bugün

canım sıkıldıkça yazacağım hikayeye verdiğim adı.

--mevzuya giriş-- (part 1)

üniversite’yi iyi bir yerde kazandığım için direk eve çıkmıştım ve babamın hediye olarak aldığı 2000 model polo ile biraz eğlenceli biraz sınavlı okul yıllarım beklediğimden de hızlı geçiyordu. okul yıllarıma olabildiğince güzel şeyler sığdırmaya çalışıyordum. hatta bazen kendi kendime konuşurken “ulan anıl şanslı adamsın araba ev iyi üniversite falan hayatın güzel lan” diyordum. ama bunu içimden bile söylerken hayatımda bir şeylerin eksik olduğunu fark ediyor hatta “yok amk yok böyle hayatın 4 tekerine sıçayım” diye haykırdığımı da biliyordum. kısacası biraz matrak biraz sıkıntılı üniversite yıllarım ömrümden yavaş yavaş çalıyordu.
yine klasik bir okul günü buz gibi havaya rağmen okul için sabahın köründe sisteme ve alarmın sesine deli gibi küfür ederek yola çıktım. soğuk iliklerime işliyordu bir yandan da geçmek bilmeyecek derslerin sıkıntısı vardı ama elden ne gelir atladım arabaya. bastım gaza acele etmeden radyolarda dolaşarak falan ilerliyorum inceden. siste var zaten bir arabamız var ondanda olmayalım diye dikkatlice de gidiyorum. okul yakınlarında giderken elinde kocaman bir bavulu sürüklemeye çalışan kırmızı montlu, montunun şapkasını kafasına geçirmiş, boynunda siyah atkısı olan bir kız gördüm. sinyal verdim hafiften sağ tarafa doğru yanaştım. otomatikten sağ ön camı açtım;
(+ = anıl, - = kız)
+şey, pardon galiba öğrencisiniz. görünüşe göre bavulunuz da pek ağır gözüküyor bende bu üniversite de okuyorum isterseniz okula götürebilirim? hem hava da soğuk…

+ya aslında büyütülecek bir şey değil alt tarafı okula götüreceğim.
-gerek yok arkadaşım ben giderim.
+emin misin?
-arkadaşım koskoca bavul memleketten kalkıp buraya kadar geldiysem buradan okula da giderim hadi bas git.
+iyi be yardımcı olalım dedik suçlu çıktık.
kıza sadece yardımcı olmak istemiştim ama küfür etseydi daha az alınırdım amk. bu tarz şeyleri aslında çok takan insan değilim ama bu sefer bir kızın bu tepkileri bende farklı bir etki bırakmıştı ama “hadi hayırlısı” diyerek okula gitmek üzere bastım gaza.
*** Bölüm 2

Anıl: +
kız: -

Okula vardığımda hala yolda gördüğüm kızı düşünüyordum inceden. Bir yandan da deli gibi kendimle konuşuyordum “yok ulan öyle sıradan bir hatun işte” diye. Ama içimde bir yerlerden bir ses inatla “olum sen salaksın kız orada bırakılır mı gerekirse arabadan inecektin bavuluna yardım edecektin” diyor. Ben ise hafif mırıldanır şekilde içimdeki iki ses ile tartışıyordum. Bu sırada çevredeki üç beş denyonun bana bakıp güldüğünü gördüm. “Hayırdır bilader” edasıyla bakınca gülmeyi kestiler. Bense kafamda düşünceler, içimdeki sesler eşliğinde kantine doğru ilerledim. Çünkü bir ara içimden bir ses içimdeki diğer iki sese “yeter amk bir çenenizi kapayın da adam aç olduğunu hatırlasın.” Diye atar yapıyordu. Diğer iki ses nerden geliyor bilmiyorum ama bu atarı koyan karnımdı ve acayip haklıydı. Dersinde başlamasına biraz zaman vardı kantine geçtim bir bardak çay eşliğinde açma, poğaça börek takılırım diye… Nevaleleri aldım masada inceden otlanıyorum çayım bitti. En iyisi bir tane daha alayım dedim kantine doğru gittim. Küçükken babam da derdi hep, pezevenksin mezevenksin ama ayağın bereketli diye. Kantin sırasına bir girdim arkamda sıra oldu. Millet beni bense çayı bekliyorum. Çayı aldım köşede duran şekerlikten 2 tane şeker aldım ve tam sıradan çıkacaktım ki –elimin ayağımın ayarına sokayım- arkamda ki kıza çarptım ve çay biraz yere biraz üstüme döküldü. Kıza dökülmesin diye zaten elimden geleni yapmıştım ama hem üstüm başım batmış hemde sağım solum yanmıştı. “Tühh beeeeh “ diye bir nida çaktım ve yere düşen bardaktan kafamı yukarı doğru kaldırınca çarpıştığım kız ile göz göze geldik. içimden bir ses çığlık attı –ben dışardan duyuldu sanmıştım amk- “ulan bu o kız işte lan amk valla tekrar gördün ulan ne de güzel” diye. Akabinde aramızda ufak bir sohbet oldu;

+Çok özür dilerim ya istemeden oldu. Aslında yapmam da böyle sakarlıklar.
-isteyerek olsaydı birde yanacaktım az kalsın.
+Bir şeyiniz yok dimi iyisiniz yandıysanız revire gidelim hemen.
-Yok yok sağol iyiyim ben de asıl sen yandın şuraya bak üstüne döküldü bütün çay.
Hafif mırıldanarak;
+ben seni gördüğümde yandım herhalde çaya gerek kalmadı.
-Anlamadım?
+Yok bir şey iyiyim sağolun sorun değil.
-Olmaz öyle bir buz muz lazım size baksanız ya kolunuz ne hale geldi.
+Yok gerçekten sıkıntı değil…
-Sabah arabayla görmüştüm sizi eviniz yakınsa en azından eve geçin de bir üstünüzü değişin.
+Elim kolum yandı şimdi araba kullanmıyım ben.
-Olmaz böyle de ama, benim ehliyetim var anahtarı verin ben götüreyim evinize sizi. Çayı biraz da benim yüzümden döktünüz içim gerçekten rahat etmez.

tanım: severek yazmaya devam ettiğim hikayemin yaratacılıktan nasibini almamış ismi.
(bkz: adını feriha koydum)

(bkz: verildi konu kilit)
***Bölüm 3

Anıl: +
Kız: -

içimden ulan var bu işte bir bokluk kız benle taşak mı geçiyor falan diye geçirirken bir yandan verdim anahtarı kıza. Kız neden bana iyilik yapmak istedi diye düşünürken bir yanda da içimde başka bir telaş var. “Ulan kıza anahtarı verdik ama, kadın sonuçta sağa sola vurmasın öldürmesin” falan derken geldik arabanın yanında. Koltuğa oturdu kendine göre ayarladı. Radyo açıkken direk kontak kapatırsan, arabayı çalıştırınca radyo direk açılıyor benim araba da. Hatun arabayı çalıştırınca radyoda açıldı tabii. Çalan radyoyu hatırlamıyorum ama JoyTürk’tü galiba. Sıla’dan Tam da Bugün çalıyordu. Ayrı bir hava katmıştı ortama. Bende tuhaf tuhaf bakınıyorum sağa sola korku içindeyim hafiften arabayı hatun kullanıyor. Ama sessiz ortamın gerginliğine rağmen arabayı düzgün kullanmasıyla beni bir nebze de olsa rahatlatmıştı. Tam dalmışken hatun lafa girdi;
-Eee nasıl elin acıyor mu çok?
+Şey efendim he elim evet biraz (saçma saçma afallamaya başlamıştım konuşurken)
-Konuşmana bakarsak biraz değil baya acıyor baksana kelimeler boğazına diziliyor.
+Yok gerçekten iyiyim.
-Evi de tarif et ara ara da varalım üstünü başını değiş bir.
Ben bir yanda evi tarif ediyordum bir yanda da kızı süzüyordum. Süzüyordum derken hemen yanlış anlamayın gavatlar uzuvlarına bakmıyordum. Hal hareketlerine konuşurken kullandığı mimiklere dikkat ediyordum. Baktıkça merak uyandırıyor, adeta albeni etkisi yaratıyordu. Allah’ı var çekici kızdı gerek dış görünüşüyle gerek konuşmasıyla… içim siyaset meydanı gibiyken eve geldik işte çıktım üstümü başımı değiştim ama ne değişim. Onu mu giysem bunu mu giysem kız ne tarz sever acaba falan diyorum ama bir türlü giyinemiyordum. Kıza da çabuk gelirim dediğim için yukarı gelmemişti zaten öylesine de olsa eve gelicek kız değildi anladığım kadarıyla soğuktu da dışarısı öyle ya da böyle buldum bir şeyler çıktım dışarı.
-Oooo, beyefendileri de teşrif ettiler.
+Beklettim kusura bakma.
-Kusura bakıcam biraz artık baksana okuldaki ilk dersime yetişemedim.
+Gerçekten özür dilerim.

+Kahvaltı yapmış mıydın? Yani malum benim yarım kalmıştı çay yüzünden belki bir şeyler yeriz beraber?
-Kahvaltı yapmadım aslında ama…
+O zaman davetimi kabul ettiğini var sayıyorum. Anahtar sende kalsın elim hala pek iyi değil. Süper bir yerde özür kahvaltısı yapabiliriz o zaman.
-Özür dileme amacı olduğu için kabul ediyorum ama.
+Tamam tamam

tanım: severek yazmaya devam ettiğim hikayemin yaratıcılıktan nasibini almamış ismi.
***Bölüm 4

Anıl: +
Kız: -

Ulan kız gelsin diye şekilli şukullu konuştuk ama öyle de lüks bir kahvaltı şey yapamazdım nihayetinde öğrenciydim. Zaten buraya kadar her şey çok normal gelmişti bir yerde patlayacaktı oda burasıydı açık net yani. Neyse ne yapsam diye düşünürken;
-Kahvaltı genelde sabah yapılır ya akşama kadar yaparız bizde inşallah
+Şey çok pardon sen şu ileride sağa çek ben kahvaltı işini halledicem.
Arabadan indim yakında bir pastane vardı gözüme kestirmiştim geçerken koşarak oraya gittim. Poğaça simit falan aldım en sıcaklarından arabaya döndüm. Ben kızın direksiyondan inip gitmesini bekliyordum. Kıza süper kahvaltı falan dedik poğaça alıp gelmiştim nihayetinde.
-Ohh miss gibi koktu. Ama onlar öyle boş boş gitmez.
+Meyve suyu aldım.
-Yok yok gerisi bende olsun da kahvaltımız şenlensin.
Ulan merak etmiştim şimdi cidden. Ben bir kıza süper kahvaltı dedim, poğaça ile geldim kız gitmedi aksine süperleştirmeye çalışıyor. içimde yine bir arkadaş ortamı oluştu. iç seslerim muhabbete başladı. “Vay efendim bu hatun senden hoşlandı.” Diyen iç sesime başka bir iç sesim “siktir lan kız mahcup olma diye uğraşıyor resmen” diyordu. içimdeki muhabbet ortamından bir an için sıyrılıp etrafıma bakındım ve bu yol net bir şekilde sahile gidiyordu. Vee öyle de oldu sahile geldik. Arabayı uygun bir yere çekti. Arabadan iniyordum ki;
-Nereye gidiyorsun ya dışarısı buz gibi çıkar poğaçaları.
+Aynen dalgınlık. Sen al bunları bende 2 çay kapıp geliyim.
-Aynen iyi olur.
Çay almaya giderken kendimle sohbetime devam ediyordum. Hala bir yanım kızın da bana karşı boş olmadığını düşünüyordu. Ben ise bu yanımı biraz dikkate alıp arabaya döndüğümde bunu anlamaya çalışmam gerektiğini düşündüm. Çaylarımız soğumadan hızlı adımlarla arabaya yürüdüm, cama tıkladım kapıyı içeriden açtı. Çayını uzattım yeme içme derken düşündüklerimi sorgulatma vaktinin geldiğini hissettim ve;
+Hayat ne kadar garip değil mi? Sabah okula gitmeyi planlıyordun şimdi buradasın.
-Aynen ya.
+Sahi ya sen daha benim adımı bilmiyorsun, benim hakkında hiçbir bilgiye sahip değilsin ama şu anda sahilde kahvaltı yapıyoruz. Genelde her zor durumda kalana yardım ederken bu kadar cömertçe mi davranırsın yoksa ben mi şanslıyım?
-Gerizekalısın işte. Buraya kadar olanlardan aklında bunu oluşturabildiysen gerçekten beynin tersine işliyor. Otur kahvaltını tek yap o zaman.
Dedi ve arabadan inip hızla uzaklaştı. Ulan ben ne dedim diye düşünüyorum ama nasıl bir boşluktayım. Duygusuzca hissizce kaldım dakikalarca. Ne yaptığım ve bundan sonra ne yapacağım konusunda ağır bir hissiyatsızlık vardı şimdi bende.
***Bölüm 5

anıl: +
kız: -
melis: ~
parantez içi iç konuşmalar

O gidince bir anda öyle boşlukta kalmıştım ki bir tuhaf olmuştum. Mal mal etrafa bakınıyordum. Biraz kendime gelince, hafiften soğumuş çayımı yudumlayarak poğaçalarımı yemeye başladım. Bir yanda da kıza öküzlük mü ettim düşünceleri vardı kafamda. içimdeki sesler yine mini bir toplantı yapıyordu. Biri “ulan mal mal hareketler içindesin yaşadığın anın kıymetini bil azıcık manda” diyordu. Başka bir seste “pek umursama bu tarz durumlarla karşılaşan insansın daha önce nasıl davrandıysan öyle davran” diyor. Bir başka ses ise “olm geçmiş olsun. Kızı düşünüyorsun bildiğin bence sen bu kıza yanıksın pipiyi tuttun.” diyor. içimde divan kurulmuş muhabbet dönerken ben soğumaya yüz tutmuş çayımı yudumluyor mal mal etrafa bakarak, poğaçaları yiyordum. Bir an içimdeki seslere kulak vermedim ve kendimi toparladım direksiyona geçtim. Elim biraz acıyordu ama arabayı kullanamayacak durumum yoktu. Kızla vakit geçirebilmek adına abartmıştım durumu. Direksiyona geçtim ve eve doğru sürdüm arabayı. Eve geldiğimde ev arkadaşım evde yoktu, uzanıp uyumuşum. Kalktığımda apartmandan sesler geliyordu, aslında seslerden biri bana tanıdık geliyordu. Çöpü kapıya koyuyormuş ayağına kapıya çıktım. Evet evet, aklınızdan geçen kişi o kız karşı daireye gelmişti ve kapıda karşı dairede kalan kızlarla konuşuyordu. Karşımızdaki kızlar da bizim devreden yani ikinci sınıftı. Kafamda deli sorular oluşmaya başladı, o kızın karşı dairede ki ikinci sınıflarla ne işi olabilir diye. içeriye geçtim televizyon karşısında kızı düşünürken kapı çaldı. Gelen muhtemelen ev arkadaşımdı. Totoş anahtarıyla açmak yerine ayakkabımı kapıda gördü mü hep zili çalardı. Tam kapıyı açarken “ya senin anahtar tutacak ellerini çükeyim” diyerek açtım. Ama gözlerine far tutulmuş tavşan gibi kaldım. Ağzımın ayarına sokayım ki karşımda ev arkadaşım Onur değil, karşı daire de kalan ikinci sınıflardan Melis vardı. ~Ooo Anıl Bey, kapınıza gelenlere küfür etmek için antreman mı yapıyorsunuz bu ne hız?
+Çok özür dilerim Melis ya, Onur zannettim. ~Anladım anladım şaka yapıyorum zaten. Ben şey rica edecektim senden...?
+Buyur? ~Yaa, biz 1-2 haftadır eve üçüncü bir ev arkadaşı arıyorduk da bugün bulduk. Odaya yerleşecek ama priz ve lambanın anahtarı bozuk sen anlarsın bir bakabilir misin?
+(Allah’ım bu kadar şanslı olamam, o kız o daireye taşınmış olamaz. Yoksa olabilir mi? Yaa off inşallah olur.) ~Heyyy Anıllll
+He?! Şey tamam tamam ne demek bakarım hemen.

Eve girdim, mis gibi yemek kokuyordu. Nasıl da açtım var ya evde bir şey yoktu. Zaten sabah kızdan yediğim ayar ve poğaçalardan başka bir şey de yememiştim. Mis gibi tereyağlı pilav, tarhana çorbası ve tavuklu mantar sotenin kokusu eşliğinde, malum işleri yapacağım odaya doğru gittim. ~Anılcım oda bu bütün prizleri kontrol edersen gelmişken sevinirim.
+(ulan oda da kimse yok. Biliyordum zaten onun olmayacağını salaksın olm sen) ~Yaaaa Anıl uykusuz musun dengesiz misin noldu sana?
+Pardon Melis ya dalmışım bakarım hemen.

Biraz işi ağırdan alıyordum. Normalde yapılacak işler 10 dakika sürmezdi ama biraz ağırdan alarak odanın sahibini görmek istiyordum. Yarım saat olmuştu ama gelen giden yoktu. Melis’e seslendim. Odaya geldi.
~Heh bitti mi?
+Bitti Meliscim de odanın sahibi yok herhalde? ~Bakkala gitmişlerdi onlar Gizemle (gizem karşı dairede kalan ikinci sınıflardan olan yani Melis’in ev arkadaşı) Gizem biraz sağı solu gösteriyordur gelirler şimdi.

He iyi tamam dememe kalmadan kapı ding dongladı. Kapı açıldıktan sonra, içimden evet bu o dedim. Kapıya yaklaştıkça emin oluyordum. Çünkü onun kokusunu unutmam imkansız bir şeydi. Ama hala içimde bir “hayır ya o değil işte” durumu vardı. inşallah odur diyerek odadan çıktım ve kapıya doğru gittim….
uzun zamandır yazmaya fırsat bulamadığım ancak en kısa zamanda part 6'sını sözlük ahalisine sunacağım hikayem.
***Bölüm 6

Anıl: +
Kız: -
Onur: ^
Melis: ~
Gizem: *

Evet evet bu oydu Allah’ım o ana bir kez daha yaşamaya kalbim dayanır mı bilmiyorum. Nasıl da güzeldi kırmızı kırmızı kabanıyla Allah’ım sana geliyorum diye nidalar atıyordum içimden. Bir ara içimdeki nidaların yankıları dışarıya “offffffhghhfhff” olarak çıkmış olacak ki Gizem kıza bakarak içimden gelen bu yankıya gülümsedi. Mal gibi kapıda kalmıştım ki;
~Ya kapıda kaldınız sizde ne bakışıyorsunuz öyle girseniz ya?
-Hadi canım kızlar şaka mı yapıyorsunuz ya?
~Ne oldu canım?
-Bunun ne işi var burada ya?
~Hee, tanıştırmadık tabii evde erkek olunca yanlış anladın. Bu karşı komşumuz Anıl, senin odanın prizler de falan ufak tefek sorun vardı da elektrikçiye para vereceğine Anıl’a hallettirdim 2 dakikaya.
*Gençler bir salona geçelim de konuşun kapı eşiği konuşmak için pek iyi bir yer değil bence.
+Ben de geçeyim artık. Meliscim bir sorun olursa çalarsın kapımı sıkıntı yapmanıza gerek yok.
~Dur ya çay demledim otururuz o kadar yardım ettin bırakır mıyım seni öyle hemen.
*Aynen olm nereye gidiyon lan 2 muhabbet ederiz.

+Ben geçsem daha iyi olur arkadaşınız pek memnun kalmadı da zaten.
-Saçmalama ya oturacaksan otur.

Kapı eşiğinde 5 6 8 10 12 dakika civarında bir muhabbet oluştuktan sonra Melis’in yoğun istekleri üzerine salona geçtik. Oturuyoruz ama ölüm sessizliği var he bi de ara da Gizem kızla ufak tefek muhabbet ediyor. Kız diyorum düşünün artık o kadar şey oldu kızın adını bilmiyorum. Neyse çaylar geldi falan o sırada Melis kızla aramızda sadece kapıdaki anla sınırlı kalmayan bir muhabbetimiz olduğunu anlamış olacak ki “Siz tanışıyor musunuz ya?” diye sordu.

+Şey… biz mi?
-Sayılır.
~Hadi yaa nasıl oldu o iş.
-Anlatırım bir ara şimdi değmez.
+(kısık ve sıkıntılı) Değmez he.

dedikten sonra salonda yine sessizlik oldu. Çayları içerken gelen hüüüüp sesi sessizliğimizi bozan tek ses sayılabilirdi. Kapının çalması üzerine sessizlik bozuldu. Kapıya gelen tabii ki Onur’du. Denyo yine unutmuş anahtarını. Melis kapıyı açtıktan sonra bana seslendi, salondakilere iyi günler diledikten sonra eve geçmek üzere ayaklandım baktım ki Melis Onur’u da içeri buyur etmiş. Tekrar oturduk. Onur da ağır piç fırsatı kaçırır mı Gizemle biz olsak da oturup çay içme fırsatı yakalamıştı.
Vakit oturduğumuz yerde sonradan açılan yavaş gelişip sonradan hız kazanan arkadaş ortamındaki klasik muhabbetlere karşı koyamamıştı ve hızla geçiyordu. Çok oturduğumuzu fark ettim ve Onur’u dürttüm denyo Gizem’e öyle dalmış ki “hadi amk ibnesi kalk gidicez.” dediğimi anlamamak için elinden geleni yapıyordu ama nihayetinde kaldırdım ve eve geçtik. Ufaktan notları okuyoruz malum okulu boşlamamak lazım. O sırada aramızda inceden muhabbet açıldı.

+Ulan Onur bugün daldın hemen içeri kaçırmıyorsun Gizemle muhabbeti.
^Yaa amk ne alakası var lan geldik işte beleşten çay içtik.
+Yav he he.
^Beni siktir et de sen asıl şu yeni ev arkadaşlarına mal mal bakıyordun. Muhabbetlerden de uzak kaldın. Derin derin bakıyordum valla gördüm amk.
+Sorma amk ya bugün başıma gelenleri.
^Sordum bir kere anlat lan.
+Bla bla bla bla…
^Vay amk ne gün yaşamışsın bilader. Beni kaldırmadan gidersen okula cenabetmişsin gibi geçer günün işte.
+Sorma amk abdestsiz olsam bu kadar şey gelmez başıma.
^O değilde şimdi kapı çalsa kız gelse…

….DiN DAN DOOON…

+Yok artık olamaz olm imkansız yok yok hayır valla olmaz lan.
^Ben açayım o zaman.
+Yok yok ben açarım.

Kapıya “lütfen o kız olsun o olmazsa melis ya da gizem olsun bişey için çağırsınlar gün bitmeden bir kez daha göreyim Allah’ım” diye dua ederek gidiyordum. Kapıya yaklaştım ve son kez içimden “Allah’ım lütfen yarabbim.” diyerek kapıyı açtım.
Adını
Melike
Koydum .
belki bir ara devam etmeyi planladığım hikayem.
bölüm 7

anıl: +
kız: -
onur: ^
melis: ~
gizem: *
eleman: >

kapıyı açtım, orta boylarda yakışıklıca bir eleman vardı. ellerinde çicekler falan. ulan durumu biri görse açıklamak için kırk takla atarsın.

+buyur kardeşim kime bakmıştın?
>şey benim bir arkadaşım buraya taşınacaktı bugün onun ziyaretine gelmiştim ama burası değil sanırım.
^(hayvan gibi bağırarak) kızlar mı geldi la ne bekliyon kapıda?
+yok kanka.
+kardeş senin arkadaşın kim buraya yeni biri taşınmadı.

diyordum ama buraya tabii ki yeni taşınan biri vardı aslında ama o kesinlikle olmamalıydı. çünkü bana böyle bir rakip fazlaydı. az daha zorlasa yunan heykeli olurmuş pezevenk direkten dönmüş.

>bana buranın adresini vermişti.
+ya valla kardeş ben....

diye gevelerken karşı dairenin kapısı açıldı.

-ya kusura bakma mehmet yanlış daire söylemişim. sende kusura bakma anıl.
>siz tanışıyor musunuz?
-yani sayılır.
+senin yeni taşınan arkadaş dediğin.. kusura bakma kardeş ben hatırlayamadım bir an.
>neyse sıkıntı değil.
-gel bekleme kapıda.

Allahım kafayı yiyeceğim ya. Kız daha bugün taşındı karşı daireye ben onunla ilgili kafamda bir çok şey geçiriyorum. Açık konuşmak gerekirse çoook uzun zamandır ilk defa birisine bu kadar yoğun duygular hissediyorum. Kafamda bir sürü soru var ama vücudum bu kıza karşı normal tepkiler vermiyordu. Ne güzel sevgilisi yoktur diye seviniyordum. Nereden çıktı şimdi bu denyo ya.

^kanka kapattın kapıyı bekliyorsun önünde mal mısın gelsene şuraya.
+olm bir dur lan. kapıya adam geldi bir kalkıp bakmıyorsun ne oluyor diye.
^anasını sikiyim noldu la rengi atmış senin.
+sorma amk sorma. kapıya yunan heykeli gibi bir çocuk geldi.
^hahahahaha hoşlandın mı lan sen bu çocuktan kimmiş o?
+la olm 2 dakika sululuk etme ya. ne biliyim geldi arkadaşım taşındı falan dedi. karşı daireden çıktı yeni taşınan kız gel falan dedi. ne oluyor anlamamadım kafam taşak gibi oldu ya.
^haydaaaaaaa olm ne çabuk lan
+sus s*kerim ağzını moralim sıfırlandı zaten amk.

onur'un inceden alayları eşliğinde derse konsantre olmaya çalıştım ama ne mümkün kafa hep o çocuk kimdi sorusunu düşünmekle meşgul. açık konuşmak gerekirse, cevabını bildiğim bir soruyu düşünüyormuşum gibime geliyordu ama cevabın o olmaması için bildiğim bütün duaları ediyordum. ders televizyon bilgisayar derken vakit epey geç olunca yatmanın en iyi şey olabileceğini düşünüp yatağa girdim. ancak ne kuzu saymak ne de başka bir şey uyumama yardımcı olabildi. kafamda "o kimdi?" sorusu ile sabah güneşini gördüğümü hatırlıyorum en son. ertesi gün okula gitmeyip gece uyuyamayışımı telafi etmiştim. okuldan dönen onur beni uyurken görünce kaldırdı haliyle.

^kalk olm saat kaç oldu la okula gittim geldim hala yatıyorsun.
+dur olm dokunma bana ya az uyuyayım gece uyuyamadım zaten.
^kalk atıştıracak bir şeyler aldım ye onları dikel bir ya.
+tamam amk tamam soktun uykuma çomağı zaten geliyorum.

aldığı nevalalerden otlandıktan sonra, evde oturmaktansa dışarı çıkmaya karar verdim. evin durumları hep aynı zaten ya onurla pes oyna ya silkroadda takıl ya da dizi seyret. havanın soğuk oluşuna aldırış etmeden dışarı çıktım. Yürümeye başladım. Markete falan da uğrayıp bir kaç bir şey alıp eve dönecektim. sokakta dolaştıktan sonra bir yerde oturup bir şeyler içtim tek başıma takıldım falan. Dönerken mahalledeki büyük markete girdim. Markete girdim ama inanın ne alıcağımı falan unuttum. Dün geceki uykusuzluğumun sebebi karşımdaydı. Yunan heykeli çocuk ve yeni komşumuz kız beraber bir şeyler alıyorlardı. Kendi kendime ulan bahtının güleceğine bu kadar inanmış olmana acıyorum. imkansızı istemişsin. zaten varmış biri. takma kafaya değmez falan diye söyleniyorum. Kendimce kendimi avutuyorum. Bir yandan kafamı toplayıp alınacakları alıyorum. Alışverişi yapıp kasaya gittiğimde malum kişiler çıkmıştı marketten. Benim aldığım fazla bir şey yoktu bende çıktım. Apartmanın önüne kadar beraber yürüdüler aramızda 100 150 metre kadar mesafe vardı. Onlar apartmanın önünde çok az konuştular. Bu sırada bende yanlarına kadar gelmiştim. Apartmanın girişindeki kapıyı açtım o sırada kızla yunan heykeli de ayrıldı. Merdivenleri kızla beraber çıkıyordum. inanın hala adını bilmiyordum ama adını duysam hayattaki en güzel şarkıyı dinleyecekmişim gibi geliyordu bana. Kız konuşuyordu ama sanki onun sesi kulağıma aşk şarkısı gibi geliyordu. Bir yandan da sorsam mı acaba diye geçiriyordum ve bir anda cesaretlendim ve o uykularımı kaçıran soruyu sordum?

+O kimdi?

uzun zaman sonra tekrardan yazmaya başladığım yazmaktan keyif aldığım hikayem.
adını adın koydum adın adın oldu.