bugün

Şükredin, sabredin, kanaat edin gibi söylemlerinin yanına bir de orucu ekleyerek desteklediği durum.

Hep, geniş kitlelere nefsin hakimiyetinin önemi vurgulanir, yoksulun durumunu anlamak için oruç vb gibi ibadetler dayatilir da bir kere denmez, " evet bu ay da hepimiz zengin gibi yaşıyoruz, bir ay zengin olup daha fazla çalışıp üretmeye motive oluyoruz" diye.

Madem 1 ay la nefis terbiye edilebiliyor, yoksulun halinden anlaşılabiliyor, ben kendim 1 ay da zenginin halinden anlamak, Boğaz'dan denize girerken, moldovali hizmetçimin getirdiği viskimi yudumlamak istiyorum.

Belki sonra 1 ay da hastaların durumuna empati yapmalıyız. 1 ay da mapuslarin durumuna olabilir. Niye sadece yoksulları anlamamız gerekiyor.

Yoksa, " bak senden kötüsü var, hakkına razı ol anarşistlik yapma, zenginle işin olmasın, kanaat et" mi denmek isteniyor? Zor şeyler bunlar.
Bütün zamanlara indiği söylenen bir kitabın, her fırsatta, denecek birşey kalmadığında " e tabi o zamanlar çöldü kompile oralar hep ondan" diye savunulması hasseten manidar.