bugün

devrim midir değil midir bilemem ama devrim olsa bile abdulhamit ll nickli yazarın yazılarında kasdettiği anlamda bir devrim olmadığı kesin. kullanılan bu kadar bol dış finansmana karşılık kümülatif olarak bu kadar az bir gelirin ortaya çıktığı başka bir dönem var mıdır tarihte araştımak lazım, ama çok olağanüstü bir ekonomik performans sergilediğimiz açık. olağanüstü kelimesi hep olumlu şeyler için mi kullanılır, birazdan göreceğiz.

Bir ülkenin dış yükümlülük artışı yalnızca dışarıdan elde ettiği kredilerden ibaret değildir. Mesela yabancılar tarafından hisse senetlerine yapılan yatırımları dış borç rakamlarında göremeyiz ama bunlar da dış yükümlülüklere dahildir. zaman içinde hisse senetleri satılıp çıkılmasa "dahi" hisse senetlerinden elde edilen temettü geliri toplamı bir gün gelir ilk yatırım değerini aşar, sonuçta yabancı içeriye soktuğundan daha fazla geliri dışarıya transfer eder. zaten bunu amaçlamasa ülkeye para sokmayacaktır yani verilerde borç olarak kaydedilmese dahi ülkeye menkul kıymet, gayrimenkul vs. alımları için giren para da bir ülkenin dış yükümlülüklerine dahildir. Ülkenin dış yükümlülüklerindeki 1 yıldaki artış miktarı da o yıl ki cari açık toplamına eşittir. Mesele hakkındaki kavramlara yabancı olanlar için yaptığım bu kısa açıklamadan sonra verilere geçelim.

son 4 yıldaki cari açık gerçekleşmeleri şöyledir. gerçekleşmeler yıllık olmasına rağmen, milli gelir verisiyle kıyaslamak açısından her veri o yılın 2. çeyreğine kadar ki 12 aylık cari açık toplamını ifade ediyor(x 1000 000):

06-2012 -62979 dolar fiyatı yıllık ortalaması: 1.78686 tl cinsi cari açık: 112534.65594
06-2011 -71663 dolar fiyatı yıllık ortalaması: 1.52485 tl cinsi cari açık: 109275.32555
06-2010 -26073 dolar fiyatı yıllık ortalaması: 1.50187 tl cinsi cari açık: 39158.25651
06-2009 -20810 dolar fiyatı yıllık ortalaması: 1.48474 tl cinsi cari açık: 30897.4394

son 4 yıllık cari açık ve dolayısıyla dış yükümlülük toplamı alındıkları zamanki değerleriyle 181 milyar 525 milyon dolar veya 291 milyar 866 milyon tl. aynı tarihlerdeki milli gelirdeki tl bazında ve nominal artış miktarları da aşağıdadır.

06-2012 171418165000
06-2011 174939396,4
06-2010 91020522,4
06-2009 25145943,2

son 4 yıldaki milli gelir artış miktarları toplamı o günkü değerleriyle 462 milyar 524 milyon 027 bin liradır. yani hem borçların hem de gelirlerin bugünkü değerini bulmak için zaman kaybetmeden, 292 milyar tl borca karşılık ancak 463 milyar tl'lik gelir elde edilebildiği görülebilir. üstelik gelir harcanıp gitmiştir çünkü bir akım değişkendir, borçlar ise stok değişken olarak birikimli bir şekilde karşımızda durmaktadır ve gelecek yıllar boyunca faizlerini de ödemeye devam edeceğiz. konuya aşina olmayanlar bu kadar borç karşılığında yaratılan bu miktardaki milli geliri neden beğenmediğimi merak edebilir. -öyle ya, gelir borçtan büyük işte!- o merak, bütün bu yazının amacı olan aşağıdaki hesapları gördüklerinde son bulacaktır. bu hesabın amacı milli gelir artış miktarlarımız borçlarımızı ödemeye "gerçekten" yetiyor mu, borçlarımızı sürekli artırmak yerine ödemeye karar verseydik ne olurdu, onu görmek.

Şimdi gelelim hesabımıza. 2009'un haziran sonunda milli gelirimiz geçen seneye göre 25 milyar 146 milyon lira. o yıl yaptığımız yeni borç tutarı ise 30 milyar 897 milyon lira. eğer o yıl borcumuzu artan gelirimizle ödemeye karar verseydik milli gelirimiz 5 milyar 751 milyon 496 bin 200 lira azalarak 926 milyar 311 milyon 556 bin tl olacaktı. milli gelirdeki (reel büyüme oranı+1) sayısını (nominal gsyh/borç ödedindikten sonra kalan gsyh) oranına bölüp 1 çıkarırsak basitçe ve hızlı bir şekilde, borçlarımızı ödemiş olsaydık reel gelirimizin bir yılda yüzde kaç değişeceğini görürüz.

2009 haziran için 0,9310016319/1,0342860834-1=-0.0998. yani eğer 2009 haziran ayında gelirimizle borcumuzu ödemeye kalksaydık harcanabilir reel gelirimiz önceki seneye göre yüzde 9,98 azalacaktı.

2010 haziran ayında son 12 ayda yaptığımız borcumuzu ödemeye kalksaydık harcanabilir reel gelirimiz ancak yüzde 1,85 artacaktı.

2011 haziran ayı için aynı şeyi yaptığımızda gelirimiz yüzde 1,10 azalacaktı.

2012 haziran ayı için de aynı hesabı yaptığımızda gelirimizin yüzde 3,67 azaldığını görecektik.

sonuç olarak gelir artışımız malesef yeni aldığımız borçları dahi ödemeye yetmiyor. sadece asla ödenemeyek borcumuzu arttırdıkça arttırarak, dış tasarruflarla milli geliri arttırabiliyoruz. Sonuçta para içeri girdikçe büyüme gerçekleşiyor ama bu parayı babalarının hayrına vermiyorlar. bu borçlar geri istendiğinde, bu dış yükümlülüklerin faiz ve kar payları yeni girişlerle ödenemediğinde ne olacak bunu düşünmemiz lazım.

bu tablo sözlükteki birileri tarafından söylendiği gibi devrim falan değildir hele ki mustafa kemal atatürk döneminde 1929 krizine ve birçok olumsuz şartlara rağmen, hem borçlar ödenerek, hem de yabancı şirketler kamusallaştırılarak geçekleştirilen özgürleştirici ekonomik devrimle ve yüksek büyüme oranlarıyla kıyaslanabilecek bir tarafı yoktur. bu tablo milletçe köleliğe gidişimizin tablosudur.

şimdi bu tabloyu anlayan herkes; yunanistan, ispanya, portekiz ve hatta italya gibi ülkelerin yakın zamana kadar ki yüksek büyüme oranlarına ve bizden çok yüksek olan milli gelir seviyelerine rağmen şimdilerde niçin sefaletin pençesinde kıvrandıklarını anlayabilir. tembelliklerinden değil arkadaşım. o senin de aynı tuzağa düşüp çalışkan bir köle olman için uydurdukları bir yalan ki mesela ab içinde en yüksek çalışma sürelerine sahip ülkelerden biri yunanistan. aynı tuzağa düşmememiz için kollarımızdan önce kafamızı çalıştırmamız şart. onların buyurdukları işlerde onlar için değil, kendi menfaatlerimiz için çalıştırmamız...
borç ve gelir denkleminin gözler önüne serilimidir.

adam rakamlarla konuşmuş çoştturmuş , ama bizim halk anlamaz be gülüm ''iyi gidiyok de'' yeter onlara.
benzer bir mali tabloyu bende yazacaktım ama kardeşim benden önce davranmış.
ellerine sağlık.
ekonomi büyüdü derken yüzeyel konuşulduğunu vurgulamaya çalışanlara embesil bile dendi.
bence bu yazıyı okuduktan sonra bol bol araştırma yapsınlar.
eeee ne de olsa araştırma insanı akıllandırır.
(bkz: türkiye nin mısır a 2 milyar dolar borç vermesi)
2003 2. çeyrek 12 aylık milli gelir ile 2012 2. çerek 12 aylık milli gelir verileri arasında ortalama yıllık gelir artış hızı yüzde 5,11 dir. türkiye'nin 1970-2001 arası ortalama büyüme hızı yaklaşık yüzde 4'tür(tüm cumhuriyet ortalaması dönemi yüzde 5). önceki döneme göre rekor dış tasarruf kullanımına rağmen -ki 2011 yılında cari açığın milli gelire oranı yüzde 10'lara ulaşmıştır- milli gelir artış ortalamasında ancak yüzde 1,11'lik bir fark ortaya çıkarılabilmiştir. bu fark niye azdır? çünkü mesela hiç istemeyiz, olacak da demek istemiyoruz sadece farazi olarak önümüzdeki 12 aylık veride ekonominin yüzde 5 buçuk gibi küçüldüğünü görürsek, büyüme hızında geçmiş dönem ortalamalası olan yüzde 4'e inmiş olacağız kullandığımız o kadar dış finansmana rağmen. biz büyümede ortalamaya döndük diye dış yükümlülüklerimiz azalacak mı?
ispanya ve portekiz'de de durum iyi değildir.