bugün
- kızlar kilolu erkeklerle seksten zevk alırmı8
- türk kızlarının türk erkeklerinden nefret etmesi19
- hasan can kaya'nın gözaltına alınması8
- turk kizlarinin rus kizlardan daha guzel olmasi12
- yetkili yapsanız da yeter10
- özgür özel8
- gideon reid morgan jj35
- epeydir sozluge fotomu atmamis olmam9
- anın görüntüsü13
- özge özacar'ın memeleri11
- zall'ın yapacağı sözlüğe sokayım sorunsalı10
- bir kızın sizi sevip sevmediğini anlama yöntemleri14
- tüm sözlük kölemdir25
- arap milliyetçiliği22
- memati192324
- manyak olmaya karar verdim12
- erkeklerin çoğunun yalnız olması15
- aydinoglu bombala27
- magnum un 2 tl olduğu yıllar19
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak8
- neden fenerbahçeliyim11
- yazarlardan akıl almak19
- bamya seven insan20
- memati1923'ün gelişiyle başlayan süreç14
- gideon reid morgan jj silik yesin kampanyası14
- tayyip erdoğan gazilik ünvanını nereden aldı12
- siradansiradisibiri12
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler10
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler17
- travesti ile evlenmenin avantajları10
- ayet ile hadis çelişirse hadisten hüküm alırım14
- jose mourinho39
- artık kadınlardan uzak duruyorum11
- hiç kavga oluyormu sözlükte8
- sözlük yazarlarının kaç flörtü var11
- kel kadın olmaması9
- true'ya vurmak isteyen sözlük erkekleri tam liste8
- dinsiz kitapsız kafir ve küresel ıkınma ilişkisi8
- dolar neden düşmüyor avradnı sikiyim8
- insanlara nasıl faydalı olurum8
- sözlük erkeklerinin fotoğraf atmaması35
- 12 haziran 2024 istanbul sıcağı13
- eşcinsel bir erkeğe küresel'in fotosunu göstermek16
- yeşil pasaportlu koca arayan hanım abla16
- bik bik kiraz yerken siz fakirler ne yapıyorsunuz15
- hakemlerle şampiyon olmak12
- kuresele yavsayan gotler tam liste16
- küresel ısınmanın erkek kökünü kurutacak olması11
- sözlükten hatun kaldırmak13
- üstteki yazar sevdiği ve sevmediği iki şey10
tanim: amerikanin kendi konjonktürüne uygun bir ulke yaratma cabasiyla ortaya cikan durumudur.
8 Eylül 1919 yer sivas kongresi.
kongrenin dördüncü oturumunda ismail Fazıl Cebesoy, Bekir Sami ve ismail Hakkı Beyler tarafından kongreye verilen Amerikan mandası konusudaki muhtıra tartışıldı. Yoğun tartışmalar sonrasında muhtıra geri çekildi. *
2.dunya savaşının ardindan kutuplasan dunyada stalin yonetimindeki sovyetler Turkiye'den birtakim isteklerde bulunmasi ulkemizi bir secim yapmak zorunda birakti.
Sovyetler Birliği Hükümeti, daha ikinci Dünya Savaşı'nın başında (25 Eylül 1939'da) Moskova'ya giden Türk Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu'ndan 17 Aralık 1925 tarihli Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşmasında boğazlar statüsünde değişiklik yapılmasını ve diğer bazı isteklerde bulunarak, boğazlar'ın ortak savunulmasına dair bir antlaşmanın imzalanmasını istemişti. Ancak bu ve diğer öneriler Türkiye tarafından reddedilmişti. Sovyetler Birliği Hükümeti'nin bu istekleri ise, Rusya'nın yayılma politikasının yeniden canlandığının belirtileriydi.
Türkiye, bu nedenle ikinci Dünya Savaşı'nda Batı Avrupa devletlerinin yanında göründü. Ancak, Batılıların müttefiki olan Sovyet Rusya, daha savaşın sonlarında, Türkiye'nin karşısına yeniden bazı isteklerle çıkacağını açıkça belli etti. Nitekim, Müttefikler arasında yapılan konferanslarda, birçok defa Boğazlar statüsünün kendi lehine değiştirilmesi önerisinde bulundu. Yalta Konferansından birkaç hafta sonra 19 Mart 1945'te de Sovyet Dışişleri Bakanı Molotov; izinle ülkesine dönmekte olan Türkye Büyükelçisi Selim Sarper'e, Sovyet Hükümeti'nin, günün koşullarına ve savaşın getirdiği değişikliklere uymadığı ve birçok hükmünün "esaslı değişiklikleri" gerektirdiği gerekçesiyle, 17 Aralık 1925 tarihli Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Andlaşması'nı feshettiğini bildirdi.
Türkiye, dış politikasında yirmi yıldır ayrı bir yeri olan bu 17 Aralık 1925 tarihli Andlaşmaya çok önem vermekteydi. Bu nedenle, Sovyetlerin bu hareketine karşı verdiği 7 Nisan 1945 tarihli cevapta, Sovyet Hükümeti'nin bu konuda ne gibi önerilerinin olduğunu öğrenmek istedi ve iki devletin çıkarlarına uygun bir andlaşmanın yapılabileceğini belirtti.
Bunun üzerine 7 Haziran 1945'te Sovyet Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin Moskova Büyükelçiliği'ne, eğer Türkiye Sovyetler Birliği ile anlaşmak istiyorsa, Sovyetler'in şu isteklerini kabul etmesini bildirdi:
1) 16 Mart 1921 tarihli Moskova Andlaşması ile düzenlenen Türk-Sovyet sınırında, Sovyetler lehine bazı düzeltmeler yapılması,
2) Boğazlar'ın, Türkiye ile Sovyetler Birliği tarafından ortaklaşa sa
vunulması, bunu sağlamak için de Sovyetler Birliği'ne Boğazlar'da
deniz ve kara üsleri verilmesi,
3) Boğazlar statüsünü düzenleyen Montreux Sözleşmesi'nde degisiklikler yapılması.
Büyükelçi Selim Sarper, Dışişleri Bakanı Molotov'a verdiği cevapta, ilk iki isteği Türkiye'nin kesinlikle kabul etmeyeceğini, Montreux Sözleşmesi'nin ise uluslararası bir sözleşme olduğunu, bu nedenle sorunun sadece Türkiye ile Sovyetler Birliği'ni değil, sözleşmede imzası bulunan bütün devletleri ilgilendirdiğini, bu bakımdan onların da görüşlerinin alınmasının gerekli olduğunu belirtti.
Bu şekilde Türk Hükümeti'nin Sovyet isteklerini reddetmesi üzerine, Sovyetler Birliği, 1945 yılının ortalarından itibaren Türkiye üzerinde ağır bir siyasi baskıya girişti. Bu arada Kars ve Ardahan'ı istemeye başladı. Bir yandan da, 17 Temmuz - 2 Ağustos 1945'te toplanan Potsdam Konferansı'na, Boğazlar konusunu getirerek, Montreux Sözleşmesi'nin Sovyet ticaret ve savaş gemilerinin Boğazlar'dan her zaman şerbetçe geçmesini sağlayacak şekilde değiştirilmesini istedi.
Nitekim Molotov, Sovyet Hükümeti'nin bu konudaki görüşlerini, Potsdam Konferansı'nın 22 Temmuz 1945 günkü toplantısında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Truman ve ingiltere Başbakanı Churchill'e bir mektupla bildirdi. Bu mektuptaki Sovyet önerileri şöyleydi:
"Karadeniz Boğazları rejimi hakkında, konferans aşağıdaki hususları gerekli görmüştür:
1. Montreux'de imza edilen Boğazlar Milletlerarası Sözleşmesi, şimdiki şartlara uymadığı için usulüne uygun olarak ortadan kaldırılacaktır.
2. Boğazlar rejiminin - Karadeniz'e giriş ve çıkış yegâne denizyolu tayini başlıca ilgili devletler olarak ve ticaret geçiş serbestisini ve Karadeniz Boğazları'nın güvenliğini sağlayabilecek durumda olan Türkiye ve Sovyetler Birliği'ne ait olacaktır.
3. Yeni Boğazlar rejimi diğer tedbirlere ek olarak şunu da ön görecektir:
Kendi güvenlikleri ve Karadeniz Bölgesindeki barışın korunması için Boğazlar'ın Karadeniz devletlerine dostça olmayan amaçlarla başka memleketler tarafından kullanılmasını Türkiye ve Sovyetler Birliği Boğazlar'daki ortak tesisleri ile önleyecektir. (Boğazlar'da Türk askeri üslerine ilaveten Sovyet askeri üslerinin kurulması)
Ilerleyen zamanda sovyetlerin istekleri artmaya devam etmis ve durum diger muttefik ulkelerince de kavranmaya baslanip sovyetler karsisinda acik olmasa da Turkiye yaninda yer almislardir. yer almayi lutfen arkasinda durmak olarak ele almayin sayin yazarlar, sadece ilgili fikirleri birebirde Turkiye'ye iletilecek ortak bir karar alinmasi saglanacaktir.
Böylece, ikinci Dünya Savaşı'nın başından beri, savaşın dışında kalmayı amaç edinen ve bunda başarı sağlayan Türkiye, savaşın sonlarında ve savaşı izleyen ilk iki yılda Sovyetler Birliği'nin girişim ve istekleri sonucunda büyük bir baskı ve bunalımla karşı karşıya kaldı. Türk-Sovyet ilişkilerindeki bu gerginlik genel hatlarıyla da 1953'e kadar sürdü.
Türkiye, bu durum karşısında dengeyi sağlayabilmek üzere, bu defa, savaş sonrasının en güçlü iki devletinden diğeri olan Amerika Birleşik Devletleri'ne yaklaşmaya başladı.
2.Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı ekonomik yardım paketi olan Marshall Planı ile abd-Turkiye yakinlasmasi basladi.
iste bu iki olay bugunun baslangici olmustur.
8 Eylül 1919 yer sivas kongresi.
kongrenin dördüncü oturumunda ismail Fazıl Cebesoy, Bekir Sami ve ismail Hakkı Beyler tarafından kongreye verilen Amerikan mandası konusudaki muhtıra tartışıldı. Yoğun tartışmalar sonrasında muhtıra geri çekildi. *
2.dunya savaşının ardindan kutuplasan dunyada stalin yonetimindeki sovyetler Turkiye'den birtakim isteklerde bulunmasi ulkemizi bir secim yapmak zorunda birakti.
Sovyetler Birliği Hükümeti, daha ikinci Dünya Savaşı'nın başında (25 Eylül 1939'da) Moskova'ya giden Türk Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu'ndan 17 Aralık 1925 tarihli Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşmasında boğazlar statüsünde değişiklik yapılmasını ve diğer bazı isteklerde bulunarak, boğazlar'ın ortak savunulmasına dair bir antlaşmanın imzalanmasını istemişti. Ancak bu ve diğer öneriler Türkiye tarafından reddedilmişti. Sovyetler Birliği Hükümeti'nin bu istekleri ise, Rusya'nın yayılma politikasının yeniden canlandığının belirtileriydi.
Türkiye, bu nedenle ikinci Dünya Savaşı'nda Batı Avrupa devletlerinin yanında göründü. Ancak, Batılıların müttefiki olan Sovyet Rusya, daha savaşın sonlarında, Türkiye'nin karşısına yeniden bazı isteklerle çıkacağını açıkça belli etti. Nitekim, Müttefikler arasında yapılan konferanslarda, birçok defa Boğazlar statüsünün kendi lehine değiştirilmesi önerisinde bulundu. Yalta Konferansından birkaç hafta sonra 19 Mart 1945'te de Sovyet Dışişleri Bakanı Molotov; izinle ülkesine dönmekte olan Türkye Büyükelçisi Selim Sarper'e, Sovyet Hükümeti'nin, günün koşullarına ve savaşın getirdiği değişikliklere uymadığı ve birçok hükmünün "esaslı değişiklikleri" gerektirdiği gerekçesiyle, 17 Aralık 1925 tarihli Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Andlaşması'nı feshettiğini bildirdi.
Türkiye, dış politikasında yirmi yıldır ayrı bir yeri olan bu 17 Aralık 1925 tarihli Andlaşmaya çok önem vermekteydi. Bu nedenle, Sovyetlerin bu hareketine karşı verdiği 7 Nisan 1945 tarihli cevapta, Sovyet Hükümeti'nin bu konuda ne gibi önerilerinin olduğunu öğrenmek istedi ve iki devletin çıkarlarına uygun bir andlaşmanın yapılabileceğini belirtti.
Bunun üzerine 7 Haziran 1945'te Sovyet Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin Moskova Büyükelçiliği'ne, eğer Türkiye Sovyetler Birliği ile anlaşmak istiyorsa, Sovyetler'in şu isteklerini kabul etmesini bildirdi:
1) 16 Mart 1921 tarihli Moskova Andlaşması ile düzenlenen Türk-Sovyet sınırında, Sovyetler lehine bazı düzeltmeler yapılması,
2) Boğazlar'ın, Türkiye ile Sovyetler Birliği tarafından ortaklaşa sa
vunulması, bunu sağlamak için de Sovyetler Birliği'ne Boğazlar'da
deniz ve kara üsleri verilmesi,
3) Boğazlar statüsünü düzenleyen Montreux Sözleşmesi'nde degisiklikler yapılması.
Büyükelçi Selim Sarper, Dışişleri Bakanı Molotov'a verdiği cevapta, ilk iki isteği Türkiye'nin kesinlikle kabul etmeyeceğini, Montreux Sözleşmesi'nin ise uluslararası bir sözleşme olduğunu, bu nedenle sorunun sadece Türkiye ile Sovyetler Birliği'ni değil, sözleşmede imzası bulunan bütün devletleri ilgilendirdiğini, bu bakımdan onların da görüşlerinin alınmasının gerekli olduğunu belirtti.
Bu şekilde Türk Hükümeti'nin Sovyet isteklerini reddetmesi üzerine, Sovyetler Birliği, 1945 yılının ortalarından itibaren Türkiye üzerinde ağır bir siyasi baskıya girişti. Bu arada Kars ve Ardahan'ı istemeye başladı. Bir yandan da, 17 Temmuz - 2 Ağustos 1945'te toplanan Potsdam Konferansı'na, Boğazlar konusunu getirerek, Montreux Sözleşmesi'nin Sovyet ticaret ve savaş gemilerinin Boğazlar'dan her zaman şerbetçe geçmesini sağlayacak şekilde değiştirilmesini istedi.
Nitekim Molotov, Sovyet Hükümeti'nin bu konudaki görüşlerini, Potsdam Konferansı'nın 22 Temmuz 1945 günkü toplantısında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Truman ve ingiltere Başbakanı Churchill'e bir mektupla bildirdi. Bu mektuptaki Sovyet önerileri şöyleydi:
"Karadeniz Boğazları rejimi hakkında, konferans aşağıdaki hususları gerekli görmüştür:
1. Montreux'de imza edilen Boğazlar Milletlerarası Sözleşmesi, şimdiki şartlara uymadığı için usulüne uygun olarak ortadan kaldırılacaktır.
2. Boğazlar rejiminin - Karadeniz'e giriş ve çıkış yegâne denizyolu tayini başlıca ilgili devletler olarak ve ticaret geçiş serbestisini ve Karadeniz Boğazları'nın güvenliğini sağlayabilecek durumda olan Türkiye ve Sovyetler Birliği'ne ait olacaktır.
3. Yeni Boğazlar rejimi diğer tedbirlere ek olarak şunu da ön görecektir:
Kendi güvenlikleri ve Karadeniz Bölgesindeki barışın korunması için Boğazlar'ın Karadeniz devletlerine dostça olmayan amaçlarla başka memleketler tarafından kullanılmasını Türkiye ve Sovyetler Birliği Boğazlar'daki ortak tesisleri ile önleyecektir. (Boğazlar'da Türk askeri üslerine ilaveten Sovyet askeri üslerinin kurulması)
Ilerleyen zamanda sovyetlerin istekleri artmaya devam etmis ve durum diger muttefik ulkelerince de kavranmaya baslanip sovyetler karsisinda acik olmasa da Turkiye yaninda yer almislardir. yer almayi lutfen arkasinda durmak olarak ele almayin sayin yazarlar, sadece ilgili fikirleri birebirde Turkiye'ye iletilecek ortak bir karar alinmasi saglanacaktir.
Böylece, ikinci Dünya Savaşı'nın başından beri, savaşın dışında kalmayı amaç edinen ve bunda başarı sağlayan Türkiye, savaşın sonlarında ve savaşı izleyen ilk iki yılda Sovyetler Birliği'nin girişim ve istekleri sonucunda büyük bir baskı ve bunalımla karşı karşıya kaldı. Türk-Sovyet ilişkilerindeki bu gerginlik genel hatlarıyla da 1953'e kadar sürdü.
Türkiye, bu durum karşısında dengeyi sağlayabilmek üzere, bu defa, savaş sonrasının en güçlü iki devletinden diğeri olan Amerika Birleşik Devletleri'ne yaklaşmaya başladı.
2.Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı ekonomik yardım paketi olan Marshall Planı ile abd-Turkiye yakinlasmasi basladi.
iste bu iki olay bugunun baslangici olmustur.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar