bugün

bu tartışmayı neticelendirmek için girilen entrydir.
nasıl ki iran da zorla molla rejiminin baskısı ile kadınların zorunlu olarak başörtüsü takmaları ruh hastalığı ise, Türkiye de de bu yasağı savunmak aynı şekilde ruh hastalığı olarak özetlenebilir.
Birgün radikal islamcılar bu ülkede iktidara gelseler ve sizleri iran'da ki gibi ya da kısmen sadece okullarda ders alırken zorla kapatsalar acaba nasıl bir halet i ruhiyeye bürünürdünüz?
(bkz: ruh hastalığı)
doğru önermedir. bir insanın ne giyeceğine karışmak zaten başlı başına bir hastalıktır. hele bu konuda erkeklerin yorum yapması daha da büyük bir hastalıktır zira bu tamamen kadınlarla alakalı bir konudur.
(bkz: kemalistlere sorulacak tek soru)
ilk entry ile aynı mantıkta verilmiş bir bakınız..
12 yaşındaki küçücük kıza türban takan bireyler de ruh hastasının fevkinde, biçare vakalardır herhalde.
başörtüsü deyince tüyleri diken diken olan sözde modernist kitleyi rahatsız eden tez. ancak modernizmi giyim, yeme içme ve hayat tarzından yani tüketim modernizminden ibaret sanan bu sözde modernist, aslında cumhuriyetci köylüler, tipik oryantalist aşağılık kompleksi taşıyan anadolu köylüsünden başka bir şey değillerdir. şark kurnazı kafalarınca her türlü hinliği üç kağıtçılığı pervasızca çeşitli yollarla sergilemiş küstah cahil cesaretlerini her ortamda ön plana çıkarmışlardır. cumhuriyetin kuruluşu esnasında tuttukları köşe başları ve musluklar onları 85 yıl boyunca ihya etmiş kendi rantlarından başka hiçbir şeyin devamını amaçlamayan jakoben sözde aydınlanmacı düşüncelerini insanlara dayatmışlardır. hatta bu uğurda insanların canlarını alırken zerrece tereddüt etmemişlerdir. şark kurnazı giyim kuşam yeme modernisti olan bu zihniyetin ellerindeki tüm yönetim aygıtlarının birer birer ellerinden çıkması sonucu histerik hareketlerde bulunmaları normaldir. dünyayı okumayan, hatta okuyamayan bu aklı kilitlilerin dogmatizmin sağlamlığı ve işbirlikci tavırlarının altında rantın büyüklüğünün büyük rolü vardır. yoksa şunu bilirlerdi insanların özgürlükleri noktasında zorla başı açılan kadınla zorla örtülen kadın arasında en ufak fark yoktur. sorun başörtüsü değildir gerçekten başörütüsü bir simgedir. neyin simgesi olduğuna gelince, üzerinden çıkarlarını, bunca zaman zorbalıkla ellerinde tuttukları yönetimi kaybetmemek için açtıkları savaşın simgesi. ancak bu dönüşüm bir olgudur ve olgular engellenemez ancak geciktirilebilir. insanların daha mutlu olacağı garantisi vermiyor özgürlük ancak sizin zorbalığınızın insanları mutsuz ettiği kesin bir gerçeklik olarak gözümüzün önünde duruyor. kimseyi kişisel özgürlük alanına giren seçimlerinden ötürü cezalandırma ve bundan men etme hakkını sahip olmadığını bilmek için başınıza bu tarz bir şeyin mi gelmesi gerekiyor. inanın birgün size de lazım olabilir.
sadece ruhlarının daralmasını istemiyorlardır. hastalık değil savunma sistemidir. hastalık olan türban takmayı savunmaktır.
biz atatürk deyince 'aa, cumhuriyeti kurdu ya körü körüne her yaptığını onaylarsınız.' diyen zihniyet biz madem böyleyiz diyelim, körü körüne kabul ediyoruz atatürkle ilgili her şeyi ama söyleyin ilkokul çağındaki çocuklarınız kendi rızasıyla mı örtüyor başını, onların ki körü körüne olmuyor mu, sen ne olduğunu anlayamadan aile baskısı ailenin duruşu (!)yüzünden hoop türban. madem demokratik ülkeyiz, madem her isteyen her istediğini giymekte, takmakta özgür, neden o zaman istediğini düşünüp, istediğini savunuca size bu kadar batar?
benim dinim neden kadına eziyet etmeye çalışsın ki? hemde sırf erkekler tahrik olmasın diye. ya bi siktirin gidin günahtır oğlum atıp atıp duruyosunuz. 80 yaşında teyzem kapanıyo ona da mı tahrik oluyosunuz bu kadar mı hayvansınız kansızlar. ayrıca (bkz: başörtüsüyle türbanı karıştıran salak)
buradaki sorunun tartışma olmadığını anlamayan yasakcıları zorlayan ve kafasını karıştıran tez. eleştirebilirsin, beğenmeyebilirsin, kızabilirsin, yanlış diye bağırabilirsin, inananları ahmak görebilirsin ancak sorun senin beğenmediğini doğru bulmadığını yine o beğenmediğin insanlardan müteşekkil, senin beğenmediğin insanların varlığından gücünü alan devlet eli ile yasaklamak. burada başka bir şey devreye girmiştir artık belli bir zümrenin hayat görüşü zorbalıkla inanan halka dayatılmaktadır. sorun başörtüsünün dinde varlığı yokluğu doğruluğu yanlışlığı değildir. sorun insanların kendi tercihlerini yaşayamamalarıdır. ve bunun bir zümrenin hayat paradigması üzerinden gerçekleşmesi. yani ironi şudur genelde şu tez öne sürülür ''başörtüsü serbest olursa dindarlar ülkeye hakim olur bizim de başımızı kapatırlar, şeriat ülkeye hakim olur bizim yaşam şeklimizi zorla değiştirir'' komik olan bu önermedir zaten size yapılmasından korktuğunuz şeyi siz bizatihi şu anda zaten yapıyorsunuzdur, kadınların başını zorla açıyorsunuz. yani siz zorbasanızdır. zorbalığınızın farkında olmaksızın özgürlüklerin karşısında durmak sizin düşün dünyanızın yeterince faal olmadığının ya da sizin kendi çıkarından başka bir şey düşünmeyen bir haydut olduğunuzun göstergesidir. sorun özgürlük sorunudur. başı zorla kapatılan bir kadınla zorla açılan kadının arasında özgürlükler anlamında zerrece fark yoktur.
(bkz: bunu söyleyen türkiye nin bir dilim pastasıdır) saygı duyulmalı her daim...
''başörtüsü yasağı'' ile ''iranı'' kıyaslayabilecek derinlikte ve yetenekte yazarların savunuculuğunu yaptığı yasağın insan ruhundaki dezenformasyonuna işaret eden başlık. semantik problemlerin farkında olmaksızın hatta bunları içselleştirerek, kavramlar ve kavramların kapsamları konusunda zerrece fikir sahibi olmaksızın yapılan derinliksiz ilkokul 2 seviyesindeki tespitler insanı kahrediyor. elma ile armudu kıyaslayarak eklektik saçmalıklar ortaya çıkarılmasından bu hastalığın derinliğini kavramak mümkün. dünya vatandaşı olmamak pahasına ..) buna dikkat çekmek isterim. nasıl bir eğitim sistemi insanların algılarına bu kadar hasar verebilir merak ediyorum. milli eğitimin pozitivist anlayışla programlandırdığı eğitim sisteminin her yerde boy veren bu başarısızlık timsalleri, insanı karamsarlığa sevketmekte.
mavi donlu seks bombası siyasetçinin beyinlerinde neden olduğu tahribatı henüz giderememiş hastalardır.
cami gibi bir dini ritüllerin gerçekleştirildiği mekan ile, üniversite gibi bilim yapılan bir mekanı bir tutan ruh hastalarının savunduğu ruh hastalığıdır.

din bazı konularda esnek değildir ve bazı şeylerde kesin kurallar koymuştur ve islamda mahremiyet esasları bellidir.

üniversiteler ise hak eden bireylerin okumaları ve eğitim görmeleri için, yükseköğretim veren bir kurumdur. üniversite dediğiniz şey bireye göre esneyebilmelidir. bu esneklik yok ise zaten içler acısı haldedir.

kulağı kapalı ders dinleme derken, birey duyuyorsa eğer hocayı ve engel teşkil etmiyor ise bu ders dinlemesine hiç bir sorun yoktur. zaten yasağı koyanlar "siyasi simge" olarak koyuyor, kulağı kapalı ders dinlemek diye değil...

bunun yerine peruk takanlara karşı da müsamahalısınız ama peruğun altından giydikleri baş örtüsü de ders dinlemelerine mani olmuyor mu sizin mantığınıza göre??
ama sen burada hem okuma-yazma oranı düşük, eğitimsiz yetişiyor toplumumuz diyeceksin, hem de başörtüsü gibi bir inanç yaşama özgürlüğüne kota koymaya çalışacaksın!

demeye çalıştığınız açıkça şu:
"bu kadar özgürlük size yeter de artar bile.."
oldu canım görürsem söylerim..

bu nasıl bir mantıktır?? acınacak durumdasınız gençler..
- hoşgeldiniz. nasıl yardımcı olabilirim?
+ ben kamusal alanlara türbanla girilmesin istiyorum eczacı hanım.
- anladım. size yardım edebilmem için yeşil reçeteniz olması lazım. doktora başvurun.
+ teşekkür ederim.
sonuna kadar katıldığım önerme. zaten karşı çıkanların dedikleri belli;
-önce ekonomiyi düzelt.
-terör duruken ne başörtüsü imiş?
-herşey bittide o mu kaldı?
-milli eğitim bakanı nasıl başörtüsü baskısı olmayacağına dair nasıl "garantisi benim" dermiş. zaten yasalarla savunulmaktaymışmış...(lan madem yasalarla savunuluyor sen neden başörtüsü takmayanlara zorla taktırılacak diyebiliyorsun?)

terör meselesi , ekonomi meselesi vs ler hakkında zaten birşeyler yapılıyor. aynı andada neden başörtüsü sorunu çözülmesin? sıralama sistemi yokki. ekonomi ile uğraşılıyor aynı andada terörle mücadele sürüyor zaten aynı anda olmaları gayet mümkün.
--spoiler--
yasaklara uymayanlar da akıl hastasıdır.
--spoiler--
evet ben yasağı savunuyorum ve övünüyorum bu konuda.
destekçisiyiz yasağın!
hele hele türban yasağı...
laik, modern ve ilerici bir anlayışa aykırı olan bu yasakların giderek artırılması da gerekiyor.
-başörtüsü yasağını savunanlar ruh hastasıdır.
+sana katılıyorum. hak gaspını savunmak ancak ruh hastalığıyla açıklanabilir.
bak canım kardeşim insanlar 2ye ayrılıyorlar. 1. ülkeye hizmet eden onurlu, gururlu, modern insanlar. 2. garip bir biçimde genetikleri ile oynanmış, beyinleri sulanmış ampul kafalı insanlar. ve 2. anlatığım insan tiplerini yola getirip ufkunu açmak 1. anlatığım insanların görevidir. (bkz: lütfen insanlarımıza sahip çıkalım)

ruh hastalığı bence, kapanıp kapanıp her haltı yemek sonra tövbe etmektir. biz böyle şeyleri görmek istemediğimiz için savaşıyoruz. sonra da ruh hastası mı oluyoruz peh. sen devam et iki yüzlü insanların haklarını savunmaya. görüp, görmezden gelmeye.
başörtüsü > türban.
bu başlığın iran'da açılmış hali herhalde;

başörtüsü takmak istemeyenleri savunanlar ruh hastasıdırşeklinde olurdu.

problem de o zaten....

islam dini var olduğu her ülkede gündelik hayatı ve yönetimi en ufak birimine kadar kontrol etmek ister ve eder.

ve...

o aşamadan sonra, bir tek kişi söylesin bakalım, kime konuşma ve islamın zorlamalarına karşı koyma ve özgür iradesini yansıtma hakkı tanır.

sen kimseye vermeyeceğin hakları kendin için istedikçe bu kavgalar hep olacak.ya da de bakalım diyebiliyorsan, islam dini özgürlükler dini ve yönetim biçimidir diye.
(bkz: yasak mı kaldı lan)
(bkz: cumhurbaşkanı kapattı o mevzuyu)
(bkz: siz de kapatın artık)
ruhları olmadığından yanlış önermedir.
dini inanç, siyasi simge, gösteriş... en nihayetinde bu kişisel bir özgürlüktür.
karşı çıkanın ruhu kararmış demektir.
Maalesef bu konuyu ülkemizde tartışmak oldukça zordur. Çünkü henüz bu konuya gelene kadar yüzlerce halk tarafından bilinmeyen, devlet tarafından belirlenemeyen, istikrarsız bir düşüncelerden oluşan ve kirlilik halini alan konular vardır. Öncelikle benim ilk aklıma gelen, "eğer laik bir ülkede yaşıyorsak" diye başlayan bir cümlenin devamında gelen ve başörtüsünün bu konu üzerinden döndürülmesi gerekliliği ile buradan "başörtüsünü yasaktan sayanlarla" "aynı fikre" ulaşılır. Ancak tartışılır ki, ülkemiz ne kadar laiktir? Yani, örneğin hırsızlık yapan birisine ceza veren bir sistemi savunanlara ne kadar "ruh hastasıdır" denilebilir? Çünkü bu kanunlarca belirlenmiştir. Demezler mi "arkadaş sen neyi tartışıyorsun?"

Eğer başörtüsü konusu tartışacaksak, ilk olarak bu konuda "Neyi temel alır ki bu başörtüsü meselesi?" gibi bir soru sormak ve önce bu soruya verilecek cevabı belirledikten sonra ancak onu da tam olarak açıklayabilirsek bu konuya, yani "başörtüsü yasağı" konusuna dönebiliriz.

"Laiklik" dedik, peki devletin sosyal yapısı ne olacak? Hani herkese eşit şartlarda haklar? Örneğin, başörtülü birisinin devletin bir kurumunda çalışması Laiklikten ötürü (ki burada tekrar aynı soruya dönmüyorum "ülkemiz ne kadar laiktir?) bu durum engellenebilir. Çünkü sosyal devlet ilkesi burada devreye girmez, bu kişi devletten hizmet almıyordur. Ancak durum, öğrencilikte farklıdır. Devlet burada hizmet verendir, ve başörtülü öğrenci ise hizmet alan kişidir.

Sanırım buraya kadar yazdıklarım anlaşılmıştır. Buradan kısıtlı da olsa belli çıkarımlar yapılabilir. Ancak görünen o ki bu konuda pek bir sonuca varamayacağımız-dır.
özgürlüklerin kısıtlanmasını isteyenler için sunulan bir öneri. haklılık payı %100'dür.
her zaman insan haklarından, hürriyetten bahseden sözde çağdaşlar bu konuda tam bir despotizm çizgisinde ilerlemektedirler.
(bkz: ruh hastası mı)
(bkz: fazla kibarsın)