bugün
- insanlara olan inancınızı ne zaman kaybettiniz18
- karıya kıza doymuş erkek28
- ibrahim reisi13
- siz türkler şerefsizsiniz müslüman değilsiniz13
- erecto'nun trafik kazası geçirmesi13
- gecenin şarkısı13
- arkadaşlar damatlık bakıyorum da sizce bu nasıl17
- iran cumhurbaşkanının helikopter kazası39
- yozgatlı sevgiliyle yapılacaklar8
- akp'nin fenerbahçe ve beşiktaş düşmanlığı9
- galatasaray8
- türkiye cumhuriyeti islam devleti olarak kuruldu14
- hakemsiz galatasaray8
- icardi190522
- fulya öztürk8
- fenerbahçe büyüklüğü9
- fenerbahçe'nin attığı golde faul olması11
- anın görüntüsü22
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı111
- panathinaikos'un atatürk düşmanlığı9
- fenerbahçe taraftarı26
- jayden oosterwolde9
- dursun özbek9
- dokunmaya kıyamadan sevmek21
- kadınlar olarak erkeklerle sevişmiyoruz22
- bik bikinize ne dikersiniz13
- mühendis erkeklerin genel özellikleri8
- bik bik'in cinsiyeti16
- ruh varsa neden görünmüyor13
- aşık olmadan sevişmek17
- en çok yaşamak istenilen şehir11
- bik bik için diktiğim keten pantolon10
- karın gözünün önünde biriyle olursa büyü bozulur11
- erkolar kapatılsın15
- galatasaray'ın yaşaması muhtemel facia15
- fred'in gs orta sahasını kucağa alması14
- nurcuların fetöcü olduğu gerçeği10
- fenerbahçe13
- fethullah gülen şu an ne yapıyordur12
- mauro icardi11
- manitayla yapılacaklar16
- avrupanın zenginliğini hırsızlığa borçlu olması11
- alex de souza13
- 19 mayıs atatürk ü anma gençlik ve spor bayramı11
- ninja turtles lar nasıl para kazanıyor14
- erkeklerin hep fotoğraf istemesi18
- travestilerin genelde kürt olması16
- bir erkekten duyulabilecek en güzel söz13
- üstteki yazarın yaşını tahmin etmek11
- çok üzgünüm sözlük9
firavunlaşmak dediğimiz hadise esas itibariyle toplumda yanlış algılanmaktadır özellikle de kendisini inançlı biriyim diye niteleyen kesim bu konuda büyük yanılgı içerisindedir,maddi durumu elverişli yani büyük ya da küçük para akışını elinde bulunduran,patron diye hitap ettiğimiz inançlı bireylerin bu yanlış algısı aynı şekilde toplum üzerinde de hoş olmayan durumlar ortaya çıkarır.konuyu daha iyi kavramak için firavunlardan ve inançlarından kısaca bahsetmek gerek.
firavunların kendilerini tanrı olarak gördüğü ve bundan dolayı şirk içerisinde olduğu söylenir hep.hatta kuranda da bi kaç yerde firavuna(hz musa zamanındaki)hitaben insanlara "ben sizin rabbinizim diye böbürleniyordu" şeklinde bahsedilir. ama rab kelimesinin arapçada sahip olan,yola getiren ve terbiye eden anlamlar taşıdığını düşünmeden firavunların yaratıcı rolünü üstlenmeye çalıştığını düşünürüz halbuki bu yanlıştır.çünkü o tarihlerde mısırın çok tanrılı bir inanç sistemi olduğunu görüyoruz yani firavunlarda başta amon olmak üzere bütün tanrılara inanıyorlardı.örnek olması açısından söylüyorum; tauret adında kadın doğum tanrıçası bile var işte firavunlar bu bütün tanrıların üstünlüğünü kabul ederek onlara dua bile ederler.(ilgilenirseniz christian jacq ın ramses serisini okuyun baya güzeldir) yani burda anlaşılması gereken firavunlar ben yarattımcı bir düşünceyi benimsemiyorlar. onlar "insanların kaderi benim elimdedir,yöneten benim irademdir" düşüncesini benimsiyorlar dikkat edin yaratan değil yönetenim diyor.en önemlisi de bu böbürlenmeyi yaparken neye güveniyordu,olmayan mucizelerine mi. ona bu güveni verip böbürlenmesini sağlayan şey o zamanki en büyük,en gelişmiş uygarlık olan mısırın hazinesi ve krallık makamı. yani basite indirgemek gerekirse parası ve mevkisi.
esas itibariyle firavunların bu durumu çok makro verilerle gerçekleşmişti.neydi o veriler;büyük bir krallık,maddi imkan ve binlerce belki de milyonlarca insan yani köle. şimdiki zamana dönecek olursak aynı hadisenin mikro halini görmekteyiz;küçük bir işletme,iyi denilebilecek geliri olan bir patron yani küçük firavun ve sayıları işletmenin büyüklüğü ile orantılı olarak değişen çalışanlar(patronun gözüyle köleler).bunların da firavunluk taslamalarına imkan veren güçte aynı şekilde para ve mevkiden başka bir şeyden ibaret değildir yani bildiğimiz firavun işte.bugün de insanların maaşlarını sağladığı için iş saatlerinde o çalışanların rabbi gibi davranan,saygı denen kavramın makama göre değiştiğini düşünen nice firavunlar var. ve o firavunlar çok iyi biliyorlar; en aşağı ev kirasının üç yüz-dört yüz tl olduğu şartlarda çalışanların onların verecekleri üç kuruşluk maaşa muhtaç olduğunu hatta emirlerine karşı gelip kapı dışarı edildiklerinde o üç kuruşun belki yarısını bile mumla arayacaklarını.işte bizim böyle kendi çapında firavunlarımız var bugün...
herşey insan yetiştirmekten geçer elbette.ama suç kimde onu bilmiyoruz işte, patronun ebeveynlerinde mi yoksa onların ebeveynlerinde mi yoksa... ama benim çok iyi bildiğim acı gerçek ise;o patronun ebeveyni çocuğunun parası ve mevkisini görünce işte biz böyle evlat yetiştiririz moduna girerler,çünkü o ebeveynin de ne firavunlaşma felsefesinden ne de realitesinden haberi vardır,hele firavun oğulları onlara bir de aynen kendisi gibi yetişecek olan bir torun verdiğinde mutlulukları katlanır,işte en içime sinmeyen gerçek ise toplumun huzurunu bozan kötü tohumları insanlık toprağına eken ve onları üzerlerine titreyerek büyütüp yaptıklarıyla övünen bu ebeveynlerin bile mutluluk içinde ölebilmesi.
çıkıp birisi bu insanlara firavunlaşmayın diye telkinde bulunacak olsa "haşa mülkün sahibi allahtır" diyecekler eminim.mülkün sahibi allahta insanların sahibi siz misiniz?
firavunların kendilerini tanrı olarak gördüğü ve bundan dolayı şirk içerisinde olduğu söylenir hep.hatta kuranda da bi kaç yerde firavuna(hz musa zamanındaki)hitaben insanlara "ben sizin rabbinizim diye böbürleniyordu" şeklinde bahsedilir. ama rab kelimesinin arapçada sahip olan,yola getiren ve terbiye eden anlamlar taşıdığını düşünmeden firavunların yaratıcı rolünü üstlenmeye çalıştığını düşünürüz halbuki bu yanlıştır.çünkü o tarihlerde mısırın çok tanrılı bir inanç sistemi olduğunu görüyoruz yani firavunlarda başta amon olmak üzere bütün tanrılara inanıyorlardı.örnek olması açısından söylüyorum; tauret adında kadın doğum tanrıçası bile var işte firavunlar bu bütün tanrıların üstünlüğünü kabul ederek onlara dua bile ederler.(ilgilenirseniz christian jacq ın ramses serisini okuyun baya güzeldir) yani burda anlaşılması gereken firavunlar ben yarattımcı bir düşünceyi benimsemiyorlar. onlar "insanların kaderi benim elimdedir,yöneten benim irademdir" düşüncesini benimsiyorlar dikkat edin yaratan değil yönetenim diyor.en önemlisi de bu böbürlenmeyi yaparken neye güveniyordu,olmayan mucizelerine mi. ona bu güveni verip böbürlenmesini sağlayan şey o zamanki en büyük,en gelişmiş uygarlık olan mısırın hazinesi ve krallık makamı. yani basite indirgemek gerekirse parası ve mevkisi.
esas itibariyle firavunların bu durumu çok makro verilerle gerçekleşmişti.neydi o veriler;büyük bir krallık,maddi imkan ve binlerce belki de milyonlarca insan yani köle. şimdiki zamana dönecek olursak aynı hadisenin mikro halini görmekteyiz;küçük bir işletme,iyi denilebilecek geliri olan bir patron yani küçük firavun ve sayıları işletmenin büyüklüğü ile orantılı olarak değişen çalışanlar(patronun gözüyle köleler).bunların da firavunluk taslamalarına imkan veren güçte aynı şekilde para ve mevkiden başka bir şeyden ibaret değildir yani bildiğimiz firavun işte.bugün de insanların maaşlarını sağladığı için iş saatlerinde o çalışanların rabbi gibi davranan,saygı denen kavramın makama göre değiştiğini düşünen nice firavunlar var. ve o firavunlar çok iyi biliyorlar; en aşağı ev kirasının üç yüz-dört yüz tl olduğu şartlarda çalışanların onların verecekleri üç kuruşluk maaşa muhtaç olduğunu hatta emirlerine karşı gelip kapı dışarı edildiklerinde o üç kuruşun belki yarısını bile mumla arayacaklarını.işte bizim böyle kendi çapında firavunlarımız var bugün...
herşey insan yetiştirmekten geçer elbette.ama suç kimde onu bilmiyoruz işte, patronun ebeveynlerinde mi yoksa onların ebeveynlerinde mi yoksa... ama benim çok iyi bildiğim acı gerçek ise;o patronun ebeveyni çocuğunun parası ve mevkisini görünce işte biz böyle evlat yetiştiririz moduna girerler,çünkü o ebeveynin de ne firavunlaşma felsefesinden ne de realitesinden haberi vardır,hele firavun oğulları onlara bir de aynen kendisi gibi yetişecek olan bir torun verdiğinde mutlulukları katlanır,işte en içime sinmeyen gerçek ise toplumun huzurunu bozan kötü tohumları insanlık toprağına eken ve onları üzerlerine titreyerek büyütüp yaptıklarıyla övünen bu ebeveynlerin bile mutluluk içinde ölebilmesi.
çıkıp birisi bu insanlara firavunlaşmayın diye telkinde bulunacak olsa "haşa mülkün sahibi allahtır" diyecekler eminim.mülkün sahibi allahta insanların sahibi siz misiniz?
güncel Önemli Başlıklar