bugün

hayata aydınlık günler de gelsindir, lazımdır.
10 yıl önce yaşadığım olay, keşke allah bu kadar vaatlerde bulunmasaydı, belki o zaman yetimliğin ezikliğini atabilmek için kendim bişeyler yapabilirdim, ama maalesef din bizi kandırdı. ahirette önce ben hesap soracağım....

22 yaşım...
Savaşta komutansız kalmak.
artık babalar gününü kutlayamayacağınız anlamına gelen acı haberdir.
Hayatın darbelerine karşı bizi koruyan, menfaatsiz bizi seven, her daim iyiliğimizi isteyen, bir dediğimizi iki etmeyen, ailenin ışığı , olmazsa olmazı. Hayatımızın vazgeçilmez insanı. Şefkati ile bizi kendine aşık eden biri. Yazılarla anlatılamayan bir varlık. Bu varlığın bir gün ölmesi , kimsenin istemediği birşeydir. Ama yapacak hiç bir şey yoktur dünyanın düzeni budur ve hayat ilk tokatını atmış olur.
çok zordur. düşmanına bile dilenmeyecek bir olaydır.
zordur. hele bide yalnız ölmesi.
Kötü bi şey olsa gerek. Çok kötü belki de bi süre için ama sonradan alışır insan herhalde.
11 gün sonra 16. yılına gireceğimiz hadise. alışıyor insan o kadar büyütülmemelidir.

edit : 23 yaşındayım.
eninde sonunda er ya da geç başa gelecek olandır.
17 yaşındaysanız üniversite sınava hazırlanırken başa gelince çok kötü koyandır.
üniversite kazandığımı göremeden gitti babam, tinin şad mekanın uçmağ olsun.
1 ay kadar oldu. o öldükten sonraki ilk entryimi yazıyorum. ben böyle tarifine az rastlanır, garip ruh hallerini bir arada yaşadığım hiç bir durum yaşamadım. Sanki günler geçtikçe coğalan, katlanan bir acıyı beraberinde getiriyor . Annemi evde yanlız kalması diye istanbula kardeşinin yanına yolladım. 1 haftadır yanlızım evde. Eve bile, işten gelip girmek istemiyorum bazen, her yerde o, her yerde bir anı, bir notu….. Dün akşam mutfak takvimine ilişti gözüm.Oğlumun yurt dışından gelişi, türkiyede işe başlangıcına kadar bir ton not almış, hastaneye yattığı günü işaretlemiş, 24 mayısı da yazlığa gidiş diye not almış, ama maalesef Karşıyaka mezarlığında, ne acı, ne saçmasan bir duygu, düşünürdüm onlardan birini kayıp edersem ne yaparım diye, hiç bir duygu tarif edemiyor şu anki ruh halimi, hep evlenmemi torun sahibi olmayı hayal ederdi, başkalarının çocukları dede deyince gözleri parıldardı hani derler ya "adam hastaneye yürüyerek gitti, tabutunu cıkardık". Kaç gündür odasına girmeye çekiniyordum dün odasına girdim, yerde yatağının altında ki kitaba gözüm ilişti yarısına kadar okumuş. Kitabın ismini görünce zaten hıçkıra hıçkıra ağladım “ adam doktora gitmiş, gidiş o gidiş”
benimde 1 yıl oldu. yaşayan kişinin nasıl bir acı olduğunu bildiği bir olay. işin garibide etrafındaki insanların gerçekten dostun olup olmadığını o günde anlıyorsun. en iyi arkadaşım dediğim kişi bi cenazeye, bi mevlüde geldi bir yıl boyunca da bir daha hiç aramadı. işte bu yüzden dost acı günde belli olur demişler.
Ağlayamıyorum lan uludağ sözlük. Baya bildiğin oturup hıçkıra hıçkıra ağlayamıyorum.
sıkıntı verir.
Kalbinizin en çok acıdığı günlerde rüyalarınıza gelir. Uyandığınızda uyurken ağladıginizi fark edersiniz.
Sanki gerçek gibidir. Üzerinden on yıl geçse bile kabullenilmeyecektir.
Her sabah babam nerdesin diye ararsanız rüyalarınıza gelip burdayim kızım diye ağlar.
rüyalarımda da olsa kimse benim için öyle ağlamadı ki sözlük.
erkek evladın babası öldüğünde gerçekten erkek olduğu yürek kavuran durumdur.
babanın benim için hayatta olmaması durumudur.
bazıları için manevi olarak hayatında olmama ihtimalide olmaktadır.

yıl 2009
yer adana da bir avm
konu:
ben ve kardeşim istanbul'dayız, babam mersin' den gelecek ağabeyim ve yengem için balık almaya ve biraz hava alıp serinlemek için adana m1 tepe avm ye gidiyor.

balıkları alıyor kasadan geçiyor ve fenalaşıyor.
kalbini sıvazlayan ve bu konuda deneyimli olan babam kriz geçirdiğini anlıyor, yere yığılıyor.

sağlık görevlisi olmayan avmde, orada bulunan vatandaşlardan biri taksiye birlikte biniyor ve 26 km uzakta bulunan evimize getiriliyor.

avm de bu durumu görenler hastane değilde evine götürüyor babamı.
kalp krizi bu, baş dönmesi değil ki!

annem can havli ile taksiye biliniyor, hastaneye sür diyor şöföre umutsuzca. en yakın hastane avm ile bizim ev arasından daha uzak bir mesafede...

annem anlatıyor sonra " bembeyaz bir yüz ve solgun bir bakış veda eder gibiydi, beni affet der gibiydi bakışları seni üzdüysem!"
oğlum, elleri buz gibiydi, son enerjisini bana saklamış gibiydi babanız.
son nefes verişini hatırlıyorum, beni gördükten sonra ölmüştü, bir tek onu biliyorum.
hastaneye gittiğinde "kocanız "ex" olmuş" demişler, annem de "hayır o öldü demiş!" "keşke yaşasa" demiş!

cehalet ile harmanlanan ülkemize bir dipnot.
--spoiler--
Cenaze günü çok soğuktu. Sonra hep uyumak istedim. Doğal sakinleştirici. Sevdiğiniz biri öldükten sonra yaşama tekrar devam etmek bisiklet kullanmayı öğrenmeye benziyor. Ama yokuş aşağı giden bir bisiklet oluyor bu. Dengeyi sağlamanın tuhaf coşkusundan bahsetmiyorum burada ya da sadece bundan bahsetmiyorum. Kafayı gözü yarmak üzere olmanın korkusundan da bahsediyorum. Ne demek istediğimi sahiden anlıyor musunuz?
--spoiler--
Nerde o günler dedirtir .
ömrü hayatımda taddığım en çok koyan, en tarifi olmaz acıdır be sözlük.

6 sene önce konmuştu teşhisi kanserdi babam, ard arda birkaç ameliyat geçirmişti, o zaman yaşım küçük, idrakım ise kıttı. o zaman bu kadar korkmamıştım, belki de bu kadar sevmiyordum onu o zaman.

6 sene boyunca mücadele etti benim canım babam, 6 sene boyunca gitmediği doktor, almadığı ilaç, kemoterapi kalmadı. insan alışıyordu be sözlük, bak yaşıyor babam, birgün kurtalacak diyordum. olmadı.

çocuk gibiydi babam, telefonuyla sürekli oynar, tango'dan beni arar konuşmaya çalışır, en alakasız zamanlarda arar alakasız birşey söylerdi. ben ise çoğu zaman vakit bulamazdım onu ziyaret etmeye. yalnızdı, kimsesizdi, ne doğru dürüst bir dostu ne bir akrabası.

ne zaman bize kızsa "babanızın kıymetini ölünce anlayacaksınız" derdi. o zaman "aman baba" derdik, biz zaten biliyoruz kıymetini. bilmiyorduk.

son birkaç hafta kanserinde etkisiyle gördüğü halüsinasyonlar, sürekli bizden yardım istemesi, aslan gibi adamın zayıflayıp kuş kadar kalması ve sonunda iflas eden bir beden...

3 gün önceydi...
"babam dua et, kurtalacaksın" demiştim, o da dua etmeye başlamıştı.
"allah'ım sen beni iyileştir."
"allah'ım benimle uğraşan düşmanlarıma fırsat verme." (en hasta halinde bile onu davalarla uğraştıran ahlaksız insanlar için)
"allah'ım beni kızlarımdan ayırma"
"ne olur beni onlardan ayırma."

babam benim, canım!
sahip olduğum herşeyi verirdim ki, bir kez olsun daha sana sımsıkı sarılabilmek, seninle bir kez daha oturup sohbet edebilmek.
gülüp, eğlenmek. geçirdiğimiz zamanın değerini bilmek için.

bunu okuyan herkes,
size yalvarırım,
gidin babanıza sımsıkı sarılın.

bir gün o gittiğinizde yaşadığınız o boşluk varya o boşluk,
ömrü hayatınızdaki en büyük boşluk olacak.

karşıyaka'nın güzel delikanlısı,
canım babam!

allah rahmet eylesin,
allah bizi ahirette kavuştursun.

seni çok seviyorum.
çok.
gebersin.
babaya beslenen duygular ile bağlantılı olaydır..

eğer varlığı bir şey ifade etmiyorsa, yokluğu da koymaz..

edit: biraz face kezbanı sözü gibi olmuş ama, cidden öyle..

eğer hayatta tek başınıza gelmeye çalıştıysanız bir yerlere... ve destek vermek yerine hep köstek olduysa, hala düzeninizi sayesinde kuramıyorsanız...

ve onun yapmış olduğu yanlışlar sizin hayatınızı etkilemişse...

her canlı gibi ölümü tadarak gitmiştir.
telefonunuzda hala ismine bakıp, istemsizce "ne yapıyordur babam, uyuyor mudur, arasam mı?" diye düşünmek hemen ardından onu gasilhane de yıkanmış cansız bedenini bir anda hatırlamnızdır babanın ölmesi.

ne zaman birşeye ihtiyacın olsa, ne zaman kötü hissetsen aradığın o adamın artık orda olmamasıdır.

sokakta markette güzel bir bal görüp, "aa babama alayım çok sever" deyip, sonra bir anda boğazınıza bir yumrunun saplanmasıdır.

"babam" diyer rehberinde kayıtlı olan numarayı aradığınızda o telefonun birkaç metre uzağınızda boşluğa çalmasıdır.

artık çaldığında o telefonu kimse açmayacaktır,
"canım kızım" demeyecektir.

o numarayı silemezsin telefonundan,
o sesi silemezsin kulaklarından,
o sevgiyi silemezsin ruhundan.

hep çocuk kalsam,
sende benimle kalır mıydın babam?

hep çocuk kalsam sen hiç kanser olmazdın belki babam?

hep çocuk kalsam, yine senin yanında uyur, seninle tatillere gider, havuzda beraber yüzer, eğlenir miydik babam?

hep çocuk kalsam,
hiç büyümesem,

"baba" diye seslendiğimde, çağrıma yanıt alsam.

keşke hep çocuk kalsaydım be canım babam.
benim canım aslan babam.
büyümeye başladıkça düşünmesi bile insanın canını yakar.