme açtım hayatıma ben bu yazıyı ekşi sözlük e yazdım.

okula gitmek amacıyla dolmuşa bindim. polis kontrolunu görünce çömelin diyen dolmuşçu ufkumu açtı. ben bu yazıyı dolmuşçuya yazdım hatta ben bu yazıyı dersteyken yazdım. ki kopya çekecektim ben bu yazıyı elime yazdım. kopya çekemedim şimdiye kadar ben bu yazıyı dertleşmek için yazdım.

hatırlamak istemeyenleri aklımdan çıkaramadım. ben bu yazıyı çabuk biten aşka yazdım. çıkmıyordu akıldan işte ben bu yazıyı sana olan nefretime yazdım. biliyordum başkalarının olacağını peki niçin ben bu yazıyı bana yalan söyleyen kalbime yazdım. aynı şekilde hatırlamak istemeyen diğer kişi ben bu yazıyı artık olmayan dosta yazdım. sigara yakacaktım ama başka bir yazıya sebep olacak diye yakmadım.

illaki ben bu yazıyı aklıma yazdım. ama hiç faydası yoktu her şey gibi unutacaktım. ben bu yazıyı dağa taşa yazdım. gerçek şu ki arka planı dağ taş olan bir bilgisayarda worde yazdım ama az abartıdan bir şey olmaz.

5 kuruşu vermeyerek beni orada 5 kuruşa muhtaçmış gibi bekleten dilenci konumuna sokan beklemesem arkamdan zengin ibne diyecek olan bakkala evet ben bu yazıyı bakkala yazdım. yine de küçük esnafı sevdim savundum o yüzden sitemle ben bu yazıyı bakkala gitmeyenlere yazdım. çünkü bakkalcıydı cipslerden çıkan paraların kullanıldığı tasoların oyun kartlarının alındığı yer. biraz da ben bu yazıyı çocukluğuma yazdım.

ben bu yazıyı aslında kopyala yapıştır yaptım diye bir türlü yazamadım. ama bozkırın ortasında gri duvarların arasında kanadanın kutup soğuğunu aratan bir şehir vardı yeri geldi ben bu yazıyı ankara ya yazdım. pek duygu dolu cümleler değildi gerçi bunlar.

yazacak bir şey kalmamıştı işte o zaman ben bu yazıyı çaresizlikten yazdım anladım . okunmasını istemiyordum gene de ben bu yazıyı bütün yazarlara yazdım. evet ben bu yazıyı alayınıza yazdım. niye yazdım ki diye düşüneceğine silmeyen biriydim ben bu yazıyı akılsız başıma yazdım.

nasıl bir işsizilik diyecektim ben bu yazıyı bu yazıya yazdım. aslında böyle bir gereksizlik yoktu okunmayacaktı o yüzden ben bu yazıyı boşuna yazdım.

yine de en çok ben bu yazıyı sana yazdım.
Aradan iki buçuk sene geçti ve sen bugün "bana eskiden verdiğin eşyalara bakıp duygulandım, tekrar beraber olabilir miyiz" diyorsun.
Onca yaptığın hatayı unutup, benim de unuttuğumu sanıp bu konuşmayı yapman hayretlere düşürdü beni. ikinci şansı hak eder derken aslında üçüncü şansı istediğini hatırlatayım sana.
Elindekilerle yetinmek cümlesini kullandığımda verdiğin sert tepki de ayrı komikti.
Birde hemen yılıştın ya, çok gözümden düştün biliyor musun?
Sana iyi geceler, ben tek başıma da iyiyim, yani en azından olmaya çalışıyorum.
Bir Çok şiirde anlatabilir şarkılarda da bulabilirim kendimi lakin en iyi sen bilirsin beni, bir de gitmeleri!
hiç kimse duymaz, hiç kimse sormaz. şimdi sen de yoksun yanımda...
Yine yanıldım.Hayal kırıklığı olarak kalacaksın ömür defterimde.insan alışıyor herşeye,eskiden günlerce üzüldüğüm şeyleri bir çırpıda unutuyorum bugün ya da unuttum diye avutuyorum kendimi.Gözler yalan söylemez derler ama seninkiler yalan söylemiş belliki.içten içe bekleyişim,bugün yarın itiraf edecek deyişim bitti en azından.Artık hayalini kurmuyorum hiç bir şeyin...
senin yaşadığın dünyada iyilerin kazanmasını istemiyorum.
sevgili arkadaşım, seninle kaç yıl öncesinde sadece dershanede sadece 2 hafta aynı sınıfı,aynı sırayı paylaştık ve senin istanbuldaki en iyi dostunun ben olduğunu söylüyorsun. arkadaşta değil dost olmuşuz seninle 2 haftada. tamam bende seni seviyorum ama bir insanı daha doğru düzgün tanımadan nasıl bu kadar güvenebiliyorsun, gecenin bir vakti arayıp dertlerini anlatabiliyorsun ve üstüne evleneceksin seninle gelinlik bakmamı rica ediyorsun. ya ben çok kötü biriysem, ya tanıdığın düşündüğün gibi biri değilsem. kısa sürelik yan yana olmamıza karşın bana karşı olan sevginle ya da o duygunun ismi neyse ondan dolayı beni şaşırtıyorsun. bende mi bir anormallik var anlayamıyorum doğrusu. hemen sevmek, hemen güvenmek, güçlü sözler söylemek bana göre değil, inandırıcı da gelmiyor pek.
hiç haberi yoktu.
kendi yaşamını sürüyordu. benim yaşamımdaki bütün alanlara girdiğinden, her sabah onunla uyanıp her gece onunla uyuduğumdan, yüzyıllar öncesinden kalma şiirlerden, televizyonda çalan sıradan bir şarkıdan ikimize ait bir dünya kurduğumdan haberi yoktu.

herkesin bir gideni vardır içinden bir türlü uğurlayamadığı.
hep uçlarda yaşıyoruz hayatı . ya çok iyi ya çok kötü. ortası yok. grimiz yok siyah ya da beyaz her şey.

ne garip değil mi kavuştuğumuz günün tamamı rüya gibiyken sonrası kabusa dönüştü.

aklım sende. umarım bir an önce şu sıkıntılı süreci atlatırsın.

onca sıkıntının içinde aklından çıkmadığım için de mutluyum.

yanında değilim ama hep söylerim ben sendeyim, seninleyim.

hiç tadım yok çünkü biz herşeyi empatilik yaşadık seninle ve ben göstermelik bir ''iyiyim'' içindeyim. içinde sen olmayan bir şeyde ben nasıl iyi olabilirim?

bu klişeyi sevmiyorum , * her şey iyi olur cansimidim.