anneannenin kendi elleriyle yaptığı ev yapımı salçadır, bir de ekmeğe sürer; daha bir güzel olur, daha bir muhteşem olur..

çocukluğumuz.. saflığımız.. sevgimiz..

yine izmir ve yine başka bir olay.. ilk oyuncağımı paylaştığım, ilk derdimi anlattığım, izmir'i paylaştığım arkadaşım; ecem..

isimlerimiz benziyordu; ben ece o ecem.. neyse izmir yine sıcak; güneş bu iki kıza vuruyor; bu iki kız da güneşte uzun süre kalamıyor, gölgelik bir yer bulalım diye dört dönüyorlar.. en sonunda hatırlıyorlar ki bir anneanneleri var onun da muhteşem, beyaz yasemin çiçekleriyle kaplı bahçesi var.. ve oraya doğru koşmaya başlıyor; bu iki küçük kız.. varıyorlar ve ilk önce tatlı mı tatlı, sevimli mi sevimli anneannenin yanaklarından öpüyorlar, sonra koşarak bahçeye gidiyorlar; ellerinde oyuncak bebekler.. sonra anneanne, kendi yapmış olduğu salçalı ekmekleri bu iki küçük kıza veriyor.. bu iki küçük kız; ece ve ecem onu hiç unutmuyor..

her ne kadar 'salçayı' yanlış anlasa da herkes, anneannecim seni seviyoruz biz, salçalı ekmeğini de..

şimdi yanımızda olmasanda, biliyoruz ki sen yine o yaseminlerle kaplı bahçende, elinde salçalı ekmeklerle bu iki küçük kızın gelmesini bekliyorsun.. ve bir şeyler değişti mi? evet, değişti. bu iki küçük kız büyüdü, sen ise gittin.. ama hayır, yanımızdasın!

ben seninle salçayı sevdim, ben senin salçalı ekmeğini özlüyorum, ben seni bekliyorum..

tıpkı yasemin çiçeğini senin sayende sevdiğim gibi..

ben de ecem de seni unutmadık..

ve bugün 08.08.2010,

bugün yine izmir sıcak; güneş yine bu iki kıza vuruyor ve bu iki kız seni hatırlıyor, her gün olduğu gibi..

şimdi yanaklarından öpemiyorum, ellerinden de tutamıyorum; bir elimde annemin yaptığı salçalı ekmek, diğer elimde naif ve kırılgan yasemin çiçeği, gözlerim ise gözlerimi sorma bana; söylersem sen yine üzüleceksin, çünkü maviden yeşile döndü..

seni seviyoruz..