bugün

dostoyevski'nin pek anlamlı sözüdür.

Hayat, doğduğumdan beri yaşadığım, içinde bulunduğum şu şey,fazla ilginç. dostoveyski diyor ki; bir idam mahkumuna demişler seni okyanusların etrafını sardığı koca bir kayalık üzerinde sonsuza kadar tutacağız buna mı razısın yoksa ölmeye mi? adam hemen koyun demiş beni o kayanın üzerinde hayatta kalmak, ah şu havayı içime çekmek kafidir bana demiş. Adam her şeye rağmen hayatta kalmak istemiş. Dostoyevski her şeye rağmen hayatta kalmak istermiş.

Sonra dostoyevski yine diyor ki; ‘anlamaya başlayınca ölmek istiyor insan.’ ne söyletiyor buna onu, nerde kocaman bir kayanın ortasında sonsuza kadar durma isteği, bütün insanlığa ölümden sonra hayat hayalini uydurtacak o sonsuza kadar yaşama isteği, neden bir gün öleceğini kabul edememişti de şimdi ölmek istiyordu. Sadece gerçekleri görmek ve anlamak onu intihar etmeye sürüklüyordu. Ben galiba bu sorunun yanıtı kendi zihnim ve bedenimde tahlil ettim. Yaşayarak, anladım galiba.

Anlayınca ölmek istiyor insan, önce bir takım basit şeyleri anlıyorsun. Sonra dayanılmaz oluyor bu uçurumun derinliğinde ki karanlık. Okula başlıyorsun, tarih öğretiyorlar sana atalarımızın ne kadar şanlı olduğunu, onların ne kadar doğru işler yaptığını, vatan sevdası diye bir şeyler aşılıyorlar sana, başkalarının acılarını anlayamıyorsun bu yüzden. yaşadığın coğrafyanın güzelliğinin dünyadaki herkes tarafından göz ucuyla kesiliyor olduğunu anlatıyorlar, başka memleketlerde ki güzellikleri göremiyorsun bu yüzden. Okullar da dizilerde kibar, eli mürekkep görmüş insanlardan zarar gelmeyeceğini söylüyorlar, güveniyorsun arkandan vuruyorlar, o yüzden biraz geç anlıyorsun. iyi kalpli, yardım sever ve kibar olmanın bir işe yaramadığı, hükmeden, söz geçiren, kaba, bilgiçlik taslayan birkaç ciğersizin daha çok değer gördüğünü anlıyorsun. insanlara bir şey anlatmak istiyorsun, senden kaçtıklarını anlıyorsun, herkes sana kızıyor, hiç kimse seni sevmiyor, çünkü onlar gibi değilsin, onların güldüğü şeylere gülemiyorsun, onlarla tatile çıkamıyorsun, onların bu acımasızlığına ve para gözlülüğüne göz yumamıyorsun bu yüzden senden nefret ediyorlar. Çok yalnızım diyorsun, ne zaman başımdan gideceksin diyorlar. Sevmek istediğin bir kadınla birlikte bir şeylere başladığın zaman. Ona saygılı, ezmeyen, boğmayan, bir hayat birlikteliği sürmek istiyorsun, o istiyor ki bana hakim hükümdar olsun istiyor. he ya deveye diken insana siken. Öyle ya. En sonunda da insanların bu durumda kendi kanlarında boğulurcasına bir boşluğa düştüklerinde, tek sığınağı ve en kolayı, devletlerine ,vatanlarına sahip çıkmak babında milliyetçi pis ırkçı davranışlarına katlanmak zorunda oluyorsun. Beş para etmeyecek bir menfaat için, dostluklarını arkadaşlıklarını harcayanları, uyanık, zeki, işini biliyor gibi iltifatlarla daha da pohpohlandığını görüp kafayı yiyorsun. Anlayınca ölmek istiyor ya insan bu yüzdendir.

O yüzden bana göre de değil bu dünya dostoyevski, bir avuç, kendini bilmez, yalancı, iftiracı, yalaka, hırsız, duygusuz için yaratılmıştı bu dünya. Bana göre değil bu kabus. Velhasıl kıyamet kopması, ne kadar kötü olabilir ki bu hususta ve düzende.