bugün

Metafiziği reddeden ve gözlem ile deneyi öne çıkarıp doğa bilimlerinde kullanılan yöntemleri sosyal bilimlere de uygulanmasını öngören pozitivizmin kurucu babası. Ütopyacı sosyalist Saint Simon'ın öğrencisi ve sosyolojinin kurucusu sayılan insanlık dini inşacısı. Tarihi üç çağ üzerine kurgulamıştır; teolojik, metafizik, pozitif. ilkin din her şeyi kontrol eder ve düzeni sağlar. Fransız devrimi dini hırpalamış ve toplumsal kargaşaya neden olmuştur. Yeni bir toplum yaratmak yani toplum mühendisliğine soyunmak için bir bilim gerekir ve pozitif dönemde toplumu bir arada tutan harç sosyoloji olacaktır. Sosyoloji, insanlık dini oluşturarak ortaçağdaki kilisenin rolünü üstlenerek bölünüp parçalanmış toplumları birleştirecektir. Kendisi görüşleriyle Osmanlı aydınlarını da etkilemiştir.
auguste comte

Pozitivmin kurucusu..

yüzyıllardır devam edegelen
materyalizm spirütüalizm kavgasında yeni bir evre açan düşünür..

diyor ki: ben daha bu kavganın tarafı olmayacağım..
muhatap olmayacağım..

bilginin değerini yeniden yorumlar..
bilgi deney gözlem akıl yürütme ile elde edilendir.. diğer bilgi edinme yollarını komple reddeder..

dolayısıyla akılla deneyle gözlemle ispatlanamayan Allah Melek Ahiret gibi manevi bilgileri komple reddeder..

tek gerçek bilimdir.. insanlığa faydalı olacak üretim ve çalışmadır der..

şu devirde tüm dünya bu felsefe üzerine yönetilmektedir...
Metafiziğe ve soyut kavramların tümünün bilimde yer almasına hastr çekmiş; olması gerekeni hiçe sayıp bilimin sadece olanla ilgilenmesi gerektiğine inanmış, pozitivizm ile özdeşleşen fransız filozoftur. Ortaya attığı temellerle sosyolojinin babalarından kabul edilir.
"insanların çoğunda, aklın değil de duygu ve tutkuların egemen olduğunu, sadece az sayıda insanın ya da bazı seçkinlerin soğukkanlı davranıp doğru kararlara varmada bilimin verilerini, uygun eylem tarzlarını belirlemede bilimsel yöntemi kullanmaya muktedir olduğunu düşünür."

"Fichte ve Hegel gibi Alman idealistleri ideolojik açıdan, Hıristiyan geleneğinin temel değerleri olarak gördükleri birtakım manevi değerleri, farklı bir düzlemde ve dönüşüme uğramış bir tarzda da olsa, korumak isteyen muhafazakârlardı. Oysa Comte, Ortaçağ Hıristiyanlığının genel çerçevesinden artakalan her ne varsa onu yakıp yıkmak arzusuyla tutuşan biri olarak, din, metafizik ve idealizmin bütün unsurlarından arındırılmış bir yeni kültürün, modern bilimin sağlam zeminine oturtulmuş hümanistik kültürün, yeni bilim ideolojisinin mutlak savunucusu ya da temsilcisiydi."

"Toplumu entelektüeller ve duygusallar olarak ikiye ayıran Comte’a göre, halka, onun büyük bir çoğunluğuna gerekli en yüksek alaka gösterilmeli, onlara insanca muamele edilip, sosyal ve iktisadi cetvelde yükselebilmeleri için bütün fırsatlar sağlanmalıdır. Fakat egemenliğin halkta olmasını istemek budalalıktan, toplumun yeni baştan organizasyonu işinde sadece engel oluşturacak bir dogmadan başka hiçbir şey değildir. Aynı şey, ona göre düşünce özgürlüğü veya vicdan hürriyeti dogması için de geçerlidir: “Vicdan hürriyeti, teolojik felsefenin yıkılışının insan zihnine verdiği ve pozitif felsefenin tam anlamıyla yerleşmesine kadar hüküm sürecek geçici sınırsız özgürlük halinin sadece soyut ifadesidir."

"Hakiki bir Platoncu olarak, en önemli, en hassas ve kendilerine karmaşıklıkları dolayısıyla sadece en üst düzeyde eğitilmiş zihinlerin nüfus edebileceği konuların ehliyeti olmayan kafaların keyfi ve değişken kararlarına bırakılmasının düşünülemeyeceğini söyleyen Comte’un..."

"Başta özgür tartışma, çoğunluk kararı vs. olmak üzere, pek çok sayıda insanın bu tür bir politik yapılanmanın meziyetleri olarak gördüğü özelliklere, onun teknokrat kafası, bürokrat zihniyeti kuşkuyla bakar ve bunları en iyi durumda yararsız, en kötü durumda da zararlı unsurlar olarak değerlendirir."

"Modern hayatın koşulları giderek daha karmaşık hale geldiğine göre, uzman bilgisine, modern toplumun karşı karşıya kaldığı iktisadi ve sosyal problemleri çözecek toplum mühendislerine, toplumu bilimin gösterdiği doğrulara göre düzene sokacak teknokratlara duyulan ihtiyaç artmıştır."

aktaran: ahmet cevizci - felsefe tarihi
Kartezyen veya Aydınlanma geleneğinin en önemli temsilcilerinden olan, pozitivizmin kurucusu Fransız filozofu.
Sosyolojiye toplumsal fizik ismini veren kişi.
Bi sarkicidir, alman bi sexi kadindir.
avrupada müridleri bile vardır.
-sosyolojiye, sosyal-fizik adını vermiştir, haliyle isim babası. saint simon'un öğrencisidir ayrıca.
-sosyolojinin konu ve yöntemini özgüllüğünü belirtmeye çalışmıştır.
-comte'ye göre toplumsal birliği oluşturan ailelerdir.

kitapları:
pozitif felsefe dersleri, pozitif siyaset sistemi, pozitivizm'in ruhuna dair, sosyoloji.
Pozitivizm denince akla gelen ilk isimlerdendir.
1798-1857 yılları arasında yaşayan Auguste Comte, pozitivizm kurucusudur. Bu düşüncenin pozitif düşünme eylemiyle, fiiliyle hiçbir alakası olmadığını buraya not olarak ekleyelim. Comte, bu felsefi anlayışını, doğrusal ilerlemeci mantık esaslarından yararlanarak neşir etmiştir. Görülüyor ki, insanlığı tahrif eden her anlayışın arkasında bir batılı şahsiyet var. Zira Comte gibi, Marks gibi, Durkheim gibi, Freud gibi, Hegel gibi ve daha sayamayacağımız şahsiyetler, düşünceleriyle insanları karanlıklara sürüklemişlerdir. Şayet Comte’nın ortaya attığı düşüncede, her ne kadar kendisi düşüncesini bilimle aynı görmesine rağmen, ateizmin doğmasına sebep olmuştur. Comte, söz konusu düşüncesinde, dinlerin yerine pozitivizm koymaya kalkmıştır. Bunun içinde tezi, doğrusal ilerlemeci tarih anlayışının mantığına dayanıyordu. Ona göre dinler ilk olara teolojik, daha sonra metafizik daha sonra ise, pozitif yani kendi aşamasıyla son bulacaktır. iddiasında Comte, teolojik evrelerin önce fetişizm, sonra çok tanrıcılık daha sonra ise, tek tanrı ile devam ettiğini söylüyor. Comte, son evrenin de bilimle uyumlu kendi pozitivizm anlayışın olacağını öngörüyor. Hatta kendisi Hıristiyanlık gibi pozitivizm papazları olan, kiliseleri olan, kanunları olan, sevgilisinin (Coletilde De Veux) kilisede resimlerinin asıldığı bir düzen irat ediyor.
comte a göre sosyolojinin görevi toplumsal sorunları bilimsel yöntemlerle önceden tahmin etmek, böylece bu sorunlardan kaçınılmasını mümkün kılmaktır.

toplumsal olgular değişmez yasalara bağlıdır demiştir. bu yasalar ortaya konulduktan sonra herkes boyun eğmelidir şeklinde fikirleri vardır.

Fransız devrimi sonrası toplumda ahlaki bir boşluk olduğunu bunu yeni dinle aşılmasını salık vermiştir. bu dine insanlık dini demiştir.
comte nitzche , saint simon ise shopenhouer'dir. talebeler daha ünlüdür ama fikir tohumları hocalara aittir.
olgucu düşünür.
gerçek bir şampiyon.
'sosyal fizik'çi.
--spoiler--
mutlak olan tek ilke, mutlak olan hiçbir şeyin varolmadığıdır.
--spoiler--
klasik sosyologlardan biri, isim babası, sosyolojinin kurucusudur.
''Doğulu önderler, milletlerinin başından ayrılmayarak her hükümetin temeli olan şu iki kanunu hakkıyla yapıyorlar: iyi yola götürmek ve kötülüklerden korumak. Bu asıl hareket ruslardan fazla özellikle türklerde göze çarpıyor.'' sözlerinin sahibidir.
önce sosyolojiyi kelime olarak ortaya atan sonrada sosyolojinin şuanda içinde bulundurduğu konuları toplumsal fizyoloji olarak tanımlayanlar tarafından eleştirilen kişidir. sosyoloji okuduğum için muhtemelen seneye hiç sevmeyeceğim bu adamı.
sosyalizmin temelini atan amca.
sosyolojinin babası,modern pozitivizmin kurucusu diye tanıtılan ve ders kitaplarında rezil halleri bize hiç anlatılmayan bu adamı gerçek haliyle size tanıtmaya çalışayım. gerçi vikipedi'de birçok çelişkili yanına yer vermişler. örneğin: "Comte'un disiplinsiz ve kendi büyüklüğüne fazlasıyla inanmış aşırı kibirli yapısına, kurduğu pozitif sisteme tamamıyla ters bir hareketle mistik ve metafizik olduğu kadar da garip bir din kurmasına,insanlığın sembolü ve temsilcisi saydığı,ulu varlık adını verdiği,veremden ölen sevgilisinin masasının önündeki son merasimini -aslında tapınma demeli- yaparken ölmesi gibi ifadelere yer verilse de sokak kadınıyla evlenmesi,Yedi ay akıl hastanesinde tedavi görme sebebi,evli ve kocası ömür boyu hapse mahkum olan,sefaletin ve veremin etkisiyle bir deri bir kemik kalan birine bir yılda 180'nin üzerinde mektup yazacak kadar ucubeleşmesinin,din kurarak Rus çarı ve Osmanlı sadrazamına -m.reşid paşa- mektup yazarak onları bu yeni dine davet etmesi ve kendini artık peygamber görmesi ile dininin esaslarını belirlemesi gibi hadiselerin arka planına ve teferruatına ise pek yer verilmemiş. fazla uzatınca okunmayacağından uzatmadan yazmaya çabalayacağım.

kahramanımız zekidir ama isyankar bir ergendir ve öğrenmekten ziyade sık sık hocalarıyla tartışmayı seçer. onu ikaz eden bir hocasına hakaret etmesi üzerine hocası onu disipline vereceğini söyler. bunun üzerine serseri arkadaşlarıyla profesörün yolunu keser,korkutur,öldürmekle tehdit eder.

saint simon'dan aldığu dersler onun isyankar karakterini arttırır ve gençleri otoriteye baş kaldırmaya,ahlak kurallarını reddetmeye,* diledikleri gibi hareket etmeye çağırıyor;akrabalık bağlarını,geleneği,ahlak kurallarını,asaleti,dini kurumları sömürünün ajanları olmakla suçluyordu. okul onu uzaklaştırdı ve polisle ailesine yolladı. yaptıklarını öğrenen babası ise "ahlakı,aile bağlarını inkar eden hocalarına isyan eden bir oğlum yok" der ve onu evlatlıktan reddeder. bu reddedişle comte'un serkeş hayatı doruğa çıkar hatta bir sokak kadınıyla evlenir.

acizliğini kapatmak için olsa gerek kendini iyice kibre veren comte,hocası simon'a da baş kaldırır ve onu "geri kafalı ve uyuşuk adam" gibi ifadelerle tahkir eder. evinde pozitif felsefe derslerine başlar. sadece beş duyu ile algıladıklarımızı gerçek kabul eder. derslerini kuvvetlendirmek için ateist filozofların kitaplarını okumaya çok yoğunlaşır ve bu süreçte akli dengesini yitirir. karısının kendisini öldürmeye çalıştığını düşünür ve evden kaçar. karısı onu endişeyle takip eder. comte takip edildiğini anlayınca yüzme bilmediği halde bir göle atlar ve boğulma tehlikesi geçirir. onu karısı kurtarır ve akıl hastahanesine yatmasını sağlar. orada yedi ay kalır. iki sene sonra pozitif felsefe derslerine yeniden başlasa da eski zihni yoktur artık. ders saatlerini unutur,yıkanmaz,tıraş olmaz ve etrafta pis-ütüsüz elbiselerle dolaşır. acınası haldedir ve öğrenciler de acıyarak bakar ona. zengin sadakarıyla geçinen comte'u karısı da terkeder. 1845 baharında bahsettiğim evli ve kocası ömür boyu hapse mahkum olan,sefaletin ve veremin etkisiyle bir deri bir kemik kalan clotilde de vaux ile tanışır. ders vermeyi bırakır,hep onu düşünür ve bir senede tam 181 mektup yazar. kadın tanışmalarının ikinci senesinde veremden ölünce comte'un ruhi dengesi tamamen bozulur. gaipten mesajlar aldığını öne sürer,ona mesaj gönderen tanrısı,"büyük varlık" dediği kişi,koruyucu meleklerin de en büyüğü olan şey,aslında clotildeden başkası değildir.

aslında clotilde bir semboldür. allahı inkar eden ve ilmin hakimiyetini sonsuzlaştıran,her meseleyi onunla çözebileceğini iddia eden bir pozitivistin ömrünün sonlarında * ileri sürdüğü hayat anlayışının * kendisini tatmin edemediğini,hayatla artık kucaklaşamadığını gören hasta ruhlu bir adamın ruhunu rahata erdirme gayretidir bu yeni din. *yaratılışla bize verilen allahı tanımayı ve onun bizden beklentilerini * gerçekleştirmeyen vicdanını öldürmüş zavallı ve kibirli birisinin acınası ve komik bir şekilde yeni bir "insanlık dini" oluşturarak bu duyguları tatmine çabalamasıdır.* * comte bu insanlık dinine bir kilise örgütlenmesi ve takvim bile tasarlamıştır. yirmi sekizer günlük on üç aydan oluşan bu takvimin aylarının isimleri de homeros, aristoteles, shakespeare, dante falandır...

dediğim gibi rus çarından tutun osmanlı sadrazamına hatta her önüne çıkanı bu yeni dine çağıran comte'un mabedi clotilde'in eviydi. günde üç(3) sefer -sabah,öğle,akşam- tapınıyordu. ibadetinde onun eşyaları,hepsi kutsal olduğundan, büyük önem arz ederdi. örneğin:onun masası ve sandalyesi önünde sözde tanrısına(!) diz çöker ve ona methiyeler dizerken kendinden geçerdi. auguste comte 5 eylül 1857'de "büyük varlık" dediği clotilde'nin masasının önünde diz çöküp ibadet ederken ölüm ona son kez diz çöktürerek zayıf ruhunu elinden aldı.
Cemil Meriç'e göre Marx , Saint Simon ve Comte'nin şakirtidir.
1788- 1857 yılları arasında yaşayan, pozitivizmin (olguculuk)kurucusudur.
comte'a göre biz sadece olgusal olanı(görünebilen ve deneylenebilen)bilebiliriz.
bu bilgi olayların özüyle ilgili değil, olayların art ardalığıyla ilgilidir.doğru bilginin tek kaynağı gözlem ve deneylerdir.
Pozitivizmin kurucusu kabul edilen Auguste Comte'dur. Ancak o pozitif düşüncenin temellerini atan isimin Saint Simon olduğunu söylemektedir. Saint Simon ile tanışmalarının akabininde, fikri düzeyde de bir etkilenme oluşmuştur. Comte felsefesini; Saint Simon'un felsefesini, kendi deyimiyle sistemleştirmiş, geliştirmiş ve olgunlaştırmaya vermiştir. Auguste aslen bir sosyologdur, hatta sosyoloji biliminin yeşermesinde önemli katkıları olmuştur. Bu bilimin önde gelen isimlerinden birisidir.