bugün

(bkz: saçını süpürge etmek)
yaptığı her hatayı affetmek.
(bkz: entry nin sığamayacağı başlıklar)
doğum sancısını tadıp da ikinci çocuğu dünyaya getirmek, çünkü o anda artık ben ölüyorum bu masadan kalkamıyacağım dersin ve buna rağmen ikinci çocuk için yola çıkarsın.ondan sonrakiler fedakarlık değil annenin yapması gereken doğal şeyler çünkü senin canının yarısıdır o.
'seni doğuracağıma taş doğursaydım' demeleri.
oruçlu olduğu vakitlerde bile kahvaltıyı akşam yemeğini hazırlayıp önüme getirmesi.
Bebeğimi görebilir miyim?" dedi yeni anne. Kucağına yumuşak bir bohça verildi ve mutlu anne, bebeğinin minik yüzünü görmek için kundağını açtı ve şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu! Anne ve bebeğini seyreden doktor, hızla arkasını döndü ve camdan bakmaya başladı. Bebeğin kulakları yoktu...Muayenelerde, bebeğin duyma yetisinin etkilenmediği, sadece görünüşünü bozan bir kulak yoksunluğu oldugu anlaşıldı.Aradan yıllar geçti, çocuk büyüdü ve okula başladı.Bir gün okul dönüşü eve koşarak geldi ve kendisini annesinin kollarına atti. Hıçkırıyordu... Bu onun yaşadıgı ilk büyük hayal kırıklığıydı; ağlayarak "büyük bir çocuk bana ucube dedi" dedi.
Küçük çocuk bu kadersizliğiyle büyüdü. Arkadaşları tarafından seviliyordu ve oldukça da başarılı bir öğrenciydi. Sınıf başkanı bile olabilirdi; eğer insanların arasına karışabilseydi.

Annesi, her zaman ona "insanların arasına karışmalısın" diyordu, ancak aynı zamanda yüreğinde derin bir acıma ve şevkat hissediyordu. Delikanlının babası, aile doktoru ile oğlunun sorunu ile ilgili görüştü; "Hiçbir şey yapılamaz mı?" diye sordu.Doktor "Eğer bir çift kulak bulunabilirse, organ nakli yapilabilir" dedi.

Böylece genç bir adam için kulaklarını feda edecek birisi aranmaya başlandı.iki yıl geçti bir gün babasi "Hastaneye gidiyorsun oğlum, annen ve ben, sana kulaklarını verecek birini bulduk, ancak unutma bu bir sır" dedi.

Operasyon çok başarılı geçti. Yeni görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatında büyük başarılar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu. Yıllar geçmişti, bir gün babasına gidip sordu:
"Bilmek zorundayım, bana bu kadar iyilik yapan kişi kim? Ben o insan için hiçbir şey yapamadım..en azından kim olduğunu bilmek istiyorum" dedi

Babasi, "fakat anlaşma kesin, şu anda ögrenemezsin, henüz degil..." dedi.

Bu derin sır yıllar boyunca gizlendi. Ancak bir gün açığa çıkma zamanı geldi... Hayatının en karanlık günlerinden birinde, annesinin cenazesi başında babasıyla birlikte bekliyordu. Babası yavaşça annesinin başına elini uzatti; kızıl kahverengi saçlarını eliyle geriye doğru itti; annesinin kulakları yoktu.

"Annen hiçbir zaman saçını kestirmek zorunda kalmadığı için çok mutlu oldu" diye fısıldadi babasi "..ve hiç kimse, annenin daha az güzel olduğunu düşünmedi, değil mi?

ps: bu yazı bir alıntıdır ama az sonra yazacağım içimden gelendir. fedakarlık, yapıldığı bilinen şeyde değil, yapıldığı halde bilinmeyendedir.