bugün

şimdi avrupada ne yeraltı zenginliği ne verimli toprak zenginliği var. bu herifler yakın tarihte başka milletleri soyup katledip zenginliklerini çalmış, insanları da köle yapmış alçak varlıklar.

şu dönemki teknolojik ilerililiklerine bakarak "avrupa çok medeni yeaaa" diye ağzını ayıran sürüngen görünce ağzının ortasına bir tane geçiresim geliyor.

hayran olmayın şu itlere. türk milleti gibi köklü ve merhametli hiç bir millet olmamıştır.

araplara gelecek olursak. arap seviciliği de yapmayın sikerim. peygamberler sıkıntılı toplumlara gönderilir. en büyük peygamber onlara geldiyse vardır bir sıkıntı.
tüm ülkelerin bir zamanlar bir yerleri illa ki talan ettiği gerçeğini hatırlatır.
Alman - Bi siktir git aq.
birleşik krallık mesela bütün zenginliğini (bkz: East India Company) ye borçlu. günümüz parasıyla birkaç trilyon dolar gelir elde etmişler bu şirketten taa o zamandan. ama bu geçmişte yapılan şeylere ışık tutmaz. insan her yerde insandır. domuz, domuzdur. eğer mesele ingiltere şöyle böyle yaptı ya gelecekse bu geleceğe ışık tutmaz. osmanlı devleti de masum bir devlet değildi. her şey zenginlik vasfı ile yürür. halkı zengin edersin. halkta seni yürütür. o zamanki britanya yönetimi denizcilerine destek vermiş. adamlarda bütün dünyaya nam salmış. osmanlıda salaydı. osmanlının elindeki imkanlar o zamanın dünyadaki hiçbir devletinde yoktu. osmanlıyı o topraklarla geçebilecek tek devlet geleceğin abd si olabilirdi. geçmişe sallamak saçma.
Neremizle gülüyoruz bu kanıya varan bazı süper zekalılara?
Öyle ya canım... Eğer Avrupa zenginliğini hırsızlığa borçlu olsaydı Avrupa senin gibi süper zeka olduğundan 200 sene önce tüm çaldıklarını yemiş bitirmiş senin gibi şu an 21. Yy da Avrupa'nın açlıktan nefesi kokuyor olurdu.
Unutmayın, ister çalın veya helal çalışarak kazanın; ne olursa olsun elinizdekinin değeri sizin değeriniz ile pareleldir. Elinizdekini kulanmak değerlendirmek esastır.

Burada binlerce örnek verebilirim.
Eğer zekam senin zeka seviyesinde olmasaydı, ne bileyim; ingiltere'de veya Fransa ya da abd'de yaşamış olsam ve bu vb ülkelerin sağlık, güvenlik kayıtları başta olmak üzere büyük şirketlerin bilgilerini hacklemiş olsam hayatım kaymaz, aksine hayatım kurtulur dev şirketlerin yazılım bilişim departmanlarında kontrolör olurdum.

Norveç Varlık Fonunu biliyor musunuz?
1990'dan itibaren ülkenin petrol ve doğal gaz üretiminin getirisiyle yabancı ülkelerin hisse senetleri, tahvil ve emlak piyasalarına yatırım yapıyor. Norveç hükümeti, fon gelirlerinin çok az bölümünü kullanabiliyor, geriye kalan yüksek kısım ise gelecek nesiller için biriktiriliyor.
Kullanılan Norveç varlık fonunun çok az bir bölümünün 2024 yılı ilk çeyrek (3 aylık) getirisi ne kadar biliyor musunuz?
Tam 107 milyar dolar.

Neyse, fazla örneklere girip konuyu uzatmaya gerek yok.
Malumunuz, lafın tamamı aptala anlatılır.
E teknik yok sen de...yapsaydın zamanında da sen de de olsaydı...arap'ta petrol var, ama 3bin m derinde...3 bin metre derine inip onu ordan kazma kürekle çıkaramazsın ki!!...

Kuzey denizinde denizin tabanına 1500m iniyo bi de ordan 3bin daha inip ordaki petrolü çıkarıyo norveç...ondan zengin oldu herif ..

O dediğin bi tek 18 yyıla kadar ingiltere için geçerli olabilir...onun dışındaki herşey teknoloji ve mühendislik...doğru diil o iddia...

Almanya popo kadar pappenburg da, deniz bile diil, nehir bile diil aq, çay lan, bildiğin çay, dünyanın en büyük ticari gemilerini ürettiği tersaneleri kurmuş, dünyanın 2.en büyük gemi üreticisi almanya...

Senin 3 tarafın denizlerle çevrili, sen de niye yok öyle tersane?!..

Bi düşün bence sen onu!!
Absürt, manasız ve gerçeklerle asla ilgisi olmayan bir düşünce, bir başlık..Avrupa'nın zenginliğini tamamen hırsızlığa borçlu olduğu söylemek; Avrupa'nın kendi yeraltı zenginlikleri, sanayi devrimi, bilimsel öncülük ve işgal edilen topraklardaki kalkınma çalışmaları gibi birçok faktörle yanlış olduğu kanıtlanır.
Sadece ingiltere'de başlayan sanayi devrimi, kısa sürede Avrupa'ya yayılmış ve kıta genelinde büyük bir ekonomik dönüşüme yol açmıştı. Buhar makineleri, tekstil makineleri ve demir yolları gibi birçok yenilikçi teknoloji geliştirilmiş ve bu teknolojiler üretkenliği arttırmıştır.(Avrupa'da yapılan kimya, fizik ve matematik alanındaki çalışmalar, modern bilimin temel taşlarını oluşturmuştur. Bu bilimsel gelişmeler, sanayi devrimi ve teknolojik ilerlemeler için gerekli teorik altyapıyı sağlamıştı.) Uzun bir süre boyunca bu teknolojiler sadece Avrupa'da vardı, diğer ülkelere yine Avrupa ülkeleri sayesinde geldi bu adını saydığım teknolojiler. Hindistan'da demiryolu ağlarının inşası, tarımsal üretimin artmasına ve ticaretin gelişmesine sağlamıştı. Afrika'da yapılan maden çıkarma faaliyetleri, yerel ekonomilere yeni gelir kaynakları sağlamıştı. Bu çalışmalar, her ne kadar sömürgecilik kapsamında gerçekleşmiş olsa bile, işgal edilen bölgelerde altyapı ve ekonomik faaliyetlerin gelişmesine yardımcı olmuştur.
kısmen haklı açıklamadır. ama tabi sadece hırsızlık yetmiyor zenginleşmek için.
Avrupalı Hırsızlar afrika'yı somurmekten perişan etmiş. Yetmemis bir de garibanlari kölesi olarak ulkelerine getirip hayvan muamelesi yapmışlar hala avrupalıları savunup absurd iddia diyor yav.
--spoiler--
araplara gelecek olursak. arap seviciliği de yapmayın sikerim. peygamberler sıkıntılı toplumlara gönderilir. en büyük peygamber onlara geldiyse vardır bir sıkıntı
--spoiler--

Hayatımda okuduğum en mantıklı cümlelerden biri.

Aynı şekilde israiloğullarına da çok peygamber gelmesi arasındaki bağlantı.
Yüzde yüz değil ama önemli bir kısmını oluşturur...
Avrupa nın 16.yüzyıla uzanan bir sömürgeci geçmişi vardır. Burası tarihsel olarak doğrudur. Fakat Avrupa da ekonomik, teknolojik,akademik ve kültürel alanlarda gelişmiş olmasının ve günümüzde de 4A teknolojisi ile robotik üretimi geliştirebilimesinin ana sebebini mantık yani akla ve eleştirel düşünmeye verdiği önem ile matematiğe yani bilime yaptığı yatırımlar oluşturmaktadır. Günümüzde refah ve eğitim seviyesi yüksek bir toplum oluşturabilmelerinin temelinde de bu neden yatar.
Hırsızlık denilen şey doğanın kanunudur. Adamlar çalıyorsa diğer gavadlar da malını çaldırmayacak. Bir tilkiye ulan niye civcivleri yiyorsun diye kızabilir miyiz? Bunu geçelim . .. yok köle yapmışlar yok afrikayı sömürmüşlermiş. Ulan afrikalı dediğin adam o sömürgeciler sayesinde 80 yıl yaşıyor artık, eskiden kızamıktan geberip gidiyordu. Who'nun yıllara göre ortalama yaşam süresine bakın lütfen. Afrikalı denen Adam kendi başına kuyu bile açamıyor, bundan 10k yıl önceki klan dönemi insanları aslında. Siker misin sabaha mı birakırsın hesabı napcan olm bu adamı. Kölelik dersen islam bile yasaklamıyor, demek ki bir hikmeti var.
coğrafi keşifler, reform ve sanayi devrimi unutulmuş. avrupalıların bilime, sanata ve felsefeye olan büyük katkılarından bahsetmeye gerek bile yok. avrupalıların zenginliği bu üçünün gelişmesine bağlı. sömürgelerden elde ettikleri devede kulak kalır bunun yanında. yanlış bir önerme yani.
Afrika coğrafi keşiflere kadar zengin miydi?
Antik Mısır ve kartaca dışında kaç Afrika menşeili uygarlık biliyorsunuz? Ki bunlar da Akdeniz'e kıyısı olan uygarlıklar, Afrika'dan ziyade Ortadoğu uygarlığı.
Hırsızlıkla bi keloğlandaki uzun zengin olamadı galiba oda biraz salaklığından olsa gerek.
yav o kadar hakılı bir başlık ki..
buna katılmayan beyinsiz yazarlar görüyorum aranızda. yeminle gram beyniniz yok.
köydeki memiş abinin cebine ver parayı altına çek mersedesi misafir yanında osuran o hanzo bir anda medeniyet abidesine döner.
para medeniyeti getirir.
avrupanın medeni hali sahip olduğu maddi güçle doğru orantılıdır.
fransanın 2 bin 400 tondan fazla altını var ama bunların %95i afrikadaki fransız sömürgelerinden gelir.
860 altın madeni olan ve yılda 50 ton altın üreten Mali'de ise altın yok denecek kadar az.
alın son yaşanan siyanür faciasını örnek alın.
türkiyenin toplam altın rezervi kadar altın çıkarmış adamlar. hem de sıfır vergi ile ve tl endeksli.
yani adamlar zamanında 100 milyon dolarlık imza atıp şu an 100 milyon doları 5 milyon doalr ile ödüyor, yetmiyor çıkardıkları altının %95ini vergisiz yurt dışına çıkarıyor.
işin matematiği çok açık aslında.
hadi öyleyse merkez bankası ve özel kuruluşları soyup altın rezervlerini boşaltın!

aaaaaaaaaaaaaaaaaaa, çok özür dilerim. serbest piyasacı, özelleştirmeci yağma ve talan düşkünü liberaller çoktan bu işe girişti ve şimdi bokunuzda boğuluyorsunuz di mi?
hayır, zenginliklerini emperyal yağma ve talandan ziyade, torna, freeze, matkap gibi tezgahların geliştirilmesi, mekanik fiziğin ilerlemesiyle ekponansiyel biçimde genişleyen endüstri ekonomisine borçlular! osmanlı, pers ve macaristan imparatorları bu gelişmelerin hiçbirine muvaffak olamadı!

torna gibi Takım tezgahları sanayileşmenin araçlarıydı. ilk kapitalistlerin ucuz, kaliteli malları seri üretmesini sağladılar. Ayrıca sanayileşmiş ulusların birçok ölümcül hastalığı ortadan kaldırmasına ve dünyadaki baskın ekonomik ve politik güç haline gelmesine de olanak sağladılar. Bu araçlar aynı zamanda insan emeği kavramını da sonsuza dek değiştirecekti

Charles Darwin (1809-1882), insanlık tarihindeki en önemli evrim dönemlerinden birini açıkladığında on dokuzuncu yüzyıl Victorialılarını şok etti. Darwin , insanın Türeyişi'nde atalarımızın , asıl evimiz olan ağaçlardan nasıl inip yerde dik yürüdüğünü anlatmıştı. Bu, türümüzün gelişimindeki en önemli andı. Dik durmak sadece hareket kabiliyetimizi arttırmakla kalmıyor, aynı zamanda ellerimizi serbest bırakacak ve gezegendeki en önde gelen alet kullanan tür olmamızı sağlayacaktı.

En eski Homo sapiens atalarımız, çevreyi kontrol altına almak için yarışan tek insansı yaratıklar değildi; ancak Paleolitik Çağ'ın sonuna gelindiğinde diğerlerinin hepsi ölmüştü. Bunun nedeni Homo sapiens'in diğer insansılara göre belirli avantajlara sahip olmasıdır. En önemlisi, daha büyük beyinleri ve karşıt başparmakları olan serbest elleri vardı. Bu, alet ve silahların geliştirilmesine ve kullanılmasına izin verdi. Bugün bilim insanları, alet kullanımı ile beyin fonksiyonlarının artması arasında önemli bir neden-sonuç ilişkisi olduğunu biliyor. Bu ilk araçları yaratma ve kullanma süreci, erken atalarımızın entelektüel gücünü artıran beyin korteksini uyardı. Çoğu antropolog, dilin bu artan beyin fonksiyonunun bir sonucu olarak geliştiğine inanıyor.

Aletler insanlığın gelişiminde o kadar önemliydi ki, sosyal bilimciler aslında tarih öncesi farklı dönemleri bu ilk aletlerin çoğunun yapımında kullanılan malzemeye göre sınıflandırıyorlar. Paleolitik veya Eski Taş Devri , insanlığın gelişiminin en erken dönemi olarak belirlenir. Bu ilk insanların teknolojik evrimlerinde iki farklı özelliği vardı. Yeni ve daha karmaşık enstrümanlar yaratmak için mevcut araçları ilk kullananlar onlardı ve aynı zamanda bir alet kutusu fikrini ilk geliştirenler de onlardı. Bu çok önemlidir çünkü entelektüel gelişimin, bu araçların gelecekte benzer sorunları çözmek için kullanılacağının kabul edildiği bir noktaya geldiğini göstermektedir. Bu olay, kolektif hafızanın gelişmesine ve yerleşik bilgi ve becerilerin gelecek nesillere aktarılmasına zemin hazırladı. Bunun etkisi çok önemliydi: Yalnızca her neslin yerleşik bir bilgi tabanına sahip olmasını sağlamakla kalmadı, aynı zamanda eğitim ve araştırmanın gelişmesi için de bir temel sağladı. Böylelikle ön bilgi ve tecrübe üzerine inşa etme sistemini geliştirerek teknolojik yeteneklerin artırılmasına yönelik bir model oluşturdu.

Paleolitik Çağ'ın en önemli icadı ateşi kullanma yeteneğiydi. ilk insanların daha gelişmiş aletler yapmasına olanak tanıyan, yemek pişirmenin, ısıtmanın ve ışığın ötesine geçen çok amaçlı bir kaynaktı. Nihayetinde, son buzul çağının sonunda Paleolitik insanların Afrika'dan Asya ve Avrupa'ya taşınmasına izin veren şey yangındı. ilk insanlar ateşi silahlarını ve aletlerini sertleştirmek için kullandılar. Bu, avcıların etkinliğini artırdı ve bu da yüksek proteinli bir diyetin benimsenmesine yol açtı. ilk etkili araç, ilk insanların hayvanların kemiklerini kırarak içerideki protein açısından zengin iliği çıkarmasına olanak tanıyan el baltasıydı. Arkeologlar bu aletlerin, hem keskin hem de güçlü bir alet oluşturmak için taşların ustaca kullanılmasıyla yapıldığına inanıyor. Pek çok antropolog bunun nesilden nesile aktarılan orijinal becerilerden biri olduğuna inanıyor. El baltası sonunda çoğu Paleolitik bölgenin eserleri arasında bulunan mızrak ve ok uçlarına dönüştü. Bu araçlar, Homo sapiens'in besin zincirine hakim olmasını sağladı ve bu da diğer insansıların yok olmasına yol açtı.

15.000 ila 20.000 yıl önce başlayan Neolitik Devrim, maddi kültürü büyük ölçüde dönüştürmek ve uygarlığın başlangıcı için gerekli koşulları yaratmak için araçların kullanımına tanık oldu. Bu yeni yaşam tarzı yerleşik tarıma dayanıyordu. Medeniyetin bu beşiği dört büyük nehir sistemi boyunca yer alıyordu: günümüzün modern Irak'ındaki Dicle/Fırat, Mısır'daki Nil, Pakistan'daki indus ve Çin'deki Huang He . Neolitik topluluklar, teknolojik yeteneğe sahip oldukları için güvenilir su ve zengin topraktan yararlanabiliyorlardı. Kazma sopaları, baltalar, oraklar ve sonunda sabanlar, ilk çiftçilerin toprağı başarılı bir şekilde işlemesine olanak sağladı.

insanın alet yapma yeteneği hem Klasik hem de Orta Çağ dönemlerinde gelişmeye devam etti. Yüzyıllar boyunca matematiksel ve bilimsel teori bir araya gelerek daha da karmaşık araçlar yarattı. On sekizinci yüzyılın ortalarına gelindiğinde, insanlığın maddi üretkenlikteki ikinci büyük devrimini başlatmak için pek çok faktör mevcuttu ve bu konuda araçlar her zamankinden daha önemli hale gelecekti.

Sanayi Devrimi'nin (c. 1750-1900) temeli, malların elle yavaş ve daha maliyetli üretiminden makine ve cansız güç kullanımına geçişti. Takım tezgahlarının en önemli etkisi üretim maliyetindeki düşüş oldu. Batılı imalat, belirli sayıda el yapımı parçadan oluşan tek bir ürünün üretiminden, yüzlerce ürünün inşa edilebileceği binlerce değiştirilebilir parçanın seri üretimine geçti. Bu, işbölümü kavramına dayalı üretim modelini yarattı. Örneğin artık bir tüfek yaratmak için çok yetenekli bir zanaatkâra ihtiyaç yoktu. Bunun yerine, yarı vasıflı bir işçi grubu, seri üretilen değiştirilebilir parçalardan oluşan bir seti bir araya getirebilir. Bu işlem, belirli bir sürede üretilebilecek ürün sayısını artırdı. Bu, üretim maliyetini düşürdü ve bu da ürünün maliyetini düşürdü. Montaj hattı modeli neredeyse 300 yıl boyunca üretime hakim olacaktı.

Üretimdeki artış, hassas takım tutabilen ve takımın performansının doğruluğunu artıran yeni nesil torna tezgahlarının geliştirilmesiyle başladı. Artan hassasiyet, yeni icatların ve tasarımların yaratılmasına yardımcı oldu ve bu da sonuç olarak seri üretim tekniklerinin geliştirilmesine olanak sağladı.

Daha yüksek hassasiyete doğru hareket, ilk olarak son derece hassas ve uygun fiyatlı saatlerin geliştirilmesinde görülebilir. Antoine Thiout (1692-1767) ve Robert Hooke (1635-1703), saatin iç mekanizmasının parçalarını eşit şekilde kesebilen torna tezgahları geliştirdiler. Bir saatin en önemli iki bileşeni, mekanizmayı doğru şekilde hareket ettiren saat çarkları ve çarkları yerinde tutan vidalardır. Bu iki parça seri üretilebildiğinde, doğru zaman ölçümü hem üretimin hem de bilimsel araştırmanın ortak özelliği haline gelecektir. Ucuz ve doğru saatlerin bulunmasının da Batı emperyalizmi üzerinde büyük etkisi oldu. Bunun bir nedeni, Başlangıç ​​Meridyeninin doğu veya batı mesafesi olan boylamın doğru ölçümüne olanak sağlamasıdır. John Harrison (1693-1776) , zamanın kesin bilgisine dayanarak, boylamsal konumu tam olarak belirlemek için bir kronometre ve çeyrek daire kullanmayı başardı. Doğru enlem ve ekvatorun kuzey veya güney uzaklığıyla birleştirildiğinde artık son derece doğru haritalar ve çizelgeler geliştirmek mümkün oldu. Bu, sanayileşmiş ulusların, sonunda Batı medeniyetini tüm dünyaya yayacak yolculuklara çıkmalarını sağladı.

Erken Sanayi Devrimi buharla çalışıyordu ve takım tezgahlarının buhar motorunun evrimi üzerinde doğrudan etkisi vardı . Bu güç kaynağının arkasındaki teori, kaynayan suyun, bir motoru çalıştırmak veya bir makineyi çalıştırmak için kullanılabilecek basınç uygulayacak buhar yaratmasıydı. Basınç bir pistonu hareket ettirecek ve piston da belirli bir cihazı çalıştıracaktı. Hem Thomas Newcomen'in (1663-1729) hem de James Watt'ın (1736-1819) karşılaştığı en büyük sorunlardan biri, bir buhar makinesinde kullanılabilecek kadar büyük bir pistonu tutacak kadar büyük bir silindir inşa etmekti . John Wilkinson (1728-1808), aslında büyük bir pistonu tutacak kadar büyük bir silindiri delebilen bir takım tezgahı yarattı. Bu, daha sonra Sanayi Devrimi'ne enerji sağlayacak olan buhar makinesinin kullanımını hızlandırdı.

Buhar, Batı dünyasının çevresini kökten değiştirdi. Yılın 365 günü kullanılabilecek bir enerji kaynağı üretti. Buhar eninde sonunda tekstil fabrikalarının makinelerine güç verecekti. Bu devasa aletler daha sonra binlerce iplikçinin ve dokumacının yerini alacaktı. Başlangıçta bu makineler düşen su ile çalıştırılıyordu. Ancak suyun güvenilirliği mevsimlere göre dalgalanıyordu. Su yüksek olduğunda üretim istikrarlı bir hızda gerçekleşebiliyordu. Su seviyesi düşük olduğunda veya buzla daraltıldığında güvenilirliği büyük ölçüde azaldı. Steam istikrarlıydı ve üretim kotalarını çok daha öngörülebilir hale getirdi.

Seri üretim modeli aynı zamanda uygun fiyatlı makine ve aletlerin mevcudiyetini de gerektiriyordu. Saat üretiminde olduğu gibi çoğu makinenin çalışması için dişlilere ve vidalara ihtiyaç vardır. Sorunu çözmek için bir kez daha yeni elektrikli torna tezgahının modeli kullanıldı. Henry Maudslay (1771-1831) ve Joseph Whitworth (1803-1887), Sanayi Devrimi'nin yeni makinelerini çalıştırmak için gereken kesici vidaları ve dişlileri doğru bir şekilde toplu olarak üretebilen elektrikli torna tezgahlarını mükemmelleştirdiler. Üretkenlik üzerindeki etki iki kat oldu: Makineleri daha ucuz hale getirerek üretimin ilk maliyetini düşürdüler ve aynı zamanda onarımlar için "kapalı kalma süresini" de azalttılar. Yetenekli bir ustanın servisini beklemek yerine, arızalı parça makine operatörünün bizzat kendisi tarafından hızlı bir şekilde birebir kopyasıyla değiştirilebilir. Ucuz, değiştirilebilir parçaların mevcudiyeti, üretim kotaları ve programları üzerinde daha fazla kontrole de olanak sağladı.

Zamanla takım tezgahlarında iyileştirmeler yapıldı. James Nasmyth (1808-1890) buhar çekicini yarattı. Bu güçlü cihaz çok büyük metal parçalarının dövülmesini mümkün kıldı. Joseph Clement (1779-1844) metali hassas bir şekilde düzleştirebilen bir makine icat etti. Büyük, doğru planlanmış metal parçaları üretme yeteneği, sanayileşmiş ülkelere neredeyse sınırsız üretim ve askeri güç kazandırdı.
Darbe

Tarih boyunca olduğu gibi bu makinelerin etkileri de hem olumlu hem de olumsuz oldu. On dokuzuncu yüzyılın önemli siyasi, sosyal ve ekonomik reformlarının çoğu, bu yeni araçların yarattığı yeni endüstriyel ortamın sonucuydu. Buhar makinesindeki gelişmeler, büyük miktarlarda demir ve kömüre olan ihtiyacı doğurdu. Demir, erken Sanayi Devrimi'nin malzemesiydi. Başlangıçta buhar makinesinin aşırı basıncını kontrol altına alabilecek kadar güçlü olan tek maddeydi. Demir ve kömür doğada bol miktarda bulunur, ancak doğada kolayca çıkarılamazlar. Bu iki maddenin madenciliği, ilgili insanlar için büyük zorluklar yarattı ve Sanayi Devrimi'nin başlarındaki madenler en tehlikeli çalışma ortamlarıydı. Su ve kötü hava madencilerin sağlığı için büyük tehdit oluşturuyordu. Örneğin kara akciğer hastalığı madencilerin çoğunu etkileyen bir hastalıktı. Yetersiz havalandırılan kuyularda hem kömür hem de demirden kaynaklanan kir ve toz yaygındı. Normal çalışma süreci boyunca madenciler büyük miktarda demir ve kömür parçacığını yuttular. Kömür madenleri özellikle tehlikeliydi çünkü zamanla uçucu kömür gazı birikti ve patlamalar yaygındı. Bedenleri hala gelişmekte olduğu için en çok acı çeken çocuklar görünüyordu; kirli hava akciğerlerine yetişkinlerinkinden daha güçlü bir şekilde saldırıyordu. Çoğu durumda kadınlar ve çocuklar da yük hayvanı olarak kullanıldı. Kemerler ve zincirler vücutlarının etrafına yerleştirildi ve cevher arabalarına bağlandı. Bu arabaları maden kuyuları boyunca çekmeleri, bazen de görevi tamamlamak için dört ayak üzerinde durmaları bekleniyordu. Reform mevzuatının ilk parçalarından biri, Ashley Maden Komisyonu'nun (1842) madencilerin koşullarını dayanılmaz bulan duruşmalarının sonucuydu.

Takım tezgahlarının kullanımıyla yaratılan seri üretim modeli, sıradan emekçinin yaşam kalitesini de etkiledi. Seri üretimin bu kadar karlı olmasının nedenlerinden biri, üretim maliyetlerini büyük ölçüde düşürmesiydi ve düşük ücretler bunun başlıca örneğiydi. Bu takım tezgahlarının hassas çalışması vasıflı işgücü ihtiyacını azalttı. Aletler üretim sürecinin en yetenekli parçası haline geldi. Vidaları kesebilen ve dişlileri bir inçin milyonda biri kadar delebilen bir cihaz, işveren için makineye bakım yapan vasıfsız işçilerden çok daha değerli görülüyordu. Bu araçlar birçok açıdan çalışandan daha güvenilir olarak algılanıyordu. Makineler asla yorulmuyor ya da hastalanmıyordu ve sorunların çoğu, bir parçanın basit bir şekilde değiştirilmesiyle hafifletilebiliyordu. iş ve ev ortamı, yetersiz beslenme ve uzun çalışma saatleri nedeniyle hastalıklara karşı oldukça duyarlı olan vasıfsız işçiler için durum böyle değildi.

Sosyalizm felsefesi bu soruna karşı koyma girişimiydi. ilk sosyalist teorilerin çoğu, işçinin kendisini içinde bulduğu yeni iş ve yaşam ortamına odaklandı. Sanayi kentinin sefaletine ideal topluluklar çağrısında bulunan ütopik modeller aracılığıyla saldırılıyordu. Bu yeni yaşam alanı türü daha temiz, daha doğal bir çevreye sahip olmakla birlikte aynı zamanda kapitalist çerçevenin temel yapısında ve değerlerinde de köklü bir değişimi gerektiriyordu. Bazıları hem geleneksel aile yapısının hem de kabul edilen cinsel uygulamaların ortadan kaldırılması çağrısında bulundu. Bu, ataerkil, tek eşli aile modelinin, kapitalizmin daha baskıcı paradigmasının sadece bir parçası olduğu kavramından kaynaklanıyordu. Bu özellikle kapitalist sistemin dayandığı özel mülkiyet teorisini hedef alıyordu.

Bu eleştiri, on sekizinci yüzyılın sonlarında ortaya çıkan teknolojik gerçekliğin tamamen reddedilmesini gerektirmiyordu. Yeni hassas aletlerin başarısı, ilk sosyalistlerin çoğu için oldukça çekiciydi. Yüksek doğrulukta torna ve matkaplar üretebilen bir toplumun endüstriyel yaşamın sorunlarını da çözebileceğine inanıyorlardı. Henri de Saint-Simon (1760-1825) toplumun rasyonel yönetimine inanıyordu. Bu yeni zenginliğin akıllıca yönetilmesi yoluyla yoksulluğu ortadan kaldıracak bir yönetim kurulu tarafından kontrol edilen teknokratik bir devlet yaratmak istiyordu. Bu yönetim organı çağın en başarılı bilimsel ve teknolojik beyinlerinden oluşacaktı. Son derece hassas üretken makineler yaratan insanlar, aynı zamanda toplumsal kaynakların kesin yönetimine dayalı bir toplumsal sistem de kuracaklardı.

Robert Owen (1771-1858), ingiltere'de New Lanark sanayi topluluğunu kurduğunda bu yeni teoriyi uygulamaya koymaya çalıştı. Klasik iktisatçıların kabul ettiği iktisat teorisinin aksine, işçilerine yüksek ücretler ödedi ve kaliteli konutlar inşa etti. Ayrıca işçilerinin yönetim kararlarına katılmasına izin verdi ve kârdan pay almalarına izin verilen bir model kurdu. Owen zamanının çok ilerisindeydi ve New Lanark başarılı olmasına rağmen diğer girişimciler asla onun örneğini takip etmedi.

Emperyalizmin birçok endüstriyel nedeni de vardı. Başlangıçta Avrupalıları dünya çapında genişlemeye iten şey hammaddelere ve yeni pazarlara duyulan ihtiyaçtı. Avrupa'nın dünyaya hakim olmasını sağlayan Batı'nın gelişmiş askeri teknolojisiydi. Bu girişimde takım tezgahları da önemli bir rol oynadı. Alfred Krupp (1812-1887) yeni silah teknolojisinin üretiminde liderdi. Nasmyth'in buharlı çekicinin evrimi, hem ağır hem de hafif topların gelişimi üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Çekicin gücü ayarlanabildiğinden, silah üreticilerinin namluları çok hassas standartlarda dövmesine olanak tanıdı ve silahların gücünü ve doğruluğunu arttırdı. Topçu parçaları esas olarak piyadeleri desteklemek için kullanıldı. Piyadelerin karşıt güçleri istenilen bölgeden uzaklaştırmasıyla savaşlar kazanılıyor ve kaybediliyordu. Avrupa orduları, en önemlisi piyade tüfeği olan silahlarının teknolojik üstünlüğü nedeniyle geniş toprakları ele geçirip elinde tutabildi. Bir kez daha değiştirilebilir parçalar önemli bir rol oynadı. Bu konsepti tüfek imalatına uygulayan ilk kişi Eli Whitney (1765-1825) oldu. Oldukça sınırlı başarısı, hafif silahlar alanında bir devrimin zeminini hazırladı. Sonunda, hassas delme teknikleri yivli namluların geliştirilmesine yol açacaktır. Bu ilerlemeler, endüstriyel ulusların dünya çapındaki savaş alanlarına nispeten az sayıda adam göndermesine ve seri üretilen bu silahların güvenilirliği ve doğruluğu nedeniyle taktiksel duruma sürekli olarak hakim olmalarına olanak sağladı. Diğer taraftan Joseph Clement'in (1779-1844) metalin planyalanmasındaki ilerlemelerinin etkisi yeni nesil savaş gemilerinin yaratılmasına yardımcı oldu. Buharlı çekiçlerle dövülen daha büyük metal levhalar artık planya makineleriyle hassas ölçülerde kesilebiliyordu, bu da metalden yapılmış modern gemilerin inşasıyla sonuçlandı. Bu yeni araçlar aynı zamanda yeni ve daha güçlü buhar motorlarının yapımına da olanak sağladı. Sonunda sanayileşmiş ulusların donanmaları dünyanın deniz yollarını kontrol edecekti.

Son olarak takım tezgahı teknolojisinin evriminin Batı'nın sağlık ve yaşam ortamı üzerinde de etkisi olacaktır. Delebilen, kesebilen, taşlayabilen ve cilalayabilen hassas aletler, kaliteli bilimsel aletlerin üretimini hızlandırdı. Bunlar da hastalıkların kökeni ve bulaşması hakkında bir dizi çok önemli keşiflerin yapılmasında kullanıldı. 1714 yılında Daniel Fahrenheit (1686-1736), kendi adını taşıyan sıcaklık ölçeğinin yanı sıra bilim adamlarının ve doktorların vücut sıcaklığındaki değişiklikleri ayrıntılı olarak kaydetmesine olanak tanıyan cıvalı termometreyi yarattı . Bu özellikle hastalıklarla mücadelede yardımcı oldu. Doktorlar artık belirli bir ilaç dozunun enfeksiyon ateşini nasıl düşürdüğünü ölçerek etkisine ilişkin daha doğru bir kayda sahip olabilecek. Enfeksiyon ve mikrop teorisine ilişkin bilgilerin çoğu, mikroorganizmaların keşfi ve incelenmesinin sonucuydu. Bu ilerlemeler mikroskobun gelişmesiyle sağlandı. Ünlü ingiliz doğa bilimci Henry Baker (1698-1774), bu yeni bilimsel aracın doğruluğunu detaylandıran bir dizi makale yazdı. Bunlar, mikroskobun sağladığı verileri mikroorganizmaların insan çevresi üzerindeki etkisini araştırmak için kullanan bilim ve tıp camiası tarafından geniş çapta okundu.

insanoğlunun serüveninin ilk günlerinden bu yana, aletler gelişimimizde önemli bir rol oynamıştır. En önemlisi, Sanayi Devrimi, üretim maliyetini azaltmak ve insan topluluğunun maddi zenginliğini artırmak için artan doğruluk ve gücü birleştirdi.
beyaz pezevenklerin elinden alınmış cahil bir orospu evladı, beyinsiz bir seks kölesi olabilirsiniz.

fakat tüm bunlar, son yedi bin yıldır yerinde sayan kişi başına düşen milli gelirin mekanik fizik, matalurji ve malzeme biliminde yapılan keşif ve mühendislik çalışmalarıyla nasıl olup da binlerce katına çıktığı ve bugün tüm ülke ekonomilerine hasbelkader yayıldığı konusundaki iktisadi prensipleri kavramıza engel değil!
Magna Carta liberya'da mı gerçekleşti amk?
Roma imparatorluğu Kenya merkezli miydi?

Hayır coğrafi keşifler öncesi daha çok Ortadoğu kültürü içindeki Akdeniz kıyısındaki antik Mısır ile kartaca dışında kaç Afrika uygarlığı tanıdınız?

Medeniyet coğrafi keşiflere kadar da Avrupa demesek de Avrasya merkezli idi.
Antik Mısır ve kartaca orta ve güney Afrika ile hiçbir bağları olmayıp tam anlamıyla Akdeniz devletleri idi.

Hayır Avrupa ortaçağ harici ne zaman fakirdi?
Roma döneminde mi?
Afrika ne zaman refah bir kıta idi öncesinde?
magna cartayı siktir edin siz...
tornadan bahsedin bana!
sert, ağır takım tezgahlarından!

günlerce, aylarca çapa yapıp birkaç ton mahsul veren işçilerin yerine ikame bir işgücü teknolojisi geliştirebildi mi onca hanedan ve toprak ağası?
kaçı enerji üretmek için buhar türbinlerinden istifade etti ve üretilen enerjiyi elektrik olarak depolayıp direkler vasıtasıyla şehirlere dağıtarak ampülle aydınlandılar?
kaç medeniyet, metali körüklü ocaklar, örs ve çekiçle dövüp onlarca ay sonunda şekillendirebilen, sadece birkaç yüz kilo ürün çıkarabilen işçilerin binlerce katına bedel endüstri aletleri geliştirebilmişti?

tüm bunların cevabını merak ediyorsanız gelin seyredin:


videoda turn (turning ), lathe kelimesi yer yer "hile ", "kule ", "tur ", kesici kater (cutter ) ise "ekleme " olarak çevrilmiş, bu türden translate hatalarına dikkat edin. torna, endüstriyel her otomasyon makinesinin anasıdır.

dünya çapında kişi başına düşen milli gelirdeki artışı ve kapitalist üretim ekonomisini tamamen bu makineye borçluyuz.