bugün

entry'ler (556)

1 ekim 2019 galatasaray paris saint germain maçı

Maçtan önce tek isteğim 60. Dakikaya kadar takımın gol yememesiydi. Neredeyse gerçekleşecekti ki 50. Dakikada, hemde bağıra çağıra golü buldu psg. Bu saatten sonra maalesef 1-1 değil, 0-2 hatta 0-3 olur.

Çünkü babel rezalet oynuyor. Falcao’lu bir oyun dizaynı hala mümkün değil. Eski kara mamba’mızın ahı mı tuttu nedir ondan sonra gelen kimse dikiş tutturamadı, oyuna dahil bile olamadı. Bunuda hep “gs forvetsiz oyuna alıştı” diye hasır altı ettiler.

Evet kadro farkı inanılmaz ama bugün en kötü berabere kalmamız gerekirdi, özellikle brugge’ün madrid beraberliği sonrası.

Edit: ben bunu yaZarken babel çıktı andone girdi. iyi güzel iki forvete döndük ama onlara kim top taşıyacak işte orası meçhul.

başkanlık sistemi

işte bu gece başkanlık sistemi olmadan da ülkenin tek bir ses altında yönetildiği ortaya çıkmıştır. Karşısında kimse durmadan istediği kararları veren ve uygulatan bir kişi var yukarıda.

Ohal ile iş sulandırıldı. Deneme süreci şu an devam etmekte. Her olaydan sonra normalden biraz daha uzaklaşan bir türkiye var artık. Sansürle ve baskıyla olayları çözebileceğini düşünen bir siyaset...

Hepimize geçmiş olsun.

turkchan tk

son günlerde oldukça güzelleşen site. 4chan'ın türkiye'ye yasaklanması üzerine vakit geçirilebilecek sağlam bir oluşum. inci sözlük vs. karıştırmamak gerek. kendine ait bir kültürü olan 4chan'ın türkiye uzantısı olarak görmek lazım. hemde taklit olarak değil içine türk sosu katarak.

turkiye de klasik muzik

(bkz: türkiye de klasik müzik)

akdeniz genclik orkestrasi

(bkz: akdeniz gençlik orkestrası)

15 mayıs 2011 sansüre karşı protesto yürüyüşü

şimdi yalan söylemenin sırası değil, birde tam 1 yıldan uzun bir süre sonra ulu sözlüğe ilk yazımı yazarken.

ekşi sözlükte yazmaya başladığımdan beri ulu sözlükte sadece okura dönüşmüşken, bütün 15 mayıs yürüyüş planlarını şusunu busunu ekşi'de takip etmişken, bütün muhabbeti orada döndürmüşken, 15 mayıs günü taksim meydanına geldiğimde elimde uludağ sözlük'ün katkısıyla hazırlanmış pankartla 1 saat yürümem bana sorarsanız çok ironikti. şu an halen +1'imle aldığım 2 pankart bilgisayar masamın yanında duruyor ve üstünde de uludağ sözlük banneri.

yürüyüş sonrası ne medyanın ne de politikacıların umrunda olmamamız bu sansürlerin son sürat devam edeceği fikrine kapılmama neden oldu. özellikle bugün o kadar protestoya rağmen halen iletişim bakanının "ygs gibi bu sansür işi de yanlış anlaşıldı, değişiklik sonrası sansürlenecek birşey yok! herşey aynı kalacak." diyor adam ciddi ciddi. sanki şu an internetimiz sansürsüzmüş gibi, 22 ağustos'tan sonra hiçbir şeyin değişmeyeceğini söylüyor bakan.

netice itibari ile hayatımda katıldığım ilk yürüyüştü, çok eğlenceliydi, yalnız olmadığımızı çok güzel bir şekilde, olaysız ifade ettik. ayrıca ben öyle kalabalık cidden 1 mayıs dışında görmedim, sanal ortamdan ne insan akmış, erkekten çok kadın vardı ayrıca, teşekkür ederim herkese, özellikle uludağ sözlüğe.

şiddetle iktidar bekleyen chp mhp eşrafı

(bkz: aç kurt gibi kadrolaşan akp iktidarı) farkı yok hani.

türkiye nin karşılıklı vizeleri kaldırması

tamamen kişisel bir görüş olarak eklemek gerekirse, türkiye'nin ab ile arasındaki vizelerin kalkması sürecinde işi daha zora sokacak işlemlerdir. ancak öte yandan eğer türkiye bölgesinde herkesten farklı ve güçlü bir ülke olduğunu cümle aleme kanıtlama derdindeyse yönünü sadece batıya değil geriye kalan 3 ana yönede çevirmelidir. vize kaldırılması sadece vatandaşlar için olmuyor bildiğiniz gibi... netekim hiçbirimiz "dur haftasonunu hong kong'ta geçireyim" diyebilecek ekonomik şartlara sahip değiliz. bu yüzden vize şartı kaldırılan ülkelerde ilk sevinenler her daim ticaretle uğraşanlar olmuştur. neresinden baksan kâr edilecek bir durum bulunabiliyor yani. ha bu süreçte biz hiç gitmek istediğimiz refah kat sayısı yüksek ülkeler ile vizeleri kaldıramadık. o da bizim bir refah seviyemiz olmadığındandır.

andımızın baştan aşağı yalandan ibaret olması

yaratılmak istenen nesiller ile yaratılanlar arasındaki derin uçurumu bize sergiler.türkiye bin yıllık cumhuriyet ve demokrasi geçmişine sahip olmadığından geçiş sürecinde yaratılmak istenen kimlik ve ideal vatandaş tanımlarının genç dimalara aşılanması açısından aslında yalan ögeler barındırmamakta. ancak daha sonrasında ne oluyorsa oluyor, bu söylenenleri yapmaya otomatik ve ezberden katılan milyonlarca türk, o antta ne varsa tam tersini yapmak için canını dişine takıyor. aha ondan sonrada böyle başlıklara konu oluyor.

leipzig

2009-2010 kış sezonunu tamamen 3 ay karlar altında geçirmiş ve geçirtmiş, ben dahil pekçoklarını canından bezdirmiş şehirdir. bu 3-4 aylık kış periodunda hava sıcaklığında -26'ları görmüş, hava -1 derece olduğunda "gelin olm dışarı çıkalım, hava süper!" dedirtmiştir. bu kış bitmedi ama ben bittim sevgili sözlük.

halle

almanya'nın sachsen eyaletinde yer alan ufak ama gelişmiş bir şehir. gerek sanat gerek ulaşım ve gerek ucundan yakaladığı hayat standartları yönünden büyümüşte küçülmüş izlenimi verir.

river

(bkz: river cola)

river cola

avrupa'da faaliyet gösteren aldi süper marketlerinde karşılaşabileceğiniz kola markasıdır. coca cola'ya tat olarak yaklaşamaz ama pepsi ile yarışır. gerek upucuz fiyatı gerek 25 cent'lik depozitosu ile bekar/öğrenci/fakir sofralarının vazgeçilmezidir.

8 aralık 2009 beşiktaş cska moskova maçı

şimdi manu 3-1 önde iken eğer beşiktaş bu maçı 2-1 alırsa bjk avrupa kupalarına devam edebiliyor mu merak içinde izlenen maç. ayrıca beşiktaş çok rahat kazanabileceği maçı elleri ile vermek üzere, galatasaray'lı olarak üzülerek izliyorum. umarım son saniye falan atar bir tane daha.

sözlük yazarlarının cahilleşmesi

genç nesilin cahilleşmesi olarak görülmesi gerekendir sözlük yazarlarının cahilleşmesi.

5 kasım 2009 dinamo bükreş galatasaray maçı

sezon öncesi yapılan hazırlık maçlarını andıran avrupa ligi mücadelesi.

5 kasım 2009 dinamo bükreş galatasaray maçı

nasıl bir maç olduğunu halen keşfedemedim. güya maç seyircisiz oynanıyor ama ali sami yen mübarek, bildiğin taraftar sesi duyuluyor. nevizade geceleri dahi söylendi. ara sıra kamera şeref tribününü gösteriyor ama o tribünün etrafıda ziyadesiyle dolu. romen olsam çok uyuz olurdum bu sahneye. ayrıca mehmet topal 'ın füzesiyle 3-0 önde götürüyoruz. hazırlık maçından hallice bir maç oluyor. paf takımı ile oynasa daha fazla zorlanır galatasaray. rakip takımın bu isteksizliğini anlamak mümkün değil.

alman markaları

(bkz: hitler)
(bkz: nazi)

bilgisayar masasının üzerindekiler

(bkz: canım anket çekti)

abartmıyorum;

- 2 adet ekran
- 2.1 hoparlör
- açıkta duran anakart ve üstündeki ses, ekran kartı vs..
- power supply
- iki adet dahili, bir adet harici harddisk
- dvd yazıcı/okuyucu
- bunları birbirine bağlayan kablolar
- kablosuz fare ve aparatı
- kablolu fare
- ışıklı, ekstra usb girişli, hoparlörlü fare altlığı
- klavye
- orta boy kulaklık
- 3 adet joistick
- web-cam
- usb çoğaltıcı aparat
- not defteri
- telefon-pc bağlantı kablosu
- kalem
- bira kapağı
- bant
- kaşık
- çatal
- ekmek
- bardak
- internet faturası
- banka hesap defteri
- maaş ödendi dekontu
- birkaç fatura
- resimli çerçeve
- oyuncak ördek
- küçük bir eyfel kulesi
- kinder sürprizden çıkan bir oyuncak

masamın ufak bir masa olduğunu ayrıca belirtmek ister bu deli gönül.

frank rijkaard

boşuna fener maçının suçlusu olarak kendisi aranmamalıdır. daha 2. dakikadan itibaren elinde olmayan bir değişiklik ile oyuna başlayan rijkaard bence elindeki malzeme ile en iyisini yapmıştır. hatta son dakikalarda yaptığı aydın değişikliği ile kendisini kaleci ile karşı karşıya pozisyona bırakmıştır, eğer o golü aydın atsaydı gecenin kahramanı olacaktı.

kim ne derse desin en az 3 yıl galatasaray'ın başında kalmalıdır. galatasaray'da bir ekol yaratmadan takımdan ayrılması faciadan öteye gitmez. ayrıca oyuncu değişikliği konusunda usta olduğunu düşünüyorum. neskeens ile beraber her daim sakin, her daim 'cool' bir şekilde, tam da bizim klubede görmek istediğimiz teknik adam görüntüsü göstermektedirler.

keita kırmızı kartı alır, elano oynamaz, baros sakatlanır, aydın golü atamaz ise rijkaard ne yapacak?