bugün

Kendince yorucu ve sıradan bir okul günü daha bitmiş. Okuldan çıkarken kendisini bekleyen araca doğru ağır ağır yol alıyor. Üstünde farkında bile olmadığı bir ağırlık var. Bir eli dolu . Bir elinde yaşıtı, sıra arkadaşının eli var. Bahar işte, insanın eline bir şey tutuşturuyor. Oysa ikisi de bir eli taşımanın ne demek olduğunu henüz bilmiyor. Elleri sıkı, biraz da terlemiş. Terlemek, onlar için en büyük günah. Ayrılık vakti geldiğinde kendilerinden emin, olabilecekleri en güçlü halleriyle yanaklarını birbirine değdiriyorlar. Tenin, tene değmesi ne demek bilmiyorlar.

Eve girdiklerinde aile halkı toplanmış, kız evinde bulunmayacak bir eğlence hâkim eve. "Neden tuttun elini?" Arda, kendinden emin ve net bir sesle cevap veriyor: "Aşığım?" Ayrı bir eğlence, yeni sorular doğuruyor; " Nesine âşıksın? " Cevap çok daha ağır; "Gözleri çok büyük ve parlıyor." Oysa 3 yaşındaki bir çocuğun gözleri ne kadar büyük olabilir? Tabii bizim için Arda, yeğenim, kimilerinin bir ömür boyu bulamadığı bir mutluluğu o daha 3. yılında yaşıyor. Hiç hesapsız, en kendi olabileceği haliyle. Yaşı ve tecrübeleri başkası olmasını engelliyor, alabildiğine saf, belki de hiçbirimizin artık olamayacağı kadar temiz. Bundan olsa gerek ufacık dünyasında kullandığı kelimeler bile koskocaman bir süzgeçten geçiyor.

Seviyorum demiyor, aşığım diyor. Kelimenin sırrı cevabında saklı, gözleri gözlerime güzel çarpıyor, gözleri gözlerime değince parlıyor. Bize göre o ne yaşadığının farkında değil tabii, çünkü bizim yaşımız ve tecrübelerimiz var. Oysa unuttuğumuz bir de sırrımız; yaşadığımız kadar kirleniyor, kirlendiğimiz kadar gerçeklikten uzaklaşıyoruz. Arda ise tertemiz. Karşılığını da bulunca adını aşk koymuş en mutlu anının. Biz olgunlar ve bilenlerse, adına tecrübe dediğimiz şeyleri beraberimizde taşıyarak belki de en büyük hatayı yapıyoruz. Aşkın "a" halini yaşayan herkesin bildiği şiir gibi, biz bütün aşklarımızı yeni bir aşkta temize çekiyoruz Ne de erdemli bir şey değil mi? Değil .

Baştan sona saçmalık. Her aşk kendi temizliğinde, kendine verilen temiz bir sayfada yaşanmalı. Zamanın getirilerini hesaplayamayacağımıza göre, eskiden güzel olanın bugün de öyle olacağı kumarını aşk için oynamamalı insan. Her aşk tertemiz bir sayfayı, kendi temizliğiyle kirletmeli. Her aşığa kendi satırlarını yazma hakkı verilmeli. Hiç tartışmasız, aşk dediğimiz şeyin tarafları olmalı, kimse havada asılı kalmamalı. Ve bu taraflar, yürüyüşlerinde, sohbetlerinde, sevişmelerinde, kavgalarında, küfürlerinde kendi sayfalarını karalamalı. işte tam da o zaman tarih bir dert/ders olmaktan çıkıp, yeni yazılan bir hikaye olur.

Gençlik yıllarında kimimiz Aslı ile Kerem, kimimiz ise Mem-ü Zin okuduk. Kimisi Kerem' i kimisi de Zin-i bekledi. Oysa hepimiz birer Aslı , biraz esmersek Mem olabilirdik. Ama korktuk, elimizde bir el olsun istedik. Çoğu zaman taşımak için değil taşınmak için elimizi bir yerlere tutuşturduk. Evet , "Tahir olmak de ayıp değil Zühre olmak da." Ama eğer bunun adı aşksa Tahir, Zühre'yi sevdiği için Zühre de Tahir'i sevmeli. Çünkü aşk tek perdelik ; ama iki kişilik bir oyundur. Ve izlerken değil , oynarken yaşanır... * *
güncel Önemli Başlıklar