bugün

minimal yaşam

bula$ığı yıkadıktan sonra pencereden dı$arısını izliyordum. hayattaki tüm ko$u$turmaca devam ediyordu. bunca insan nereye gidiyor? karınca sürüsü gibi çok kalabalıktı. saate baktım daha erkendi. çayımdan bir yudum daha aldıktan sonra temizliğe geçtim. kendimi i$ime kaptırıyordum. evden i$e i$ten eve kafasında biri olmu$tum. zaten a$k hayatımın iyi olduğu söylenemezdi. benden kötü bir sevgili olurdu. arada sırada aklıma hala ''o'' geliyordu. ayrılalı 5-6 yıl olmu$tu ve o istanbulda okuyordu. ama bugün teklif etse ak$amına evleneceğim tek kız hala oydu yeryüzünde. daha gelen giden yoktu. i$imi bitirdikten sonra bir bira alıp duvardaki new york silüetini izlemeye ba$ladım. bundan haz alıyordum ve bana huzur veriyordu. daha evde dolabı temizlicektim ve 5 aydır yerde bekleyen valizi bo$altmalıydım. az sonra ceren geldi ve benim saatim bitmi$ti. önlüğü bırakıp evin yolunu tuttum. bu mutfak neden ve nasıl bu kadar kirlenebiliyordu ki? alt tarafı ak$am yemeğinde tost yapmı$tım. bir bira alıp tvyi açtım. izliyeceğimden değildi. zaten 10 dakka izdivaça baktım sonra pcnin ba$ına oturdum. izlemesem bile tvnin sesi duyulmalıydı. nette takılırken 2012de kıyamet haberini gördüm. 2010'da son dünya kupasını izlerim kalan 3 yılın 2sinde de gezip tozar son 1 yılda kendimi dine vererek diğer tarafa da hazırlanırım ohh miss diye dü$ündüm. sonra kapı açıldı ve onur elinde bira takviyesiyle geldi. biralar birer birer devrilirken geyik konularımızın yelpazeside geni$liyordu. saatte baya geç olmu$tu. i$e geç kalmamalıydım. onur sordu; yapabilceğin daha iyi ve yüksek maa$lı i$ varken neden bu i$ dedi. takım elbiseli ve tra$lı bir i$ bana göre değildi sevmiyordum hayatıma engeller koyulup, kalıplara bağlı ya$amayı diye cevapladım. ben çalı$tığım barı seviyordum. benim hayatım buydu. küçük bir bekar evi, küçük bir oda, 1 masa, 1 sandalye, 1 koltuk, 1 yatak, 1 çekmece ve 1 pc.
henüz tam anlamıyla ya$ayamasamda, i$te benim hayalimdeki minimal ya$am tarzı buydu.