bugün

yaşayacağım.

her şeye rağmen, herkese rağmen yaşayacağım.

tutturduğum yolda beni yalnız bırakan insanların sayısı umrumda değil. sırtımda kaç bıçak olduğu umrumda değil. içinde bulunduğum boşluk ve amaçsızlık umrumda değil. bunlar hep vardı ve hep olacak. herkesin hayatında bu dönemler oldu ve olacak. ben de istisna değilim. oluyor anasını satayım, hiçbir şey bunu önlemiyor veya değiştirmiyor. her zaman aynı şeyi söylüyorum, ben hayatımı kendim için yaşıyorum. kimse benim hayatımı benim için yaşamayacak, ben yaşamazsam. hız kesmiyorum. kimse yavaşlatmamalı beni, ne zaman öleceğimi bilmiyorum zira. belki yarın, belki otuz yıl sonra, belki birkaç saat içinde. kolumda serum, acil servisin boğuk sıkıcılığında tek önemli şeyin, önemsiz şeyleri düşünebilecek kadar sağlıklı olmak olduğunu anladım. ve en çok kendime güvenebileceğimi. yalnız geldiğimi ve yalnız gideceğimi asla çıkartmadım aklımdan.

ama hayata dönüp "canın cehenneme" diyebilmenin gerekliliğini anladım. bir köşeye çekilip sızlanmak zavallıca. bunu reddediyorum! savaşacağım. savaşamazsam da alışacağım. ama yaşayacağım... benim yükümü benimle paylaşan çıkmazsa da, ben taşırım yolumun sonuna kadar. şikayet edecek değilim.

gelecek ne getirirse getirsin, onu karşılayacağım. arkamı dönüp kaçmayacağım. en azından erkek gibi savaşacağım. onurum bende kalır en azından. onun dışında kaybedecek fazla da bir şeyim yok. hayat gelip geçecek. ne beni bekler ne seni...

yaşayacağım bu hayatı. kim ne yaparsa yapsın. mutlu olmak için mücadelemi asla bırakmayacağım, çünkü hayattan ve insanlardan alabileceğim en büyük intikam bu. mutlu olmak. ve allah biliyor ya, intikam almam gereken çok insan var.
bugün sana edilen teklifi geri çevirmen çok nazikçeydi. gençler rahat rahat konuşsun,baş başa kalsın hesaaabı. midesi kötüymüş, ülseri varmış. aman aman, yesinler,yalancıı!
aferin lan bana.
seviyorsun kendini ve çok güçlü birisin.. bu hep böyleydi böyle kalacak. tamam zorluklarla karşılaşacaksın zorlukları yaşamadan düzenli bir hayat kuramazsın o yüzden yavaş yavaş sakin sakin ilerleyeceksin ki adımların sağlam olacak... sana güveniyorum ve n'olur duygusallığa kapılma çok şey kaybettin bu yüzden artık gerçek olmanın zamanı geldi...sana güveniyorum sayın (bkz: aman be) gülüşün yeter kızım. yeşil gözlerinle bir kere bakman yeter dünya ya kimse duramaz önünde ... yürü bee
napiosun sen kizim yaa.. bu yolun sonunu merak ediorum. şu haline bak, git toparlan, en önemlisi de kafani topla, bi dinlen, aileni ikna et cik yurtdişina gez toz hem çaliş hem deneyimin olsun, sonra da napacağina bakarsin. ama aq sendeki bu şansla hiçbişe yapamazsın, demedi deme.
ha birde onu aklindan cikar, uyan artik.
bir kombineyi satamadın lan. pazarlama tekniğine koyayım senin. yok lan niye koyim sana. bilet kalmamışken 300 liralık bilete burun çevirenlerin ceplerindeki akrebe koyim.
dipteyim sondayım depresyondayım

uyumaya devam et.
konuş lan şu kızla.
azcık adam ol. şu söylediklerini bir yap mna kym, hayatımı düzene koyacağım deyip 2 gün takılıp sonra yine şıçma. bir de harbiden şaçma sapan şeylere takılma bazı şeyleri sallamayı öğren, ayrıca unutman gerekenleri unut ama gerçekten unut. derslerine çalış, her sınav düşük alıp eve yalan söylemek zorunda kalma puşt az adam ol valla bir gün elimin tersiyle sağlam bir geçireceğim ama kıymıyorum canın yanmasın diye. bunların dışında iyisin be olum aynen devam.
Onun hep yanında olmak istiyorsun.. Onunlayken mutlu olacağını düşünmek sana iyi geliyor çünkü..
Ama yanlış adam o güzelim. Neye göre kime göre deme, yanlış işte.
yapayalnız nereye kadar.
edip cansever okumalıyım hep.. ruhi bey olsun bir tek.. onunla konuşayım sadece.. telefonlarımı kapatıp, yorganın altına çekmeliyim kafamı.. sen de olma.. sen hiç olma hatta..
ben, aynı istanbul...
gri ve yağmurluyum

herkes biribirine, beni anlatırmış.
beni hiç dinlemeden.

sis basıyor, işte o zamanlar.
adalarımı göremiyorum, göremedikçe hüzün...

ama hiçbir bilgi lâzım olmadı, kalbime.
adalarım görünmüyor işte sisten,
işte bu yüzden her hüznümü saklıyorum sizden.
kimse bilmese seni, yalnızca benim olsan, yalnızca ikimiz yaşasak bu bedenin içinde. O kadar özelsin ki, yıllardır kulağına fısıldadığım o şeyleri bulmakla geçiyor hayatın. Bazen oturup düşünüyorsun karanlıkta, bulamıyorsun. Bulamadığın şeylerden biri aslında sana verdiğim nefret...hep o insanları reddedişlerin ve ardından gelen yalnızlık, beni duyabilmen için. Alternatiflerin varken dahi seçmedin kimseyi, oldum olası beni, yani kendini sevdin. Yalnızlık diye sevdiğin şey aslında benim di maur. Bir türlü açıklayamadığın o hisleri sana yaşatan benim. Beni bulmak için acele etme sakın,aynaya da bakma, çünki yalnızca yüzünü görürsün.Sen yalnızca devam et, bense hep seninle olacağım.
aslında yepyeni bir güne uyanıp, o günün de dünden farksız olacağını bilmek; günün içinde de bunu tekrar tekrar deneyimlemek; kim ne derse desin "tecrübe" değildir. bu ancak 20'li yaşlarındaki kişinin gençliğinin tek düze olmasıdır. bu düzen, bazı insana huzur verdiği kadar bazı insanı ölümüne korkutur.
"böyle mi devam edecek?" işte bu altın sorudur.
mide (ya da baş, hiç fark etmez) ağrısıyla güne başlayıp, ağlak bitirerek. 20'li yaşların belki tam ortası hatta belki sonundaki gün böyle bir gün müdür? oysa yapılması gereken ne çok şey, gidilmesi gereken ne çok yer var.
para, zaman, müdür, maaş, hedef, patron, satış, müşteri, telefon, rapor, toplantı: kapitalist sistem.
bu kelimeler midir insanın gözünü korkutan? olmamalı!
bir şeyler yaparken diğer tarafı bırakmamalı, ellerinden kayıp gitmesine izin vermemeli insan. he bir de, bu elden kayıp gitme meselesini yanlış anlayanlar var ki! çok üzülüyorum ben onlara. kayıp giden şeyi, gece barda eğlenerek bulacağını sananlar; daha vahimi beynini boşaltabilmek için buna ihtiyaç duyanlar.
oysa ki, elden kayıp giden şey; bazen bir çimenlikte, bazen denizin tam kenarında, bazen birine duyulan sonsuz güvende, bazense bir köpeğin kafasını dizime koymasındadır. işte böyledir tam da.
günaydın kendim! günaydınlar bana!
bırak öyle sansınlar...
boğaz manzaralı terasta mandalina kabuklarıyla oynarken aklıma takıldı. karamelli jöleli bir tatlı vardı. neydi o ? sigara paketimin üzerine bi yere not almıştım.
nerede olduğumu ne yaptığımı bilmiyorum. ileriye yönelik bir düşüncem, amacım yok. an'ı yaşıyorum sadece anlık geçiyor herşey. çok boş bir insanım sanki. meslek sahibi, çalışan ama boş bir insan...
kimin ahını aldın lan sen...
ne yapmaya çalışıyorsun??
birkaç satıra teslim olup,
hürriyetimi bıraktım...geç kalmaların hesabını kestim,
hiçbir yetişme telaşı hayati değilmiş, öğrendim...

sokaktaki sulara aldırmadan,
üzerime sıçrayan çamurlardan bihaber,
yürüdüm, öyle uzak dünyadan...
bir kibrit çaktım, biraz dumanla harmanladım gözyaşımı...

kendim, niçin kendimdeyim sorusunu yanıtlayamadım.
bunlara aldırmadan,
yüksek sesle arş diyordu hayat,
benimse yaşamaya merakım yoktu.
hepsinin gelmesini bekleme;
bir kişi gelmeyecek.

sen alışmayasın diye,
korkmayasın diye,
düşünesin diye..

kendine yetmen için..
herkesin kendinden kaçacağı yerlerde
sen kaçmayasın diye.

gelenler gitmeyecekmiş gibi..
doğumlarda ölümlerde
duyasın diye.

bildiğini bildirmek için
bilmemeyi öğrenmelisin.
tam kalasın diye.

hepsinin gelmesini bekleme,
sen var olasın diye.
bir kişi gelmeyecek,
sen, bir olasın diye.
karadeniz’de gemilerin keyfi yerinde.

çünkü bazı şeylerin çok güzel olacağına inandırırsın kendini.
bazı kitapları yanlış anladığına ikna olursun. yeni aldığın bir diş fırçasıyla huzur dolmaya çalışırsın ya da saçlarını örerek. çay içmeye alışırsın, başlarda sadece ellerini ısıtmak için, sonra köpük bardakla tanışırsın. kartondan küllük yaparsın yine başlarda dumanın yükselmesini izlemek hoşuna gider, zaman sonra hiçbir şey göremezsin. o bardağın mavi deseninde kırmızı içecekler çok güzel gözüktüğü için, bazı zamanlar rakının yanına şalgamı sırf o bardağın hatrına yakıştırdılar diye düşünürsün. şekerli içkileri sevmediği ve seni hiç özlemediği gerçeğinden başka bir şey hatırlamazsın. arizona dream’i bir kez de “iki yanlış bizdik amına koyayım” diye izlersin. pencereyi açarsın, perdeler havalanır, içeri bomboş ferahlık dolar. günler peşpeşe sıralanır, tek bir laf etmezsin. bazı zamanlar gözlerin karıncalanır, kirpiklerin hızlanır, gözlerine güneş yapışır. her şey aniden değişecek diye bir şey yok, biraz geç boş verirsin. gözünü silersin, ellerin yanar, onu biraz avucuna saklarsın, kınalı eller gibi arada bir usulca koklarsın. geçmişi kurcalamayacağım diye yemin edemezsin ama geleceğe dair birkaç kıymetsiz söz verebilirsin.
Ne hayal ettiğine dikkat et. Çünkü hayal kırıklıklarını kendin yaratırsın. Gerçekçi ol, çünkü ruhun, hayal ettiklerinden daha çok kırılgandır.
sonunda allah belanı verdi kendin gibi birini çıkardı karşına bakalım ne bok yicen. dikkat et taklaya gelme lan.
ders çalış şaşkın, az ye şaşkın, kitap oku şaşkın, uslu ol şaşkın.