bugün

koskoca bir hiç...koskoca bir bütün.

insan an geliyor ki daha önce farkına varmadığı bazı şeylerin farkına varıyor. Her evrenin bir güzelliği var derler, gerçekten doğru diyorlar. Bazen ölüm-bazen hayat insana daha yakın geliyor. Şimdi sen, bu yazıyı okurken belki ölüm daha yakındır belki de hayat daha yakındır. ama ikiside eşit miktar uzaklıkla.
mesafe problemlerinde her zaman aracı kendime benzetmişimdir. kainat bir problem bizde bir sorun!

a--------->-------b a'dan b'ye giden > kaç km'de b'ye varır?
burada ki '>' sen oluyorsun. daha doğrusu hepimiz oluyoruz. bu yazıyı okuyan veya okumayan herkes. işte bu yol arasındaki mesafede gerçekleşen her şey bizim her şeyimiz oluyor. veya hiçimiz.

a(hayat) ve b(ölüm) arasındaki >(herşey)

insana daha pek çok benzetme yükleyebiliriz. bir film, bir tiyatro sahnesi, bir şiir vs. ama kendimi benzetecek olursam réclusion yani inziva derdim. 'toplumdan uzak yaşama.' aslında dağ başında yaşıyor değilim. toplumla iç içeyim. yani her gün onlarca yüz görüyorum ama bir tanesi zihnimde yer etmiyor. bir tanesi kalbimde ev sahibi olmuyor. hepsi gelip geçici, hepsi evlerine kötü davranan çivi çakan kiracılar. oysa hiç birine 'alamanya'dan oğlum geliyor evi boşaltın' demedim. hep kötü görüldüm. hep hayat umrunda olmayan hep gülen! evsahibi görüldüm. ama bilmediler son gülen ilk ağlayandı. böyle hatalara baktıkça 'error' veren kendi işletim sistemim diye düşündüm. pek çok kez virüs taraması yaptım ve pek çok format... ama sorun bende değil sorun başka işletim sistemi kullananlardandı. uyum sağlayamadılar çoğu kez.
ve o kalp ve o ev artık yıkılan, eskiyen, harabe bir ev.
bünye istemiyor değil. bir kere filmi kulaklık ile izlemeyeyim. bir kere single player oyun oynamayayım diye. ama sinema girişinde elinde bilet ile beklemek veya playstation kafe'de '-gençler altıncı aranıyor mu?' demek ile değil. sadece değer vermek ile. sadece alınan-verilen değer ile istiyor bünye.

herkes bir acı yaşamıştır veya yaşayacaktır. benim en büyük acım ise hayat ve ölümü anlamak ile geçiyor.

an geliyor ki insan tamam lan bu sefer her şey bitti. tamam artık her şeyi buldum. eş, dost, para, sağlık diyor. ama bu zincirin bir halkası bir vakit kırılıyor. iç çatışmalar yaşıyor. ve ölen onlarca masum sivil bu çatışmadan nasibini alıyor.
kötüler her zaman kazanır! arabesk kokan bir laf fakat bir yerde hak vermiyor değilim. ben hayatım boyunca iyi olmaya çalıştım. çocukken superman, gençlikte don corleone, şu yaşımda meftuni.
çocuk olduğum zamanlarda bile kimseye zarar vermezdim. mahalleden arkadaşlar milletin ağaçlarına saldırı yapar ganimetlerle geri dönerlerdi. tabi burada herkes meyveyi düşünürdü. kimse dalları kırılan, yaprakları dökülen ağacı düşünmezdi. ben hep o ağacı düşünürdüm. ve derdim birisi size dalsa hoşunuza gider mi? diye. bsg diye cevap aldım her zaman. ama vazgeçmedim iyilikten.
gençliğimde godfather filmden etkilenmiş olmalıyım ki babamın koyu yeşil ceketi ile gezerdim. ulan utandım şimdi kendimden. koyu yeşil ceket ve alta kumaş gri pantolon. yine devam ediyordu kötülerle mücadelem. zamanında ağaçlara saldıran tayfa bu sefer, işleri genişletmiş mahallede ki argo tabirle karı-kıza bakıyordu. bakmak dediysem anladın sen onu. 'oğlum birisi ananıza, ablanıza bu gözle baksa hoş olur mu?' derdim. bsg alırdım yine cevap olarak.
sevgilerimde bile ben her zaman iyi oldum. hoşlanılan kıza hayvan gibi davrananlar her zaman kazandı. ben ise bsg lafı ile sevgili oldum.
işte böyle acılarla kendime geldim. hayatı ve ölümü anlamaya çalışarak...daha doğrusu insaları anlamaya çalışarak.
inanıyorum ki bir gün ki bu gün hiç gelmeyebilir de beni anlayan 'Tout entre la vie et la mort' diyen birisi çıkacak.

sen.
bu yazıyı okuyan zat. sen bilirmisin, tıklım tıklım kalabalıkta yek olmayı. sen bilirmisin, kitapların, televizyonun, bilgisayarın bir yere kadar olduğunu.
ve acıyı... eminim bilirsin.
güncel Önemli Başlıklar