bugün

sevdiği entry'ler

eski türkiye nin özlenmesi

günboyu gazetesi yazarı levent bulut'un okunması gereken yazısıdır.bence muhteşem tespitler yer almaktadır. Buyurun:
--spoiler--
Bir tek ben mi böyle düşünüyorum bilmiyorum. Ama ben eski Türkiye'yi özlüyorum arkadaş. Hafızamız zayıf değilse dünümüzü hatırlıyor olmamız lazım.
15-20 yıl öncesini düşünün. Belki yine işsiz ya da borçlu idik ama yarınımıza umutla bakabiliyorduk.
Öyle ya, kör talih bir gün bize de güler diyorduk. Birbirleri ile cigarasını paylaşan insanlar "hangi partilisin?" demiyordu.
Terör bitme noktasında, yargıya güven doruktaydı. Particilik ve partizanlık bu kadar yaygın değildi.
Herkes ekmeğinin derdine düşmüş koşturuyordu.
***
"Ne Mutlu Türküm" demek kimseyi rahatsız etmiyordu."36 etnik kimlik var" diyen yoktu.
Şimdi içi boşalmış olan değerler o yıllarda henüz bu kadar yıpratılmamıştı.
Mesela aşk...
Sevdik mi tam severdik. Öylesine değildi. Önemliydi birine seni "seviyorum" demek. Ya da birinin bize "sevdiğini söylemesi."
iş olsun diye söylenmezdi bu kelimeler. Değer verilirdi "sevene ve sevilene."3 günde bir aşık olmazdık, olamazdık.
Ekmek gibi, su gibiydi aşk. Sevmek, emek işiydi...Yüzüne bakmaya utanırdık sevdiceğimizin. Ve onun kıymetini bilirdik. Korunurdu, kollanırdı, ezilmezdi, ezdirilmezdi. Ayrılıklar yok muydu? Tabi ki vardı. Sevgimize sahip çıktığımız gibi, ayrılığımıza da sahip çıkardık.
***
Fakat artık her şey çok kolay elde edildiğinden olsa gerek, aşklar da kolayca son bulur oldu. Evlilikte yaşananlar, boşanınca ortalığa düştü. Eski diyerek küçümsedikleri Türkiye'de; aşka, emeğe, düşünceye, küçüğe, büyüğe, yaşlıya, gence en önemlisi insana değer verilirdi. Oysa şimdi emeksiz zengin olana; "helal olsun işini biliyor adam" deniyor artık. Her şeyimiz farklılaştı. Sinemamız bile.. Kimi zaman saf, kimi zaman uyanık, fakat hep iyi niyetli olan ve sosyal konulara değinen Şaban'ın yerini, Recep ivedik aldı. Böylece güldüklerimiz de farklılaştı.
***
Dilimiz ve kıymetlerimiz de değişti.Vatana, bayrağa, dilimize önem verirdik. 'Yha, bys, nslsn, gzlmş' demezdik. Ulusal değerlerimiz vardı. Maillerle, videolarla sahip çıkmazdık 'vatan'a. Kalbimizle, yüreğimizle sahip çıkardık. 'Kardak' için kükrüyorken şimdi başımızı kuma gömer olduk. O yıllarda bayrak gibi, Cumhuriyet gibi "ATATÜRK" de ortak değerimizdi. Ne tesadüf her resmi bayramda hastalanmazdık. Dini bayramlarımız da bizimdi, resmi bayramlarımız da...
***
Saygılıydık birbirimize. Evimize gelen misafir niyetli değilse, oruçluyken yemek hazırlardık. Mahalle arkadaşlıkları önemliydi bizim için. Bugün komşu, komşuyla selamlaşmaz oldu. içi boşaltıldı her kelimenin, her duygunun. Güven kelimesi kimsenin umurunda değil artık. Yalan söylemek bir bardak su içmek kadar kolay. Yalanı ortaya çıkınca utanma da yok artık. Eskiden insanlar cahilse kelam etmeye çekinirdi. Şimdi cahiller alkışlanıyor.
***
Sahip olduğu niteliklerle değil, hangi partiden kimin adamı diye değerlendirilir oldu insanlar. Facebook ve twitter'da ne kadar takipçi olduğu da önemli bir kritere dönüştü. Bir işi, ehline değil torpiline göre verir olduk.

***

Ekonomi desen; artık eskisine göre daha borçluyuz. Yeni dedikleri Türkiye'de ekonomiyle övünülüyor ama fabrika açmak yerine olanları sattık. Üretimi artırmak yerine tüketime özendik. Double yol yaptık, iMF'ye borcu ödedik derken iç ve dış borcu katladık. Özelleştirme adı altında devletin kurumları satıldı. Kendi kendine yetebilen ülke iken saman, buğday ve et ithal eder olduk. Üretime yönelik fabrika açamazken, tüketimi özendirerek her yere AVM'ler kondu. Bakkalın, kasabın, manavın devri bitti. işsizlik 16 yıl öncesinden daha fazla, kredi kartı sahipleri her gün kartın asgarisini bile ödeyememe korkusu yaşıyor, esnafın durumu ise ortada.

***
Değerlerimizden uzaklaştık ve geçmişimizde ki o huzuru kaybettik.
Yeri geldiğinde söylüyoruz; geçmişi olmayan milletin geleceği de olmaz diye.
Doğru, güzel, özlü sözdür. Pratik zekalı bir millet olduğumuz için, “dün dündür, dünde kalmıştır yarına umutlu bakılmalıdır” sözü de bize aittir. Çünkü dün iyi ya da kötü yaşanıp bitmiştir deriz. Bugün gelinen noktada ise,
dün geçmiştir yarın bir bilmece bugün ise bize hediyedir.
insanlarımız iş, aş yerine partilileşmeye, gruplaşmaya itiliyor. Dün zaten geçmiş idi, yanlış iç ve dış ekonomi politikaları yüzünden yarınlar endişe kaynağı oldu. Eğer halen borcu borçla çevirebiliyorsanız, kıymetini bilin bugün size bir hediyedir.Uzatmayayım eskiden kıt kanaat geçinirdik ama arkadaşlıklarımız dostluklarımız vardı. Şimdi yine kıt kanaat geçiniyoruz ama eski dostluklar arkadaşlıklar kalmadı. Sizi bilmem ama ben eski Türkiye'yi özlüyorum.
--spoiler--
http://www.gunboyugazetes...yeyi-ozluyorum-1817yy.htm

9 mart 2018 levent bulut yazısı

Levent Bulut'un bugün kaleme aldığında yazısında mecliste milletvekillerine mobbing uygulandığını savunduğu yazısıdır.

--spoiler--

FiKRi HÜR, ViCDANI HÜR VEKiLLER

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, işyerlerindeki mobbingin (psikolojik taciz) önlenmesi amacıyla uygulanan düzenlemelerin, bu konuda mağduriyet yaşayan çalışanların lehine değiştirilmesi için TBMM Başkanlığına kanun teklifi sundu.

Gürer, önemli bir olayı meclise taşıdı ama bu kanun çıkar mı?

Bence hayır.

Zira sadece bir kişi istiyor diye çıkardıkları torba paketlerin içeriğini bilmeyen, sorgulamayan, talimat doğrultusunda sadece parmak kaldırıp indiren, bir nevi mobing'e maruz kalan vekillerin olduğu bir meclise sahibiz.

Sorsan milletin seçilmiş vekiliyiz diye kasım kasım kasılırlar. Fakat bırakın kanunlaştırmayı konuyla alâkalı şahsî fikirlerini bile beyan edemezler.

Hayır efendim, mecliste mobbing yok; milletvekillerinin fikri hür, vicdanı hür diyen varsa, ne içiyorsa ben de istiyorum.

Sen ne istiyorsun kardeşim?

14 ilde yer alan şeker fabrikaları satılacak. “Satış olmaz. Zira o ilin milletvekilleri seçmene ne anlatacak, nasıl çıkacaklar milletin karşısına” diyorlar.

Oysa yanılıyorlar.

Ergenekon, Balyoz gibi davalarda, sahte belgeler ortaya çıkarken nasıl o kumpaslara sessiz kalıp seçmenin karşısına çıktılarsa yine öyle çıkarlar.

Fetö çetesi sınav sorularını çalarak, kul hakkı yiyerek, devletin kurumlarına yerleşirken; fikri hür, vicdanı hür vekillerimiz o zaman ne yapıyorlarsa yine onu yaparlar.

Görmezler, duymazlar, eleştirmezler.

Pişkin pişkin yine milletin karşısına çıkarlar.

***

Daha onlarca örnek var ama uzatmayayım konumuza dönelim.

Konuyla ilgili hatırlayın Başbakan Binali Yıldırım "Özelleştirme kararından geri adım atılmayacak" dedi. Bunu AKP Genel Başkanına danışmadan söyleyebilir mi?

Hayır.

Peki, parti içinden fabrikaların satışı yanlıştır diyen bir vekil gördünüz mü?

Boşa aramayın.

Göremezsiniz.



***

AKP'nin klasik toplum siyasetidir bu.

Önce içlerinden birine açıklama yaptırıyorlar.

Bakıyorlar toplumdan tepki yok.

Reis çıkıp bu iş olacak diyor.

Yandaş medya bangır bangır, Reis tartışılan konuda son noktayı koydu manşeti atıyor.

Partizanlar da gevrek gevrek gülerek "Ya ne olacaydı" diyor.



***

Ha... Diyelim ki tersi oldu.

Baktılar toplumda tepki çok.

Yine Reis çıkıyor; “bu iş yanlış, arkadaşlara talimat verdim düzeltilecek.” diyor.

Yandaş medya yine manşetten veriyor.

"Erdoğan'dan vatandaşa müjde. Tartışılan kararnameye Erdoğan'dan müdahale."

Partizanlar yine gevrek gevrek gülerek bu seferde "Milletin adamı Erdoğan" diyor.

***

Her şeyi çabuk unutan bir toplumuz... Hatırlayın cam filmi yasağı ve cezalarının tartışıldığı günleri. Arabasının arkasına Reis yazdırıp Dombıra dinleyerek dolaşanlar da etkilenince bu yasalardan, iktidar bir anda nasıl cezadan geri adım atmıştı.



***

işin aslı şu güzel kardeşim. Fabrikaların satılıp satılmayacağını yine millet belirleyecek. Cam filmi yasağındaki gibi sesin çok çıkarsa Reis çıkar bu satış yanlış der.

Yok devlet kurumlarından T.C ibarelerinin, okullarımızda ise andımızın kaldırılmasındaki gibi sesin az çıkarsa Reis çıkar, kararlıyız bu satış olacak, der. Kısaca kardeşim hep eleştiriyorsun ya her şeyi sattılar diye. Paye olan sensin.



Akşener iYi geliyor

Biliyorsunuz her salı mecliste grup toplantıları oluyor ve parti liderleri konuşma yapıyor. Vekili olan ama grubu olmayan iYi Parti de artık her salı toplantı yapacak. iYi Parti istanbul il Başkanlığı'nda kadınlarla bir araya gelen Meral Akşener bu durumu bizzat açıkladı.


***

Ne yalan söyleyeyim, arkasında devletin uçağı ve imkânı olmadan parti çalışmaları için koşuşturmacasına hayran kaldım. Her gün bir yerde, bazen bir günde iki yer de.

***

Yıllardır muhalefet partiler içinde, bu tempoda bu azimle çalışan bir lider görmedim. Akşener'in özverili çalışmaları, "AKP'den başka oy verecek parti mi var" diyen seçmen için yeni bir adres, yeni bir umudu ifade ediyor.

Görünen o ki Akşener ve iYi Parti’yi kaale almayan Erdoğan da bu durumun farkına vardı. Afrika gezisinde iYi Parti ile ilgili ilk kez bir açıklama yaptı. Şu bir gerçek ki, her türlü zorluğa rağmen Akşener, partisiyle sağlam ve emin adımlarla iYi geliyor.

--spoiler--

http://www.haberokur.com....-vicdani-hur-vekiller-86/

barzani nin referandumunun bedeli ne olacak

bir yazarın sorusu.

--spoiler--

19 Ekim 2009'da Habur'dan gelen PKK'lılar kahramanlar gibi karşılandı.
14 Temmuz 2011'de Diyarbakır'da toplanan sözüm ona Demokratik Toplum Kongresi'nde devlete meydan okuyarak özerklik ilan ettiklerini duyurdular. O gün Türkiye şehitlerine ağlarken, Şırnak'ta özerklik kutlandı!
4 Mart 2012'de ise açılımın mucidi, bugünkü iktidar sayesinde bir hayal daha gerçek oldu ve Diyarbakır'da "Kürt Ulusal Dil Konferansı" toplandı.
Türk bayrağı yerine salona Barzani'nin bayrağı asıldı. Toplantıda istiklal Marşı yerine "Ey Ragib (Rakip) Marşı" okundu. AKP iktidarı bunlara sessiz kalırken; PKK sempatizanları her eylemlerinde şehirleri, mahalleri savaş alanına çevirip yakıp yıktılar. PKK'nın ilk saldırısını kahramanlık destanı diye şenliklerle kutladılar. Karayollarındaki tabelaları değiştirip Kürtçe tabelalar koydular. Belediyeler Kürtçe afiş bastırıp astılar. Ülkede bütün bunlar olurken devletin valileri, savcıları, kaymakamları, polisi ve ülkeyi yönetenler sadece seyretti!

***

Kendi ülkesinde yukarıda verdiğim örnekler gibi onlarca yanlışa imza atan AKP iktidarı, Irak'ta ise Barzani'nin bölgedeki tahribatına, demografik değişiklik yapmasına ses etmeyerek yanlışı katmerledi. Musul ve Kerkük'te yapılanlardan memnun olsalar gerek, AK Parti Kongresi'nde Barzani kürsüye çıkarken "Türkiye seninle gurur duyuyor!" sloganıyla salonu inlettiler.
"Kardeşim" deyip, iç politikada Türkiye'nin yerine AKP'nin lehine kullandılar. Resmî törenlerde yer verdiler. Bölgesel bayrağı göndere çektiler. Bölgenin petrolünü Türkiye üzerinden sattılar. Ekonomik olarak kalkındırdılar. Irak yönetimini hiçe sayıp, Barzani'yi muhatap aldılar. Zamanında TSK'daki bir binbaşıya denk sayılan adamı bağırlarına bastılar. Bir devlet başkanıymış gibi anlaşmalar yaptılar.

***

Böyle değer verip işbirliği yaptıkları bu Barzani bağımsızlık için referanduma gidiyor. Türkiye'yi yakından ilgilendiren bu referanduma karşı, "asrın lideri"ne de sahip olmamıza rağmen elimizden bir şey gelmiyor! Barzani "Her şeye hazırız." diyor.
Ülkeyi yönetenlerin sık sık dile getirdiği, "Avrupa bizi kıskanıyor; lideriz, dünyada söz sahibiyiz." Cümleleri, gören göz, anlayan akıllar için bir şey ifade etmiyor.
Öyle olsa Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırmaz, burnumuzun dibinde Barzani referandumu yapmayı bırakın bunu aklından bile geçiremezdi. AKP'li vekiller için Erdoğan'la Trump'un fotoğraf çektirmesi, tokalaşması da devlet meselesi ve mühim bir olay olmazdı. Zira her ülke başkanın yaptığı rutin işler bunlar. Bir Almanya, Fransa italya ya da bizim dışımızda herhangi bir ülkede, "ABD Başkanı liderimizin elini sıktı, arkadaşım…" dedi diye övünülen başka bir ülke yoktur herhâlde. (Üçüncü dünya ülkeleri hariç!)

***

Ülkeyi yönetenler, Türkiye'yi her alanda ileri taşıdıklarını, oyuncu değil oyun kuran bir devlet olduğumuzu iddia ediyorlar. Oysa yaşananlar Türkiye'nin var olan bir projenin eşbaşkanı olmasından öte değil. Büyük devletler, kendi çıkarları doğrultusunda istediklerini yapan, yaptırabilen devletlerdir. "Kardeşim Barzani" diyorsun her türlü iş birliği yapıp destek veriyorsun ama seni takmıyor. "Dostum Trump" diyorsun, PKK'nın Suriye uzantısı YPG'ye 3 bin tır silah gönderiyor. FETÖ'yü iade etmiyor. Önemli olan devleti yönetenlerin bireysel dostluğu bireysel çıkarları değil, devletin çıkarlarıdır.
Trump'un Erdoğan'a: "Dostum, arkadaşım geldiğin için şeref duydum." demesi kişisel egoyu tatmin edebilir, kraldan çok kralcıları sevindirebilir ama ülkenin çıkarına bir durum yok burada. Yarın, bir gün bize dönmesi muhtemelen olan silâhları Trump, dostum diye diye YPG'ye veriyor. Böyle dostun olduktan sonra düşmana ne gerek!
Barzani'nin referandum yapabilme seviyesine gelmesinde ABD'nin, israil'in ingiltere'nin desteği apaçık.
Eyvallah...
Ama ya bizimkilerin bilerek veya bilmeyerek verdikleri destek?
Bunlar ne olacak?
Bu öngörüsüzlük, iş bilmezlik, stratejisizliğin bedeli yok mu?
Irak'ta Barzani'nin, Suriye'de YPG'nin Türkiye'ye komşu olmasında emeği olanların bedeli sandıkta ödetilecektir elbette!

--spoiler--

Kaynak: http://www.gunboyugazetes...edeli-ne-olacak-792yy.htm