bugün

islama göre allah evrenin dışındaki arşta bulunur. Yani en az 150 milyar ışık yılı uzaklıktadır. Evrenin genişliği hakkında farklı kaynaklar farklı bilgiler veriyor. Kimi 90 milyar ışık yılı, kimi 100 ve kimi 150 diyor. Arş ve evren arasındaki mesafeyi anlamanız için şu resmi atayım şuraya
görsel

Yani bir varlık evrenden çıkmak için ışık hızı(300.000km/saniye) ile en az 150.000.000.000(yüz elli milyar) yol katetmelidir.
Burası tamam. Evrenin dışına çıkmak işin bu şartlar gerekli anladık.
Mearic suresi 4. Ayet:
"Melekler ve ruh o'na(allah) bir günde çıkarlar. O bir günün süresi, elli bin yıldır" diyor.
islama göre melekler Nurdan yaratılmadırlar. Yani ışıktan.
Ruh da nurdandır. Allah insanlara kendi nurundan öflemiştir islama göre. Yani ikisi de ışıktandır. Işığın hızını yukarıda belirttik. Işık hızı ile 50 bin yılda yani 50 bin ışık yılı sürmüş allah'a varmaları. Ama biz biliyoruz ki sadece evrenin genişliği 150.000.000.000 ışık yılı. 50.000 nerde, 150.000.000.000 nerde. Hata olmasın Bizim bir günümüz onların 50.000 yılı. Bizim zamanımıza göre oranlasakta evrenden çıkmak için yetersiz bir mesafe. Allah bu hesaba göre evrenin içinde kalıyor. Ama allah zaman ve mekandan münezzeh değil mi? Nasıl evrenin içinde olur?
"Onlar senden o tehdit edildikleri azabı, çarçabuk getirmeni isterler. Telaşa kapılmasınlar, Allah vâdinden asla dönmez. Bilin ki Rabbinizin ölçüsüyle bir gün sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir." (Hac, 22/47)

Bu ayet ise 1000 yıl demekte.
yanlış soru cümlesi.

allah diye bir şey yoktur.
Meleklerin nurdan yaratılması, nurun ışık olması gibi hatalı bilgilerle varılan yanlış sonuç. "melekler nurdan yaratılmıştır, nur ışıktır, ışık evrenden çıkamaz, öyleyle Allah evrenin içindedir" şeklinde bir akıl yürütme olamaz.

çünkü meleklerin neyden yaratıldığı bilmiyoruz. dolayısıyla ışık olup olmadıklarını bilmiyoruz. dolayısıyla hızlarını da bilmiyoruz. tüm bu boşluklar hurafe bilgilerle ve tahminlerle doldurarak sağlıklı bir sonuca varılamaz.
görsel
Melekler gaybda dedikodu yaparken cinler kendilerini dinlemesin diye meteor fırlattığına göre çok da uzakta olamaz. bir taş atımı mesafededir herhalde. Attıkları ateş topları hep dünyaya düşüyor ne de olsa.
imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: 
Allahü teâlâ, zamanlı, mekânlı, cihetli değildir. Bir yerde, bir tarafta değildir. Zamanları, yerleri, yönleri O yaratmıştır. Cahiller, Onu Arş’ın üstünde veya yukarıda gökte sanır. Arşı da, yukarısını da, aşağısını da O yaratmıştır. Sonradan yaratılan bir şey, kadim [ezeli] olana yer olamaz. Allah, madde, cisim ve hâl değildir. Benzeri, ortağı, zıddı yoktur. Bildiğimiz, düşünebileceğimiz şeyler gibi değildir. Nasıl olduğu anlaşılamaz, düşünülemez. Hatıra gelen her şey yanlıştır. O kâinatın ne içinde, ne de dışındadır. içinde, dışında olmak, var olan iki şey arasında düşünülür. Halbuki kâinat, hayal mertebesinde yaratılmıştır. Hayal mertebesindeki âlemin devamlı var görünmesi, Allah’ın kudreti ile oluyor. (mektubat)

peki hayal mertebesi de ne ola ki?

hatırlarsanız geçen yıl cern araştırmacıları bir açıklama yapmıştı. ne demişlerdi kısaca açıklayayım. bilim insanları, evrenin neden ortaya çıktığı anda kendini yok etmediğini bulmak için madde ve anti madde arasındaki farkları araştırdıklarını ve farkın şaşırtıcı şekilde olmadığını, simetrik olduğunu söylemişlerdi. yani Evren aslında var olmamalı ama görünürde var.

işte hayal mertebesinin açıklaması budur. Alem var görünüyor ama baki olan Allah bu fani alemin durumunu bize gerçekmiş gibi gösteriyor.

Hiçbir ilim, hiç bir müşahede ve hiç bir marifet, ALLAH’ı (Şanı En Yüce) bulamaz. Gözlerin gördüğü, kulakların işittiği ya da hatıra gelen ne varsa, ALLAH’ın gayrısıdır. O, değildir. O’nunla alaka kurmak, başkasıyla alaka kurmaktır. (mektubat 38. mektup)