bugün

ultraviolet

üretilirken farklı olmaıs beklenen bir filmdir fikrimce. alsında biraz gerçekten blade'ye gitmek lazım bunun tarihi için. blade genel anlamda diğerlerinde sıradışıydı. onun vizyona girmesiyle birden hemen hemen böyle bir çok fim türemeye başladı. ''underworld'', ''van helsing'', ''ultraviolet''. amaç da sıradan vampir filmleri yerine, biraz daha farklılaştırılmış-temel konu bu- yeni tür filmler ortaya koymak. hatta bazıları frankenstein'i falan işin içine soktular daha dostane kavramlar altında komik olmaktan öte gidemediler. aslına bakarsanız blade bile 3 de komik olmanın ötesine gidemedi. diğerlerini konuşmuyorum biile(ama underworld biraz dikkat çekici).

ultraviolet ise abartılı efektlere sahip açıkçası konu açısından -oldukça da- sıradanın dışına çıkamamış dandik filmdir. özellikle duygu ve gözyaşı bir homephage[yanlış hatılamıyorsam)'ın gözlerinde akan yaşların bir çocuğa can vermesi; çocuk ki onların iyileşmesini sağlayan bir küre sahip. burada biraz da ruha dokundurma yapmışlar, kahramanımızın ''what am i doing'' şeklindeki sarsılmalarıyla 12 yıl önce kaybettiği çocuğu, küre sahip olan çocuğun durumu ve biraz da kendi içindeki hesaplaşmasın anlatıyor.

işin ilginç tarafı, filmin kırılma noktaları sürekli duygu, aşk, gözyaşı, çocuk sevinci gibi duygusal gerçekliklerle bağlanmış. bence artık yönetmenler de insanları nasıl tavlayacaklarını biliyorlar. ''duygusal rant'' ya da başka bir şekilde. buna yer vermeyen bir dünyada dandik filmlerle bunu ''samimi olmayan bir şekilde'' göstermek bilmiyorum insanları ne kadar tatmin eder.

ortaya sorgulanması gereken çok güçlü duygusal kavramlar sunmaları-bir bilmkurgu filminin ne olması gerektiğini söylemiyorum, diğer filmlere göndermedir- sadece bu kavramlara olan güvensizliği daha da arttırır. yapmaları gereken biraz daha gerçekçi olmak. sevgiyi samimiyetsiz anlatmak bir yerde nefrete neden olur. nefret daha samimi duruyorsa anlattıkları bu kavramdan, hiç durmasınlar!