bugün

bu bok bende sanırım 12 yaşımda falan başladı. geceleri uyuyamıyordum, uyuduğumda uyanamıyordum. bir gün bir matematik sınavından önce yine uyuyakaldım, sabah bir kalktım saat 11 mi ne olmuş direk hocayı aradım, hocam uyuyakaldım, ne yapayım? hoca, kaldın, sınıf tekrarı falan uğraşırsın dedi. beni pek sevmezdi kaşar karı, sorun çıkarmayan ama sorunlu olan bir öğrenciydim. ben de durum böyle olunca anneme, abime söyledim sanırım kaldım diye. düzenli aralıklarla dayak yiyen bir evlattım, abim beni çok korkuttu babam böyle kızıcak, sen şöyle salaksın diye, ben artık bana yapılabilecek işkenceleri düşünmeye başladım, aklıma öyle korkunç şeyler geldi ki korkudan altıma sıçıp, işkence mi yoksa ölüm mü diyerek intihar ettim. gördüğünüz üzere ölmediğim için, beni pek tabii psikiyatra götürdüler(hastane zorunlu tutuyordu), o karı da bana concerta verip yolladı, ben olsam beni ailemin elinden alırdım ama neyse, concertanın kafası iyiydi ama o bitince bana devamını alacak bir ailem yoktu ki zaten dehb bende yoktu. o ilacı bana dehb tanısıyla vermişlerdi ama ben hiçbir zaman o tarz bir çocuk olmamıştım, sadece ilgimi çekmeyen şeylere ilgi göstermemekte kararlı bir çocuktum. ilaç kullanmadan yıllar geçirdim, hep deli gibiydim, biraz da dengesizdim, her zaman kötü bir şey olacak diye etrafta dolaşır, abim beni dövdüğünde de kötü şey şimdilik bitti diyip rahatlardım. dayak yediğimde öyle güzel uyurdum ki anlatamam. abim ben liseye geçince evden uzaklaşmaya başladı işte o zaman iyice kötüleşmeye başladım, o üniversite, askerlik, iş, evlilik derken artık beni dövmeye zaman bulamıyordu ve benim kötü kehanetlerim tamamlanmıyordu.böyle olunca ben kötüleşmeye başladım, artık bazen tek başımayken durmadan ağlama krizine giriyordum veya kendime zarar verecek şeyler yapmaya çalışıyordum. kulak deldirmek, piercing falan da canımı acıttığı için başta işime yarıyordu, artık onların da acısını hissetmiyorum. bu süreçlerden birinde bir psikiyatra gittim o da beni susturdu, prozac verdi yolladı, beni dinlemediği için ilacın bende yaratacağı etkiyi de bilemedi, 2 hafta sonra bende tekrar intihar düşünceleri oluşmaya başlaşmıştı, ben tamamen bir ölüye dönmüştüm, duygusuz tepkisiz bir insan olmuştum. bunlar olurken 16 yaşındaydım, bir ay sonra tekrar psikiyatra gittim ve bende intihara meyil oluşturduğunu ve ilacımı değiştirmesini söyledim. o da bana celectra mıdır nedir öyle bir şey verdi o da bende bir sikim etki oluşturmadı. ben de ilaç sevdamı bıraktım. 17 yaşımdaysa sigara kafasını keşfedip sigaraya başladım ama onu da evde içemiyordum çünkü durmadan beni yakalayacaklar diye düşünüp midemi bulandırıyordum, sigara beni bazen kusturuyordu. yaşım 20 oldu bu süreç içinde, belki kendimi tedavi ederim diye psikoloji okumaya başladım. şimdi üniversitemin psikoloğunda terapi görüyorum ama ona 7 aydır gitmeme rağmen asla gerçek sıkıntılarımdan bahsetmedim, geçen ona gerçekleri söylemediğimi unutup 12 yaşımda intihar ettiğimi anlattım, adam biraz şok oldu tabii 7 aydır ona siktiri boktan şeylerden bahsedip asıl sorunlarımı bahsetmememe. neyse en son cidden kötüleşmeye başladığımı fark ettim. her sabah kalkıp ulan bugün şöyle güzel bir akıl hastanesinde olsam, hani böyle dövdükleri, tecavüz ettikleri değil de, her gün yemeğini getirip, deli deli konuşunca garipsemeyen, düşünmek zorunda kalmayacağım bir yerde olsam diyerek uyanınca bir de üzerine öğlenleri sakinleştirici diye çıldırmaya başlayınca iyice sıçışa gittiğimi anladım. işte böyle, bir şey söyledikten sonra kendimden nefret ettiğim hayat değil de bir akıl hastanesinde olsam keşke diye uyanmalarım artınca buraya da bir yazayım dedim. belki biri bana ilaç tavsiye eder diye.
Zor bir hastalık. Allah kurtarsın.
En büyük destek yardım almaktır. bir de kendinizi sürekli meşgul edin. hobiler bulun, okuyun, spor yapın, sosyalleşin. bir de yazmaya merakınız varsa kimseye anlatamadığınız o içinizdekileri kağıda dökün.
Bizi RDM, hapçı ve çürük çarık eden şey.
Anti sosyal kişilik bozukluğu kelimesinin kisaltmasidir. Askerde revirci olduğumdan 4 kişiye bu hastaliktan curuk raporu aldim. Artik psikiyatri doktoru ile Kanka olmustum . Ve son 10 gun gene ankisiyete bozuklugundam bana istirahat verdi ve 10 gun erken terhis. Kara göründü iskele alabanda
yaklasik 13 senedir beni birakmayan sevgili rahatsizligim diyelim. ciddi boyutlara ulastiginda elbette psikolojik yardim almak sart ancak biraz da kendinizi zorlayarak bu durumu degistirebilirsiniz. kendinize yeni arkadaslar edinerek sosyallesmeye calisin en önemli nokta bu. bunun yaninda bitkisel kaynaklardan yardim alabilirsiniz zira ben oldukca faydasini gördüm. solgar ya da gnc den kapsül olarak bulabileceginiz ya da aktardan direkt alabileceginiz st. johns wort ( sari kantaron) ve valerian root un( kedi otu bitkisi) cok yardimi olacaktir. tabi en onemlisi, icinizdeki ben in disari cikmasina izin verin hepsi bu. paylasmak isteyen yazarlarimizla ozelde bulusalim. sen dunyanin merkezisin unutma
Hayatı zindan eden her şeyden aşırı endişe duymaya sebep olan bir psikolojik bozukluk. Anksiyete bozukluğuna sahip kişiler kendilerini her konuda suçlamaya meyillidirler. Diğer insanların rahatlıkta yapabildikleri şeyleri (otobüse binmek, market alışverişi, tanımadığı birisiyle konuşmak vs. ) yapmakta zorlanmak gibi etkileri vardır. Kalp çarpıntıları yaşatabilir.
uzun zamandır krizini yaşamadığımdan iyileştiğimi sandığım berbat hastalık. yeni atlattığım kriziyle birlikte bazı tavsiyelerim var:
kriz anında;
-camı pencereyi açın
-üşümeye çalışın
-soğuk su için hatta ensenize buz koyun
-oturmayın, ayakta kalın
ve bu maddeleri not edip odanıza asın.
hayati siken birsey. filmlerde buna sahip karakterler cok cool oluyor ama gercek hayatta keske oyle olsa.
kaygi bozuklugu.

cok boktan her yere eli uzanan bi sey.
Bir senedir hayatımın içine eden iğrenç hastalık.
Ne günah işlediğimi bilmiyorum bunu hak edecek.
dışarı çıktığım saniyeden itibaren her yerde ama heryerde tuvalet kullanmak zorunda kalıyorum aksi halde 10 dakikada karnım ağrıyor.
Çözüm yok resmen.
Yüzeysel anlamda saçma gelsede insanın hayatını altüst ediyor bir süre sonra bu hastalık.
Keşke hiç olmasa nalet olası sorun.
Günümüz çağında normal karşıladığım hastalık denilemiyecek hastalıkcık.
6 ay önce üst düzeyde yaşarken ilaç kullanarak atlattım sanırım. ilacı kendi isteğimle bıraktım ve artık normalleşmiş hissediyorum.
hassaslıktan mıydı, yoksa hastalıktan mıydı bilinmez... insanı sanki sürekli bir telaş yerine sürüklemiş, kendi çaresiz yorgunluğunu da onun üzerine bırakmış gibi ağır bir yüktür, anksiyete bozukluğu; ancak onun yükünü paylaşmaya rıza gösterince, nedendir bilinmez bir hafifletir yükünüzü. Kaçmayın! Savaşmayın da ... Onun yükünü kendi yükünüzmüş gibi görerek taşıyın,sadece...
Uydurma diyeni kıçından tutsun denilesi pislik hastalık.
Bir adım daha atacak gücüm yok dedirten hastalık.Dağ gibi görünen insanı bir kaç ayda mahveder.

Bilimsel olarak açıklaması şu şekilde:Beynin bazı kötü olaylar karşısında hafızaya yanlış verileri kodlar bu durum bir süre sonra ortada hiç bir sebep yokken sanki bir tehlike varmış gibi beyin size oyun oynar.
Size kaç yada savaş der ama ortada bir şey yoktur.
Bir süre sonra beyin savaşarak kazanamayacaksın kaç artık der ve o andan sonra geçmiş olsun.

Hayat tamamen değişir sizin için tam bir zindana döner artık hiç bir şeye eskisi gibi bakamazsınız ne okul ne iş kalır.
Sürekli saçma sapan sorular kaygılar gelir aklınıza hele birde yolda dilenci yada sakat birini görürseniz bilinçaltından tekrar tehdit var uyarısı verilir ve gene bunalmış hissetmeye başlarsınız

Önemli! Bu hastalık anlık olarak belirmez sinsi sinsi yaklaşır eğer hayatınızda çok önemli kötü olayları üst üste yaşamışsanız ve bir şeylerin değişmeye başladığını hissediyorsanız dikkatli olun,tetikte olun.

Günlük hayat belirtileri
1.Okula ve iş hayatına odaklanmada eskisinden daha çok zorlanırsınız.
2.Sevmediğiniz bir işi yaparken bunalma gelir sürekli.
3.Cinsel olarak istek azalması başlar.
4.Arkadaşlarınızla daha çok konuşmak ve onların yanında olduklarını sürekli onaylamak istersiniz kendi kafanızda.
5.Okulu bırakma veya işi bırakıp memlekete dönmek istersiniz kısacası kendinizi güvende hissettiğiniz yere dönmek istersiniz.
6.Anlamsızca yazılar yazmak,resim yapmak veya matematik tarzı sorular çözmek istersiniz.
7.Bir şeye odaklanırken bir anda bütün o kötü olaylar aklınıza gelir ve sanki geriye çekilip bütün hayatınıza baştan bakıyormuş gibi hissedersiniz.
8.Sevgilinizle veya eşinizle yapacağınız en ufak tartışma bile size çok ağır gelir ve sürekli bu konuda da kaygı duyarsınız.
9.Uzun süre yalnız kalınca kafayı yeme noktasına yaklaştığınızı hissedersiniz.
10.Yaptığınız hiç bir planı gerçekleştirmeye koyamazsınız.
11.Alkol,sigara ve bunun benzerleri maddelerle kafanızı rahatlatmaya çalışırsınız.(Alkol kısa süreli çare olur genelde ama uzun vadede daha tehlikeli!).
12.Olumsuzluk üreten bir makine olmaya başlarsınız her şeye karşı.
13.Ne zaman bu kaygılarınızı birine anlatmak isteseniz iki kat daha fazla daralır veya aniden ağlarsınız.
14.Hayatın ne kadar anlamsız ve saçma olduğu fikri sürekli aklınıza gelir.
15.intiharı tek çare olarak görmeye başlarsınız (Bu son evredir).

Bu liste daha uzar gider şimdi sıra geldi tedavisine.

1.Direk doktora gidin ve gitmeden önce bütün hissettiklerinizi bir kağıda toplayın ana maddeler ve onların içerikleri şeklinde.
2.Verilen ilaçları sakın ola ki aniden kesmeyi bu genelde oluyor çünkü kendinizi iyi hissetmeye başladığınızda neden bu kimyasalı vücuduma sokmaya devam edeyim geçti işte diyebilirsiniz sakın ha en az 6 ay bu iş.
3.Her şeyin pozitif kısmını düşünün.Beyniniz olumsuz bir düşünce üretip size yollasa da siz pozitif olarak onunla savaşın.Örnek şu gökyüzüne bak sanki duvar kağıdı gibi içine tıkılmış bir hapishanedeyiz dese de beyniniz siz derin bir nefes alıp oh be hava ne kadar güzel deyin.
4.Sürekli pozitif olan gülen eğlenen arkadaşlarınızla vakit geçirin eğer yanınızda karamsar bir tipleme varsa sakın iplemeyin onu ve çok az vakit geçirmeye bakın.
5.Çok güvendiğiniz biri ile hissettiğiniz duyguları paylaşın ve bir süre sonra bu konuyu konuşmaktan sıkılacak ve rahatlayacaksınız.
6.Pozitif içerikli filmler izleyin ve çikolata tarzı yemeklere abanın .
7.Bazı şeyleri kabullenin mesela çok zengin biri değil sıradan biri olmayı kabullenin yada zeki olamadığınızı kabullenin eğer kanatlarınız yoksa uçmak için ısrar etseniz de bir şey değişmez siz asla uçamazsınız bunu kabullenirseniz mutlu yaşarsınız.
8.Doktorunuza her ay düzenli gidin ve değişimleri dile getirin ve ilaçlar çok işe yarıyor bana güvenin bu konuda.
9.Önünüze koyduğunuz hedeflerin menzilini biraz daraltın yani daha kolay bir hedef koyun başardıkça öz güveniniz tekrar yerine gelmeye başlayacaktır.
10.Köşede birikmiş bir paranız olsun 500 lira 1000 lira gibi harcamayın çünkü bir olay karşısında benim param var diyebilmek bile insana güven verir.
11.Spor yapın.Bu ilkte kulağa saçma gelebilir ama yarım saatlik bir spor insanı gerçekten psikolojik olarak rahatlatıyor.
12.Kişisel gelişim videoları izleyin.
13.Hayatın size ne getireceğini bilemezsiniz çok iyi şeyler sizi bekliyor olabilir ne kadar zor durumda olsanız da bunu aklınızdan çıkarmayın.
14.ibadet edin eğer inançlı biriyseniz en azından Türkçe olarak Allah'a dua edin içinizdeki her şeyi onunla paylaşın ve ondan yardım isteyin.
15.imkanınız varsa yeni yerler görmeye sevdiğiniz arkadaşlarınızla küçük bir tatile çıkın.

15 sebep ve 15 tedavi yönetimini yazdım neredeyse bunların hepsini yaşadım ve bu bilgileri başka yerde bulamayabilirsiniz dediklerime kulak verin gençler.Elbet bir gün öleceğiz ölmeden kendinizi mezara sokmanın anlamı yok tadını çıkarmaya bak.
Burada bu yazıyı yazabiliyor olmak bile güzel bir şey siz dua edin bu teknoloji çağında yaşıyoruz.

Özelden de soru atabilirsiniz.
hayalet hastalıktır. beyindeki nörotransmitter dengesizlikleri suçlanıyor. yaşamı kısıtlar. aslında böyle yaşamaktansa öleyim diyecek kadar güçlü olanları intihar ediyor. tabi bu ağır anksiyete için geçerli.
kimsenin intihar etmesini istemiyoruz. destek alın.
hep söyledim yine söylüyorum, bunu yaşayan arkadaşlar bana özel mesaj atsınlar. nöbet anında ''seni anlıyorum'' diyen birinin verdiği etkiyi hiçbir şey veremez.

tanım: sürekli başından aşağı kaynar sular dökülerek yaşamak(!)

zihinsel olarak: ölüm başta olmak üzere korku, panik, huzursuzluk, dehşet, şüphecilik, karamsarlık, kabus, iç sıkıntısı, aşırı hüzün ve pişmanlık, dikkatsizlik, yani bütün kötü his ve duygular vardır. depresyon ve panik ataklarla beraber seyrediyorsa daha de berbat bir hale bürünür.

fiziksel olarak: çarpıntı, bayılacak gibi olma, terleme, iştahsızlık ve mide bulantısı, kas gerginliği, uykunun herhangi bir yerinde ya da gün içinde durduk yere dehşetle sıçramalar, uykusuzluk ya da aşırı uyku vs.

örnek: dünyanın bütün tıp profesörleri toplanıp ''sen şizofren değilsin'' dese bile '' şu an hayal görüyor olabilirim ve siz benim hayalim olabilirsiniz'' diye cevaplayan kişi ''kanıtla'' sorusuyla karşılaşırsa '' bak bir çorabım ters halbuki ben düz giymiştim. hayal görüyorum'' diye salakça bir cevap verebilir.
duygudurumu düşüncelerini bu kadar etkilemiştir işte.

''anksiyete herkeste var hepimiz endişeleniyoruz'' diyen gerzeklere bunun bir ''bozukluk'' olduğunu anlatmaya çalışmayın, yarın yolda yürürken bir bakmışsınız, bunu diyen gerzeğin kredi borcu birikmiş, eli bileğinde kalp ritmlerini sayıyor.

ya ölürsem ? ya ödeyemezsem ? ya kaza geçirirlerse ? ...
Cigaraya vur düzeliyor...
aniden moraliniz bozulur, eliniz ayağınız düşer, sebebini sorgularsınız, sebep bulamazsınız. işte böyle bir hastalıktır.
çok insanda var. ama bunun bir rahatsızlık olduğunu bilmiyor hatta kabul etmiyorlar. bunu karakterleri zannediyorlar.
Amigdaladan kaynaklanan bir sorundur. Meditasyon tavsiye ederim. Amigdalayı küçülttüğü kanıtlandı.
Ailemin endişelenip beni psikodoc'a * götürdüğünde zaht- ı muhteremin bünyemde olduğunu söylediği rahatsızlık. 13 eylül 2005. Cidden zordur. Ondan sonra bazen gerisi gelir. (bkz: kendimden biliyorum). Daha sonra bu zaht-ı muhteremin bana koyduğu teşhislerden bir kaçı ise (bkz: Obsesif Kompulsif Bozukluk) (bkz: Panik atak) Şizotik kişilik bozukluğu. 10 sene oldu öyle böyle devam ediyorum. Okulumu bitirdim, askerliğimi yaptım, işinde gücünde bir yazılımcıyım. Tavsiyem bol bol bira için. Ben 10 senedir öyle yapıyorum. 10 senedir kullanıyorum bir bağımlılığını görmedim. Benim anladığım bu durumlarda hormonlar tamamen dengesiz çalışıyor. Bundan kaynaklanıyo. Velhasıl sadece anksiyete bozukluğu olarak kalıp başka deryalara yelken açmazsa üstesinde gelinecek bir hastalık olduğunu düşünüyorum.
Şimdi ciddi bir analiz yapmanın tam zamanı öncelikle anksiyete bozukluğu ve türevi olan psikolojik rahatsızlıkların modern dönemle olan düetleri oldukça ilginçtir. ilk olarak Foucault'un modernite üzerine yaptığı eleştirileri dikkate almakta fayda var ne demişti ustad modern dönemin homojenleştirme süreci olarak ulus devletin delilik üzerine kurduğu epistemolojik düzlem akıllı ile deli arasındaki çizgiyle iyi, doğru, mantıklı gibi olguları da şekillendirmiştir, daha basit bir ifade ile delilik olgusu ile toplumun dışında olmanız üretim ilişkilerine uyumunuzla alakalıdır. Burada önemli olan ikinci bir nokta psikolojik rahatsızlıkları bireye sabitleyip toplumsalın alanından çıkarılmasıdır, böylece psikolojik rahatsızlıklar bireyin toplumla olan ilişkileri ve bu ilişkilerin sonuçları olma olasılığı da minumuna indirilmiştir sonuç olarak kapitalizm içindeki rekabet, güvensizlik, husursuzluk gibi etmenler bireyin suçuymuş izlenimi verilmektedir. Şimdi tarihi hızlandırıp 20-21. yüzyıla gelelim dikkat ederseniz günümüzde psikolojik kökenli rahatsızlıklar bolca kullanılan; Ssrı, Tcas, Monoamin gibi antidepresan türlerinin temel noktası nedir? Hastalığa çözüm mü yoksa onu kronik bir düzeye indirmek mi? işte sorulması gereken soru bundan ibarettir modern dönemde bireyler husursuzdur Giddens'ın ifadesi ile "Reflexive Modernization"yani bireyin yerelde yaşayıp evrenselle olan ilişkisi insanlarda güven sorunu yaratmakta bu küreselleşme olgusu içinde bireyin kendi yerini bulamama sürecinden kaynaklıdır evrensel tüketim kültürüne(giyim, yemek, davranış v.s vs.) ile yerelde yaşamın sonucundan kaynaklıdır. Aslında psikolojik kökenli rahatsızlıkların gün ve gün artması net bir şeyi göstermektedir o da kapitalizmin insanlık için ne denli büyük bir sorun olduğudur, sonuç olarak antidepresanların kullanımındaki artış bireyin bireysel alana kapatılmasından ziyade sistemsel bir krizden kaynaklı olduğunu bizlere göstermektedir, tıpkı bir zamanlar akıllılık ile delilik arasındaki mantıksal çizginin çizilmesi gibi.
Iyi ne oldugunu öğrenmiş oldum dediğim bozukluk.