bugün

bu sanırım benim hayatımın hikayesidir.

çocukluğuma dair hatırladığım sayılı hatıralardan... her fırsatta işediğim güzelim ağaçlar.
ufaklığıma ve yaşadıklarıma dair çok şey hatırlamıyorum, açık konuşayım. düğünler, gittiğimiz bi kaç piknik ya da istanbul da oturduğumuz için; denize girme amaçlı gittiğimiz adalar gibi aktiviteleri anımsıyorum birazcık.
onlarda da tek ortak nokta var. " ağacın dibine işemek. "

çocuğum, çok ufağım...
dedemler kasımpaşa da oturuyor. malum yer, düğünleri ile meşhur.
bizimkiler de düğüne gitti... kına gecesi tarzı bir şey var. ortada bir çadır kurulmuş, kadınlar gümüş sandalyelerde oturuyor, ortada mahallenin yaşlıları yerde ve en kenarda erkekler için de bir masa kurulmuş.. çok iyi anımsarım.
biz de arkadaşlarla mahallenin durağından geçen otobüslerine yumurta atıyoruz.
bizim düğündeki eğlence olayımız buydu açık konuşmak gerekirse.
neyse, düğün başlıyor. biz de haliyle yumurta atmaya başlıyoruz... sonra benim çişim geliyor afedersiniz.
gidiyorum babama; baba diyorum, " çişim var "
anama gönderiyor beni, git diyor onunla hallediver.
anama gidiyorum, ana diyorum yine " çişim var. "
oğlum diyor dedenlerin eve götürme beni, git şurda ağacın kenarına işe, hallediver 2 dakikada diyor.
mecburen eyvallah diyorum tabi. arkadaşlar da bekliyor zaten, işime geliyor haliyle.

arkamdan bağırıyor, " destur çek işerken oğlum "

geçiyor bu günler, biraz büyüyorum... heybeli adaya gidiyoruz hem piknik amaçlı hem de denize girmek falan niyetine.
değirmen diye bir yer var, gidenler bilir. çok severiz ailece orayı.
zamanında mangal falan yapabiliyorduk mis gibi... yine o günlerden bir gün,
tam yemek hazırlanma telaşında falan, ben yine durmuyorum.
" çişim var laaan " diye bağırıp çağırıyorum.
etraf ormanlık, tuvalet yok. en yakın tuvalet deniz afedersiniz...
babam atlıyor hemen. " gel seni ağaca işetiyim. "
gidiyoruz beraber, işemeye başlıyorum haliyle...

sesleniyor o da annem gibi " destur çek oğlum işerken "
başlıyorum tabi, " destur bismillah, destur bismillah... "

Sonra günler geçiyor, büyüyorum. 20 yaşına geliyorum...
yine aynı terane...
arkadaşlarla halı saha maçı yapacağız, ucuz olsun diye seyrantepe lojmanından falan ayarlamışlar maçı.
neyse, gittik sahaya.
ulan etrafta sadece saha var. ne soyunma odası, ne tuvalet, lavabo falan?
kötü bi durum tabi. etrafta hiç insan olmasa da, dışarda soyunup-giyinmek hoş değil hiç.
neyse, soyunup akabinde giyiniyoruz.
ben yine rahat durmuyorum, " çişim geldi ne bok yicem lan " falan diyorum.
bizim tecrübeli arkadaşlar, aşinası olduğum bi cevap veriyor tabi.
" git ağacın oraya işe... "
lan diyorum kaderim mi bu anasını satiyim. yine mi lan ?
tabi söylene söylene gidiyorum ağacın oraya. benimle birlikte bi arkadaş daha geliyor.
bi ağaca o işiyor, bi ağaca ben.

arkadan geliyor bi ses tabi.

" destur çekin lan, destur çekin. "
başlıyoruz 2miz birden,
" destur bismillah, destur bismillah... "
çocukken incir ağacının dibine işeme çarpılırsın denilirdi çok işedim hiç bişi olmadı.
efendim çocukların (nadir zamanlarda büyüklerin) anneleriyle veya kendi başlarına icra ettikleri işeme faaliyetidir. yakınlarda tuvalet yoksa başvurulan yöntemdir. tabi şunuda unutmamak gerekir insanlar gibi ağaçlarında mineralli suya ihtiyacı vardır. mütemadiyen olmasa da ara sıra yapılmasında fayda vardır. tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmeli yurdumda. sizde işeyin kampanyaya destek olun.