bugün

sol tabanlı ve sosyalist geçinen kitlenin hayır tercihinden ötürü kafamda büyük tezatlar olusturan anayasa değişikliği oylaması.şöyle ki; 1982 anayasasından en büyük zararı görmüş solcu kesim hayır diyor.ak parti düşmanlığından ve muhalafet olmaları gerektiği için muhalefet oluyorlarsa (bilinçli hayır diyeceklerin yanı sıra böyle bir kitle de mevcut) o zaman söylenecek tek bir şey kalıyor;
(bkz: yazıklar olsun)
sanırım bunun da soruları çalınmış.
bir garip referandumdur.

şimdi burada çıkıp da birisi bana 'bu referandumdan evet çıkarsa darbeciler yargılanacak' diyebilir mi?

diyemez.

derse de yalan söyler. zamanında darbecilerle kol kola duran, 28 şubat sürecinde karısının eteğinden çıkamayan adamlar şimdi erkeklik taslıyor, darbeciler yargılanacakmış diye milleti kandırıyor. göreceksiniz hiç kimse yargılanmayacak.
o dönem kelleni koltuğunun altına alıp sesini yükseltemediysen sen zaten bu işlerde konuşacak adam değilsin. güya din-iman meselesi, islam davası! peki neden göt korkusundan sesini çıkaramadın o zaman? siz cihat ilan edilse gavurla savaşmaya cepheye gitmez kaçarsınız! ha, diyeceksin sen ne yaparsın. ben en azından bu yolun havasını atmıyorum, ortalıkta abiyim, bilmem neyim diye şişinip gezmiyorum!

başka bir mesele de şu ki: bir insan hakkını aradığında onun hukuk mücadelesinde sendikası yardımcı oluyor, kaybetse bile giderlerini karşılıyordu. referandumdan evet çıkarsa bu da kalkacak. insanlar haklarını bile arayamayacak.

akp'nin doğrularını çok savundum burada. ama beni aptal yerine koymaya kalkan kim olursa olsun karşısında durmasını da bilirim. çünkü partizanlığa düşecek kadar zavallı değilim çok şükür.

yanılıyorsam da birisi güzelce yazarsa onu da düşünürüm.

editinkralı: ayrıca bunlar o kadar adamsa çevik bir'i yargılar. neden kimse ondan bahsetmez? bir düşünün hele!
mevcut sistemi birilerinin elinden diğerlerinin eline geçirilmeye çalışılmasıdır.sonuç ne olursa olsun türkiye kaybedecektir.
(bkz: bu ülkede yaşayıp referandumda oy kullanmamak)
24 litre temiz suya 2 litre motorin yağı karıştırılmasıdır.

haşmetli padişahımız da kâh zorla, kâh gıdıklayarak bize işte o suyu içirmeye çalışmaktadır.

- iç lan! ümüğünü sıktırma şimdi!
--spoiler--
"evet" diye bağıran aslan, görenleri hayrete düşürüyor. ayrıntılar az sonra stv haber'de...
--spoiler--
--spoiler--
milleti soydum, baş ucuma koydum, ben bir anayasa uydurdum, duma duma dum, referandum!
--spoiler--
doğrusu ben anlamakta biraz zorlanıyorum.

bu anayasa değişikliğine “hayır” diyenler, niye “hayır” dediklerini değiştirilen maddeler üzerinden anlatmıyorlar.

kimse kalkıp “şu madde halkın çıkarına aykırıdır” demiyor.

bu değişikliklerin hepsi bu ülkede yaşayan herkesin çıkarına olan, demokrasiye ve hukuka uygun değişiklikler.

avrupa birliği ülkelerindeki uygulamalar buraya taşınıyor.

hukuk sistemimiz, “küçük bir zümrenin” denetiminden kurtarılıyor.

bu değişiklikler gerçekleşirse bundan sonra bir genelkurmay

başkanı, hâkimler ve savcılar yüksek kurulu’na emir verip savcıları işinden attıramayacak.

bu baskıcı sistemin en önemli kilitlerinden biri çözülecek.

benim için bu bile büyük ve önemli bir değişim türkiye için.

peki, “hayır” diyenler niye “hayır” diyor?

onlar, “bu değişiklikler demokrasiye aykırı” demiyor, onlar “bu değişiklikler akp’nin işine yarar” diyor.

benim kavrayamadığım “nokta” da burası.

demokratikleşme niye sadece akp’nin işine yarıyor?

niye başka hiçbir partinin işine yaramıyor?

akp’nin dışındaki partilerin ve bu partilerin temsil ettiği insanların “demokratikleşmeden” hiçbir çıkarı yok mu?

daha da vahim soru şu:

eğer zihnimizde “akp ile demokratikleşme” arasında böyle kuvvetli bir ilişki kuruyorsak, bu ülkede akp diye bir parti olduğu sürece her demokratikleşme adımını ret mi edeceğiz?

demokratik her adıma “hayır” mı diyeceğiz?

demokratikleşmek için akp denen partinin yok olmasını mı bekleyeceğiz?

akp yok olsa ona benzer başka bir parti kurulacak.
ne yapacağız peki?

şimdi izninizle tane tane sorarak durumu anlamaya uğraşalım.
bu ülkede seçimler düzenli olarak yapılıyor mu?

yapılıyor.

on ay sonra gene seçim var mı?

var.

bu ülkede altmıştan fazla siyasi parti varlığını sürdürüyor mu?

sürdürüyor.

altmıştan fazla partinin yarıştığı, seçimlerin düzenli yapıldığı bir ülkede “demokratikleşme” neden sadece bir tek partinin işine yarıyor?

diğer partilerin varlıklarını “demokrasi” içinde sürdürüp, demokrasi içinde “iktidara” gelemeyeceğine mi inanıyoruz?

“demokrasi olursa hep akp kazanır, onun için demokratikleşmeye izin vermeyelim” mi diyoruz?

bu mu söylediğimiz?

“akp iktidara gelir” demek, “halk akp’yi seçer” demek.

öyle değil mi?

biz halkın seçiminden hoşlanmadığımız için, halkın seçeceği partiyi “baskı altına” alacak “demokrasi dışı” bir düzenin devamını mı arzuluyoruz?

asıl derdimiz akp değil de, akp’yi seçen “kitle” mi?

biz, halkın çoğunluğunun eğilimlerinden mi hoşlanmıyoruz?

aslında biz akp’ye değil de, onu seçen kitlelere karşı bir baskı mekanizması mı sürdürmekten yanayız?

biz, orduyu ve yargıyı yanımıza alıp, çoğunluğa karşı bir “azınlık sultası” mı devam ettirmek istiyoruz?

onun için mi “demokratikleşme” adımlarını reddediyoruz?

seksen yıldır bu azınlık sultası sürüyor, bu “sulta” akp kurulmadan önce de vardı, ne işe yaradı bu sulta?

çok mu özgür, çok mu mutlu, çok mu zengin olduk?

bu “azınlık sultası” sürerse çok mu mutlu olacağız?

devletin içindeki çetelerin varlığıyla kaos yaratıp halkı hep korku içinde yaşatmaktan nasıl bir çıkar sağladık ki bu “düzen” devam etsin istiyoruz?

benim görebildiğim kadarıyla “hayır” diyenler akp’den değil, düpedüz halktan korkuyorlar, halkın iradesi siyasete yansımasın istiyorlar.

öyle olmasa, on ay sonra seçime gidilecek bir ülkede, akp “bin yıl iktidarda kalacak” gibi konuşmazlar.

onlar akp’nin değil, “halkın iktidarından” korkuyorlar.

korkunun ecele faydası yok.

bu halk bazen akp’yi, bazen başka bir partiyi seçecek, hangi partinin iktidara geleceği hiç önemli değil, önemli olan, halk artık o “azınlık sultasına” köle olmayacak.

hukuka uygun, demokrat bir ülke kurulacak burada.
ve, halkı bir daha kimse korkutup, aşağılayamayacak.

(bkz: http://www.taraf.com.tr/....t-altan/makale-mantik.htm)
--spoiler--
demokrasinin gelişimi mi, yoksa faşizmin ayak sesleri mi?

recep tayyip erdoğan; referandum mitingleri sırasında yargıyı hedef alan cümleler sarf ederken büyük çelişkilere imza atan adam.

kendisi yargı konusunda özellikle danıştay'a vurmakta çünkü, idari olarak yaptığı yanlışlar, "dikta rejimi" provaları danıştay'dan dönüyor.

hakimlik-savcılık yazılı sınavlarını geçip, mülakata girecek adayların bazılarının isimleri akp grup toplantılarında geziyor. böyle bir durumda "torpilin kralı" dönerken, yani "tüyü bitmemiş yetimin hakkının yenmesi için uğraşılırken" danıştay bu torpil mevzusuna set çekecek bir karar alıyor. kararı da kafasına göre değil re'sen değil, açılan bir dava üzerine alıyor.

nedir o dava? bir genç yazılı sınavı geçiyor fakat 2 defa mülakatta eleniyor. genç mülakatın iptali için dava açıyor, danıştay da mülakatı iptal edip yeniden mülakat yapılması ve yeni yapılacak mülakatın kamera kaydına alınmasını istiyor.

şimdi kamera kaydına alınması kim açısından sıkıntı? eğer iki taraf açısından "haksızca fayda elde etmek" gibi bir düşünce yapısı varsa sıkıntı ama iki taraf da "hakça" iş yapma niyetindeyse sorun yok. mülakatı başarılı geçen adayı sen eliyorsan, elenen kişi dava açarsa mahkeme bakar kayıtlara sen o kişiye haksızlık yapmışsan "haksızlık yapan seni" tespit eder. tam tersi durumda kişinin mülakatı başarısız geçtiği halde, gidip dava açarsa mahkeme yine bakar kamera kayıtlarına "arkadaş sen sorulara cevap verememişsin ki, idare seni elemekte haklı" der. yani kamera kaydı bir hakkaniyet, bir şeffaflık sağlıyor bir bakıma her iki taraf açısından da...

ama meydanlarda ne diyor recep bey? "danıştay mülakatı kameralı yap diyor, bizden önce var mıydı yahu?" şikayet ederken de demek istiyor ki, "ben istediğim yargıcı, savcıyı seçerim sen bana karışamazsın!" bunun türkçe anlaşılır hali bu. eğer çekineceğin bir şey varsa elbette korkarsın kayıt altına alınmaktan. tabi, sınavlarda ilk 10'a giren adamlar elenip, 500. olan adam mülakatı geçiyorsa korkulacak sebep var demektir.

diğer yandan diyor ki, "ben istediğim valiyle, istediğim müdürle çalışırım. bir valiyi görevden alıyorum, danıştay iade ediyor göreve. ayağımıza pranga vuruyorlar" şimdi arkadaş, birini görevden alırken hukuka uygun hareket edeceksin. sen adamın somut bir yanlışı olmadan kafana göre atama yapacaksın ve bunda yargı denetimi olmayacak?

şu referandum sürecinde yüksek askeri şûra kararlarının (ihraçların) yargı denetimine açılmasını, hsyk kararlarının (ihraçların) yargı denetimine açılmasını bu ülkede demokrasinin gelişimi olarak göstereceksin fakat gel gelelim senin kararlarının yargı denetimine tabi olmasını eleştireceksin, "pranga" diyeceksin, sınavları daha şeffaf hale getiren kararları "benden önce var mıydı?" diye eleştireceksin sonra da çıkıp "bakın demokrasi getiriyoruz" diye hava basacaksın...

özetle yargıyı hedef alan cümlelerinin özeti şu, "ben istediğim valiyle çalışırım kafama göre. hak hukuk dinlemem istediğim müdürle çalışırım, görevden alma kararlarım da yargı denetimine tabi olmamalı. bilgi ve birikim önemli değil, ben kimi istersem onu geçiririm mülakattan, böylece istediğim yargıç ve savcıyla da çalışmış olurum kimse karışamaz. verdiğim kararlar yargı denetimine de tabi olamaz, olmamalı."

recep bey binlerce kişinin gözünün içine baka baka bunu ifade ediyor net şekilde.

şimdi art arda soralım kendimize ve hepimiz kendimize cevap verelim sonra;

bu adam "demokrat" ise, üstteki ifadeleri göz önüne alınıp, bizim de kendisinin anlatmak istediklerini analiz edip daha anlaşılır hale getirdiğimiz düşünce yapısıyla "faşist" kavramı kim için kullanılır?

siz "şeffaflaşıyoruz" diyerek bir yandan birçok şeyi -olması gerektiği gibi- yargı denetimine açarken, kendi kararlarınızın yargı denetiminde olmasından rahatsızlığınızı bangır bangır söyleyip büyük bir çelişkiye düşüyorsanız, kendi kararlarınızın yargı denetimi dışında kalmasını dolaylı yollardan ima ediyorsanız, hukukun üstünlüğünü değil, kendi üstünlüğünüzü pekiştirecek kararlar alınmasını istiyorsanız, bu "demokrasi" kavramı içinde mi yer alır yoksa "faşizm" kavramı içinde mi?

türkiye şeffaflaşarak daha demokratik bir ülke haline mi geliyor yoksa, kendi sistem araçlarını oluşturarak "şeffaflık" kılıfı altında "faşizmin ayak sesleri" git gide sertleşirken biz uyuyor muyuz?

sınav başladı, 12 eylül 2010 sabahına kadar süreniz var, başarılar.
--spoiler--
not: yazı benim değildir. paleface adlı yazarın emeğine sağlık.
mezardakini, nazardakini, eşiktekini, beşiktekini bir kenara bırakacak olursak 2 eylül 2010 itibari ile sandık görevlilerine gerekli eğitim, oy pusulaları ve mühürler teslim edilmiştir.

(bkz: allah sonumuzu hayır etsin)

dıtdit: sonumuz hayır olsun derken, hayırlısı olsun anlamında amınakoyim, sonra gocunmasın şakirt kardeşlerim...
takriben iki haftadır dikkatimi çeken bir durum var...

''evet'' diye ortalıklarda dolaşıp, hönküren mini-midibüs, otobüsler var. hediyeler var; kalem vb., bir bakıyorsun akp logo, bir basıyorsun ''evet'' yazılı kağıt fırlıyor içinden...

akp belediyelerinde adım-başı caddelerde ''evet'' dövizleri en görünür cadde, sokaklarda...

hayır diye dolaşanlar yok denecek kadar az durumda...

neden evet? neden ramazan ayı?..

her zaman ki din avcılığı...

aksi laf edenlere soruyorum; bir referandumda iktidar, neden siyasi seçim gibi davranmak zorunda kalır?..

neden?..

maddelere iyi bakalım, 8. ve 10. ...

geçmişte türkiye cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmak isteyenler, kendilerini yargıdan kurtarıp, yargılamakla görevli olanları tasfiye etmek istemektedirler.

evet-hayır'ın oylaması budur...

iyi biliyoruz ki; bu iktidar ve hocaları özgürlük isteyen herkesi komünist, milliyetçi vb. suçlamalrıyla ölümlere götürmüştür.
referandum paketi yetersiz olmakla birlikte genel olarak bakıldığında memleketimizin yararına olduğunu düşünüyorum, ülkemizin önünü açacak kısır çekişmelere set çekecek, elit bürokrasiyi hizaya getirecek şimdikinden çok daha fazla demokrasi ve hakkaniyet gelecek, duygusal değil akli bakalım bu hiç bir siyasi partinin oylanması değil demokrasi çıtamızın yükseltilmesidir.12 eylül 2010 da oyumuz evet ve evet galip gelecek umuyorum çünkü ideolojik değil akıl ve izanın sonucu evet olmalıdır
referandum paketi yetersiz olmakla birlikte genel olarak bakıldığında memleketimizin yararına olduğunu düşünüyorum, ülkemizin önünü açacak kısır çekişmelere set çekecek, elit bürokrasiyi hizaya getirecek şimdikinden çok daha fazla demokrasi ve hakkaniyet gelecek, duygusal değil akli bakalım bu hiç bir siyasi partinin oylanması değil demokrasi çıtamızın yükseltilmesidir.12 eylül 2010 da oyumuz evet ve evet galip gelecek umuyorum çünkü ideolojik değil akıl ve izanın sonucu evet olmalıdır
(bkz: bir koyunu değerlendirmenin 26 yolu)
(#9276428)
(bkz: #9280093)

en çok şu şekilde entry girebilen varlıklar sevinmesin diye hayır çıkmasını istediğim referandumdur...
en doğru kararı verebilmek için bir düşünce balonu daha olsun diyenlere;

kirli evet, kirli hayır, kirli boykot!

http://www.istiklalmarsid...&id=347&Itemid=12
(bkz: 12 eylül 2010 muhtemel referandum yasakları)
hayır oylarının giderek tırmandığı referandumdur.
Evetçiler devlet olanaklarını da kullanarak bütün güçleriyle harekete geçmiş, halkımızın dinsel ve dince kutsal sayılan kavramlarını istismar etmeye başlamış, evet yazan örtülü masalarda iftar yemekleri verilmeye başlanılmıştır.
Dinde böyle bir şey yoktur.
Referandumun yüce islam diniyle bir ilgisi yoktur, ama yine de evet çıksın diye dinimizi bu işe alet edenler vardır.
Ama biz gerçek müslümanlar her şeyin farkındayız.
Hayır tırmanıyor.
gerçek budur !
an itibariyle kısa ama delice bir araştırmaya koyuldum gitarımla. takvim 01:10

ilk öncelikle bu referandumun sıra dışı ve yasa dışı yönünü paylaşmam gerek.
12 eylül referandumundan değişen maddeler bizlere tek tek oylamaya sunulmuyor. bu maddeler topluca karşımıza geliyor ve bu maddeler tek bir terimi/konuyu da ilgilendirmiyor. eğer karşımızda böyle bir şey varsa ben bunun içinde mutlaka bir piçlik var derim çünkü bu demokratik ya da insani olmaktan çok bazı yasaları gizlemekle ilgili diye düşünüyorum.

şu an referandumun açıklanması üzerinden aylar geçti ve ben maddelerin ne olduğunu bilmiyorum. şimdi kulaktan dolma bilgilerimi bir köşeye atıp neymiş bakmaya başlayacağım harbi harbi harbiden lan oha ! referandumun üzerinden aylar geçti kimsenin bir bok bildiği yok harbiden. evet diyen "tayyip gibi yönetim nerde bulcaz daha hoo ona güveniyoz ailecek" diyor buna neden olarak. evet diyen ise "tayyibin amına koyim orospu çocuğu" gibisinden bir şey diyor.

bakalım ben buna ne kılıf uyduracağım. şahsen sevmem tayyip enişteyi.

(aradan zaman geçer)
evet ilk önce 156.madde çıktı önüme;
--spoiler--
(bkz: 156 ıncı madde)
--spoiler--
bu maddenin son paragrafında şöyle bir şey var.
"anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri kanunla; mahkemenin çalışma esasları ve üyeleri arasındaki işbölümü kendi yapacağı içtüzükle düzenlenir."

burası şöyle değiştirilmiş;
"“askerî yargıtayın kurulusu, isleyisi, mensuplarının disiplin ve özlük isleri,
mahkemelerin bagımsızlıgı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir."

evet bu değişen kanunun ne olacağını bilemeyeceğiz. burada bence bir sinsilik yatıyor olacak. kanunu adalet ve kalkınma partisi belirleyecek. içtüzük ortadan kalkacak.

bir başka kaynakta ise "askerî yargıtayın kurulusu, isleyişi, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bagımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetlerinin gereklerine göre kanunla düzenlenir." olan 1982 anayasasının 156.maddesinin şöyle hazırlandığını gördüm;

"askerî yargıtayın kurulusu, isleyisi, mensuplarının disiplin ve özlük isleri, mahkemelerin bagımsızlıgı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir."

aynı şey ama ayrıntıya girmek istedim. bu kanun hakimlik teminatı esaslarına göre olacak diyor.
hakimlik teminatının ne bok olduğunu biliniz; (bkz: hakimlik teminatı)

sonra karşıma madde 159 çıktı. bunu nasıl okuyacağımı bilmiyorum bana çok itici geldi. bayaa bayaa değiştirmişler ve uzatmışlar yani oha oldum. bunun üzerine wintersun - death and healing solosundan bir lick çaldım yavaşça ve şimdi okumaya başlıcam. sizde dinleyin bu şarkıyı şu anki durumumu çok açık bir şekilde belirtiyor.
159a giriş yapmadan önce şuna bakmakta fayda var; http://balyemez.wordpress...addesi-uzerindeki-etkisi/

evet başladım okumaya... (bkz: 159 uncu madde) spoiler falan...

yasada "kurulun üç asıl ve üç yedek üyesi yargıtay genel kurulunun, iki asıl ve iki yedek üyesi danıstay genel kurulunun kendi üyeleri arasından, her üyelik için gösterecekleri üçer aday içinden cumhurbaşkanınca, dört yıl için seçilir." bölümü
"kurulun, dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yüksek ögretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından cumhurbaskanınca, bir asıl ve bir yedek üyesi anayasa mahkemesi raportörleri arasından anayasa mahkemesince, üç asıl ve iki yedek üyesi yargıtay üyeleri arasından yargıtay genel kurulunca, bir asıl ve bir yedek üyesi danıştay üyeleri arasından danıştay genel kurulunca, yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adlî yargı hâkim ve savcıları arasından adlî yargı hâkim ve savcılarınca, üç asıl ve iki yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından idarî yargı hâkim ve savcılarınca, dört yıl için seçilir." olmuş. bence saçmalanmış. ben yaptığım çıkarımı paylaşıp etki etmeyeyim size çünkü benimkide çıkarım yani unuturum hani. siz bakın ne kadar önemli bir şey bu (bkz: yargıtay genel kurulu). ayrıca (bkz: danıştay genel kurulu vs iktisat öğretim görevlisi).

bu yasada daha çok değişiklik var ama canımın dahada sıkılmasını istemiyorum. sevmedim bu yasayı ben o yüzden başka yasalara geçiyorum. ayrıca şöyle bir güzel link var oradan siz bakabilirsiniz yasaya. http://www.anayasamaddele...ayasa-maddeleri/madde-159

bu yasa hakkında evimde bunun evet kitapçığı şöyle diyor.
159.madde - yargıçlara daha fazla bağımsızlık ve tarafsızlık için geniş tabanlı temsile dayalı demokratik bir hysk için...

bilemiyorum. doğru sanki.

siktir git.

149.madde.

bu maddede anayasa mahkemesi, üç daire ve genel kurul halinde çalışacak. şu an nasıl?
anayasa mahkemesi, baskan ve on üye ile toplanıyor, salt çogunluk ile bir karar alıyor. anayasa mahkemesi başkanın elinden gidiyor. bu iş için seçilen üyelerde öyle. mahkemeler genel kurula sevk ediliyor. ayrıca ne idüğü belirsiz daireler. ayrıca siyasi partileri ilgilendir davalara da bu genel kurul bakacak. siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin kararlarda toplanacak oy çokluğu 5te 3 iken, 3te 2 oy bir partiyi kapatmak için yeterli olacak. bu demek oluyor ki partiler daha çabuk kapatılacak ve kapatılan partilerin yeniden açılması dahada zorlaşacak. dtp geliyor aklıma ama bu durum başka partiler içinde uygulanabilir. sonuçta genel kurulun sorumluluğunda olacak bu iş.

dtpnin varlığını düşünürsek iyi bir şey ama hiç demokratik değil. günümüzün anayasasına göz atarsak bu şöyle;
"siyasî partilerin temelli kapatılması veya kapatılmasına iliskin davalarda, yargıtay cumhuriyet bassavcısından sonra kapatılması istenen siyasî partinin genel baskanlıgının veya tayin edecegi bir vekilin savunmasını dinler."

geri geri gidiyorum evet ama ne yapayım? evet uyumam gerek sözlük yarın devam ederiz. 148. maddeden devam ederim yarın. şöyle ki çok öcü bir şey var bu maddede oha olunması gereken. elimde olan "evet oyu verin" konulu beyin yıkama kitapçığını okuyacağım. orada da belirteyim 148.madde için diyor ki; 148.madde - anayasa mahkemesi'ne bireylsel başvuru hakkının sağlanması için... aman çok iyi vallahi bir de maddeyi görün siz !
her türlü devlet olanağının kullanılması ve inanç istismarı yapılmasına rağmen Hayır oylarının önde olduğu kesin olan referandumdur.
Sonar Anket sonucu için bakınız:

http://www.haberler.com/sozcu-gazetesi/
referanduma dışarıdan bir gözle bakalım.

erdoğan:
-bir tarafta darbe anayasası
-yuuuuuhhhhhhh
-bir tarafta milletin anayasası
-yehuuuuuuuu

kılıçdaroğlu:
-malatyalı kardeşim bu anayasa değişikliği senin kayısına çözüm getiriyormu
-hayıırrrrr
-o zaman
-hayıırrrrr

bahçeli:
-erdoğan bu ülkeyi satıyor satıyorrr
-yuuhhhhhhhh
-abdullah öcalanı bile asamadılar
-yuuuhhhhhhh

erbakan:
-yetmez ama evet diyoruz ayrıca 2011 seçimlerinde Allahın izniyle ve sizlerinde oyları iyi inşallah iktidarız

evet ve hayır diye gazetecilerin bir televizyon kanalında tartışmaları:
-yalan söylüyorsun
-hayır sen yalan söylüyorsun
-hadi ordan yasayı yanlış yorumluyorsun

acıyorum
yüzbin kere hayır. ancak yine de her yol denenecek ve evet çıkacak gibi görülüyor.
şahsımın boykot edeceğidir. darbe anayasasına karşıyız ama bu değiş tam olarak yeterli olmadığında tek yöntem boykot.

yetmiyor diye evet demek salaklıktır.