bugün

eski türkiye'nin nüfus kayıt sisteminin azizliğine uğrayarak hem 7 aylık(fırlama) doğmuş hem de nüfusta bir yaş büyük yazılarak yıllar sonra 66 ay mağduru olan ileri görüşlü bir yazarın açtığı başlıktır.

evet 66 aylıklar! ben de sizin gibi çok sıkıntılar yaşadım. çişimi tutamadığım günler oldu. benden cüssece büyüklerin zaman zaman tartakladığı bir küçük ezik oldum. ilkokulu hiç bir boku algılayamadan sadece sevimli ve pısırık bir çocuk olduğum için hep 'pekiyi'lerle tamamladım. ayrıca ilkokul yıllarımda aşk namına yaşadığım tek duygu 25 sayısını tahtada anlam veremediğim şekilde güzel yazan bir kıza beslediğim duygulardı, neyse... Temeli oturmamış bir binaya nasıl kat atılınca eğilip bükülüyorsa ben de beynimdeki anlam karmaşalarıyla ve bir dolu eksiklerle ortaokula başladım. ortaokula başlayınca ne mi oldu? daha ilk gününde yaşadığım tecrübe aslında beni sıkıntılı yılların beklediğini işaret ediyordu.
işte o acı tecrübe sözlük: (bkz: okulun ilk günü borç para veren şaşkın çocuk/#12091677)

Evet, ortaokul hep kırıklarla döküklerle geçti. yine derslerde hiç bir şeyi algılayamıyordum. bu durum beni iyiden iyiye içine kapanık bir pısırık pozisyonuna sokuyor sokmakla kalmıyor daha da diplere doğru perçinliyordu. ha bu arada eklemeden de geçmeyeyim iyice pısırıklaşan ben güvensiz yapımla kızlarla diyalog kuramaz olmuştum.

dostlarım, yıllar geçtikçe çevremdeki insanlar büyüyor, onlar büyüdükçe davranış biçimleri, tavırları değişiyor, benliklerinde oluşan güven duygusuyla çeşitli sorumluluklar alıyorlardı. ancak ben sadece ve sadece içimde yaşadığım yoğun duygularla bunları kıyıdan köşeden izleyen taraf oluyordum. yine güç bela araya adam sokmalarla ortaokulu tamamladım. artık zihinsel gelişim bir noktadan sonra kendi eksiklerini etraftan edindiği tecrübelerle anlamlandırarak tamamlamaya başlıyor. ancak temeli sağlam olmayan zeminde bu eksiklerle boğuşmak yine büyüme sürecini sıkıntıya sokuyordu. ergenlik dönemine tekabül eden lise yılları ise iyice kabusa dönüştü. ergenliğin ne olduğunu çok iyi bilirsiniz. "neden?" soruları eğer midenize baskı yapıyorsa insanı eritir. işte ben o yıllarda bu sorularla çok boğuştum. kendimi bulana kadar yine liseyi kırık döküklerle bünyemde ve zihnimdeki bir dolu eksikle zar zor tamamlayabildim. bu başarısızlıkla üniversite kazanmak imkansızdı. ama sistemin ezdiği ben kendimi tanımaya başladıkça yine bozuk sistemin getirisi dersanelerde yavaş yavaş bir şeyler öğrenmeye başladım. ve bir kaç yıl kayıpla üniversite kapısından içeriye girmeyi ancak başarabildim.

evet, ben şanslıydım. bu kadar sıkıntılı bir sürecin önüme koyduğu engellerden biraz şans ve biraz azimle geçmeyi başarabildim. ama siz...
bugün bir tanesiyle tanışma fırsatım oldu.
bildiğin tostombalak ufaktan bir şeydi diz kapağıma falan geliyordu boyu.
pişt dedim naber?
-iyiiiii dedi
+okula mı gidiyorsun bu saatte?
-hıı.
+çantan ağır mı?
-hı hı..
yokuşu çıkana kadar taşıdım çantasını. yanağını sıktım görüşürük dedim kocaman güldü. pek kalender bir hali vardı. sonuçta hayata atılmıştı.
(bkz: yaran başlıklar)

ulan bakıyorum bu ne bu ne bir yere oturtamadım. dedim 66 ay ne ola ki * . acaba ülkedeki hangi katliamdan bahsediyorlar.

sonradan anladım ki bizim küçümenlerden bahsediyorlar. ahahah yerim onları ben. sizi gidi piçler. *