bugün

bırakın 1980'i, 1939-45 yılları arasında naziler tarafından uygulanmış yahudi soykırımını eleştirmek için bile o yıllarda yaşamış olmamız gerektiğini bizlere öğreten hümanist eleştirebilmedir... garip bir zihniyetin ürünüdür, anlam verilememektedir.
geçmişte yaşanan ve topyekün "tüm millet" tarafından gerçekleştirilen ve bir kurtuluş savaşı atlatan bu millet elbetteki "insanlık dışı" yapılan her "zulmü" eleştirecek! bu bizim tarihimize sürülen bir lekedir, onu hatırlatan ve yüzlerce can alan, ocak yıkan, bir gençliği ortadan kaldıran her ne varsa zaman kaygısı gözetmeksizin eleştirilir ve ibret alınır.
bazı insanların elbetteki hoşuna giden ve gidecek olan bir hadisedir, bu yüzden olayı "meşrulaştırmak" adına durumu yumuşatmaya çalışmaktadırlar.
şu an hala anayasa da izleri bulunan, bir çok "kafada" izleri bulunan bu durumu, eleştirmek için o dönemde yaşamak gerekmiyor. o dönemde istesede kimse eleştiremezdi zaten, çünkü her an boynuna yağlı kement geçirilirdi.
Ülke için nasıldı o günler ona bakmak lazım. Bu gün bu ülke üç beş tane dertle boğuşuyor, irtica, yoksulluk, şiddet, Kürt meselesi, derttir deniyor. Hepsinin temeli 12 Eylül'de atıldı. irtica dedikleri şey; rabıta skandalı var bu toplumun, hafızalardan neredeyse silinmiş. Bir uluslararası islami sermaye kuruluşunun yurt dışına gönderilen din adamlarının maaşını ödemesi vardı, Uğur Mumcu ortaya çıkardı, Kenan Evren; böyle olduğunu bilmiyorduk gibi cümleler kurdu. Kenan Evren'e kadar kimse meydanlarda fetva vermeye cesaret edememişti. Milli Nizam Partisi, en islami parti sayılabilir cumhuriyet tarihinde. Necmettin Erbakan bir gün bir meydanda Kuran'dan ayet okumamıştır. Bu çıktı, ben bilmem ne, kuranda dendiği gibi... diye fetvalar okunmaya başladı. Türk parasına 72 kat değer kaybettirecek olayların temeli atıldı, Kürt sorununu silahlı bir aşamaya 12 Eylül uygulamaları getirmiştir. Daha ne diyim, her melanet ondan. Ayağınız bu gün taşa değerse 12 Eylül'e bir beddua okuyun. Mutlaka orada bir karşılığı vardır! Dokuz yüz film yasakladılar, yüz binlerce kitap yaktılar, gazeteler çıkamadı. Ülkenin ırzına geçtiler. Benim, sıradan insanın ve günlük yaşamın kodlarında hep darbecilerin değirmenine su taşımaya hazır bir kitle desteği olduğuna dair bir gözlemim var. Dünyanın bütün coğrafyalarında bunlar daima bir kitle oluşturuyor. Bunu nasıl yapıyorlar, insanın içindeki o kötüye nasıl sesleniyorlar?
az şey mi yapılmış bu dönemde? yeterli değil mi? eleştirebilmek için zaman geçirmeksizin hareket etmemiz mi gerekiyordu? bu ne rahatlık anlamıyorum, şu an 2008 yılında o dönemin izlerini taşımıyor muyuz? değişen nedir anlamadım. tüm toplum olarak henüz türk milletine yapılan bu zulümle eziyetle hesaplaşmış değiliz!

tarihimize "kara bir leke" olarak geçmiş 80 darbesinin bilançosu;

haklarında idam cezası istenenler: 7.000
Ölüm cezası verilenler: 517
Askeri Yargıtay`ın onayladığı idam cezası: 124
Dosyası Meclis`te bulunan idam hükümlüsü: 259
infaz edilen idam cezası: 50
infaz edilen sol görüşlü idam mahkumu: 18
infaz edilen sağ görüşlü idam mahkumu: 8
infaz edilen yabancı (Ermeni): 1
infaz edilen adli suçlu: 23
Gözaltına alınanlar: 650.000
Fişlenenler: 1.683.000
Açılan dava sayısı: 210.000
Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılananlar: 230.000
Sivil mahkemelerde açılan davalar (1980-88): 9.508
Yargılanan örgüt üyesi: 98.404
Hüküm giyen örgüt üyesi: 21.764
Yurda dön çağrısı yapılanlar: 29.000
Vatandaşlıktan çıkarılanlar: 14.000
Pasaport verilmeyenler: 388.000
Faaliyetten men edilen dernek: 23.700
Toplam 644 cezaevindeki hükümlü-tutuklu: 52.000 (1990`da kalanlar)
Toplam ölüm (eceliyle): 229, Kuşkulu ölüm: 144
Açlık grevinde ölenler: 14, Kaçarken vurulanlar: 16
Çatışma`da öldürülenler: 74
Doğal ölüm raporu verilenler: "intihar" ettiği bildirilenler: 43
"Nedeni belirsiz" ölenler: 2
işkence sonucu öldürülenler: 171
Açılan işkence soruşturma veya davası: 9.962 (1982-1988 arası).işkence yaptıkları suçlamasıyla yargılanan güvenlik görevlisi: 544,1981 yılı Nisan-Mayıs aylarında ödüllendirilen güvenlik görevlisi: 1.002, Cezaevlerindeki gazetecilerin aldığı ceza toplamı: 3.315 yıl 3 ay, istanbul gazetelerinin yayın yapamadığı gün sayısı: 300 gün, Yakılarak yok edilen gazete, dergi, kitap: 39 ton, Yok edilmek üzere depolarda bekleyen yayın: 40 ton, Yasaklanan yayın sayısı: 927, Yasaklanan film sayısı: 927...

meşrulaştırmaya soft ve semiz bir hale getirmeye çaba gösteren "zihniyet" şunu unutmayınız ki istesenizde bu dileğiniz ve eyleminiz gerçekleşmeyecektir, bu zihinlere, yüreklere, tarihe, şu an ki yaşama bile kazınmış bir "leke" olarak kalacaktır ve ayağımız ne zaman yerdeki bir taşa takılsa 80 dönemine bir kez daha beddua edeceğiz, bu ülkenin her taşında o dönemin izi bulunmaktadır.
demokrasiyi göthünden anlayıp uygulayan bir ülke olmamızın en açık en somut meyvesidir.
(bkz: şükür de birader)

edit:öyle şeler oldu ki hiç eleştiremeyiz sanıyordum.
o zamanda insanların eleştirdiğini anlamayan sözlük yazarının kendi fikridir.

eleştirenler her zaman eleştirmeyi sürdürmüştür.
bir çok babanın, dedenin yediği boktan dolayı üzerine, korkaksın işte bak 30 yıl sonra eleştirebiliyon yaftasını bugünün gençleri üzerine düşürme çabasından ibarettir.

öte yandan hopada ve bazı yerlerde, dev yol tasviyesine rağmen kurulan barikatlar ve devrimci sol'un darbeye karşı son nefere kadar karşı duruş noktasında eylemler ve açıklamalar, 30 yıl önce de bırakınız eleştiriyi darbeye karşı direniş sergilendiğini bilmemek anlamına gelir.

ebette ki albaylar cuntasına karşı geliştirilen direniş boyutlarında olmamıştır. ancak bu da, gerek o halkın tarihsel sürecinde egemen güce karşı savaşın gelenekselliği ve bu ülke insanlarında egemen güç kavramının cumhuriyele birlikte içselleştirilmesine** bağlıdır.

iş bu ki darbeye karşı direniş ülkenin hapishanelerinde* gerçekleşmiştir.

(bkz: metris cezaevi)
(bkz: diyarbakır cezaevi)
(bkz: dörtler)
(bkz: 84 ölüm orucu ve süresiz açlık grevi)
30 yıl sonra eleştirilmesinin bir diğer sebebi ise; o yıllarda yapılan referandumlarda, halkın gösterilerinde açılan "ordu göreve" pankartlarıda unutulmuş değil. kardeş kardeşi vurur vaziyete getirilen durum içerisinde bulunan bir toplum tek güvenebildiği kurum olarak türk silahlı kuvvetlerini üstü kapalı göreve davet etmiştir. evet 30 yıl sonra eleştirmesi kolay neden denilecek olursa o zaman yapılan darbe sonucunda hak ve özgürlükler kısıtlandı demokrasi ele geçirildi ama... en kötü şey demokrasiyi kötüye kullanmaktır. yanlış yapmaktan cok doğru olanı kötüye kullanmak daha da zarar vermiştir. ülkede demokrasi adına bir kaos yaşanır durumdayken insanlar artık bu kavga bitsin yeter ki der durumdayken ordu mensuplarına çiçekler atarken 30 yıl sonra kalkıp o dönemi o dönemin şartlarına göre değerlendirmez bu güne göre ahkam kesersen 100 yıl sonraki torununda "kurtuluş savaşı da ne gereksiz yere yapılmış ha" der.
12 eylül'ün amacına ulaştığının gösterir.darbe'yi yapan bizim çocukların maksadı zaten düşünmeyen, fikir kabızı bir nesil yaratmaktı.

(bkz: our boys)
bizden önceki nesillerin ayıbıdır.