bugün

entry'ler (12)

neobeatin yol kitabı

“neo-beat’in yol kitabı” ruhunu reelde ve internet üzerinden son üç yılda ürettikleriyle bu fikri geliştiren ve beat deneyimini ülkemizin en ücra köşelerine dek taşıyan neo-beatler’den almıştır. yüzlerce kişinin katkıda bulunduğu anonim şiirlerle birlikte toplamda 1000’i aşkın kişi fikir olarak bu sürece katkıda bulunmuştur. bu anlamda kullanılan teknik açısından bu kitap sıra dışı bir projenin ürünüdür. son üç yılda reelde düzenlediğimiz yüzlerce buluşmadan, komün deneyimlerinden, festivallerden, internet üzerinde oluşturduğumuz onlarca hashtag üzerinden geliştirilen fikirlerden, şiirlerden, şarkılardan, kaldırımlarda içilen şaraplardan, asfalttan, zen'den ve kutsal arayış’tan ruhunu almıştır.

(bkz: neo beat)

neobeat

(bkz: neo beat)

neo beat

zeytinli rock fest 2015'deki hector çığlığıyla büyük yankı uyandırmıştır. konuyla ilgili detaylı açıklama ise şu şekilde:

odtü efsanesi
odtü’de oldukça popüler bir program olan “dc++” hector efsanesinin ortaya çıkışında başlangıç noktasını oluşturur. bu ağ üzerinden çok sayıda porno içeriği paylaşımı yapan “hector” nickli öğrenci kahraman ilan edilir ve kampüsteki öğrenci yurtlarında(8. yurt başta olmak üzere) elektrik kesintisi gibi durumlarda hector’un ismi haykırılır. başka bir rivayete göre ise bu geleneğin yayılmasında “truva” filmi de etkili olmuştur(achilles-hector düello sahnesi).

neo-beat ve ankara
ortaya çıkışı büyük oranda 2008-2009 döneminde zirve noktasını yaşayan ankara’daki underground kültürün birikimine dayanan neo-beat, 21 mart 2013’te ilk kez telaffuz edilmesinin öncesinde birçok evreden geçmiştir. hacettepe ünv, odtü, gazi ünv. ve ankara ünv.lerindeki sınır deneyime açık bazı öğrenci topluluklarının bir araya gelmesiyle ortak bir üretim alanı oluşturulmuş, sonrasında kadıköy’deki beat çevreleriyle gerçekleşen birleşme neo-beat’in teoride ve pratikte altyapısını meydana getirmiştir. dolayısıyla ankara’dan fazlasıyla etkilenen neo-beat’in literatüründe odtü efsanelerinin özel bir yeri vardır. çünkü birçok arkadaşımız doğrudan hector efsanesinin odtü’de yayılmasında sürecin içinde olmuştur.

zeytinli fest ve neo-beat
2014 zeytinli fest, neo-beat’in kitlesel anlamda dışarıya açıldığı ilk etkinlik olarak kabul edilebilir. öncesinde büyük oranda yeraltında olmayı seçen ve dışarıya açık bir etkinlik ya da toplanma çağrısı yapmayan neo-beat bu festivalle kitlelerle buluşmuş ve neo-beat’i son bir yılda dönüştüren birçok isim bu festivalle sürece dahil olmuştur. 2014 yılındaki festivalde yaşadığımız en büyük problemlerden birisi de şarj sorunu nedeniyle iletişim problemi olmuştur. alanda internet üzerinden neo-beat’le tanışıp festivale gelen birçok kişiyle bu nedenle bir araya gelmek mümkün olmamıştır. iletişim büyük oranda telepatiyle sağlanmıştır.

Benzer problemleri yaşamama adına, 2015 Zeytinli Fest için alandaki bütün Neo-Beatleri bir araya getirecek bir şifre üzerinde değerlendirmeler yapılmış ve Ankara kökenli literatüre atfen bir ODTÜ efsanesi olan Hector’un daha önce görülmedik düzeyde bir katılımla bu festivale taşınması amaçlanmıştır. Böylece Neo-Beat’in çağrısıyla alana gelen birbirini tanımayan yüzlerce kişinin birbirini bulmasını sağlamak hedeflenmiştir. Bunun duyurusu festivalin ilk gününden itibaren sosyal ağlarda yapılmış, festival alanı çevresinde çok sayıda yazılama yapılmış ve daha önce neo-beat’le tanışmış isimlere bu proje öncesinden aktarılmıştır. neo-beat bu festivale bütün bileşenleriyle katılarak bugüne kadarki en kitlesel buluşmasını gerçekleştirmiştir.

hector çığlığının bilimsel okuması
neo-beat’in felsefi özü zen’dir. zen bedenin sınırlarını aşarak bilinçaltındaki gizli enerjiyi açığa vuran teknikler geliştirmiştir. bu nedenle çığlık terapisi, zen ustaları tarafından sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. john lennon da bunalım dönemlerinde bir meditasyon yöntemi olarak çığlığın önemine dikkat çekmiştir.

hector’un neo-beat için önemi
sözcük olarak hector’u seçişimizin odtü efsanesinin yanında birçok nedeni vardır:
1.festivalin gerçekleştirildiği bölge antik dönemlerde truva’nın etki alanındaydı. truva tarihinin en büyük efsanesi şüphesiz hector’dur.
2. hector, askeri ve ekonomik açıdan saldırıyı gerçekleştiren yunan kent devletlerine karşı çok geride kalan truva’yı 10 yıl boyunca ayakta tutmayı başarmış ve hector öldürüldükten çok kısa süre sonra truva düşmüştür.
3. teknoloji, algılarımızı tümüyle araçlara yönelterek antik dönemlerin yaşam ateşiyle ve dionysos’la bağımızı koparmıştır. metropollerin uzağında, kısa süreli de olsa bir ütopya yaşarken, hector’u anımsamak unuttuğumuz doğamızı anımsamamıza yardımcı olacaktır.

hector çığlığının zeytinli fest’te yayılması
festivaldeki neo-beat kitlesinin birbirini bulmak için hector diye bağırmaya başlamasından çok kısa süre sonra bu gelenek festivalin tamamına yayılmıştır. efsaneyi bilen ankara’da yaşayan öğrencilerden de katılım olmuş ve hector efsanesi odtü’yü, neo-beat’i aşarak festivaldeki bütün katılımcıları bir araya getiren bir özgürlük çığlığına dönüşmüştür.

festival; nietzsche, heidegger ve morrison’ın da ifade ettiği gibi insan benliğinin en çok yükseldiği andır. 69 woodstock’ın 46 yıl sonra bile etkileri hala hissedilmekteyken, zeytinli fest’in bugüne dek ülkemizde gerçekleşen bütün festivalleri aşan çılgın enerjisinde bu çığlığın büyük rolü vardır. birbirini hiç tanımayan binlerce insan, 24 saat boyunca mutluluğunu, melankolisini, heyecanını ve bazen sadece içindeki o tanımsız boşluğu bu çığlıkla paylaşmıştır. dolayısıyla 24 saat boyunca zeytinli fest’te beat enerjisi canlı bir akım olarak aramızda dolaşmış, morrison’ın deyişiyle algının kapılarını hep birlikte aralamamız mümkün olmuştur.

bundan sonra hector!
zeytinli fest’te hector çığlığı, pink floyd’un the wall’unda tanımladığı “birlikte ayaktayız, düşeriz bölününce” felsefesinin en açık ifadesi olmuştur. bu çığlık distopyanın ortasında yaşamı savunmaktır. bu gençliğin hala son sözünü söylemediğinin ve geleceğe dair umut adına elimizde çok fazla neden olduğunun ifadesidir. dolayısıyla neo-beat, gittikçe tekdüzeliğe ve otomatizme itelenen metropollere hector efsanesini taşıma kararı almıştır. bir başlangıç olarak sonbaharda ankara’da türkiye’nin her yerinden neo-beatleri bir araya getirecek büyük bir “hector buluşması” alınacaktır. bu sefer kızılay’ın neo-beat’e ilham veren sokaklarına bu festivalin enerjisi taşınacaktır. ve bütün ötekilerin, kaybedenlerin ve umut edenlerin kahramanı truvalı hector, çok sevdiği anadolu topraklarında 3200 sene sonra yeniden onurlandırılacaktır.sonrasında ise bu geleneği kadıköy, alsancak ve olimpos gibi noktalar başta olmak üzere türkiye’nin her yerine taşıyacağız.
hectoooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooor!

http://beatkusagi.com/hector-efsanesi/

neo beat

1950’li yıllarda ortaya çıkan beat kuşağı ile beraber 1960’ların deneysel ruhunu yeniden canlandırmayı ve görünür kılmayı hedefleyen neo-beat, son istanbul buluşmasını 16 ağustos'ta taksim’de gerçekleştirdi.

neo-beat 16 ağustos taksim buluşması’nda bir araya geldiği katılımcılarla istanbul merkezli deneysel bir edebiyat-müzik-sinema çevresi kurmayı amaçlıyor.

bianet’e konuşan ekip, istanbul’daki ilk genel buluşmalarını 7 Haziran 2014’te kadıköy’de gerçekleştirdi. aynı zamanda ‘yolda projesi’nin başlangıç tarihi olan kadıköy buluşması ve 16 ağustos taksim buluşması türkiye’de beat deneyiminin en yoğun yaşandığı topraklarda; yani allen ginsberg’ün uluma’nın dipnotunda andığı “kutsal istanbul”da gerçekleştirilmesi grup için çok önemli.

“istanbul her zaman beat’in en parlak olduğu şehirlerden birisiydi. howl’da ginsberg’ün bu şehri onurlandırması boşuna değildir. bizim için istanbul, avrupa’nın paris, madrid, roma gibi şehirlerine kıyasla beat’e daha yakın görünüyor. hatta onu new york city’nin hemen ardına yerleştiriyoruz.”

neo-beat

sözcük olarak ‘Neo-Beat’ ise grup tarafından ilk defa mart 2013’te kızılay’da bir barın bodrum katında telaffuz edildi. beat kuşağı adını doğrudan kullanmalarının mümkün olamayacağını söyleyen ekip “neo-beat” sözcüğüne de özel bir anlam yüklemiyor. neo-beat’in, dadaistlerin “dada” sözcüğünü keşfedişi gibi kendi kendini var eden bir sözcükten fazlası olmadığını belirtiyorlar.

anonimleşme hedefi

grubun nihai amacı kendileri de dahil olmak üzere her şeyi geride bırakabilecek kadar anonimleşmek. bunun yanı sıra “kavramlar, hedefler ve gelenekler bizi ayırır; yollar ise birleştirir” demeyi de ihmal etmiyor neo-beat.

statik olmayan bir grup formu

geçmişi 2011 yılına kadar dayanan neo-beat, özellikle hacettepe, gazi, odtü ve ankara üniversitelerinden öğrencilerin bir araya gelmesiyle oluştu.

fanzin ve kısa film çalışmaları yapan neo-beat, belirgin bir tüzüğü, organları ve hiyerarşik yapılanmayı, kısacası sınırlamalar meydana getiren her türlü yapıyı reddediyor, hatta ortada klasik anlayışla oluşturulmuş bir topluluğun bile var olmadığını ifade ediyorlar.

“beat deneyimi” yeniden tanımlansın

neo-beat, statik bir grup formu oluşturmadığı gibi, kavramsal olarak ‘neo-beat’in de statik bir anlamı olmadığını ifade eden ekip üretim sürecine dahil olan herkesin anlamı şekillendireceğini söylüyor. grup, bu üretim sürecinde alt kültürlere ait tüm yaratılara; fanzinlere, sinema-fotoğrafçılık atölyelerine, okuma gruplarına ve yola çıkan herkese destek olacaklarını ve grubun her koşulda dışarıdan katılıma ve müdahaleye açık olduğunu vurguluyor.

“umulan odur ki, yıllar geçtikçe insanlar bu üretim sürecinde silinip giderken, sonsuz hayat coşkusunun yansıdığı kalıntılar bu sayede bir araya getirilmiş olsun. ve yüzlerce insanda, şehirde, öyküde ‘beat deneyimi’ yeniden tanımlansın.”

beat festivallerde var oluyor

merkezine zen felsefesini, cinsel devrimi, psychedelic müziği ve otostop yolculuklarını oturtan neo-beat, beat’in kendini en çok festivallerde ve orada doğan komünal yaşantıda kendini var ettiğine inanıyor.

neo-beat go projesi: http://beatkusagi.com/fsocietyveneobeat/
kaynak: http://bianet.org/bianet/...909-neo-beat-kusagi-yolda
twitter: https://twitter.com/neobeatkusagi

çayyolu metrosu

şu an için neredeyse otobüs kadar yavaştır. altyapısı tamamlanmadan apar topar seçim öncesine yetiştirilmiş görünüyor. tren içindeki reklam panolarını ankara'nın en sürrealist şahsiyetinin gülümsemesi süslemektedir.

twitter in kapatılması

kapatılmasını savunanların bir an önce twitter hesaplarını kapatması gereken eylemdir. aksi takdirde öyle bir mantıksal karmaşa yaşanır ki, zihinleri kendi kendini infilak edebilir.

tek safta birleşmeliyiz

occupy gezi hareketi, halkımızın onlarca yıldır süregelen döngüye karşı indirdiği en güçlü darbedir. bunca farklılığa karşın, bugüne dek görülmemiş bir dayanışma içinde olduğumuz ve birleşebildiğimiz için güçlüyüz. belki bir çırpıda akıntı yön değiştirmeyecek ama özgürlük çığlığı taksim'de, kızılay'da ve türkiye'nin bütün şehirlerinde duyuldu.
tarih asla geri döndürülemez. özgürlük ateşi bir kez yandıktan sonra, ne yaparsanız yapın söndüremezsiniz, söndüremeyecekler. meydanları boşaltma çağrısı yapanlara prim vermeyelim arkadaşlar. ülkesi için sağduyulu olanlar şimdi meydana çıkmazlarsa ne zaman çıkacaklar? tarihi bugün değiştirmezsek, bundan sonra çok geç kalmış olabiliriz. geri çekilmenin sonu distopyadır, 1984'ün polis devletidir. bir partinin, ideolojinin, grubun,kimliğin ya da siyasetin arkasında değil, distopyaya ve polis devletine karşı tek safta birleşelim. hepimizin farklı idealleri, felsefesi ve inançları var. Ama bugün farklılıklarımız bizi ayrıştırmamalı. farklılıklarımzla güçlüyüz biz. bizi ayrıştırmak isteyecekler, kimlikler üzerinden, din üzerinden, ideolojiler üzerinden... çünkü halkın birleştiği zaman ne kadar güçlü ve cesur olduğunu gördüler. artık halktan korkuyorlar. hem de çok korkuyorlar.

nicolaus copernicus

copercinus'a kadar, dünyanın evrenin merkezinde olduğu düşünülüyordu. Aksi yönde çok güçlü kanıtlar vardı. copernicus'un, dünyanın bir gezegen olduğunu ortaya çıkarması, bütün sistemi çökerten bir saldırıydı. eğer dünya merkezde değilse, evrende dünya'yı yücelten bir mekanizma söz konusu değildi. dolayısıyla insan sanıldığı kadar önemli bir role sahip değildi evrende.

diyalektik

herakleitos'un ortaya atıp hegel'in sistematize ettiği diyalektik sistem, platon'un da söylediği gibi, bütün kavramları ve sistemleri aşan, en doğru yargılama tekniğidir. ancak diyalektik, materyalizm ve idealizme uydurulmaya çalışıldığı ölçüde amacından saptı. mesela hegel'in savunduğu sistem, materyalizm karşıtı bir "diyalektik idealizm"di. elbette, materyalizmin diyalektiği tanıması, felsefe tarihindeki en olumlu gelişmelerden biridir. ancak, diyalektiği kendine uydurduğu ölçüde belli çelişkiler belirir.

platon

sokrates'le başlayan atina okulu, platon'da ilk yazınsal ve sistematik ifadesini buldu. idealizmin başlangıcını da platon'a dayandırmak gerekir. ege'nin diğer kıyısında; efes'te, miletos'ta ise materyalizmin ilk sistematik örnekleri ortaya çıktı. diogenes bu anlamda ilk akla gelen isimlerden birisidir. platonculuk'u, mısır ve mezopotomya felsefesinden de ayırmamak gerekir. tarihsel kaynaklara göre felsefeyi aslında mısır'dan başlatabiliriz. tapınaklarda, yazıtlarda, belli bir felsefenin izleri var. platonculuk, Hristiyan teolojisiyle de kesişiyor. thomas aquinos gibi isimler, platon'dan büyük oranda etkilendiler. orta çağ hristiyan felsefesi, büyük oranda atina okulu'na dayandı ama onlarda aynı olgular çok katı ve dogmatik şekilde ifadesini buldu.

odysseus

odysseus, truva'da zorlu bir 10 yıl geçirir. on yıl da, ülkesi ithake'ye dönmek isterken, denizlerde geçer. böylece yurdundan yirmi yıl uzak kalmıştır.

bu yirmi yıl süresince, neredeyse bütün ithakeliler odysseus'u unutmuştur(oğlu ve eşi dışında). odysseus'un büyük serveti, soylular tarafından talan edilir. Oğluyla alay edilir, eşi başkasıyla evlenmeye zorlanır. dünyanın dört bir yanından gelen beleşçiler, Odysseus'un servetini yiyip bitirirler. yirmi yıl sonra odysseus döner. bu manzarayı kederle izler. en yakınları bile ona ihanet etmiş, en güvendikleri ona sırtını çevirmiştir.

benlik

doğada bir şeyler olur, olmak zorundadır. bazen boyutlanır, olanlara yaşam deriz. Bazen merkeze inilir. benlik meydana gelir. bazen de dışına çıkılır. bunun adı da toplumdur.

toplum karmaşayı sevmez. Oysa olanlar çok karmaşıktır. düzensizlik korkutucudur. sonu bilinen kitaplar ise sıkıcıdır. toplumla yaşamak, herkesin bildiği kitabı yaşamaktır. iyi adam ve kötü adam vardır. iyi hep iyi, kötü hep kötüdür.

bunlar değişmez yargılar oldukça, hayat gittikçe tadı kaçan bir bardak kolaya benzer. ben kola içmeyi sevmem açıkçası. lakin tadı kaçmış kolanın çok çirkin olduğunu bilirim.

tadı kaçmış hayat muhtemelen bundan daha da kötüdür.

iyi ve kötü diye bir şey yok, bunları ortaya koyan insan zihnidir. doğanın mantığı böyle işlemiyor. yırtıcı canlılar bir etik anlayışının peşinden gitmiyor. evet, bir şeyler oluyor, olacak da. bunlara yargı koymak anlamsız. düzensizlik bir düzene dönüşse bile, bu sıkıcı ve tatsızdır. böyle bir hayatı kimse istemez. benliğin yeri haritada nerededir? daha doğrusu bir benlik var mıdır ki?