bugün

Kendi askerlik tecrübemde birebir yaşadığım olaylar silsilesi sonucu elde ettiğim insan psikolojisine dair eşsiz bulgulardır. her ne kadar kendi tecrübemden yola çıkacak olsam da, ki bu tecrübe birçok askerlik tecrübesinin yanında güllük gülistanlık, kebap, askerliği götten yemek gibi ifade edilebilecekse de, askerlik sırasında yaşanan zorluk derecesinin insanı yıpratacak olmasıyla birlikte insanlıktan çıkma derecesinin bu zorluktan ziyade karakter boşluğunun fazlalığı ile paralel olduğunu düşünüyorum.

Kaldı ki, aynı yerde ve aynı tertip olarak askerlik yaptığınız arkadaşınız, statü gereği kendisi nöbet tutup ben tutmadığım için herşeyi yapma özgürlüğünü kendinde görmesiyle başlayan çok somut bir denge sapması da söz konusuyken. haksızlık olduğunu düşünmemesi açısından üzerine titrediğiniz arkadaşınızın, siz çalışırken kulübede uyuklamasını, işlerle ilgili sorumluluk almamasını hoşgördüğünüz bir durumda; birebir konuşarak ricada bulunmak yerine, benim adıma imza atarak kendisine kalan bir nöbeti bana çakma girişiminde bulunmasını elbette ki anlayışla karşılayamıyorsunuz. imza sahteciliği işinin içine hemşehricilik oynadığı asteğmeni katması çirkinliğini ise nereye koyacağımı bilemiyorum.

Yine, askerliğin son günlerinde, biletler kışlaya geldiği zaman, görev onlara devredileceği için, şahsen ben kafam rahat askerliği tamamlamak istediğimden dolayı yerime gelen arkadaşlara yardım etmek için ne gerekiyorsa yaptım. insanlar son gün hatta haftalarında yatışa geçmişken, ben sıcak bir öğleden sonraya rastlayan son günde, kocaman bir kum eleğini bir arkadaşımla sırtlayarak 20 metrelik tepeye çıkarttığımı biliyorum. ama aynı günün akşamında, başta düzgün davranıp, hatta abi diye hitap ederken daha sonra tavır değiştiren uzun dönem askerlerin yeni gelenlere orman kanunları uygulamasına gülerek katılan, "bana adam gibi devretmediler, ben niye onlara iyilik yapayım" diyerek alenen yeni gelenlerin aleyhinde iş yapan arkadaşlarımın ne kadar insan kalabildiğinin takdirini okurlara bırakıyorum.

insani davranış kalıpları bellidir. ne kadar zor ve can sıkıcı olaylar da yaşasanız da karşınızdakine insan gibi davranmayı lüks gördükçe o kişi de insanlıktan uzaklaşmayı kendine hak görebilir. bununla ilgili iki ayrı örneğim var, bunları da paylaşmak isterim:

ilkinde, sorumlusu olduğum anıtta ziyaretçileri dolaştırırken köşeyi döndüğüm anda arkadaşlarıyla çekirdek çitlerken yakaladığım iki arkadaşıma sakin bir ses tonuyla şunları söyledim:

- arkadaşlar, ne yaptığınızın farkında mısınız bilmiyorum. şu anda size kızgınım, muhtemelen bir süre sonra sakinleşirim, mümkünse bir süre görüşmeyelim şimdi buradan ayrılın.

bu arkadaşlar geri kalan günlerde yüzüme utanarak baktılar biliyor musunuz? üstelik, sonrasında ters tepki göstermememe, hatta bu utanmaya moral vererek karşılık vermeme rağmen. ben ayrıldıktan sonra, bu arkadaş alt tertiplerini ezmiş, ağalık krumuş. peki, hangisi gerçek karakteriydi, onu kim, hangi yaklaşım ağa haline getirdi?

aynı şekilde zulmettiğini öğrendiğim başka bir arkadaşım, evli ve çocuk sahibiydi. nöbetteyken ailemin ziyaretinin bana ne hissettirdiğini anlattığım zaman gözünden yaşlar süzülen, bulunduğumuz ortamda aynı masada benimle oturup sohbet etmeye çalışan nazik bir arkadaşımdı. ya sonra ne oldu ki acaba?

o nedenle, zordur ama bir denemedir asker. insan görünmek kolaydır, ama olaylar karşısında insan kalabilmek çaba ister, yürek ister. karşınızdaki insanı anlayabilmek, onunla iletişim sağlamak için, özüne inmeniz gerekir. şafak sorarak, el şakası yaparak, cıvıyarak iletişim sağlayamaz bilakis seviye inersiniz. o seviyeye indiğinizde de neyle karşılaşacağınız hiç belli olmaz.