bugün

ekmeleddin bey abimizin kazanacağı seçimdir.
Abdullah Gül'ün aday olacağı seçimdir. Demedi demeyin CHP'liler ile mhp'liler bu ekmeleddin'e oy vermez. Tayyip olursa Ekmeleddin'i seçerler ancak Gül olursa Ekmeleddin'e oy verilmez. Chp ile mhp kös kös düşünsün. Doğru düzgün milliyetçi bir adam çıkaramadıklarına.
Erdoğan seçilirse sıkıntısız sonlanacak ama seçilmezse "seçimde hile var" denerek tekrarlanacak seçimlerdir.
ilk defa halkın seçim yapacağı cb seçimidir.

ekmeleddin ihsanoğlu'nun kazanmasını sırf tayyip kazanmasın da kim kazanırsa kazansın diye istiyorum ama bu çatı adayın da çok uygun olduğunu düşünmüyorum.
Üzerinde yolsuzluk şüpheleri olan biriyle, 71 yıllık ömrünün 10 yılını bile turkiye'de geçirmemiş birinin de aday olduğu bi acaip seçim.
(#24153043)
Kazanan kim olursa olsun Türkiye'nin kaybedeceği seçim.
Birinci turu 10 ağustosta yapılacak olan seçim.

Birinci turda Cumhurbaşkanı seçilemezse. Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimi 24 Ağustosta yapılacak.
başbakan aday olursa başbakanlığı bırakmayacağı, istifa etmeyeceği söyleniyor. Daha adaylığını açıklamadı. istifa edip etmeyeceğini adaylığını açıkladıktan sonra netleşir gibi. tabii eğer aday olursa.

seçimlerin adil bir süreç içinde yürümesi için benim kanaatimce başbakanlıktan istifa etmesi gerekiyor. sonuçları her ne kadar etkilemeyecek olsa da yapılması gereken bir şey bence. eğer aday olur ve istifa etmezse mecliste olan partiler ya da olmayan partilerin yapması gereken ilk şey çatı adayla falan uğraşmak değil, istifaya zorlamak olmalıdır. böyle bir zorlama sonucu başbakanın istifa edeceğini sanmıyorum. böyle bir durumda tüm siyasi partilerin seçimi boykot kararı alması gerekiyor. en azından tayyip erdoğan a muhalif seçmenlerin böyle bir karar alması çatı adaydan daha büyük bir etki bırakabilir.
bu seçenek neden hiç bir siyasi parti ya da gazete yazarı tarafından dillendirilmiyor hiç anlamıyorum. bir boykot kararı belki ileride daha kötü bir sonuç doğurabilir. insanlar sandığa gitmez doğal olarak tayyip erdoğan mutlak zaferle seçimi kazanır ve sandığa gitmeyen adayları yok sayabilir. bu zaten onu desteklemeyen adaylar için neyi değiştirir? kazanma şansları var mı? hele böyle adaletsiz bir yarışı?

zaman ne getirir bilinmez. tüm bu düşünceler başbakanın aday olup başbakanlıktan istifa etmemesi durumunda kendi senaryom. ve tabii gazeteleri, televizyonları, siyaseti, gündemi takip edebildiğim ölçüde yani kısıtlı şartlar altında ki düşüncelerim. ama bana göre adaletin sandıktan ibaret olmadığını en iyi bu şekilde anlatabilir insanlar.
okuyup bu konu hakkında görüşlerini belirtmek isteyen arkadaşlar özelden istedikleri zaman yazabilirler.
Recep Tayyip Erdoğan'ın açık ara Cumhurbaşkanı seçileceği ve Başbakanlık koltuğunu AKP'li başka bir bakana devrederek AKP'nin sonunu hazırlayacağı seçim.
bir hırsız, bir bölücü ve bir dinci arasında geçecek seçim. teşekkürler türkiye...
Belkide ülke olarak tekrar karanlığa gömüleceğimiz seçimdir.
karanlık ve aydınlık arasındaki ince çizgide gidip gelmemize sebep olacak seçimdir. gerçi iki türlüde şemsiye halka girecek.
tayyip erdoğan'ın adaylığını açıklaması ve konuşmasıyla bir şeylerin daha belirgenleştiği seçim.

öncelikle mhp-chp'nin çatı adayı ekmel bey, ve destekçisi iki büyük muhalefet partisinin açıklamalarına bakalım.

ekmel bey açıklanırken siyasi partilerle ilişkisi olmaması, tarafsız olması, tüm türkiyeyi kucaklayacak olmasına vurgu yapıldı. ve seçim politikaları da belli ki bunun üzerine olacak. tüm siyasi partilere, halkın tüm kesimine eşit mesafede bir cb seçilmesi gerektiğinden bahsedildi.

tayyip edoğan kendisini aday gösterdi.

tayyip erdoğan'ın konuşmasında ise tam tersi cb siyasetten olmalı, taraf olmalı vurgusu yapıldı. ak partiyle birlikte çalışacağız partim size emanet dedi. şüphesiz ki bu cümleler satır aralarında başkanlığa mesaj veriyor.

selahattin demirtaş tamamen süreçten bir iki taviz koparmaya yönelik bir aday zaten.

yani 10 ağustos'ta rte mi ihsanoğlu mu ? sorusuna cevap bulmayacağız sadece.

taraf bir cb mi tarafsız bir cb mi sorusu da cevap bulacak.
sadece ve sadece 3 adayın olacağı seçim.

(bkz: recep tayyip erdoğan)
(bkz: ekmeleddin mehmet ihsanoğlu)
(bkz: selahattin demirtaş)

meclis dışı ancak seçimlere girme hakkı olan partiler aday gösteremiyor, çünkü en az 20 milletvekilinin imzası olması gerekiyor, ama korkudan milletvekilleri genel merkezlerinin belirlediği aday haricinde başka aday için imza atmaya elleri varmıyor. ilk turda en az 8-10 aday olması gerekiyordu, şayet son anda bazı milletvekilleri cesur davranmaz ise, maalesef 3 adaylı tatsız tuzsuz seçime gidiyoruz.
Recep rayyip erdogan'in acik ara alacagi secim olacaktir.
şayet bir son dakika sürprizi olmaz ise, şuna benzer bir oy pusulası karşımıza çıkacak olan seçimdir:

görsel

üşenmedim hazırladım, bence ysk boşuna uğraşmasın, benim hazırladığım oy pusulasını bassınlar ;)
daha önce bu başlığa başbakanın adaylığı durumunda istifa etmesi gerektiğini yazmıştım. beklendiği gibi adaylığını açıkladı, istifa etmedi. onu destekleyeceği belli olan insanların hiç biri istifa etmesi gerektiği gibi bir şey söylemiyor. yıllardır alıştığımız gibi parti içi bir karar alınmış, adaylığı açıklanmadan önce bile istifa etmemesi gerektiği medya da konuşuldu. zaten yasa ve kanunlar bunu gerektiriyormuş. dünyada hiç bir örneği yokmuş böyle bir istifanın, türkiye tarihinde görülmemiş. hatta bunları anlatan akp sözcüsü ismet paşa nın istifa etmemesini bile örnek göstermiştir.
ben seçimlerin adil bir süreçte yürüyebilmesi için istifa etmesi gerektiğini düşünüyordum. fakat bu düşüncelere verilen cevapları yan yana getirince adayın finansmanı dışında istifanın ya da görevi başında kalmasının hiç bir farkı olmayacağını anlıyorum. aslında verilen cevaplar, yapılan açıklamalarla tamda söylenmek istenen bu. çünkü zaten başbakanın yanındaki tüm insanlar türkiye yi yöneten bakanlar, milletvekilleri valiler vsvs. o görevi başında olmasa bile bürokratlar veya yöneticiler ona yardım için, biraz daha gözüne girebilmek için devletin, milletin tüm imkanlarını ayaklarına serecek gibi. yani bu seçimin adil olmasının bir imkanı yok gibi. bugüne kadar da bunun adil bir şekilde olmasını sağlayan hiç bir sistemi görememişiz, dünya da yokmuş. fakat en azından insanların gönüllerini biraz rahatlatmak için bir şeyler deneyebilirlerdi. en azından arayabilirlerdi. bu adaletsizliği tarihsel bir gerçekliğe dayandırmak ne kadar haklı çıkartır onları? dünya da olmayan bir şeyin türkiye de olması türkiye için bir devrim olabilir. adalet için yapılan bir çalışma ne kadar kötü olabilir. fakat bu her hükümet zamanında nerdeyse böyle oldu. dünya da yoksa bizde olamaz. neyse

seçimin finansmanı konusuna gelince. kim olursa olsun seçildikten sonra hakkında yasalara uymadığıyla, sağdan soldan aldığı paraları harcadığı konusunda söylentiler çıkabilir. doğru yanlış bilemem. ama bir toplumun en düzenli örgütü kısa dönem hesabı yapan siyasi partiler olduktan sonra bu söylentilerin ne önüne geçilir, ne de gerçeklikler halka saf haliyle yansır. senin benim verdiğim 10tl ler ile bu seçim süreçleri idare olunmaz gibi. parti destekleri, devlet imkanları, iş adamları tarafından sağlanan kolaylıklar. bunlar sadece akp için değil tüm partiler için geçerli. etki alanını genişletmek isteyen insanlar- bürokratlar- siyasiler. birisi olmayacak diyebilir mi?
geçerli oyların yüzde 50’sine ulaşan aday olmazsa 24 Ağustos’ta yeniden sandığa gidilecektir.
görsel
halkın kendi adayını çıkaramadığı seçim.
f.örgütün 28 martta attığı kazığın biraz daha yağlısını getirmesi.
bölücülerin adayının olması.
vatansever ve cumhuriyetçilerin adayının olamaması.
gökten paraşütle ülkemize atılan birinin sözde muhalefet partileri tarafından aday olarak gösterileceği seçim.
halkın gösteremediği adaya oy vermeyeceği.
geçersiz oyların çoğunluk olacağı seçim.
O DEGIL DE SOYLE BIR CUMHURBASKANIMIZ OLMADI BE SOZLUK... (bkz: YULIA TYMOSHENKO)
bir köşesinden diğerine savrulup durduğumuz, seçimin kendisinden ziyade öncesi, sonrası ve arka planında olanlarla kritik öneme sahip olan olduğunu düşündüğüm seçimdir.

kişisel bazı detaylarla başlayayım: şahsen bu konuyla ilgili olarak ilk fikrim, chp kanadında kemal kılıçdaroğlu taa eskiden, başkan seçildikten hemen sonra yapması gereken işin, deniz baykal'ı cumhurbaşkanlığı için hazırlaması idi. kişi, zamanlama doğru-yanlış olmasından bahsetmiyorum. burada uzun vadeli bir politikanın istikrarlı şekilde uygulanması beklentisiyle düşündüğüm için bu modeli uygun bulmuştum. seçim zamanı, yılı geldi, aylar geçti, adaylık başvurusuna kısa süre kala ortaya çıkan aday da maalesef beklentileri karşılamadı. bununla ilgili daha anlatacaklarım var ama chp nin ne kadar organize olduğu konusunda sıkı bir örnek olarak bunu belirtmek istiyorum; kemal bey maalesef ilkeli olma, haksızlıklara karşı olma konusunda bizleri çok umutlandırmıştı. ama görüyoruz ki ilk çıkışında elindeki yolsuzluk dosyalarını bile ona teslim edivermişler, kendi çalışmaları değilmiş. olsaydı bu bataktan çok az akp li sağ salim çıkabilirdi.

akp adayı zaten yeterince belliydi ama, kafamı kurcalayan iki konu var. adayın tayyip erdoğan olması elbette beklenen birşey, partinin de tam destek vermesi aynı biçimde tuhaf kaçmıyor. ama, bu seçimde seçildikten sonra mevcut yapıda başbakanlık yetkilerini yeni makamına taşıyamayacak olması sorununu aşması şüpheli gözüken bir aşama. ikinci konu da, yalçın küçük ün iddiası tayyip erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli olan dört yıllık üniversite mezuniyetinin bulunmaması iddiası. yoksa bu durumda, başka faktörleri de düşününce kendini sağlama almak için bir üst makama sığınmak pek tabii kendisine yakışır.

şimdi böyle kuvvetli bir adayın karşısına birleşerek çıkartılan ekmeleddin ihsanoğlu bir abdullah gül profilinin aynısı, islami kökenli bir insan. bu tabloya bakınca ilk aklıma gelen şu oluyor: 70 milyonluk ülkenin cumhurbaşkanı iki islami kökenli insandan birisi olacak, başka aday mı yok? selahattin demirtaş da eklendi. eh, kendi örgütü mensupları, bebekler, kadınlar dahil 30.000 kişinin katili bir örgütün başını önder olarak gören bir düşünceye de saygı duyamıyoruz. arkadaşlar dikkat, bizi ülke yapan değerlere sahip tek bir aday bile elimizde yok. ee, niye bu?

basit. bize şimdiye kadar devleti temsil ettiğini söyleyen ama aslen kendi çıkarlarını ön plana alan profiller devlet olarak tanıtıldı. köklü kurumların başına basiretsiz yöneticiler atanıp sonra kurum kötüye gidince elden çıkartmanın daha iyi olacağını söyleye söyleye maşallah özelleştirilmeyen hiç bir yerimiz kalmadı. hatta aynı modeli ösym'ye de uyguladılar. heey, hani sınavları artık kurumlar yapmaya başlayacak haberleri çıktı ya, kpss den kurtuluyorsunuz. yeni modelin daha adil olacağına inanan? peki arada giden ne oluyor, kurumsal yapıyı kaybediyorsunuz. günaydın çaylar benden.

dolayısıyla, bu seçimler aslında seçim sistemi ve demokrasi göstergesi olarak gösterilen sandığın nasıl bir aldatmaca olduğunun ispatıdır. bak ben emine ülker tarhan ı vallaha da billaha da en uygun aday olarak görüyorum. ama efendim muhafazakarlardan oy alamazmış, aslında göründüğü gibi değil burnu havadaymış gibi havada bilgilerle öyle kafam karışıp bu fikrimin arkasında çok durmadım. ama bugün geldiğimiz noktada kendisi aday olmazsa ben de oy moy kullanmayacağım arkadaşlar. yeter ya, icraat diyorsunuz, lan yapılan yolları bedavaya kullananız mı var? parası karşılığı hizmet alıyorum, ya toplu taşıma ya kendi aracım. benzinimi devlet mi koyuyor? devletten hibe ev alanınız mı var? toplu taşımada ücretsiz gidiş hakkım mı var kardeşim? e neyin hizmeti, parası karşılığı aldığım ticari hizmetin nesini devlet üstleniyor ya?

tabii ben burada sizi ikna etmek için dil dökerken ikinci bir ayrıntıyı da gözden kaçırıyoruz. cumhurbaşkanı adaylarının üçü de bu barış süreci, açılım denilen bariz emperyalist dayatması olan konuda aynı fikirdeler. yani, federasyona gitmemiz falan kaçınılmaz. yani bölünmez bütünlük falan vardı ya, artık ilerleyen günlerde görürüz. nasıl ki kurşun atmadan ordumuzu teslim aldılar, yine tek harekat yapılmadan bizden toprak alacaklar. hem de bunu, demokrasi diyerek, halklara özgürlük diyerek yapacaklar. buna karşıysanız, elinizdeki araçlarla da bunu yapma şansınız yok. insanlığın ve medeniyetin getirdiği en temel kanun ve kuralları hangi durumda uygulayamazsınız biliyor musunuz? ya kölesinizdir, ya da devletiniz sömürge devlettir. 1923'te kurulan devletle ilgisi yok. şimdi geri dönün, t.c. harflerinin kaldırılmaya başlamasına gidin bakalım. merak ediyorum, siz ne bekliyordunuz?

o yüzden değerli arkadaşlarım, seçim meçim yok işte. mücadele edeceğiz, belli mevzileri zaten teslim etmişiz görülüyor ki. yarın isyan ederiz dediğiniz noktada da o değişmiş rejimin ordusuyla karşı karşıya gelmemiz olası, haklı olduğumuz davada hem de. hadi şimdi durmak yok, yola devam. hadi beraber yürüyün o yollarda. aynı bağın gülü olun, aynı sudan için. he he dünya deviyiz, bok yoluna ölüyorsun da hakkını arayamıyorsun. iyi maaş dediğin fakirlik sınırı altında, asgari ücretin açlık sınırı altında. kölelerin bari barınması yemesi içmesi bedavaydı. tabii cehape cehape, he gülüm he yavrum. kömür dağıtım kuyruğunda insanlar birbirini kesmeye başladığı gün bile uyanmayacaksınız ki kime ne anlatıyorum? seçin seçin. gidin sandığa gücünüzü gösterin de koyun muhabbeti yapalım yine, gelir geçer.
atatürkçü düşünce nedir? kimdir? bilen bir adayın olmadığı seçimlerdir.
1) pkk terör örgütü üyesi
2) tayyip
3) ekmelettin
bunlardan hangisi atatürkçü düşünceye sahip. hangisinin zihni açık?

bu seçim, bile bile, seve seve, planlaya planlaya, tüm kemalistleri susturmak demektir. oy kullandırmamak demektir.

teşekkürler türkiye..
kaset piyasasının durgunluğundan ve "favori adayı yenmemiz zor" bezginliğinden olumsuz etkilenmiş seçimdir.