bugün

kara köpek canımı çok sıkmaya başladın artık. bu kadar oyaladığın yeter beni.
her an beni hatırla. köpek gibi beni kaybettiğine üzül. kokumu özle. hatta saçmalarımı bile özle. ama geri dönme. çünkü bi daha olamayız, olmamalıyız.
isterdim ki sadece ruhen değil bedenen de yanında olsaydım...bir nebze şifa olsaydım...olsaydım.
Bana mı?
Yarın omzuna yatıp ağlamak istiyorum.

Neden ben diye haykırmak istiyorum.

Sevilecek adam mıyım lan ben?

Hiçbir sosyal becerim yok, arkadaş çevrem yok, konuşma becerim yok, öyle aman aman bir özelliğim yok, tıp falan da okumuyorum, babam milyarder de değil, hiçbir mal varlığımız da yok, arabam da yok kaldı ki ehliyetim bile yok, yakışıklı da değilim, hayatta hiçbir başarım yok..
(bkz: çekirdek)
Sanki suya yazdım. Görmedin.
ygs den sonra gelecegim dedin. Dunya da bende degeri olan tek kiz sensin.
ygs den sonra gelecegim dedin. Dunya da bende degeri olan tek kiz sensin.
görsel

Böyle olalım mı?
https://open.spotify.com/...%3A2Q9oTK48eb85waX1fFJsvj
Al oku Sonra bir güzel kıvır sonra...
Çok stresliyim bu aralar.

Bu arada sen kimsin yahu?
yazıyla uğraşmayayım dedim*
http://www.youtube.com/watch?v=qjfSmCCzNlw
Tüm gerçeklerden bihaber mışıl mışıl uyuyorsun . Olum senin aşkından geberiyorum . Dostuymuşum lanet olsun .
şüpheyle yaşamaktansa ya ölürüm ya da öldürürüm.
senle ilgili, seni düşünerek çok şey yazmıştım. doğrudan sana bir şey yazdım mı hatırlamıyorum. sözlerimi sana yönelterek. hatırladım şimdi, eski bir defterde senle konuşur gibi yazıyordum bir ara. en manyak dönemlerimdi, ya da hemen sonrasıydı demeli. manyaklıktan kurtulmaya değil, daha çok sarılmaya, daha da delirmeye çabaladığım bir anda yazıyordum o deftere. defterin yaprakları arasında yıllar önce topladığım tatula çiçekleri kurumuş, yaprakları inceltip sarartmıştı. o defterde senle konuşmaya çalıştım. şimdi bu yaptığım bana çok aptalca geliyor. yine de yazma gereği duydumsa, daha doğrusu "o şekilde" yazma gereği duydumsa yazmışımdır. bunda dert edilecek bir durum yok.

doğrudan sana, burada yazdığım bir şey var mı onu hatırlamıyorum asıl. bu da dert değil, artık var çünkü.

seni kendime çok yakın bulmuştum. seni arkadaş olarak görmüştüm. seni sevmiştim. böyle bir sevginin anlamsızlığını, yersizliğini, bir yere varmazlığını çok düşünmeden seni sevmekle yetinmiştim. diğer sevgilerimden —aşk diyemesem de, aslında aşklarla kıyaslıyorum senin sevgini şimdi— doğası gereği de bambaşka bir sevgiydi bu; ölü sevicilik gibi adeta. yoktun çünkü. ama vardın da biraz. biraz değil epey hayatımda vardın. varlığın beni büyüttü, bana dost oldun, sesin beni avuttu sen yanımdaydın. r'leri bastırarak konuşurdun, sonra gittin, yoktun artık. yine de sevdim. ölü hatıralarımda bir ölüydün, ölü gibi sevdim, ben de öldüm seni severken. başkası olmamalıydım, başkası olamazdım, sen vardın, senden başkası olamazdım...

senle bir hikâyemiz var. yalnız ikimizin bildiği, sır gibi bir şey. beni beklemeden gittiğin temmuz gecesi ben üç yaşımdaydım. seni beklemeden gittiğim bir diğer gün sen sekiz yaşındaydın. bu karanlık sözlerimi sen duyuyorsun eminim. duymasan da okuyorsun. bir olmak için çok uzun laflar etmeye gerek yok, öyle hissedelim.

iplikleri iğnelere geçiriyorum. iğneleri kumaşlara geçiriyorum. ipler birbirine dolanıyor her ilmekte. adın yazılı, adın yazılı. adımı söyleyecek gibi açılıyor ağzın, ilk hecede kalıyorsun. geceler boyu düşündüm seni, aklımı ipliklere geçirip seni andım, iplikleri iki parmağımın arasında tutup gerdim.

bana yalnız olmadığımı göstermek istedin belli ki, beni zaten aradığım şeylere kavuşturmak isterken kendini hiç mi düşünmedin, diye soracağımı bilerek. eskidi, anıların da eskidi, hep o büyülenmişliğim diri tutmak istediğim o duygu yok artık. anılarım senin geleceğin oluyor. aynıydık diyemeyiz asla. biz diye konuşuruz belki, biz deriz, biz. biz olalı epey oluyor. siz gideli de epey oluyor. sana siz dememi iste benden, siz diyeyim, sen de bana biz de. gülüyorum. sana diyecek daha çok lafım olmalıydı, sana anlatacak bir sürü şey bulmalıydım, sana edecek laflarım olmalıydı, buna kızıyorum, kendime kızıyorum, niye daha fazlasını konuşamıyoruz niye sana anlatacaklarım dilimin ucuna parmaklarımın ucuna dizilmiyor daha da niye sana yazacaklarım bitsin istemiyorum çünkü seni seviyorum seni özlüyorum seni anılarımda da olsa diriltmek zor geliyor hafızamı daha da yoramamak beni üzüyor seni düşündükçe sana hayran olduğum sana taptığım zamanları düşündükçe senin gibi olup sen olup beni anlatışını dinledikçe beni de benim seni sevdiğim gibi sevdiğini anladığım zaman büyümeyi bana öğretecekti senin sevginin büyüklüğünü anlamayışımı anlayışım beni utandıracaktı kayıp sevgisiz yalnızdın benden daha da daha da uzun yaşadın acıyla kıvranıp ölürken de yanında olamadım acıyı acıdan ders çıkarmayı anlattıkça kırdın eklemlerimi ince yerlerinden birleştikçe daha da sağlam olacak diyerek ayıbımız birdi senle ayıbımızı sevdik daha da karartmak için günü yanımda uyudun ben ölülerle uyudum yapma dedin uyandım yine uyu hadi dedin bu kez ölüler gitti sen kaldın yanımda dipdiri yapayalnız bir ben gibi karşımda ayıpsız uzak yanımda duru bir sen katıksız bedensiz anısız yalnız sen

eğer bunu okuyorsan ara, özledim
Madem elini sallasan ellisi neden götün başın ayrı oynuyor koduğumun zillisi. (bkz: ben bu yazıyı genele yazdım)
gel artık nolur. akşam eve gittiğimde kapıyı kendim açmak istemiyorum. müstakbel eşime sevgilerle.
haberin olsun seni çok seviyorum.
hayallerin birbiriyle savaşıyor ve kaybeden ben oluyorum. getiremiyorum artık yüzümü gözümün önüne.
çaylak olmanın sırası mıydı be? insan azcık dikkat etmez mi?
“Bak.” dedi kadın. “Özgürüz. Herkesten uzaktayız. Baş başayız. Biz bizeyiz. Bütün geçmişimiz arkamızda. Tutsana elimi. Sarılsana bana. Kaybedecek neyimiz kaldı ki birbirimizden başka? Baksana etrafına. Hiçbir yalancı dostun yok etrafında. Kimse yok senin hatalarını benim yüzüme vuran. Kimsen yok seni benden vazgeçirecek. Baksana etrafına. En sevdiğin renk mavi değil mi? Tek sevdiğin kadın ben değil miyim? Bak saçlarım biraz kısaldı ama hala sevmiyor musun saçlarımı? Dudaklarım ilk öptüğün günkü gibi kurudu okyanus ortasında. Baksana etrafına. Baksana gözlerime. O çok sevdiğini söylediğin güzel gözlerime. Tutsana elimi çok üşüdü soğukta. Sarılsana bana.”

http://mbsadam.blogspot.c...r/2015/10/dedi-kadin.html
Poğaça var yenni?
Gittiğinden beri hayal kurmuyorum.