bugün

geleneksel toplum yapısının bozulmasıdır.

nyc union sahilinin o taraflarda yürüyüşe çıkmıştım. lorillard caddesinde o yeşilliklerin gölgesinde huzurlu bir yürüyüş yapıyordum. suprice sokağına dönülen o köşeyi dönmüştüm ki bikinili bir kadın karşıma çıkıverdi. kulağında kulaklık vardı ve yürüyüş yapıyordu. belli ki koşarken müzik dinliyordu.
görsel
(temsilidir)

bir an için ne yapacağımı bilemedim, fakat o çoktan etrafımdan dolaşmış ve 6. sokağın oradaki basket sahasına doğru koşmaya devam etmişti (scholer parkının altı).

şaşkınlık içinde değildim elbette. new york city bana çok daha fazlasını yaşattı bu güne kadar. anadolumu, anadolumun insanını özleten onlarca şey. bu sokaklarda neler gördüm, neler yaşadım kimse bilemezdi...

ama o an şunu düşündüm, yüz sene evvel bir kadın sokakta böyle bikinilerle -aslında iç çamaşırlarıyla- koşuyor olsaydı onu döver ve
asla buna izin vermezlerdi. bu amerika'da da böyle olurdu fransa'da da türkiyemde de. o halde ne değişmişti ki insanlar sokağa böyle yalnızca iç çamaşırlarıyla çıkacak cüreti buluyorlardı?

anladım ki, toplum yozlaşmıştı, anladım ki, dünya artık eskisi gibi değildi. şimdi iki aylık memleket ziyaretimde huzur içinde konya sokaklarını geziyorum.ve türbanlı kızlarımızı görünce mutluluk dolu bir sıcaklık yayılıyor içime...

o gün henry hudson bisiklet yolunda natco gölüne bakarak uzun uzun özgürlüğü düşündüm.
bu, özgürlük değildi...

(bkz: türbanlı bir kızın ulaşılamaz masumiyeti)
mini etek giyen birinin modern olmak adına ahlaksız bi davranışı ahlaklıymış gibi göstermesi örnektir.
ahlaksızlığın ahlakmış gibi sunulması, tekamülün önündeki birincil engeldir.

ahlak din ile karıştırılır ama birebir örtüşmez. bu boşluktan yararlanmasını bilenleri, ahlaklı/ahlaksız herkes iktidar seçer. işte o ince ayrıntı yok mu? her şeyin cevabı orada.