bugün

Ben seninle mutsuzluğa da varım fenomeninden sonra,
savcımızın bünyelere aşıladığı bu hayat felsefesine sokayım !

izlediği dizilerden ,okuduğu kitaplardan etkilenen bireylerin
uzak durması gereken bazı şeyler vardır hayatta,
bu da onlardan biri işte,
ben seninle mutsuzluğa da varım diye inadına aşk için direnmek,
diretmek ve her geçen gün her geçen saniye de
kendinden bir şeylerin yitip gitmesine seyirci kalmaktır.

Acı çekmeyi seven bir toplumuz biz,
nerede acıdan geberilecek konu var, hemen koşarız, ayıla bayıla acımızı çekeriz,
çok seviyorum yeaaa nidaları ile her gün kendine zarar vermek yetmezmiş gibi
çevrende seni seven insanların da yavaş yavaş eksilmesini çok sonra fark edersin,

Edebiyle,düzgün düzgün acı çekmeyi öğrenemedik,öğrenemeyeceğiz,
öğrenmek istemiyor olamamız da muhtemel elbette,
Kim bilir kaç kişi içindeki acıyı dindirmek için denemediği yol kalmadı,
içmediği ilaç, gitmediği psikolog,
derdine çare bulsun diye psikayatr kapılarını aşındırıp ilaç kuyruğunda geçen zamanlar,
alkolun sınırını aşıp utandıran tacizler, pişmanlıklar,
alkol zamına küfür etmesine rağmen,
sırf içindeki acıyı dindirmek için sabahlara kadar içmek,
unutmak için acıyı kesmek için içmek,
hepsini yapmaya rağmen adam akıllı acının kaybolduğu çok nadir anlar vardır.

Eeee hani acı çekmeyi seviyorduk,
hani biz mutsuzluğa da vardık noldu yemedi mi ?
ne diye acıdan kurtulmaya çalışıyoruz neden acıyla yaşamaya alışmıyoruz,
tamam ben acımı çekerim deyip neden hayata devam etmiyoruz da
acıyı kesip atmak için neredeyse göğsümüzü parçalamaya çalışıyoruz.

Ne o pohpohlu gelen acı felsefesini yaşamak zor mu geldi,
beni mutlu edecek birileri elbet vardır yalanlarına inanmak daha cazip geldi değil mi ?
Kısmet nasip lafları ile tatmin olmak
acıyı çekilir kılmaktan daha cezbedici inanışlar değil mi ?
Şimdi acı çekiyorum
ama diğer tarafta mutlu olacağım lafları ile orgazmın doruklarına ulaşıp
acıdan uzaklaşmak ne de kolay oluyor değil mi ?

kimse acımla yaşarım deyip, gizliden ağlamayı,
hayatın devam etmesini kabullenmeyi istemiyor anlaşılan,
her sabah acı içinde uyanıp, boş mideye ve sızlayan bir kalbi sigara içtikçe dindirmeyi öğretmeye yanaşmıyor,
herkesin suratına gülümseyip iyiyim ben teşekkürler mesajı verip
acını tek başına yaşamayı yemiyor bazı bünyeler,
insanların sizin dertleriniz dinlemek
ya da
onlara çözüm olmak gibi bir amaçları ya da zorunlulukları yok,
insanlarla samimi olmak ya da onlara derdini anlatmak
ne ölen anne babayı geri getirecek, ne de güvendiğin adamın seni terk etmesini atlatmana yardımcı olacak,
çamura batmış haldeyken biraz daha belki kıyıya çeker birilerinin seni dinlemesi,
ama bu senin çamurdan çıktığın anlamına gelmez.

Acı çekmeyi adabı ile bilmek gerekir, insanların acını duyması görmesi bilmesi gerekmiyor,
sen anlatarak kendine iyilik yaptığını sanıyorsun
ama sana acıyan gözlerle bakmalarını engellemiyor bu,
yazık yaaa ne kadar çok içiyor, ayyy gözlerini gördün mü nasıl da ağlamış yazık valla,
lafalrına umursamadığını söyleyerek sadece kendini kandırıyorsun.

intiharı düşünmek,
sevdiklerinin üzerine titremesi, birkaç kez ölüme yaklaşmak,
bu mu acıyı yaşamak,bu mu acıyla birlikte yaşamak,
içinde bitmesini istemediğin sevgiyi, varoluşuna son vererek mi yaşatacaksın,
ne demiş şair, Seviyorum seni , Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
acına şükür mü etsen acaba ?

Mutsuzluğa katlanmak istemiyorsan
acını herkesin gözleri önüne sermek gereksizdir, acizliktir,yazıktır,
ya mutlu olmanın yollarını bulacaksın,
Ya da en başında ben seninle mutsuzluğada varım demeyeceksin,
hayatta öğrenilmesi gereken tek şeydir belki de bu,
tutulmayacak sözlerin verilmemesi gerektiği,
kişinin şerefi ve onuru hakkında kaygıya düşmeye sebep olur,
şerefsiz birey olmanın seni değil ama karşındaki insanları rahatsız edeceğini düşünmek gerekir kimi zaman.

ruhlara her zaman dokunamıyoruz ki,dokunduğumuzu sanıyoruz,
ruhum diyoruz ! öyle çok severken
nasıl da ruhuna işliyor insanın ki,ruhum diyebiliyor,
sonra gözyaşları geliyor, sonra ruhun acıyor!
hani ruhun du ?!?! tüm bunlara rağmen paramparça ruhlara rağmen sevmeye devam ediyoruz,
acı çekmekten asla usanmıyoruz.

Velhâsıl-ı Kelâm,
topluma aşıladığımız bu ben seninle mutsuzluğa da varım felsefesinin altında
aslında deli gibi de mutlu olmak, sabahlara kadar sevişmek, el ele yürümenin verdiği huzuru yaşamak istiyor insanlar, sadece oluşturduğumuz ütopyaları yaşayabileceğimizi sanıyoruz,
ama bunun olmayacağının farkına varmak gerekiyor bir yerden sonra.

Güçlü birey acısı içindeyken mutsuzken bile yaşamaya devam etmeli,
mutsuz olmasına rağmen sevdiğinden vazgeçmemeli belki de,
vazgeçmek bir kaçış gibi görülse de, seven kalbi ya da bağlanmış bir zihni yok saymak
ya da
ortadan kaldırmak çok zor olacaktır,
toplumun bizlere aşıladıklarını yaşamayı kaldıramayacaksak
hiç baştan ben yaparım ben ederimler demeyelim,
yazık oluyor sonra.