bugün

hedefsiz bomboş bir istanbul cumartesi günüdür efendim.

yaşın 31 e dayandığı şu günlerde bazı şeyler için artık çok mu geç kaldım acaba?

30 yaş kesinlikle psikolojik bir sınırmış benim içim. hele hele 50 li yaşlarda ölen insanları görünce ve de babam da görünce bu hayatı çok mu ciddiye alıyorum acaba diye kendi kendime söylemiyor değilim doğrusu.

kitap okumaya karar veriyorum. kitaplar o kadar çok düşünmeye sevkediyor ki insanı kafka gibi kafayı üşütmekten korkuyorum. evet bence franz kafka kafayı üşütmüş.

genede okumak yazmak dinlemek güzel. zihni açan, vay anasını dedirten şeyler dinlemek okumak hoş.

bazen ekşide sol frame de '' 30 yaşını geçen erkeklerin patatese dönmesi '' diye başlık açılıyor. vücut olarak daha dönmedim ama sanki kafa olarak döndüm.

çok hedefsiz kaldım. artık şu hayatta muhakkak şunu yapmalıyım dediğim birşey yok gibi.

işe gidiyorum geliyorum. evlenmiyorum çoluk çocuk karı da yok. olsa nasıl olur bilmiyorum ama sanki daha kötü olur gibi.

evlensem daha mutlu olur muyum bilmiyorum ama bu ara muhakkak kendime bir sevgili yapacağım artık.

daha 30,5 yaşındayım 55 te ölsem 25 sene nasıl geçecek gerçekten hiçbir fikrim yok.

martta karadağ bosnaya gideceğim ilk yurtdışı turum olacak bu. nisan gibi de karadeniz -tiflis turu yapacağım.

eğer gezmek bana iyi gelirse bundan sonraki hayatımı gezerek ve gezmenin hayalini kurarak bitirmek iyi bir fikir olabilir.

ama teoman gibi '' ben yurtdışına gitmeyi sevmiyorum, ben eminönü'ne gitmeyi seviyorum '' gibi bir düşünce bende hasıl olursa o zaman yandık.

hem o kadar kazandığım parayı nereye harcayacağım . öyle bankada birikir durur artık.

hayatı yaşayanlar, yaşamaktan zevk alanlar özelden bana fikirlerini yazsalar ne güzel olur aslında ama burada daha doğru düzgün bir özel mesaj almadım. muhtemelen bu entry de pek okunmaz zaten.

velhasıl kelam uzay boşluğunda gereksiz yer kaplamaya devam ediyorum.

işe yarayasım da yok. üretesim de yok. nefes alıyorum işte. boş oksijen israfıyım.
--spoiler--
velhasıl kelam uzay boşluğunda gereksiz yer kaplamaya devam ediyorum.

işe yarayasım da yok. üretesim de yok. nefes alıyorum işte. boş oksijen israfıyım.
--spoiler--

Bir insana hiç kimse bu kadar ağır şeyler söylememeli, hele ki kendisi...
Okuduk hacı.

Patlat bi osbir iyi gelir.

Neyse testis geçmeyi bir kenara bırakırsak; mutluluğun anahtarı, tarifi, metodu diye bir şeyin olmadığını öğrendim diyebilirim sana.

Aramadığımda, beklenmedik bir anda, bazen bir "an"ın bir ömür hatırlanacağı kıvamda, bazen çok bazen hiç parada, bazen başarım bazen de başarısızlığımda, bazen pür ateş topu gibi önümde bazen o kadar her şeyin içiçe girdiği bir formda...

Bu yorumların sonu yok. Yaşadığın ömürde; artık ying yang mı dersin "her şerde bir hayır vardır" mı dersin bilmem ama mutlu olacak bir şey ya vardır ya da olacaktır.

Sadece zamanı gelmemiştir.

Şu kitap okuma konusunda da diyeceğim şey; buhranlı bir dönemdeyken ilk sarıldığım şey kitaplar olmuşken sonraları dedim ki

"Aleksi Zorba haklıymış".

Gugıllayabilirsin: "zorba felsefesi".
En azından aşık olduğun kız en yakın arkadaşından hoşlanmıyor. Ya öyle olsaydı?